Ülkemizde AKP hükümetleriyle çoğalarak devam eden hukuk dışı uygulamalara bir yenisi daha eklendi.
İktidarın ortaya koyduğu savaş politikaları; kimi zaman şehirlerin harap olması, Suriye ve de Irak’ta olduğu gibi iç savaşı anımsatır düzeyde insan göçleri,bodrum katlarında insanların toplu 
ölümleri,denizlerimizde sahile vurmuş cesetler, sivil – asker-polis ölümleri ile somutlaşırken, kimi zaman ise toplumu baskı altına alarak; tüm ülkenin kendisine biat etmesini, demokratik kamuoyunu, akademisyenleri, muhalif basını hedef göstererek bir linç kampanyası,önü alınamaz bir kin ve nefret iklimi yaratmakta ve ülkeyi yaşanılamaz bir kaosa sürüklemektedir.
Muhalif tüm sesler sindirilmek istenmekte ülkede tek bir iradenin söylemi iktidar çevresinde toplanarak hakim kılınmaya çalışılmakta sokak ortasında katliamlar yaşanmakta, baro başkanı tüm kameraların önünde gösterile gösterile gözümüzün önünde öldürülmekte ama ne hikmetse failler bir türlü bulunamamaktadır.
Kanayan bu yaraya, tarihe acı, derin bir iz bırakacak bu katliamlara, ölümlere; dur demek isteyen ülkenin barıştan yana yurttaşları,mesleğinin etik değerlerine bağlı sağlık çalışanları vicdanlarının, mesleki duyarlılıklarının onurlu sesine ne yazık ki iktidarın engellemeleri neticesinde yeterince gündem olamamaktadırlar.
Günlerdir iktidarın her kademesinde değişik kişilerce sürekli
‘teröre destek veren memurlar, işçiler hızla ayıklanacak’ açıklamaları sahada ,karşılığını açılan disiplin soruşturmaları, basın açıklamalarına hızla soruşturma açılması, açığa almalar ve sürgün olarak ortaya çıkmaktadır. KESK ‘e yönelik Adana da yapılan baskınlar, protesto hakkını kullanan Mardin ve Batmanda sağlık emekçilerine jet hızıyla açılan disiplin ve adli soruşturmalar, Ağrı da Eylül ayından beri yaşanan ‘memuriyeten çıkarma cezası istenmesi yada adli olarak çok sayıda tutarsız suçlamalar bu hukuksuzluğun daha ne kadar devam edeceği konusunda bizleri geleceğe yönelik umutsuzluğa düşürmektedir. Bunun en bariz örneğini iktidara muhalif olabilecek memurların kapı önüne konularak susturulma baskısının yaratılmaya çalışıldığı 657 sayılı DMK da yapılmak istenen değişikliklerde görmekteyiz.
Son olarak iki gün önce Şube Eş Başkanımız Recep ALTINDAĞ bir gizli tanık ifadesiyle ‘’terör örgütüne’’ üye olmak suçlamasıyla Ağrı merkezde araçla seyir halindeyken durdurulmuş, kelepçelenerek gözaltına alınmış ve daha sonra Doğubayazıt adliyesinde gerçekleşen duruşma sonrası tutuklu yargılanmak üzere Ağrı M tipi kapalı Cezaevine hapsedilmiştir. Bu antidemokratik hukuk dışı uygulamayı kabul etmiyor ve kınıyoruz. Bu tür baskılar emek mücadelemizi zayıflatamayacak ve bizleri yıldıramayacaktır.
Onurlu bir barışın sağlandığı demokratik bir ülkede yaşam talebiyle emek mücadelesi yürüten bizler bu güç ve iktidar aygıtının yarattığı kaosu hakketmiyoruz.
Bizler emek ve meslek örgütleri olarak Şube Eş Başkanımız Recep Altındağ’a isnat edilen suçlamaları reddediyor ve iktidarın bu hoyratça yaklaşımını protesto ediyoruz. Yıllardır savunduğumuz ve barış içinde bir arada yaşamanın koşulu olan Kürt sorunun çözümünden yana tavrımızı tekrar ifade ediyor en kısa sürede hem yerel mülki amirlerin hem de iktidarın ülkeyi soktuğu bu hatalardan dönmesini ve barışçıl ,demokratik ve insani politikaların ivedilikle hayata geçirilerek normalleşmenin başlamasını talep ediyoruz..
Bu savaşın ağır faturasının bu ülkenin yurttaşlarına, genç bedenlerine, emekçilerine kesilmesini istemiyoruz.
Arkadaşımız Recep Altındağ hakkında verilen hukuki olmayan kararında daha fazla mağduriyet yaratmadan düzeltilmesini talep ediyoruz…
Tek yol barış…
KESK AĞRI ŞUBELER PLATFORMI
AĞRI TABİP ODASI