Neoliberal Sağlık ve Sosyal Güvenlik Politikaları Nedeniyle İnsan Hakları İhlalleri Giderek Tırmanıyor!

Facebook
Twitter
WhatsApp

“Mümkün olan en yüksek sağlık standardına ulaşma hakkı” ilk olarak Dünya Sağlık Örgütü Tüzüğü’nde yer almış (1946) ve sonra 1978’de Alma Ata Bildirgesi’nde, 1998’de Dünya Sağlık Asamblesi’nce kabul edilen Dünya Sağlık Bildirgesi’nde tekrarlanmıştır. Çok sayıda uluslararası ve bölgesel insan hakları belgesinde de yer almıştır.  2000 yılı Mayıs ayında Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, sağlık hakkına ilişkin bir Genel Yorum kabul etmiştir.   Genel Yorum sağlık hakkının gıda, barınma, çalışma, eğitim, katılım, bilimsel ilerlemelerin ve bunların uygulamalarının faydalarından yararlanma, yaşam, ayrımcılığa uğramama, işkence görmeme, mahremiyet, bilgiye erişim ve örgütlenme, toplanma ve dolaşım hakkı gibi diğer insan haklarının yaşama geçirilmesi ile yakından ilişkili ve onlara bağımlı olduğunu kabul eder.

Türkiye’de 90’lı yıllardan itibaren kamu ve özel sektörde sağlık hizmeti sunumu, bizzat kamu otoriteleri aracılığıyla yaygınlaştırılan piyasa mekanizması ile gerçekleştirilmektedir. Bu mekanizmanın başta sağlık hizmetine ihtiyaç duyanlar olmak üzere, sağlık emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını da son derece olumsuz etkilediğinin altını çizmek gerekir. Bunun yanı sıra sağlık alanında var olan eşitsizlik, ihlal ve ayrımcılıklar, temelleri 90’lı yıllarda atılan ve AKP hükümeti ile son şekli verilen neoliberal sağlıkta dönüşüm programı ile derinleşmiştir.

Piyasa mekanizması, sağlık alanındaki eril kodlamayı derinleştirmiş ve şiddeti her anlamıyla yaygınlaştırmıştır. Kayıtlı bir işi olmayan, yoksul olan, prim borcu bulunan, vatandaşlık hakkı tanınmayan, özel sağlık sigortası yaptırmayanların sağlık hakkı yok sayılmış ve hizmet üretmenin kendisi başlı başına bir ihlal alanına dönüşmüştür. Sağlık sisteminde ortaya çıkan şiddetin, neoliberal politikalarla doğrudan bir bağı mevcuttur. Bu şiddet nedeniyle en çok mağdur edilen kesimler, yoksullar, işsizler, sağlık hizmetini güvencesiz ve öldürücü koşullarda üretmeye çalışan sağlık emekçileri ve eril tıp anlayışının ya yok saydığı ya da hastalıklı olarak tarif ettiği bütün bedenlerdir. Hastaya ve hastalığa yaklaşımın kendisi, eril kodların yanı sıra kar ve kazanç itkisi ile örgütlendiğinden, sağlık alanında inanılmaz ölçüde şiddet ve ayrımcılık üretme kapasitesi yaratılmıştır.

Benzer bir biçimde “güvenlik”, gerçekten sosyal bir güvenlik olarak edimselleştirilebildiği haliyle, insan onuruna yaraşır bir yaşamın inşası için önemli bir zemindir. Ancak neoliberal politikalar nedeniyle giderek daha çok sayıda insanın bu alandan dışlanması sonucunda nasıl bir sosyal güvenliğin elde edilebileceği ortadadır. Milyonlarca kayıt dışı çalışanın, işsizin, yoksulun ve dışlanmış insanın olduğu bir toplumda, bireysel sağlık ve emeklilik paketlerine sıkıştırılmış, herkesin kendi kaderine terk edildiği, dayanışmanın aşındırıldığı, hizmetin toptancı bir bakış açısıyla inşa edildiği bir ortamda sosyalliğinden arındırılmış bir güvenlik anlayışı, geniş ölçekli insan hakları ihlallerinin temel zeminlerinden birini oluşturmaktadır.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) olarak, başta eğitim sistemi olmak üzere, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal hizmet alanlarının tümünün basitçe düzeltilmesini değil, var olan insan ve hak kavramlarının, ana akım insan hakları bağlamından taşan ve bu anlayışın göremediği ya da yok saydığı her boyutuyla tartışılarak yeniden oluşturulmasını istiyoruz ve tüm toplumsal alanın bu bağlamda yeniden inşasını acil ve önemli bir mücadele alanı olarak görüyoruz. Bu mücadele elbette, her şeyden önce yok sayılanların, hizmetlerden dışlananların, var olan normlar nedeniyle hayatının her alanında şiddete açık hale getirilenlerin ve gün geçtikçe sadece çalışma koşulları değil hayatları da güvencesizleştirilenlerin müşterek mücadelesidir.

SES GENEL MERKEZ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×