Türkiye’de hükümet, gelecek tasavvuru olmayan, günü kurtarmaya odaklı ve savaş koşullarını kendi kitlesini konsolide etmek için kullandığı çarpık bir siyasal yönetme biçimini hakim kılmaya çalışmaktadır. Bu yönetme biçimi gerçeğin manipüle edilmesi ve iktidarın elindeki tüm imkânları bu yönde seferber etmesi sayesinde devam ettirilebilmektedir. Ulusal ve uluslararası arenada iktidar tarafından farklı söylemlerin geliştirilmesi ve tüm farklı söylemlerin zor ve şiddet yoluyla bastırılmaya çalışılması, iktidarın baskı ve şiddete dayanarak kurduğu söylemin aslında ne kadar kırılgan olduğunu da bir kez daha ortaya koymaktadır.
7 Haziran seçimlerinin hemen ardından pek çok yerde ilan edilen özel güvenlik bölgesi uygulaması, medya kuruluşlarına el konulması, yandaş olmayan herhangi bir ifade kullananların zorbalıkla susturulmaya çalışılması ve zorbalığın toplumsal hayatın sıradan bir unsuru haline dönüştürülmesi ortada yönetmeye dair bir krizin varlığına işaret etmektedir.
Suriye’de baskı, şiddet ve tecavüzü bir savaş stratejisi olarak uygulayan silahlı gruplara Türkiye üzerinden tırlarla silah gönderilmesinin ortaya çıkması sonrasında, suçüstü yapılan bu olaya ilişkin siyasal iktidarın sözcüleri birbiriyle çelişen ifadeler kullanmış ve halkın bu olaydan haberdar edilmesinin önlenmesi için her türden zorbalığa başvurulmuştur. Bu olayı medya yoluyla halka duyuran Can Dündar ve Erdem Gül, dün Anayasa ve uluslararası sözleşmeler çiğnenerek tutuklanmışlardır. Bu iki gazetecinin tutuklanması Türkiye’de siyasal iktidarın gerçeklerin dile getirilmesine tahammülünün kalmadığını çünkü yalan ve manipülasyonla idare etme yönteminin artık eskisi kadar kolay devam ettirilemediğini bir kez daha tüm kamuoyuna göstermiştir.
Can Dündar ve Erdem Gül, bu ülkede tutuklu bulunan, öldürülen ve baskı altına alınmaya çalışılan tüm diğer gazeteciler gibi sadece gerçeği dile getirmişlerdir ve siyasal iktidar tarafından bu nedenle cezalandırılmışlardır. Akıl, mantık ve vicdanla bağdaşmayan bu tutuklama kararları hukuki değil siyasi kararlardır. Gerçeği yazanların değil, çarpıtanların yargılandığı bir ülke için mücadele edeceğiz!