28 Ekim 2015 tarihinde SES üyesi sağlık emekçileri ve yaralı yakınları olarak Sağlık Bakanlığı önünde biraraya gelerek 10 Ekim katliamında yaralananlardan katkı-katılım payı adı altında ödeme talep eden bakanlığın bu uygulamasını protesto ettik.
BASIN AÇIKLAMAMIZ:
10 Ekim’de Ankara’da düzenlemek istediğimiz emek, barış ve demokrasi mitinginde yapılan katliamda yüz arkadaşımız şehit düşmüş, 400’ün üzerinde arkadaşımız da yaralanmıştır. Yaralı arkadaşlarımızın tedavileri Ankara ve illerinde halen devam etmektedir.
Katliamın üzerinden 19 gün geçmesine rağmen Sağlık Bakanlığı yaralıların sağlık güvenceleri ile ilgili gerekli adımları atmamış,hastanelere genelge ya da talimat yazısı göndererek Ankara katliamında yararlananların tedavileri ile ilgili yaşanan belirsizliklerin ortadan kaldırılması yönünde bir çalışma yürütmemiş ve bunun sonucunda ortaya çıkan karmaşa katliam sonrası yaşanan acı ve travmanın üzerine yeni travmalara neden olmuştur.
Katliam alanına ambulanstan önce çevik kuvvet ve TOMA gönderen devlet, kan bağışı çağrısı yapılmasını provakasyon olarak nitelendiren Sağlık Bakanı bu yaklaşımlarını yaralıların yaşam ve sağlık hakkının güvence altına alınması için gereken adımları atmayarak sürdürüyor.
Öncelikle bizler biliyoruz ki: Yaralıların tedavilerinin hiçbir katkı- katılım payı alınmadan yapılması devletin yükümlülüğüdür.
Devlet, başkentin ortasında gerekli izinleri önceden alınmış, yürüyüş güzergahı ve toplanma yeri ile zamanı günler öncesinden ilgili makamlara bildirilmiş yasal bir mitinge katılanlar için gerekli önlemleri almayarak onların yaşam hakkının ihlal edilmesine sebep olmuştur ve elindeki istihbarat bilgilerinin gerektirdiği gibi davranmamıştır. Miting ile ilgili olarak resmi makamlar günler öncesinden bilgilendirilmiş olmasına karşın yürüyüş güzergahında ve genel olarak tren garının etrafında hiçbir önlem alınmamıştır.
Çoğu zaman bir gerekçe bile göstermeksizin toplumsal muhalefetin üzerinde terör estiren devlet, gerçekten terörist faaliyetlerde bulunma ihtimali son derece yüksek olan ve bu nedenle takip edilen kişilerin saldırılarına karşı her hangi bir önlem almayarak emek, demokrasi ve barış konusundaki net tutumunu ortaya koymuştur. Katliamdan hemen sonra gerçekleşen polis saldırısı ve katliam sonrasında yaralılardan ücret talep edilmesi bu tutumun emek, demokrasi ve barış diyenlere karşı nasıl derin bir nefretle örgütlendiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Katliamdan sağ kurtularak yaşama tutunanların nitelikli ve ücretsiz şekilde tedavi edilmelerini güvence altına alacak adımlar derhal atılmalıdır.
Herkes açısından çok açıktır ki 10 Ekim katliamı bir terör olayıdır. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca “Terör eylemlerinden dolayı yaralananların tedavileri devlet tarafından yapılır.” Bu nedenle, sözkonusu Katliamda yaralananların tedavilerine ilişkin olarak kendilerine herhangi bir fatura çıkartılamaz. Bu kişilerin sosyal güvencelerinin olup olmamasının veya 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası uyarınca sağlık hizmetlerinden yararlanma hakları olup olmadığının hiçbir önemi yoktur.
Yine bu tedavi sebebiyle yaralılardan herhangi bir katkı payı alınamaz ve tedavinin bir parçası olan ilaç, ortez, protez gibi tedavi araçlarının sağlanmasında da kişilere herhangi bir yükümlülük yüklenemez. Tedavi giderlerinin devlet tarafından karşılanması hususu özel/kamu bütün sağlık kuruluşlarında yapılan tedavileri kapsamaktadır.
Hastanelerden taburcu edilen yaralıların gittikleri illerde süren tedavileri ve kontrolleri ile ilgilide yaralılardan hiçbir şekilde ücret talep edilemez.
Ancak yine bizler biliyoruz ki,hastanelerde çıkan tedavi masrafları kamuoyu ile paylaşılınca basın karşısına geçerek katliamda yaralananlardan herhangi bir ücret talep edilmeyecek açıklamasından birkaç gün sonra hasta yakınlarından eczanelerde para talep edilmesi kaygıyı arttırmış ve yapılan açıklamaların inandırıcılığını ortadan kaldırmıştır.
Yasal düzenlemelere rağmen tedavi masrafları ile ilgili çıkartılan ve yaralılara verilen faturalar teknik bir hatanın değil bizzat bir tercihin sonucudur.
Katliamda yaralanmasına rağmen Ankara’da tedavisini başlatmayan ancak daha sonra Ankara ve diğer illerde sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavisini başlatan; katliamın yarattığı travma sonucunda uzun süre psikolojik destek görmesi gereken kişilerin olduğu da düşünüldüğünde tedavi sürecinin bu travmayı arttırmaması için;
-Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,Ankara Katliamında yaralananların sosyal güvenceleri olup olmamasına bakılmaksızın tedavi masraflarınınkarşılanmasına yönelik gerekli düzenlemeleri derhal yapmalıdır;
-Ciddi bir yaralanma sonucu uzun süreli tedavi olması gereken veya protez kullanması gereken katliam mağdurlarının, tedavilerini memleketlerinde devam ettirenlerin tedavileri bitene kadar sosyal güvenceleri olup olmamasına bakılmaksızın tedavi masraflarının karşılanmasına yönelik gerekli düzenlemeler yapılmalı ve bu tedaviler Sağlık Uygulama Tebliğlerindeki kısıtlamalardan muaf olmalıdır.
Ayrıca Katliam sonrası ciddi travma yaşayıp psikolojik destek görmesi gereken mağdurlarda bu kapsama alınmalıdır.
Taleplerimiz açık ve nettir.
Sağlık Bakanlığınıve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı, Ankara katliamında yaralanan arkadaşlarımızın devlet tarafından daha fazla mağdur edilmemeleri ve gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması konusunda uyarıyoruz. Bu konunun örgütlü bir biçimde takipçisiyiz ve bu haklı talebin karşılanması için mücadelemizi ülkenin dört bir yanına yayarak devam ettireceğimizi kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.