Çok zor süreçlerden geçtiğimiz bu günlerde, emekten, barıştan ve kardeşlikten yana olan bizler, demokratik açılımın halklar arası kalıcı barışa evirilmesini umut eder iken son yaşanılanlar ile birlikte umudun yerinin toplumsal kargaşa ve kaosa bırakılmış olduğunu derin bir kaygı ve endişe ile izliyoruz.
Hükümetin, adına başta Kürt açılımı, demokratik açılım sonra milli birlik bütünlük projesi dediği ve en 
nihayetinde tasfiye olarak adlandırdığı sürecin artık nihai hedefi her kesim tarafından bilinmektedir. Bu sürecin artık gizlenecek-saklanacak hiçbir tarafı kalmamıştır. Amiyane deyim ile artık mızrak çuvala sığmamıştır. Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana Kürtlere dayatılan inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının bugün bile devam ettiği görülmektedir.
Sürecin bu noktaya gelmesinde asıl sebep yıllardır inkâr ve imha politikalarından yana tavır alan statükocu güçlerin çözüm sürecine gösterdiği direnç kadar Kürt Sorunu’nun çözümünü sadece kendisinin yararlanabileceği bir “siyasal rant” süreci olarak gören AKP iktidarının tutarsız politikaları olmuştur. Yıllar içersinde yitirilen 40 binden fazla can, anaların kan ağladığı cenaze törenleri, yürek yakan ağıtlar, kuşaktan kuşağa yaşanan travmalar, ekolojik tahribat, eğitime sağlığa harcanması gerekirken silahlara yatırılan milyarlarca lira çözümsüzlük politikalarının ağır sonuçlarından hemen akla ilk gelenler.
90’lı yıllar da Cizre’de, Batmanda, Şırnak’ta, Diyarbakır’da ve bir bütün olarak bölgenin her tarafında şiddetle, baskıyla, faili meçhuller ve katliam girişimleriyle bu yöntemleri denemiş olanların şimdi de aynı yöntemler ile sonuç almaya çalışmaları tarihten hiçbir ders alınamamış olunduğunun acı bir ifadesidir.
Bilindiği gibi ilimiz Sason ilçesinde yaşanan çatışma sonrası bölgeye sırf çatışmaları ve insanların birbirlerini öldürmelerini engellemek için giden yüzlerce canlı kalkandan 83’ü gözaltına alınmış ve savcılık ifadeleri sonrasında içinde belediye Eşbaşkanımızın da olduğu 26 seçilmiş kişi hukuk dışı bir kararla tutuklanmış ve diğer Belediye Eşbaşkanımız ise adli kontrol kararı ile serbest bırakılmıştır.Siyasi bir soykırıma dönüşen bu tür hukuksuz gözaltı ve tutuklamaları bir kez daha buradan kınadığımızı ve kabul etmediğimizi ifade etmek istoruz.
Bu çerçeveden hareket ile
—Biz Batman Emek ve Demokrasi Platformu olarak şimdiye kadar yaptığımız tüm açıklamalarda ve çağrılarda Kürt sorunun çözüm yerinin TBMM olması gerektiğini ifade etmiştik. Bu kapsamda demokrasi ve barış mücadelesine güç katacaklarına inandığımız HDP’nin Mecliste olmalarının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
— Siyasi bir soykırıma dönüşen gözaltı-tutuklamaların bir an önce son bulması
—Ön koşulsuz olarak çatışmasız, barışçı ve demokratik bir ortamın sağlanabilmesi için her kesimi sağduyuya davet ediyor tüm tepki ve protestoların demokratik hukuk kuralları çerçevesinde olması gerektiğini ifade ediyoruz.
—Halklarımıza kan, gözyaşı ve acı dışında hiçbir şey sunmayan, özde tasfiyeyi amaçlayan askeri ve siyasi operasyonlara derhal son verilmesini talep ediyoruz.
—Askeri darbe zihniyetinin bir ürünü olan, inkâr, imha ve asimilasyonu esas alan tüm anti-demokratik uygulamaların gerekçesi olan 12 Eylül anayasanın kısmi değişiklikler ile değil; Türk ve Kürt halklarının eşit, özgür ve onurlu bir yaşamını garantileyecek şekilde yeniden hazırlanmasını talep ediyoruz.
Batman Emek Platformu olarak başta parlamento ve Hükümet olmak üzere siyasal partileri, toplumsal kurumları, tüm emek ve meslek örgütlerini, sorunlarımızın çözümü yönünde barışı esas alan tüm güçleri, aydınları, sanatçıları ve demokratik bir Türkiye özlemi taşıyan herkesi savaşa karşı barışı egemen kılmak için çaba göstermeye, katkı sağlamaya ve AKP’yi de seçilmişlere yönelik geliştirdiği gözaltı ve tutuklama teröründen bir an önce vazgeçmeye çağırıyoruz.
Yeter artık, edi bese.
Bu ateşi derhal söndürün. Yoksa bu ateş hepimizi yakar diyoruz.22.09.2015
BATMAN EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU