Pzt, 01 Haziran 2015
KESK olarak AKP iktidarının basına yönelik saldırılarının açık tehdit boyutuna ulaşmasını kaygı ile izliyoruz.
Gerçeklerin ortaya çıkmasında büyük rolü olan basın yayın organlarnın, gazetecilerin hem AKP Hükümeti’nin hem de her gün bir anayasayı ihlal ederek ülkeyi fiilen başkan gibi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık baskı ve tehditlerine maruz kaldığı bilinmektedir.
Son olarak, Cumhuriyet Gazetesi’nin Suriye’ye gönderilen TIR’larda ilaç değil silah olduğunu gösteren ve sadece Türkiye’de değil, dünyada da geniş yankı uyandıran görüntüleri yayınlamasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” demesi hem basın özgürlüğü hem yargı bağımsızlığı açısından kabul edilemez bir durumdur.
AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı az ya da çok demokrasi ile yönetildiği iddiası olan her ülkede görevde bulunan hükümetin istifası ile sonuçlanabilecek skandal karşısında çareyi gazetecilik görevini yapanları tehdit etmekte aramaktadır. İnsan haklarına aykırı olan bu tehdit, diğer taraftan, açık bir hedef göstermedir. Bu kabul edilemez tehdit, ülkeyi yönetenlerin halkın haber alma hakkını yok saydığını, gerçekleri ortaya çıkarmak dışında bir amacı olmayan bir gazete haberine bile tahammül edemediğini göstermektedir.
Basın özgürlüğü açısından dünyada durumu en kötü olan ülkelerin başında olan Türkiye, ülkeyi yönetenlerin kendi suçlarını örtme telaşı yüzünden kabul edilemez bir noktaya sürüklenmektedir. Geçmişte gazete binalarını bombalayan, gazetecileri hapse atan zihniyet ile bugün bütün basın kurumlarını “Saray basını” haline getirmeye çalışan zihniyetin giderek aynı noktada buluştuğu görülmektedir
Diğer taraftan AKP iktidarının ve Cumhurbaşkanının tahammülsüzlüğünün ve hukuk tanımazlığının kaynağında, ‘herkesin bildiği bir sırrın’ Cumhuriyet gazetesinin haberi sonucunda tüm açıklığıyla ile ifşa edilmesi olduğunu bilmeyen yoktur.
En başından beri MİT TIR’larında ilaç ve gıda gibi yardım malzemesi taşındığını iddia edenlerin Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’yu kana bulayan katil sürüsü çetelere silah sevkiyatı yaptığı Cumhuriyet’in haberi ile aleni olarak ortaya çıkmıştır. Dün ‘TIR’larda silah yok’ diyenler, Türkmenler tarafından yalanlanmasına rağmen bugün ‘Silahlar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu’ yalanlarının ardına saklanmaya çalışmaktadır.
AKP iktidarının gerçeği perdelemeye yönelik tüm bu çabaları nafiledir. Cumhuriyet’in haberi ile bölgesel hegemon güç olma hayalleriyle etnik ve mezhepçi politikaları hayata geçiren AKP iktidarının paramiliter güçler üzerinden emperyalist projelerin taşeronluğunu yaptığı bir kez daha teyit edilmiştir.
Tüm bunlara rağmen Cumhurbaşkanı’nın Cumhuriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar’ı devlet televizyonundan açıkça tehdit etmesinin ardından, muhalif basına yönelik operasyon yapılacağı söylentilerinin artmış olması, ülkenin içinden çıkılamaz bir kaosa sürüklenmek istendiğini göstermektedir. Kendine demokrat, sahte özgürlükçü maskesi düşen AKP iktidarı, bir an önce bu yanlıştan dönmeli, basına yönelik baskılara son vermelidir.
Cumhuriyet Gazetesi ve Can Dündar’a yönelik her tehdit, bizzat basın özgürlüğüne ve demokrasiye yapılmış demektir. Basını özgür olmayan bir ülkede, asgari düzeyde bile olsa, demokrasinin yaşam bulması, temel hak ve özgürlüklerin gelişmesi mümkün değildir. Özgürlükten, demokrasiden emekten ve eşitlikten yana muhalif basın yayın organlarını hedef alan baskılar halkın haber alma hakkına vurulan bir darbedir.
KESK olarak basın özgürlüğüne yönelecek her türlü saldırının, geçmişte olduğu gibi, karşısında olacağımızı hatırlatıyor, her koşulda özgür basının, halkların kardeşliğinin ve barışın yanında olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz.
Yürütme Kurulu