Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü” ile hastanelerde din görevlilerinin çalıştırılacağı duyuruldu. Bu uygulama, siyasi iktidar eliyle toplumsal yaşamın tümünün dini kurallar etrafında biçimlendirilmesine yönelik uygulamaların sağlık alanındaki yansımalarıdır. Bu protokolü kabul etmiyoruz.
AKP iktidarı dönemi boyunca toplumsal yaşamın tüm alanları ile gündelik yaşamın dini kurallarla yeniden biçimlendirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bu kapsamda başta eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler olmak üzere kamusal hizmetlerin tümünün kapsamı ve içeriğinde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Deyim yerindeyse AKP iktidarı, dini muhafazakârlaştırma, toplumu din odaklı olarak yeniden biçimlendirme doğrultusunda gerici politikaları için kamu hizmetlerini seferber etmektedir.
Gerçek bir laik devlette bulunmaması gereken bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi bir çok bakanlıktan yüksek hale getirilmiş, görevleri ve nüfuz alanları gittikçe genişletilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığına “Din hizmetlerinde cami içi ve cami dışının birlikte planlanması, bu nedenle başta aile olmak üzere sosyal hizmet üniteleri, hastaneler, ceza ve tutukevleri gibi değişik hizmet alanlarında kayda değer sonuçlar alabilmek için yeni planlamalar yapılması, bu kapsamda bu hizmetleri planlayan kurumlarla protokoller ve işbirliği yapılması” görevi verilmiştir. Bu amaç doğrultusunda bugüne kadar başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere bir çok bakanlıkla Diyanet İşleri Başkanlığı arasında protokoller imzalanmıştır. Bu protokollerle, kamu hizmetlerinin sunumunda Diyanet’in personelinin yer alması bir devlet politikası olarak kurumsallaştırılmıştır.
Son olarak imzalanan “Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü”, yani hastanelerde din görevlilerinin çalıştırılması protokolü de bu genel programın bir parçası olarak hayata geçirilmek istenmektedir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanı, protokolün tanıtımında “son 10 yıl içerisinde Adalet Bakanlığı ile hastanelere, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte huzurevlerine, yetimhanelere, sokak çocuklarına, Gençlik ve Spor Bakanlığıyla gençlere yönelik çok çeşitli hizmetler başlattıklarını, eksik kalan sağlık hizmetleri ayağını da bu protokolle birlikte başlatacaklarını” açıkça ifade etmiştir.
Sağlık hizmetleri ile dini hizmetlerin bütünleştirilmesi çabaları yeni değildir. Bu protokole de dayanak oluşturan çalışmalar 2012 yılı öncesinde başlamıştır. 2012 yılında Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ortak düzenlediği I. Ulusal Din Psikolojisi ve Manevi Bakım Çalıştayı ile birlikte “manevi bakım uzmanlığı” diye bir tanım oluşturulmuştur. Bu ise, sağlık hizmetleri ile dini hizmetlerin bütünleştirilmesine bilimsel bir kılıf arama, dini danışmanlığın manevi uzmanlık olarak sunulmaya çalışılmasından başka bir şey değildir.
Sağlık Bakanlığının da hükümetin de gerçekten niyeti hastaların sağlığı ve uygun danışmanlık ve destek hizmetlerini alabilmeleri değildir. Hastaların ruhsal ve sosyal açıdan desteklenmesi ruh sağlığı çalışanlarının görevidir ve sağlık kurumlarında psikiyatristler, psikologlar, psikolojik danışmanlar, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri bu hizmetleri vermektedir. Hastanelerde görevli sosyal hizmet uzmanları hasta hakları birimlerinde ya da çeşitli hastaların ihtiyaç duydukları sosyal hizmet kuruluşlarına yönlendirilmesi dışında bir görevde çalıştırılmamaktadır. Sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve tüm ruh sağlığı çalışanları dışarıda bırakılmak istenmekte; dini danışmanlık, ruhsal destek ve danışmanlıkmış gibi gösterilmeye çalışılmakta, ilahiyat fakültesi mezunlarına zorlamayla “manevi bakım uzmanlığı” denilen bir kadro açılmak istenmektedir. Maneviyat ne zamandan beri uzmanlık gerektiriyor. AKP bir çok kavramsal bulanıklığı yaşarken en iyi bildiğini söylediği alanda da kavramsal bunalım yaşanıyor.Tam da otoriterleşme böyle bir şeydir.
Yeni uydurma meslek tanımları yaparak sağlık alanı iyice karmaşıklaştırılmaya çalışılmak istenmekte, bu karmaşada en çok toplum zarar görmektedir. İktidarın inanç özgürlüğüne bu kadar çok müdahale etmesi toplum sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu karmaşa, aynı zamanda sağlık hizmetlerini yürüten mesleklerin çalışmalarını da olumsuz etkilemekte, mesleklerini icra etmelerini engellemektedir. Sağlık meslek guruplarının giderek kazanılmış haklarına müdahale etmek, baskı kurmaktır.
Bununla birlikte, sağlık hizmetlerinde bir inancın din görevlilerinin görevlendirilmesi, siyasal iktidarın her alanda “tek din, tek mezhep” dayatması ile farklı inanç ve kimlikleri yok sayma politikalarının sağlık alanındaki yansımaları niteliğindedir. Bir inancın görevlilerinin kamu hizmetlerinde istihdam edilmesi ve maaşlarının her inançtan veya inanmayanlardan oluşan halktan toplanan vergilerle ödenmesi laikliğe, eşitliğe ve bilime aykırıdır. Devlet, insanların dini inançlarından ve bunları nasıl yerine getireceğinden elini çekmelidir.
Sağlığın piyasaya açıldığı, sağlık hizmetlerinin herkesin ulaşabileceği bir hak olmaktan çıkartılıp paralı hale getirildiği sağlık sisteminin sonuçları ile her gün karşı karşıyayız. Sağlık Bakanlığı, din görevlileri ile aynı zamanda sağlık sistemindeki sorunların sorgulanmasını önlemek, hastalarda oluşacak tepkileri dizginlemek, parasız ve nitelikli sağlık hakkı talebini engellemek, hastaların bulundukları koşulları kabullenmelerini sağlamak istemektedir. Sağlık Bakanlığı, sağlık alanında yaşanılan sorunların üstünü örtmek istemektedir.
Bugün sağlık emekçileri de sağlıkta uygulanan politikalar ve hastanelerde personel eksiğinden dolayı ağır koşullarda, uzun saatler boyunca, sık nöbetlerle, angarya yüklerle ve güvencesiz olarak çalıştırılmaktadır. Sağlık Bakanlığının acil olarak görevi, hastanelerde yaşanan personel eksiğini gidererek daha çok sağlık çalışanına kadro açmak, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını düzeltmek, sağlık hizmetlerini ücretsiz hale getirmektir.
Bu nedenle, söz konusu protokolü tanımıyoruz ve Sağlık Bakanlığını bu uygulamadan derhal vazgeçmeye, bir an önce sağlık alanının gerçek sorunları karşısındaki görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
Sağlık Bakanlığı gerçek görevlerini yerine getirmeyi başaramayacağını düşünüyorsa, ve yaşanan sorunları Diyanetin görevlendirdiği din görevlileri ile aşacağına inanıyorsa sağlık bakanlığı kendini fesh etmeli ve tümden hastaneler Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanmalıdır. 22.01.2015
MERKEZ YÖNETİM KURULU