Türkiye’de işçiler, 19. yüzyıl kölelik koşullarında çalıştırılmanın sonuçlarını en acı şekilde yaşamaya devam etmektedir. Karaman Ermenek’te rödovans sistemi ile faaliyet gösteren bir madende yaşanan “su baskını” nedeniyle 18 işçi mahsur kalmış, olayın üzerinden saatler geçmesine rağmen madendeki işçilere hala ulaşılamamıştır. Madenin kapısında sabırla ve umutla bekleyen insanlarımıza geçmiş olsun diyoruz.
Son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında meydana gelen ve çok sayıda işçinin hayatına mal olan maden kazalarının peş peşe yaşanması kesinlikle tesadüf değildir. Madenlerdeki çalışma koşulları işçilerin can güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmış olmasına rağmen, işçilerin göz göre göre ölüme gönderiliyor olması dikkat çekicidir.
Soma’da yaşanan ve resmi kayıtlara göre 301 işçinin hayatına mal olan maden faciasının ardından, Karaman’da yaşananlar, yasal yükümlülüklerini yerine getirmemekte direnen maden sahiplerinin, en temel işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda atılması gereken adımları atmadığını göstermektedir.
Türkiye’de özellikle son yıllarda yaşanan ve her yıl ortalama binden fazla işçinin hayatını kaybetmesine, on binlercesinin iş göremez derecede yaralanmasına yol açan karanlık tabloyu “iş kazası” kavramı ile açıklamak artık mümkün değildir. İstatistiklerin tutulmaya başlandığı 1946’dan 2014 yılına kadar iş cinayetlerinin sayısı yıllık ortalama 983 iken son 2002-2014 AKP döneminde gelişen teknoloji ile düşmesi gereken iş cinayetlerinin sayısının ortalaması 1166’ ya yükselmiştir. Sadece 2014 yılının ilk sekiz ayında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin hazırladığı rapora göre en az 1270 işçi aramızdan ayrılmıştır…
Madenlerde kazaların yaşanmaması için alınması gereken önleyici tedbirlerin maliyet olarak görülmesi can kayıplarının yaşanmasının temel nedenidir. İşçilerin kanından beslenen mevcut sömürü düzeni, işçilerin çalışma koşullarını tam bir cehenneme çevirmekte, bu durum inşaatlarda, madenlerde, tersanelerde vb. yerlerde yeni iş cinayetlerine zemin hazırlamaktadır.
Tüm bunlara rağmen yaşanan iş cinayetlerini “kader” , “fıtrat” diyerek geçiştirmeye çalışan, dava açılmasını engellemek için ölen işçilerin ailelerine kan parası verilmesini bile öven bir Çalışma Bakanından ve hükümetinden emekçiler aleyhine olan bu tabloyu değiştirmesi elbette ki beklenemez. AKP Hükümeti işçi sağlığı ve güvenliği için tedbirler almayı, denetimleri artırmayı, katliamların sorumlularını en ağır şekilde cezalandırmayı değil, tam tersine unutturarak, kanıksatarak sömürü çarkının devamını sağlamayı ilke edindiğini açıkça ortaya koymuştur.
Her faciadan sonra hesap soracağız diyenlere soruyoruz:
İşçilerin yemeklerini dahi madende yemek zorunda bırakan Patronlar bu gücü kimden almaktadır?
—Çalışma Bakanı Faruk Çelik, bu tür küçük madenlere ruhsat verilmemeli diyor. Bu ruhsatları, bakkaldan mı alıyorlar yoksa sizin hükümetiniz mi dağıtıyor?
—Ermenek’te daha önce de su baskınlarının yaşandığı biliniyor. Bu madenlerin denetimini kim yapıyor?
—Soma’da Torun’da yaşanan iş cinayetlerinin sorumluları hakkında ne yaptınız? Bu iş cinayetlerinin ardından ne tür tedbirler aldınız?
—301 madenci öldü kıpırdamadınız. Ardından değişik işyerlerinde yaşanan iş cinayetlerinde onlarca işçi öldü sesiniz çıkmadı. Halen koltuklarda oturmaya niyetli misiniz?
—Maden işletmeciliği gibi riski yüksek bir alanda yapılan özelleştirmelere kim imza attı?
Biz KESK olarak; tüm emek örgütlerini, işçileri 19. Yüzyıl koşullarında çalışmak zorunda bırakan düzene karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyor, taleplerimizi tekrar dile getiriyoruz.
Tüm özelleştirmeler derhal iptal edilmeli, özelleştirilen tüm madenler kamulaştırılmalıdır.
Madenlerin denetimi için meslek örgütü temsilcilerinin ve bilim insanlarının yer aldığı bağımsız bir kurul oluşturulmalıdır.
Çalışma yaşamı, işçilerin insanca yaşam ve güvenli çalışma koşullarını temel alarak yeniden düzenlenmelidir.
Madende mahsur kalan işçilerin en kısa sürede kurtarılması için her türlü olanağın seferber edilmesini, ocağın başkan ve yöneticileri başta olmak üzere işçi ölümlerinin tüm sorumlularının yargılanarak hesap vermesini talep ediyoruz.
KESK Muğla Şubeler Platformu Adına
SES Muğla Şube Başkanı Fatma YARIŞ