Sağlıkta para ilişkisini ortadan kaldırma amacıyla uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP)’nın en iddialı reformu olan Genel Sağlık Sigortası (GSS) kriz yaşıyor. Hekimlerin elini vatandaşın cebinden çekmesi, bıçak parasının ortadan kaldırılması, sağlık kurumlarından ek para talep edilmemesi, hastanelerde hastaların rehin olarak kalmasının ortadan kaldırılması vb. çarpıcı iddialarla devrik Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından yaşama geçirilen GSS krizden bir türlü çıkamıyor.
Dahası kriz basında ciddi yer buluyor…
Hayra alamet…
Yoksa gizli gizli çözüm önerilerini satır aralında paylaşıp vatandaşı mı hazırlıyorlar ?
Sağlıkta, sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesi ile oluşan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sağlık alanında en büyük finansör kuruluş haline gelmiştir. GSS adıyla finansman takdim edilse de vatandaş açısından SGK, hastaneler için ise SGK’nın Sağlık Uygulama Tebliğleri (SUT) daha fazla biliniyor ve tartışılıyor.
SGK, topladığı paralarla gerek kamu gerekse özel sağlık kurumlarına para yetiştiremiyor…
Hizmet üretimini çok ciddi şekilde artıran hastanelere SGK ödeme yapmakta güçlük çektiği gibi, yaşadığı krizi kamuoyuna ile paylaşırken, krizin çözümünü de her zamanki yöntemlerle bulmayı tercih ediyor.
Ne yazık ki, çözüm diye öne atılan her türlü uygulama “vatandaşın cebi” ile ilgili oluyor.
İddia 2008 yılında yürülüğe giren GSS ile sağlıkta para döneminin ortadan kalkması idi. Devrik Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın vatandaşa para ödettirmeyeceğim iddiası ile medyada sık sık boy gösterdiği günler aklımızdan çıkmıyor…
Ama söylendiği gibi olmadı, vatandaş kandırıldı dense yalan olmaz herhalde…
Daha yılı dolmadan aile hekimliği dahil her türlü sağlık kurumundan muayene parası (ayak bastı parası) alınmaya başlandı ve aile hekimi, devlet hastanesi, üniversite hastanesi, özel hastaneler şeklinde ödemeler artış gösteriyor…
Yıllar geçtikçe ayak bastı parası artmaya devam etti, daha da devam edecek gibi gözüküyor…
Ayak bastı parası SGK’ya yetmedi, kısıtlamalarda peşinden geldi. On gün içinde iki kez aynı polikliniğe başvurulamaz dendi. Yılda çekilecek MR, BT vb. tetkik sayısı sınırlandırıldı. Yeşil kartlıların özel hastanelere, üniversite hastanelerine başvurması engellendi. SGK bir yandan muayene katkı payı alırken bir yandan da ödeme yaptığı hizmetleri sınırlandırmaya başlamıştı.
Fark ücreti diye bir şey uyduruldu. SGK’nın öngördüğü bedeli aşan ilaç reçetelenmişse eczacı farkı vatandaştan alıyor. Eller yine cebe giriyor…
Uydurulmaya devam edildi, istisnai sağlık hizmeti dendi, bu hizmetlerde robotik cerrahi kullanılıyor dendi, bu işlemlerin masrafaları SGK’ya yük olur dendi, robotik olmayan işlem için biçilen fiyatın üzerinde kalan kısım vatandaştan alınmaya başlandı. SGK yükü vatandaşa devrederek işin içinden çıktı.
Otelcilik hizmetleri icat edildi, GSS ödemez dendi, otelcilik (gecelik hastanede yatma ücreti diyebiliriz) vatandaşa yüklendi. Lüks (?) koşulları olan odalarda kalmak istediğin zaman ücret cepten ödemeler daha da fazla oldu.
İlave ücret dendi. Bahşiş, bıçak parası gibi Sağlık Bakanlarının dilinden düşmeyen informal ödemeler resmi hale getirildi. Bu sefer hastanın cebine gözünü diken özel sektör, özel sektörün patronları oldu…
Kocaman kocaman sermaye grupları her nedense sağlık alanına yatırım yapmıştı…
“Hasta ile bizim para ilişkimize karışmayın”, “Kaliteli hizmetin bedeli var, olmalı” diye ver yansın ediyorlardı. İstenilen oldu ! Artık elini kolunu sallayarak özel hastaneye gitme olmayacaktı…
Özel hastaneye gidiyorsan, hastane patronlarına da ödeme yapacaksın…
İlk başlarda “bıçak parası” diye tabir edeceğimiz (%15) cepten ödeme zamanla devasa hale geldi, %200’e yükseldi. “kasatura parası” oldu. Vatandaş adına özel hastaneye hem SGK ödeme yapacaktı, hem de SGK ödemesinin %200’e kadarı hastadan “kasatura parası” olarak alınacaktı…
Sağlığın patronlarını bu bile doyurmamış olacak ki, %200 olan bu tavan sınırlamasının kalkması isteniyor, “kaliteli” hizmetin bedeli olmalı ve bedeline katlanan vatandaş bize gelsin, diğeri bizi ilgilendirmez diyordu özel hastane sahipleri…
Kriz aşılacak gibi değil…
Gündeme yeni yeni cebe uzanma-dalma yöntemleri geliyor…
Sağlık hizmetinden yararlanmak için;
- Vergi vermemiz yetmiyor.
- Vergiye ek olarak ikinci vergi anlamına gelen GSS primi ödüyoruz, yetmiyor.
- Katkı-katılım farkları her geçen gün yükseliyor, yetmiyor.
- Yeni katkı ve katkı katılım payları yolda olmasına rağmen bunlarda yetmeyecek gözüküyor.
- Fark ücreti, ilave ücret adına cepten ödemeler yapıyoruz, yetmiyor.
- Teminat paketi, yani yararlanacağımız sağlık hizmetleri her geçen gün azalıyor, yine yetmiyor.
- Tamamlayıcı sigortaya (özel sigorta) geçmemiz isteniyor. Özel sigorta dahi yaşımıza, cinsiyetimize ve hastalığa sahip olmamıza bakıyor, ona göre primleri yükseltiyor. Yüksek primi versek dahi her hizmeti alamıyoruz, yetmiyor.
- Hiçbir sağlık sigortasının karşılamadığı sağlık hizmeti, tıbbi malzeme, tanısal işlem, tedavi girişimleri, otelcilik hizmetleri her geçen gün büyüyor.
2013 yılı ile birlikte her gün SGK ile ilgili yeni bir gazete haberi ile uyanır olduk, vatandaşın cebine sarkma uygulamaları sıklaştı.
Recep Akdağ’ın büyük gurur ile övündüğü ilaç fiyatlarının belirlenmesindeki politikalarla ilaç fiyatlarının ucuzlatılması(?) reformu SGK’nın yaralarına merhem olmasa gerek, SGK vatandaş için reçetelen ilaçlarda ödeme için taban fiyat uygulamasına (piyasadaki en ucuz ilacın ücretinden ödeme) geçti…
Uygulama vatandaşa “fark ücreti” şeklinde yansıyacak ve ilaç için ödediği katkı payları %30-%40 artacak….
Sağlık sigortası olmayan (SGK’ya gelir testi yaptırmayan) hastalara vahşi bir düzenleme getirildi. Daha önce SGK’lı hasta için devletin ameliyat masrafları için ödediği kadar cebinden para ödeyen SGK’sız hastalar şimdi bu ücretin 3 katını ödemek zorunda…
Acil sağlık hizmetleri ile ilgili renklendirme uygulaması özel sektör için daha da sertleştirildi. Özel hastane acillerinde sürpriz faturalar gündeme gelmeye başladı. Sağlık Bakanlığı’nın geçen yıl yayımladığı genelge ile acil durumu sona eren hastaya ücret ödeyeceği ile ilgili bilgi verilmesi zorunluluğu getirilmiş, para ödeyeceğine dair belge imzalatılması uygulaması başlatılmıştı. Yeni bir Sağlık Bakanlığı talimatıyla ilave ücretlerle ilgili önceden bilgilendirma ve imzayla onay verme işlemine son verildi. Artık özel hastanelerin acil servislerinde hastalar ücret ödeyip ödemeyeceğini taburcu edilirken öğrenecek…
Öğretim üyeleri tarafından yapılan muayene, tanısal işlem ve tedavi girişimlerine ek ödeme uygulaması da yaşama geçirildi… Öğretim üyesi için hastaneye ek ödeme yapılması aynı zamanda işlemlerin hızlanıp, erkene alınması anlamına geliyor… Yapılan ödemeler hastane ve öğretim üyesi tarafından paylaşılıyor…
Sağlık Uygulama Tebliği’yle (SUT), yani SGK’nın hastaneye yaptığı ödemelerde kesintiler, birim fiyatlarının düşürülmesi sürekli gündemde.
Devlet hastanelerinin ve özel hastanlerin başı SUT ödemeleri ile dertte…
Özel sektör SUT fiyatı le ilgili indirimleri ilave ücret ile gidermekte, SUT fiyatındaki her düşüşü tazmin etmek için kamu sağlık kurumları ya hizmeti daha da artırıyor (daha çok tetkik, daha çok konsültasyon, daha çok tedavi) ya da sağlık emekçilerine olan döner sermaye ödemelerini ve hastane giderlerini azaltarak tasarrufa (sarf malzemelerinde kısıtlama, hastanelerin aydınlatmasıda tasarrufa yönelik karartma uygulamaları gibi) gidiyor.
SGK Sağlık Uygulama Tebliği’yle (SUT) 1 Ekim’den itibaren, yaşamsal öneme sahip birçok tıbbi malzemenin fiyatında ciddi indirime gitmekten bile çekinmedi…
Kardiyoloji, kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi gibi işlem hacmi geniş olan branşlar isyanda…
Adı geçen uzmanlık dernekleri temsilcileri “İndirimli bu SUT ödemeleri ile ameliyatları yapamayız” diye demeçlerle basında yer aldı…
İş şu an itibarıyla karmaşık, esnaf dili ile konuşursak kurtarmıyor, SGK’nın ödediği para kullanılan malzemeye yetmiyor…
Çözümler de fısıldanmaya başlandı bile.
- Daha kalitesiz malzemenin kullanılması,
- Bir kez de yapılacak ameliyatı bir ay arayla iki kerede yapmak,
- Vatandaşın ameliyat malzemesini yanında getirmesi,
(Zaten adı konulmasa da birçok tıbbi işlemde vatandaş bazı malzemeleri yanında getiriyor, tamamen kendi ödüyor)
- Vatandaştan fark almak gibi…
SGK daha fazla para toplamak için yeni yollar bulmaya devam edecek.
Nasıl mı ?
- Devlet hastanelerine de ilave ücret gelecek,
- Yataklı tedavi edici hizmetlerden %1-2 düzeyinde katkı alınacak,
- İlaç katkı paylarında esnek katkı payı dönemine geçilecek, kronik hastalıklar için katkı payında azaltma söz konusu iken akut hastalık başvurularında daha fazla katkı payı alacak,
- Teminat paketi küçültülecek, SGK’nın ödeme yaptığı hastalık, tıbbi işlem, tanısal yöntemlerde sınırlamalar getirilecek,
- Tamamlayıcı sigorta -özel sigorta- kamu çalışanları için zorunlu olacak!!! Diğer çalışanlar için de teşvik uygulaması başlayacak gibi…
Toplumun tepkisine göre (tepkisizlik devam ettiği takdirde) şu iki gelişmenin de yaşanması olası gözüküyor:
- Primler yaş, cinsiyet ve kronik hastalık durumuna değişik oranlarda alınacak,
- SGK özel sigortaya devredilecek…
Toparlayacak olursak sağlık muhalefetinin sürdürülemez dediği GSS reformu bal gibi sürdürülüyor…
Sağlık muhalefeti olarak öngörülerimiz gerçekleşmedi…
Özeleştirimizi yapıyoruz.
GSS sürdürülüyor, GSS sürdürülebilir…
“Vatandaşın daha fazla cepten ödeme yapması” ve “Sağlık hizmetlerinin daha fazla istismar edilmesi” gibi ağır bedellerle…
Bu dönem “paran kadar sağlık” değilse nedir? 16.10.2014
MERKEZ YÖNETİM KURULU