Pzt, 08 Eylül 2014
Bugün (08Eylül) tüm illerde gerçekleştirdiğimiz eylem ve etkinliklerle AKP hükümetinin Torba Yasa Tasarısı protesto edilerek, taşeronlaştırmaya, güvencesizleştirmeye ve iş cinayetletlerine karşı çıkıldı. Açıklamalarda, taşeron cumhuriyetine dönüştürülen bu ülkenin emeğin, özgürlüğün ülkesine doğru dönüştürülmesi mücadelesinin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı. Basın Açıklaması metni aşağıdadır.
Ülkemizde emekçilere 19. Yüzyıl kölelik koşullarının dayatılmasının sonuçlarını acı bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Soma’da işçilere yaşam odalarını bile çok görenlerle aynı zihniyeti paylaşanlar önceki gün yeni bir iş cinayetine daha imza attı. İstanbul’un ortasına dikilen rezidans inşaatında yaşanan iş cinayetinde on işçi kardeşimizi daha Taşeron Cumhuriyetine kurban verdik. KESK olarak yaşamını yitiren işçilerin ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Hepimizi derinden sarsan bu katliam; işçilerin kanından beslenen taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma başta olmak üzere çalışma yaşamını gittikçe daha güvencesiz hale getiren sistem sürdükçe iş cinayetlerinin devam edeceğini bir kez daha göstermiştir. Buna rağmen yaşanan iş cinayetlerini “kader” , “fıtrat” diyerek geçiştirmeye çalışan AKP, Taşeron Cumhuriyetini daha da büyütmenin peşindedir. Bugün olağanüstü toplanan Mecliste görüşülmesine devam edilecek olan “Taşeron Torba Yasa Tasarısı” da bu çabanın bir ürünüdür.
301 maden işçisinin hayatına mal olan Soma katliamının ardından kamuoyunda oluşan tepkiyi hafifletmek için hazırlandığı iddia edilen tasarı sendikalardan, konfederasyonlardan sır gibi saklanmış ve 30 Mayıs 2014 tarihinde TBMM’ye sunulmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonu’na 60 madde olarak gelen tasarı komisyonunda kaldığı süre içinde sermaye çevrelerinin çıkarları hatta malum büyükşehir belediye başkanın telkinleri doğrultusunda iktidar milletvekillerinin eklediği önergelerle 148 maddeye ulaşmıştır. Sonuçta tasarı torba olmaktan çıkmış adeta çuval haline gelmiştir. 13 Ağustos’a kadar yapılan görüşmelerde yasa tasarısının 127. Maddeye kadar olan kısmı Meclisten jet hızıyla geçmiştir. Bugün olağanüstü toplanan Mecliste işte bu çuval haline gelen tasarının geri kalan maddelerini görüşülecektir.
Hemen ifade edelim ki bugün Mecliste görüşülmesine devam edilecek olan bu çuval yasa tasarısı ile taşeronluk sistemi kaldırılmamakta aksine yaygınlaştırılmasının önü açılmaktadır. Ülkemizde düşük ücretlerle, kölece çalıştırılmanın, sendika hakkı başta olmak üzere çalışanların temel haklarını gasp etmenin adı olan taşeron istihdam “daha ekonomik” olduğu gerekçesiyle son 10 yıl içinde çığ gibi artmıştır. Kanunlar, yerleşik yargı içtihatları yok sayıldığı için bırakalım yemek, temizlik, güvenlik, taşıma gibi yardımcı işleri asıl işlerin önemli bir kısmı da taşerona emanet edilmiştir.
Taşeron istihdam hem özeli hem kamuyu adeta zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştır. Örneğin, bugün “taşeron torba yasasını” görüşmek için olağanüstü toplanan TBMM bünyesinde çalıştırılan taşeron işçi sayısı 2005 yılında sadece 88 iken, bu rakam 2013 yılında bin 19 olmuştur.
Tüm bunlara rağmen bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülen tasarıyla taşeron istihdamda hilenin tespitini engellemek için yeni hilelere başvurulmaktadır. Bunu görmek için tasarının özellikle 11 ve 12. Maddelerinin özüne bakmak yeterlidir. Bu maddelerde taşeron olarak istihdam edilenlere kadro vermek yerine yardımcı işlerin türleri genişletilmektedir. İş Kanunu ve yerleşik yargı içtihatları es geçilmekte, kanunu açıkça ihlal ederek fiili olarak taşeron firmalar eliyle yapılan asıl işlerin yardımcı işlere ilişkin hizmet türlerinin içine alınmasının yolu açılmaktadır.
Bugün Mecliste görüşülmesine devam edilecek olan torba sadece taşeron istihdamın yaygınlaştırmanın önünü açmıyor, emekçi sınıfların pek çok kazanılmış hakkına da el uzatıyor.
Buna rağmen tasarı için Müjde naraları atanlara birkaç sorumuz var.
– Taşeron işçisinin kanunlarda zaten tanınan sendika hakkının yeniden tanımlanması, toplu sözleşme hakkını kullanabilmesi için yandaş sendikaya üye olma şartının getirilmesi müjde midir?
– Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi verilerine göre 140 bin öğretmen açığı varken ve ataması yapılmayan 300 bini aşkın öğretmen gerçeği ortadayken öğretmenlere rotasyon dayatılması, çalışılması size göre müjde midir?
– Yerel yönetimlerde istihdam edilen 125 bin işçinin belediye başkanlarının keyfine göre 3 ay boyunca sürgün edilmesi, iş güvencesinin gasp edilmesi müjde midir?
– İş yükü altında ezilen aile hekimlerine, aile sağlığı elemanlarına, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilmesi müjde midir?
– Ataması, görevden alınması, göreve son verilmesi, görev ve unvan değişiklikleri hukuksuz bir şekilde yapılan bazı kamu görevlileri için yargı yolunun kapatılması, yıllarca süren davalar sonucunda hakkında yapılan işlemin hukuksuz olduğu ispatlandığında bile telafisinin sınırlanarak iki yıl sonrasına bırakılması, keyfi olarak hukuksuzluk işlem yapan amirler/yöneticiler hakkında sadece disiplin cezanın verilmesinin neresinde müjde vardır?
Bizim göremediğimiz hangi müjde var bu çuvalda?
– Kamulaştırma bedeli ödenmeden vatandaşın arsasının, evinin üstünden altından köprü, teleferik hattı, raylı taşıma sistemleri geçirilmesi mi müjdedir?
– Bizler tükettiğimiz doğalgazdan, satın aldığımız her çeşit beyaz eşyaya kadar ÖTV öderken elmas ve inci ithalinde alınan yüzde yirmilik ÖTV’nin kaldırılması müjde midir?
– Yoksa özelleştirilen kuruluşların yargı kararları ile hukuka aykırılığı ortaya konsa dahi geri alınmasının engellenmesi mi müjdedir?
– Ya da mera alanlarının kentsel dönüşüme daha doğrusu ranta açılması mı müjdedir.
Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Bu torba da işçilerin, emekçilerin, halkın faydasına bir “af” ya da “müjde” yoktur. Çalışanından kestiği sigorta primini faize, ranta yatıran işverenlere müjde vardır. “Kasa açıklarını” %3 vergi ödeyerek kapatma olanağı tanınan kara para aklayıcılarına müjde vardır.
Tasarı ile Genel Sağlık Sigortası prim borçları, trafik cezaları affedilmemekte yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yolla devletin tahsilinden feragat ettiği açıklanan meblağ vergi kaçakçısı-prim hırsızı patronlara tanınan ayrıcalıklara göre devede kulak bile değildir. En önemlisi sermayeye, patronlara, vergi kaçakçılarına, kara para aklayıcılara, prim hırsızlarına yapılan bu kıyak büyük bölümü bizim maaşlarımızdan peşin alınan vergilerin oluşturduğu hazineden karşılanacaktır. Yani aslında devletin değil dar gelirli halkın, emekçi sınıfların geleceğinden ‘feragati’ söz konusudur.
Bizler bugün olağanüstü toplanan TBMM’deki vekillerden olağanüstü bir şey istemiyoruz. Sadece halkın çıkarlarını koruma görevlerini yerine getirmelerini bekliyoruz.
Eğer niyet gerçekten bir müjde vermekse kölelik düzeni olan taşeron istihdam çalışma hayatından sökülüp atılmalı, taşeron olarak istihdam edilenler kadroya alınmalıdır.
Eğer niyet kamu emekçisine gerçek bir müjde vermekse AKP’nin memur kolu gibi çalışan yandaş konfederasyonla yapılan son mutabakatla enflasyonun altına itilen maaşlarımızdaki kayıplar karşılanmalıdır.
Soma katliamında kaybettiğimiz işçilerin ailelerine ve yeraltı işçilerine yönelik düzenlemeler bu çuvaldan çıkarılıp daha da genişletilerek ayrı bir yasada düzenlenmelidir. Taşeronlaştırmayla, rotasyonla, sürgünle, kamu emekçilerini amirlerin kulu haline getirmeyi hedefleyen düzenlemelerle iş güvencemiz başta olmak üzere kazanılmış haklarımıza göz diken düzenlemeler derhal geri çekilmelidir.
KESK olarak tüm emekçileri 19.Yüzyılın kölece çalışma koşullarına mahkûm eden taşeronluğa ve geleceğimizi çalmayı hedefleyen emek düşmanı her türlü uygulamaya karşı mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz. Taşeron cumhuriyetine dönüştürülen bu ülkeyi emeğin, özgürlüğün ülkesine dönüştürmek için mücadelesini azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz.