Her yer hırsızlık, her yer yolsuzluk, rüşvet, her yerde çürüme kokusu. Polisin, kafasından vurarak öldürdüğü 14 yaşında bir çocuğumuzun acısı sardı yüreğimizi. Yasını tutmak, gönlünce ağlamak isteyen insanlara dahi izin verilmiyor. Acısını yaşamak isteyen insanların kafası kırılıyor, gözü çıkarılıyor, onlara hakaret ediliyor.
Bir çocuğun yasının tutulmasına dahi izin vermemek insanlığın bittiği yerdir.
Türkiye artık insanların iyice kutuplaştığı, birilerinin acısıyla “birilerinin” alay ettiği bir yerdir. “Ustalık” dönemini yaşayan iktidarın ülkemizi getirdiği yer burasıdır.
Berkin’in gülen gözleri, güzel yüzü bütün anlamlı haliyle bize bakıyor. “Bir şeyler yapın” diyor, “ben sadece ekmek alacaktım” diyor, “kafamı kırdılar” diyor, “ben daha çok yaşayacaktım” diyor. Onu hayatta tutamadık, içimiz sızlıyor.
Bugün “Tıp Bayramı” ymış öyle mi? Tıp mı bıraktınız, sağlık mı bıraktınız? Hangi derdimizden söz edelim? Böylesi bir ortamda nasıl sağlık hakkından, hekimlikten, hemşirelikten, söz edelim? İnci dişleriyle bir çocuk, gözümüzün önünde kafasından vurulup, eriyip giderken ağız diş sağlığından nasıl söz edebiliriz ki?
Yıllardır anlatmaya çalışıyoruz, sağlık her insan için doğuştan gelen bir haktır. Mesleğimizi özgürce yerine getirmek, ayrımsız herkese hak ettiği sağlık hizmetini, kendi haklarımızı da alarak vermek istiyoruz.
Gaz odasına dönmüş kentlere, TOMA’ya, Akrep’e, plastik mermiye, kimyasal gazlara, her türlü polis şiddetine karşı çıkıyoruz. Sağlık hizmeti almak herkesin, göstericilerin de hakkıdır diyoruz, göstericilere ilk yardım hizmeti verdiğimiz için suçlanıyoruz. Mesleğinin gereğini yerine getiren sağlık çalışanlarını hapse atacak, altından kalkamayacağı para cezaları verecek yasalar çıkarıyorlar. İnsanlıklarının, mesleklerinin gereğini yerine getirdikleri için Ankara ve Hatay Tabip Odalarının yönetim ve onur kurullarını görevden almak için dava açıyor bu ülkenin “Sağlık” Bakanlığı”..!
Geçen 14 Mart’ta “yeniydi” Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, umutluyduk, taleplerimizi anlatmaya çalışmıştık. Şimdi artık “yeni” değil. Sağlık çalışanlarının kendisinden bir ümidi kalmamıştır. Gözünün önünde tüm Dünya’nın tepkisini çeken polis şiddeti yaşanırken, insanların kafası kırılıp gözü çıkarılırken, çocuklar ölürken “durun” diyememiştir, “bu polis şiddeti kabul edilemez” diyememiştir, “kimyasal gazları böyle ölçüsüzce kullanamazsınız” dememiştir. Ne mi yapmıştır? Hekimlere, tabip odalarına mesleklerinin gereğini yerine getirenlere soruşturmalar açmış, sağlık çalışanlarını hapse atacak yasalar çıkarmıştır. Ethem’e, Ali İsmail’e, Berkin’e, Mehmet’e, Abdullah’a, Medeni’ye, Ahmet’e, üzüldüğünü gösteren hiçbir belirti göstermemiş, yakınlarına başsağlığı bile dileyememiştir. Şimdi de bugünkü eylemlerinden dolayı sağlık çalışanlarını halkın sağlığının önünde engel çıkarmakla suçlamaktadır. Üzüntü vericidir, sağlık çalışanları açısından mevcut iktidarın sağlık politikalarının, Sağlık Bakanı’nın güvenilirliği ve inandırıcılığı kalmamıştır.
Sağlık çalışanları bu ülkenin hemen tamamı gibi mutsuzdur, geleceğinden kaygılıdır, öfkelidir, şiddet sarmalı içinde kalmıştır, mesleğini hakkıyla yerine getiremediğini, hakkını alamadığını düşünmektedir.
Böylesi bir ortamda sağlıktan söz edilemez.
Sağlığımız için, en azından çocuklarımızın ve gençlerimizin hayatı için, geleceğimiz için bu ülkenin sağlık çalışanları yurttaşlarıyla birlikte mücadele etmeye, çocuklarımızı yaratılan şiddet sarmalına kurban vermemeye kararlıyız. 14 MART 2014
Türk Tabipleri Birliği (TTB)
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB)
Sağlık ve sosyal Hizmet emekçileri Sendikası (SES)
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (DEV SAĞLIK İŞ)
Türk Hemşireler Derneği (THD)
Ebeler Derneği
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUD)
Tüm Radyoloji Teknisyenleri/Teknikerleri Derneği (TÜMRAD DER)
Türk Medikal Radyoteknoloji Teknisyenleri/Teknikerleri Derneği (TMRT DER)