8 Mart, her renkten, coğrafyadan, dilden, kültürden kadınların barış, eşitlik, emek ve demokrasi taleplerini farklı coğrafyalarda alanlarda dile getirdiği simgesel günlerden biri.
157 yıl önce New York’ta dokuma işçisi kadınlar için sokakları dolduran binler gibi, kadını yok sayan eril erke karşı buradayız. Bugün örgütlü mücadelenin ve kadın dayanışmasının gücüyle alanlardayız. Meşalelerimizde yanan isyan ateşi bu erkek egemen kapitalist düzene karşı mücadele kararlılığımızın ve değiştirme irademizin sözüdür.
Meşalelerimizi yoksulluğa, yolsuzluklara, savaşa hayır demek için yakıyoruz.
Meşalelerimizi emeğimizden çalanlara, bedenimize el kimliğimize dil uzatanlara karşı yakıyoruz.
Bugün örgütlü mücadelenin ve kadın dayanışmasının gücüyle alanlardayız.
AKP iktidarı ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarların hesabını yapamazken; yaşamlarını emekleriyle ören kadınlar olarak hesabımız ortada. Kamu kaynakları talan edilir, özelleştirmeler sürerken onlar çalıyor, talan ediyor. Biz ise bu yolsuzluk düzeninde esnek, güvencesiz, sendikasız düşük ücretli işlere mahkûm ediliyor, her gün daha da yoksullaşıyoruz. Bu süreçte; iktidardakilerin tüm çirkinlikleri bir bir ortaya dökülürken biz kadınların söyleyecek sözümüz, değişimi başlatacak irademiz var.
Bir yıl içerisinde bu ülkenin farklı yerlerinde 214 kadın öldürdü, 167 kadın tecavüze uğradı, 241 kadına şiddet uyguladı. Bir o kadar çocuk istismara uğradı. Yerler, failler farklı olsa da şiddet uygulayan erkeklerin konuştukları ortak dil erkek egemenliğinin diliydi. Bu dil ölümün, yok etmenin, aşağılamanın dilidir. Biz kadınlar ise yüzyıllardır eril karanlığa karşı yaşamı savunduk. Özgürlükler ve barış için mücadele ettik. Bugün kadın kırımına dönüşen erkek şiddetine karşı susmuyoruz. Şiddetle ilgili açılan davaları el çabukluğuyla kapatan, şikâyetçi kadınları evlerine yollayan, tecavüze uğrayan kız çocuklarında rıza arayan eril sisteme karşı her yerde sesimizi yükseltiyoruz.
Kadınların bedenleri üzerindeki denetimini arttıran erkek egemenliğine itirazımız var. “Üç çocuk, üç de yetmez beş çocuk” diyerek kaç çocuk doğuracağımıza karar verilmek istenmektedir. Her seferinde; kürtaj hakkımızı elimizden almak isteyen politikalar gündeme getirilmektedir. Kadınlar sadece geleneksel aile içerisinde anneler, eşler ya da çocuklar olarak tanımlanmaktadır. İradeleri yok sayılmakta; hayatlarına müdahale edilmektedir. Çünkü AKP iktidarının sürdürücüsü olduğu erkek egemen kapitalist düzen içerisinde; kadınlar sermayeye ucuz iş gücü tedarikçisi, sosyal devletin yükümlülüklerinin taşıyıcısı olarak görülüyor. Bu yüzden; daha fazla çocuk çağrıları yapılmaktadır. Çocuk, hasta ve yaşlı bakımı gibi işlerin ev içinde karşılıksız yapılması için esnek çalışma biçimleri gündeme gelmektedir. Bu çürümüş düzeni reddediyor; bedenlerimiz bizimdir diyoruz.
Kendi çocuğuyla yaptığı telefon konuşmalarında eurolardan, villalardan bahsedenler bu ülkenin binlerce çocuğunun katledildiği savaşı durdurmak için hiçbir adım atmamıştır. Çünkü onların ölçüsü paradır, para sayma makineleridir. Bizim ölçümüz ise candır, insandır. Acılarımız, gözyaşlarımız, ağıtlarımızdır. Biz kadınlar; toplumsal ve kalıcı barış için yeter artık diyor; yeni bir geleceği yaratacağımıza inanıyoruz. Farklı dillerden aynı özgürlük ve barış türküsünü söylüyoruz. Bugün, hükümet sözde demokrasi paketleri çıkarmakta ama Kürt sorununun demokratik ve eşitlikçi çözümü için gerçek adımlar atmamaktadır. Toplumsal ve kalıcı barış için yasal düzenlemeleri yapmayanların karşısında her zaman kadınlar olarak duracağız. Ölümlere, tacizlere, tecavüzlere, işkencelere karşı eşitlik, demokrasi ve barış yolunda yürüyeceğiz.
8 Mart dünyanın pek çok ülkesinde ve Türkiye’de kadınların hak ve eşitlik isteklerini dile getirdikleri, kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlara dikkat çektikleri, her türlü baskı ve sömürüye karşı bir araya geldikleri gündür. Bugün aralarında Çin, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan’ın da bulunduğu pek çok ülkede “8 Mart” ülkenin genel tatil günlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Biz KESKli kadınlar;
Kadınların çalışma yaşamından dışlandığı, düşük ücretle ve kölece koşullarda kayıt dışı çalışmaya mahkûm edildiği, namus, töre adı altında şiddete uğrayıp, öldürüldüğü, savaşın sonuçlarının kadınlara acı ve gözyaşı olarak yansıdığı koşulların ortadan kalkması ve kadınlara Güvenceli İş, Güvenli Yaşam sağlanmasını istiyoruz.
Kadınların kadın olmaktan kaynaklı yaşadığı sorunlara karşı bir araya gelinen, 8 Mart’ın tüm kadınlar için resmi tatil ilan edilmesini istiyoruz.
Biz kadınlar iş yerlerinde, tarlalarda, okullarda, hastanelerde, belediyelerde, evlerde geleneksel rollerimizi kırıyor; meşalelerimizin ateşiyle yeni bir geleceğin müjdesini veriyoruz. Emeğimize, bedenimize, kimliğimize sahip çıkmanın mücadelesini veriyoruz. Biz kadınlar kendi irademizle bütün bir dünyayı yeni baştan kurmaya giriştik. Bizimle yürümek isteyen herkesle birlikte sesleniyoruz:
Yolsuzluklara, Yoksulluğa ve Savaşa Karşı Buradayız!
Emeğimiz, Bedenimiz, Kimliğimiz Bizimdir!