BİR EFSANE, BİR RÜYA;
TOPLUMUN HER KESİMİNE AYIRIMSIZ BEŞ YILDIZLI SAĞLIK HİZMETİ:
“ŞEHİR HASTANELERİ !…”
11 Eylül 2013 günü İstanbul’da 15 “Şehir Hastanesi” yapımı ile ilgili sözleşme, Başbakan’ın da katıldığı bir törenle imzalandı.
Küresel Sermayeye büyük bir rant sağlanması anlamına gelen Kamu Özel Ortaklığı yoluyla yapılacak “Entegre Sağlık Kampüsleri” ile ilgili imza töreni, İstanbul’daki Sağlık Çalışanları başta olmak üzere, çevre illerden zorunlu taşınan kamu görevlilerinin ya da bindirilmiş kıtaların katılımı ile gerçekleşti, bu yolla “büyük ilgi” gördü.
Törende Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “…..toplumun her kesimine, ayırım gözetmeden BEŞ YILDIZLI Sağlık Hizmetlerini sunacağız” şeklinde açıklamada bulundu.
Sözü edilen Şehir Hastaneleri, 25-49 yıllığına tahsis edilen (genellikle 25 yıl olarak uygulanıyor) hazine arazilerine değişik branşta ve yatak sayısında Kampüs Hastaneler inşa edilmesi, sağlık hizmeti dışındaki hizmetlerin yüklenici tarafından verilmesi, bu hizmetler için doluluk taahhüdünün verildiği, uluslar arası yargının söz sahibi olduğu, vergi muafiyetlerinin sınırsız uygulandığı, sağlık hizmeti için de 25 yıllık süre için yükleniciye “yüklü” bir kira verilmesi şeklinde açıklanabilir. Bugüne kadar yapılan ihale bedellerinde yer alan kira miktarlarına bakıldığında, kamu bütçesinden ödenecek 3 yıllık kiralarla bu hastanelerin maliyetinin karşılanacağı, 25 yılda ödenecek kira toplamı ile de aynı çapta birkaç hastanenin yapılabileceği saptanmıştır.
Bu modeli ilk uygulayan ülkelerden İngiltere, “yalnızca ihaleyi alan firmaların yararına olduğu, kamu zararı ve çalışanların işsiz kalmasına neden olduğu” gerekçeleriyle vazgeçmek zorunda kalmış ve tasfiye yoluna gitme kararı almıştır.
Türkiye’de de DANIŞTAY, “Etlik”, “Bilkent” ve “Elazığ” ihalelerinde, aynı gerekçelerle yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Sonrasında açılan ihalelere bu mahkeme kararları nedeniyle teklif veren olmadığı için hükümet, Mart 2013 de yeni bir yasal düzenleme yapmıştır.
Ticarileştirilmiş bir sağlık sisteminde herkese ayırımsız sağlık hizmeti sunmak mümkün değildir. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile bugüne kadar getirilmiş uygulamalar bunun olanaksız olduğunu göstermektedir. Her kademede alınan katkı-katılım payları bir yana, hizmetin birçok kademesinde “ilave ücretler” ödeme zorunluluğu da mevcuttur:
- Ayaktan tetkik ve tedavilerde, hastanelerin sınıfına (A,B,C,D,E) göre yapılacak işlemin SGK maliyeti üzerinden üç katına varan “ilave ücret” alınması ile ilgili düzenleme mevcuttur.
- Yatarak tedavilerde başta yatak ücreti olmak üzere, yapılan müdahaleler ve “istisnai” diye tanımlanmış, ama aslında şu anda tıbbın her alanında uygulanan tedavi ve ameliyatlardan üç katına kadar ücret alınması uygulaması mevcut olup, bu uygulamada kamu-özel ayırımı da yoktur.
- Son düzenleme ile de Üniversite Hastaneleri’nde Öğretim Üyeleri tarafından yapılacak muayeneler için 45-68 TL, girişimler için de bir defada Asgari Ücretin iki katını geçmemek üzere neredeyse sınırsız “ilave ücret” ödeme zorunlu hale gelmiştir.
Bu şekilde ticarileştirilmiş bir sağlık sisteminde, belirttiğimiz katkı-katılım payı ve ücretler varken, asgari ücretli bir işçi ile bir iş adamının ayırımsız aynı hizmeti alması mümkün müdür? Açılacak Şehir Hastaneleri’nde verilecek hizmet; Sağlık Hizmeti üzerinden “kar” etme, kamudan sermayeye kaynak aktarma şeklinde özetlenebilecek “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın temel anlayışından bağımsız olabilir mi?
Başta Başbakan olmak üzere Sağlık Bakanı ve tüm yetkililer gerçekleri saklayarak halkı yanıltmaktadır. Kurulacak şehir hastaneleri daha fazla kar, daha fazla katkı-katılım payı, daha fazla ilave ücret, daha fazla rant, daha fazla kaynak aktarmak anlamına gelmektedir, bu nedenle kabul edilmemelidir.
Bu hastaneler, fiziksel anlamda da hizmete ulaşmanın engelidir. Birçok ilde hastaneler şehir merkezlerine uzak yerlere yapılmaktadır, merkezde mevcut olan hastane ve sağlık kuruluşları, bu hastanelerin açılmasıyla kapatılmaktadır. Bu nedenle hem hizmet alanlar, hem de veren sağlık emekçilerini de zor günler beklemektedir. Dünyada uygulanan benzer sistemlerde görüldüğü gibi, daha fazla “kar” için sağlık emekçilerinin sayısında azaltmaya gidiş, dolayısıyla işsiz kalma tehlikesi ile de karşı karşıyayız.
Halkın eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli hizmet almasına hizmet etmeyen, katkı-katılım payı ve ilave ücretlerin daha da artmasına neden olan, küresel sermayeye rant ve kaynak aktarmaktan başka bir anlama gelmeyen, sonunda sağlık emekçilerini işsizliğe mahkum edecek bu sistemden vazgeçilmelidir.
Sendikamız SES; sağlık alanındaki örgütler başta olmak üzere tüm sağlık emekçilerini, emekçileri ve hizmete ulaşmaları önünde yeni bir engel çıkarılan halkı buna karşı mücadeleye çağırmaktadır. AKP eliyle özelleştirmeye doğru götürülen bu sağlık düzenine karşı toplumcu bir sağlık sistemi için mücadele etmeye her zamandan daha fazla kararlıyız, mücadeleyi sonuna kadar da sürdüreceğiz. 13.09.2013
MERKEZ YÖNETİM KURULU