Kamu emekçileri; 1960’lı yıllardaki örgütlenmesinden sonraki büyük çıkışını 1990’lı yıllarda yaparak, geleceklerinde söz ve karar sahibi olmanın, işine ve ekmeğine sahip çıkmanın yolunun örgütlenmekten geçtiğinin bilinci ile sendikal örgütlenmeye başladılar.
Bu örgütlenme mücadelesinde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri de yerlerini aldı, 1990 yılından itibaren arka arkaya Genel Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen sendikalarını kurdular. Süreç içinde haksızlığa karşı mücadelenin en güçlü aracının birlikte örgütlenme olmasından hareketle ve emekçilerin birleşme konusundaki ısrarlı tutumuyla adı geçen dört sendika birleşti
1 Ağustos 1996 yılında sendikamız SES kuruldu.
SES’in iskeletini oluşturan sendikaların kuruluşu da tıpkı KESK’e bağlı diğer sendikalar gibi sancılı olmuş, fiili mücadele sonucu Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri mücadelesine katılmışlardır. Kuruluş yıllarının, Türkiye’nin faili meçhul (-belli-) cinayetlerinin yoğun olduğu döneme denk gelmesi, SES yönetici ve üyelerinin de büyük ölçüde Demokrasi ve İnsan Hakları mücadelesi içinde olması nedeniyle yitirdiklerimiz oldu. Onur üyelerimiz olan Necati AYDIN, Ayşenur ŞİMŞEK ve Behçet AYSAN başta olmak üzere bu mücadelede yitirdiğimiz:
- Şehmus AKINCI
- Hasan KAYA
- M.Emin AYHAN
- Zeki TANRIKULU
- İdris ÇELİK
- Oktay TÜRKMEN
- Veysi SIZLANAN
- Hamit PAMUK
- Recai AYDIN
- Semra BAYRAM
- Namık ERDOĞAN
- Yasemin DEMİR
- Eduard TANRIVERDİ
- Eyyüp GÖKOĞLU
- Ferman ALTUN
- İkram DAMLAYICI
arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Yitirdiğimiz bu arkadaşlarımız halen mücadelemize ışık tutuyor. Sendikamız başta olmak üzere; emek ve demokrasi güçleri bu yitirilen canlara çok şey borçludur. 12 Eylül karanlığı ile yaratılan korku imparatorluğuna bu yoldaşlarımız canları ile ışık oldular. Bu ışık; Türkiye emek ve demokrasi mücadelesinin yolunu aydınlattı. Her birini ayrı ayrı saygıyla anıyor, mücadelelerinin bize rehberlik edeceğini bir kez daha tekrar etmek istiyoruz.
Geçen 23 yıllık süreç içinde kamu emekçileri hareketine ve SES’e baskılar devam etti, ediyor. Son yıllarda da gerek KESK, KESK’e bağlı sendikalar ve sendikamıza yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor.
Bu süre içinde;
- Kuruluş yıllarımızdan bugüne en önemli talebimiz olan “Grev ve TİS” içeren yasa çıkmadı ama kamu emekçileri grev de yaptı, belediyelerde olduğu gibi TİS’ de imzaladı. “Memurun sendikası olmaz” diyen iktidarları sahte sendika yasası çıkarmak zorunda bıraktı. 2010 anayasa referandumu ile TİS hakkı verildi. Şimdi sırada GREV ve özgür toplu pazarlık hakkını elde etme mücadelesinde.
- Anayasa’ya 90. maddeyi yazdırdı. Uluslar Arası sözleşmeler bu maddeye eklenen bir fıkra ile iç hukuk kuralı haline getirildi, yapılan toplu sözleşmelerden dolayı dönemin hükümetleri mahkum edildi. Örgütlenmek, hak aramak ve almak için icazet beklenmemesi gerektiği mücadelemizle bir kez daha kanıtlandı.
- ”Hak Verilmez Alınır” şiarı bir kez daha hayat buldu.
- “Memur, kapıkulu” zihniyeti yıkılarak bilinçlere “EMEKÇİ” kavramı kazındı
- Kamu emekçileri örgütlenmenin sadece kendi çıkarları için değil, toplumun çıkar ve talepleri içinde bir güç olduğunu kamu hizmetlerinin ücretsiz sunulması için verdikleri mücadele ile gösterdiler. Özellikle işkolumuzda sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal hizmet hakkına sahip çıkarak, özelleştirmelerin her türlüsüne karşı duruşumuz bunun en açık örneği oldu.
- Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için ülkemizde ve dünyada savaşa karşı barışı, faşizme karşı demokrasiyi, emperyalizme karşı bağımsızlığı, baskıya karşı özgürlüğü, ırkçılığa ve şovenizme karşı halkların eşitliğini, özgürlüğünü ve kardeşliğini savunarak örgütlenmek temel düsturumuz oldu ve bu amaç etrafında 40 bin emekçiyi bir araya getirdik.
- Artık bir utanç kaynağı olan cins ayrımcılığına, engellilere yapılan haksızlığa karşı mücadele ettik.
- İşkolumuzdaki haksızlıklara, hukuksuzluklara, baskılara karşı fiili mücadelemizi sürdürürken, hukuksal alanda da ciddi kazanımlar elde ettik.
- Sağlığın, Sosyal Hizmetlerin piyasalaştırılmasına karşı örgütümüzün yürüttüğü mücadele, siyasal iktidarların istedikleri hızda ve istedikleri biçimde hareket etmelerini engellediğinden, sendikamız her dönem siyasal iktidarların hedefinde oldu.
- Mücadele sürecimizde öldürülen, sürgüne gönderilen, tutuklanan, çeşitli düzeylerde baskılara uğrayan üyelerimiz, yöneticilerimiz oldu, ancak bunlar örgütlenmemizi de, emekçilerin hak ve çıkarları için mücadelemizi de engelleyemedi.
BUGÜN HAYATA MÜDAHALEYE, DÜNDEN DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR
Çünkü adil paylaşım isteyen emekçiler, kadın mücadelesi yürütenler, doğasına ve deresine sahip çıkanlar, öğrenciler, aydınlar, inanç özgürlüğü, kimlik özgürlüğü isteyenler kısacası daha yaşanılır bir ülke ve dünya isteyen tüm kesimler ve örgütleri illegal kabul edilip yürütme (özellikle güvenlik) ve yargı kıskacına alınıyor. Baskı, soruşturma, devlet terörü, gözaltı ve tutuklamalarla biat eden, sorgulamayan, köleleştirilmiş bir toplum yaratılmak isteniyor.
Arkada bıraktığımız 17 (23) yıl içinde siyasal iktidarlar da dünyadaki yeni liberal politikaların ülkemizdeki uygulayıcıları oldular. Bu konuda uluslararası sermayenin direktif ve desteklerinin yanında, 12 Eylül darbesinin baskıcı yasalarından aldıkları güçte etkili oldu. Kamu alanındaki özelleştirme, taşeronlaştırma, piyasalaştırma politikalarını istedikleri hızda ve düzeyde olmasa da hayata geçirdiler ve halen bu alandaki tasfiye çalışmaları devam ediyor. Bu süreçte işkolumuzdaki özelleştirme- piyasalaştırmaya karşı kitlesel mücadeleler örgütleyen sendikamız oldu. Bugüne geldiğimizde burjuvazi ve onun siyasi iktidarları, özellikle de son 11 yıldır AKP hükümeti pervasız saldırılarına arttırarak devam etmektedir.
Saldırılar sadece hakları, özgürlükleri kısıtlama, çalışma düzenini çalışanlar için zorlaştırmaya yönelik yasal düzenlemeler olarak kalmamakta siyasi kadrolaşma olarak da sürmektedir. Kadrolaşma ise en çok sendikamızın üyelerine, aktivistlerine, yöneticilerine yönelmektedir. Çünkü siyasi iktidarlardan bağımsız hareket etmeyi temel alan sendikal anlayışımız siyasi iktidarları rahatsız etmekte, onlar da “yandaş yapamadığını” bertaraf etmeye çalışmaktadır ama boşuna…
Çünkü bu ülkede SES var KESK var. Bu ülke insanı tüm farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak doğruları, özgürlük talepleri ile birleşmeyi başarmış ve GEZİ ruhunu ortaya çıkarmayı başarmıştır.
Bugün sağlık ve sosyal hizmet alanında;
- Geliştirilmesi, güçlendirilmesi gereken 1. basamak yok edilmiş, Aile hekimliği adı altında binlerce hekime esnaf olması dayatılmış, en temel insan hakkı olan sağlık hakkı artık bir pazar nesnesi haline getirilmiştir. Şimdi de Koruyucu Sağlık Hizmeti görevi olan 1. Basamak Sağlık Hizmeti görevi unutularak, TSM ve ASM çalışanlarına 2. Basamak Sağlık Kurumlarında Nöbet, Acil 112 Ambulans Hizmetlerinde ek görev verilmeye çalışılmaktadır.
- Sağlık ve sosyal güvenlik hakkı, SSGSS yasası ile hak olmaktan çıkarılmıştır. Emekliliği hayal haline getiren bu yasa, sağlıkta her gün artan katkı ve katılım payı, ama giderek daraltılan hizmet paketi dayatmaktadır. 1 Ocak 2012 tarihinde prim ödeme zorunluluğu ile azımsanmayacak bir nüfus sağlık hizmeti kapsamı dışında kalmıştır.
- Döner sermaye uygulaması ile sağlık kurumları işletme haline getirilirken, çalışanlara performansa dayalı döner sermaye uygulaması ile emekliliğe yansıyan temel ücretler sürekli düşük tutulmuştur.
- Taşeronlaştırma ve güvencesiz çalıştırmanın geldiği boyutlar işkolumuz çalışanlarının yarısına ulaşmıştır.
- Sosyal Hizmetler adım adım tasfiye edilmeye, Sosyal Hizmet sadaka anlayışı içinde “Sosyal Yardım”a dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bakıma muhtaç yaşlı, çocuk ve kadınlar her türden istismara karşı devletin korumasından alınıp vakıf ve cemaatlerin kucağına atılmak istenmektedir. 633 Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulması ve Teşkilatlanması ile ilgili KHK ile de SHÇEK İl Özel İdarelerine bağlanmış, son Yerel Yönetimler Yasası ile de Büyükşehir statüsüne alınan illerde İl Özel İdareleri lağvedilerek bu kurumların yerel yönetimlere devrinin önü açılmıştır. Bu şekilde Sosyal Hizmet siyasi iradenin eline teslim edilerek onun keyfine terk edilmektedir.
- 2 Kasım 2011 tarihinde, bir gece yarısı operasyonu ile çıkarılan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile; Hastaneleri işletme haline getiren Kamu Hastane Birlikleri uygulaması, sermayeye kamudan kaynak aktarmanın pervasız bir yöntemi olan Kamu-Özel Ortaklığı yoluyla “Sağlık Kampüsleri” oluşturulması, her türlü denetimden uzak Serbest Sağlık Bölgeleri kurulması, Sağlık Turizmi olanaklarını veren düzenleme, yabancı uyruklu Hekim ve Hemşire” çalıştırma yolunun açılması dolayısıyla iş gücü maliyetini ucuzlatma gibi düzenlemeleri ile Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yasal ve hukuki yapılanması tamamlanmıştır.
Bugün dünden daha fazla birliğe ve birlikte mücadeleye ihtiyacımız var
Bugün iş kolumuzda on beşten fazla sendika vardır, meslek ve işyeri sendikacılığı yeniden hortlatılmaya çalışılmaktadır. Anayasa değiştirilerek ‘örgütlenme özgürlüğü’ yalanıyla birden fazla sendikaya üyelik getirilerek, örgütlülük zayıflatılmaya çalışılmakta, her türden haklarımızı kullanmak için iktidarın gösterdiği örgütlere gitmemiz istenmektedir.
Yukarıda ifade ettiğimiz işkolumuzdaki olumsuzluklara karşı durmanın, işkolumuzdaki piyasalaştırmanın ve ticarileştirmenin son bulmasının, işyerimizdeki en küçük hakkımızdan, en büyük talebimizin gerçekleşmesine kadar tümü için örgütlü ve birleşik mücadele bir zorunluluk haline gelmiş durumdadır. Bizim bunu yapmamız halinde, yapıyormuş gibi görünenler ve bizleri oyalayanlar boş durmayacaktır. Israrla birliği savunmalı, birliği beraberliği yozlaştıran, anlamsızlaştıran, bugünkü birliğimizi bile dağıtmayı planlayan düzenlemelere karşı olmalıyız.
Bugün dünden daha uyanık ve daha mücadeleci olmak zorundayız
Bugün her zamankinden daha dikkatli ve mücadeleci olmalıyız. Çünkü dünyada ve ülkemizde liberalizm herkesi etkisi altına almaya, bölmeye, parçalamaya, örgütlü mücadeleyi zayıflatmaktadır. Liberalizm; aynı işi yapanları, farklı kimlikleri, farklı inançları, farklı cinsiyetleri ve cinsel yönelim farklılıklarını, hatta farklı kentleri birbirine düşman, birbiriyle rekabet eden bir yapıya dönüştürmekte, mücadeleyi boğmaktadır. Bu nedenle hiçbir zaman emekçileri, emekçi ve yoksul halkı buluşturmaktan, emekçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini savunmaktan vazgeçmemeliyiz.
Her türden farklılığın, bencilliğin ve bireyselliğin kışkırtılarak temel değer yapılmaya çalışıldığı, insani duyguların ırkçı bir saldırganlığa dönüştürüldüğü, en temel insan hakkının pazara çıkarıldığı bir zamanda, sahibinin sesi medyaların beyin yıkama çabalarına rağmen ; emekçiden ve halktan yana, herkesin kendini ifade ettiği, her düşüncenin çoğunluk olma hakkının olduğu, devletten ve siyasal partilerden bağımsız, emekçilerin hak ve çıkarlarını esas alan, toplumsal yararı bireysel çıkardan önemli sayan BİR EMEK ÖRGÜTÜYÜZ.
Şube ve temsilciliklerimizden en ücra köşedeki üyelerimize kadar büyük bir özveri ile çalışarak sendikal sorumluluklarımızı yürütüyoruz. Sendikamızda 23 yılda kazandığı örgütlenme, eğitim ve mücadele deneyimiyle emekten ve halktan yana kendine özgü bir kültür oluşmuştur. Bu nedenle kurucularımızdan başlayarak, gelmiş geçmiş tüm şube ve merkez yöneticilerimiz ve üyelerimiz haklı bir onurun sahibidir. 1 Ağustos 1996 yılında dört sendikanın birleşmesiyle kurduğumuz SES bugün 40 bin üyesiyle aritmetik toplamın çok ötesinde anlamlar ifade etmektedir. Bunca baskıya rağmen küçültülememiştir, aksine emekçiler ve halk nezdinde itibarını arttırmayı başarmıştır.
17.(23) yılımızı kutlarken, bugüne kadar edindiğimiz deneyimlerin ışığında; hak ve özgürlerimizi geliştirmek, bize giydirilmek istenen deli gömleğini yırtıp atmak, işkolumuzdaki tüm hizmetlerin ücretsiz ve nitelikli olmasını sağlamak, güvenceli iş, güvenceli gelecek, barış içinde yaşanan eşitlikçi, özgürlükçü bir ülke için; daha fazla birlik, daha fazla çalışma, daha fazla örgütlenme, daha çok mücadele bizi bekliyor.
Kuruluş yıldönümümüz TİS görüşmelerinin başladığı bir döneme de denk gelmektedir. TİS dönemine dair çıkardığımız mücadele programımız ile masada, sokakta ve işyerlerinde fiili ve meşru mücadele geleneğimize denk bir çalışma ile emek ve demokrasi mücadelemizi yükselteceğiz.
Hepimizin yolu açık olsun… 01.08.2013
MERKEZ YÖNETİM KURULU
Kuruluşumuz Türkiye Emek ve Demokrasi Mücadelesine Kutlu Olsun….!
YAŞASIN SES
YAŞASIN KESK