Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 Pazar günü Ankara’daki evinin önünde otomobiline konulan bomba ile katledildi. Cinayeti, diğer birçok aydının cinayetinde olduğu gibi faili meçhuller arasında devletin karanlık raflarına itildi.
Kalemini baskılar ve tehditler karşısında hiçbir zaman bükmemiş, boyun eğmeyi değil karanlıkla savaşmayı tercih etmiş, özgür basının simgelerinden biri olan Uğur Mumcu ölümünün 20. yılında yine gazetecilerin susturulduğu, sansürlendiği, tehdit edildiği, işkencelerden geçtiği bir karanlık dönemde anılıyor.
Türkiye’de toplumsal muhalefetten korkan, çekinen siyasi iktidarların hedefinde hep yazarlar, aydınlar ve gazeteciler yer almıştır. Bu korku kimi zaman işkencelerle, kimi zaman arkadan gelen bir kurşunla, kimi zaman diri diri yakarak ve işte kimi zaman da arabada patlayan bombayla sonuçlanmış, bugün Türkiye’nin en fazla tutuklu gazeteciye sahip olduğu ülke haline gelmesine neden olmuştur.
Basın ve ifade özgürlüğü egemenleri, dün olduğu gibi bugün de korkutmaktadır. Yayımlanan kitaplar yasaklanmakta, yazdıklarından dolayı gazeteciler tutuklanmaktadır. Bugün de arkası karanlık güçlerle çevrelenmiş, devletin faili meçhul olarak bıraktığı cinayetler gazetecileri yazarları hedef almakta, Türkiye’nin özgür ve demokratik sesi kısılmaya çalışılmaktadır.
Uğur Mumcu’yu katledenler bugün yine işbaşındalar. Uğur Mumcu’yu katledenler bugün daha fazla güçlenerek eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele eden sesleri susturmak için görevdeler.
Bizler, Mumcu gibi birçok gazeteci-yazar aydını katleden karanlık güçlerin ortaya çıkarılmasının, aydınlık bir Türkiye için en öncelikli görevlerden biri olduğunu hükümete bir kez daha hatırlatıyor, katledilişinin 20. yılında Uğur Mumcu’yu saygıyla anıyoruz.