Maraş Dosyası Yeniden Açılarak Gerçek Sorumlular Yargılanmalıdır!
Geçmişte yaşanan acılar kapatılarak, unutturmaya çalışılarak ve insanlık suçlarının protesto edilmesi engellenerek “toplumsal barış” sağlanamaz!
Türkiye siyasi tarihi kitlesel kıyım ve katliamlarla doludur. 1978 yılında Kahramanmaraş’ta yaşananlar, tıpkı Çorum’da, Sivas’ta, Malatya’da devlet destekli ırkçı/gerici saldırılar ve bizzat “devlet” tarafından yönlendirilen 1 Mayıs 77 Taksim, Gazi ve Ümraniye mahalleleri ve son olarak da Roboski’de yaşananlar gibi, yakın tarihimizin en korkunç katliamlarından biridir. Mezhep ayrılığı körüklenerek başlatılan ve günlerce süren Maraş Katliamı’nda ‘resmi’ rakamlara göre 111 kişi hayatını kaybetmiştir. Binlerce kişi yaralanmış, yüzlerce ev ve işyeri yakılmıştır.
Bugün bu katliamların ardındaki gerçekler ortaya çıkartılmadığı gibi, kimisinde hiçbir soruşturma ve yargılama yapılmamış, diğerlerinde de göstermelik yapılan yargılamalar sonucunda yine göstermelik hapis cezalarının ardından “sanıklar” ya afla serbest bırakılmışlar ya da davalar zamanaşımına uğratılmıştır. Ve geçmişte ülkemizin aydınlık geleceğini karartan bütün tertipçilerin cezalandırılmaları şöyle dursun, “kahraman” ilan edildiklerine, makamlar ve payeler verilerek mevkilerinin yükseltildiğine içimiz yanarak tanıklık ediyoruz.
Hatta yaşanan bunca acılarla adeta alay edilircesine, Maraş Katliamı’nın “1 Numaralı Sanığı” olarak yargılanan Ökkeş Kenger (Şendiller) Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine getirilmiş, bizzat Başbakan Sivas Katliamı Davası’nın zamanaşımına uğramasını sevinçle karşılayarak “Hayırlı olsun” demiş ve çeşitli katliam ve suikastlardan yargılanan katiller “3. Yargı Paketi”ne eklenen özel yasa maddeleriyle serbest bırakılmışlardır.
Kendinden olmayana, farklı olana, “öteki” sayılana karşı tam bir tahammülsüzlük ve yoketme histerileriyle dolu olan bu ırkçı/gerici oluşumların tek “çıkarması” olmadı Maraş. 80 öncesi yine Sivas, Çorum ve Malatya’da yüzlerce insanımız, kadın, çocuk denilmeden vahşice katledildiler.
Devletin “derinlerinden” üretilen politikalarla birleştirilen ırkçı-gericiliğin tek hedefi kuşkusuz Aleviler değildi. Geçmişe baktığımızda, 12 Eylül’e giden yolda Türkiye, faşizmin ve gericiliğin yoğun bir saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Bütün ilerici, demokrat, devrimci insanlara, aydınlara, gazetecilere, işçilere, öğrencilere, öğretim üyelerine karşı cinayet ve katliamlar düzenlendi, sayısız insan öldürüldü, binlercesi yaralandı, sakat bırakıldı.
Yapılan bu katliamlar, gelişen toplumsal muhalefetin engellenmesine yönelik olarak planlandığı kadar, devletin ekonomik ve siyasi politikalarının sorunsuzca uygulamaya konulmasının da işaretlerindendir. Ekonomik krizin yükünün emekçi halkın üzerine yıkılması için gündeme getirilen ve sınırsız bir sömürü anlamına gelen 24 Ocak Kararları’yla uygulanan ekonomik politikalara karşı oluşması muhtemel muhalefet hareketleri sınırsız bir faşist terör uygulanarak “zapt-u rapt” altına alınmaya çalışılmıştır. Ve ardından gelen 12 Eylül faşist darbesiyle de, mevcut sömürü düzeninin “onarılması” hedeflenmiştir.
Türkiye’de yoksul halk kitlelerinin, emekçilerin, işçi sınıfının geleceğinin teminatı olan solun gelişiminin bastırılması, sindirilmesi ve yokedilmeye çalışılması politikalarından bağımsız tutmuyoruz Maraş Kıyımı’nı!
Maraş Katliamı hâlâ toplumun vicdanında kanayan bir yara olarak duruyor! Geçmişte yaşanan acılar kapatılarak, unutturmaya çalışılarak veya insanlık suçlarının protesto edilmesi engellenerek “toplumsal barış” sağlanamaz!
Maraş Katliamı’nda somutlanan insanlık suçunu protesto etmek için Kahramanmaraş’ta düzenlenen etkinliğin bu yıl da yasaklanmasını protesto ediyor, mitingin yapılmasına engel olunmamasını istiyoruz.