Tutuklu bulunan KESK’liler ve TTB-SES Öğrenci Komisyonu üyesi öğrencilerin serbest bırakılmaları ile ilgili KES ve TTB tarafından Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması yapılmıştır.
BASINA VE KAMUOYUNA
Hukuk ve Adalet Kavramları Daha Fazla Kirletilmemeli,
Tutuklu KESK’liler ve Tıp Öğrencileri Derhal Serbest Bırakılmalıdır!
Türkiye’de kamu emekçileri sendikal hareketinin öncüsü, “Küresel kapitalizmin sendikaları boğmak isteyen akıntısına karşı kürek çekenlerin” örgütlü gücü KESK’in sesini kısmak isteyenlerin şaibeli operasyonları tüm kamuoyunca bilinmektedir. KESK’in mücadelesine gölge düşürmek ve yandaş sendikaların önünü açmak amacıyla yapılan söz konusu operasyonlar sonucunda toplam 70 üye ve yöneticimiz hala tutukludur. Ayrıca TTB Tıp Öğrencileri Kolu ve bağlı sendikamız Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Öğrenci Komisyonu üyesi 13 tıp ve sağlık öğrencisinin halen tutuklu olması, AKP’nin sağlık politikalarına başkaldıran sağlık emekçilerinin üzerinde artırdığı baskısının en somut örneklerindendir.
Tutuklanan KESK üye ve yöneticilerine emniyet ve mahkeme aşamalarında tamamen sendikal faaliyetler kapsamında yapılan eylem ve etkinlikler ile ilgili sorular sorulduğu da yine tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. Yasal sendikal faaliyetler üzerinden zoraki “yasa dışı” birtakım suçlamalar yaratılarak gerçekleşen tutuklamalar nedeniyle “hukuk” ve “adalet” kavramları büyük bir yara almıştır. Bütün bu süreçler boyunca savcılık, tamamen emniyetin bilgilendirmesi ve yönlendirmesiyle hareket etmiştir. “Sanık lehine delil toplama”, “Masumiyet karinesi” vb gibi en temel Ceza Hukuku ilkeleri çiğnenerek haklarında dava bile açılmayan pek çok arkadaşlarımıza fiilen suçlu muamelesi yapılmış olması dikkat çekicidir.
Herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti mücadelesi veren TTB-Tıp Öğrencileri Komisyonu ve SES öğrenci komisyonu üyesi 45 öğrenci gözaltına alınmış, 13’ü tutuklu olmak üzere 35 sağlık öğrencisi yargılanmaya devam etmektedir. Kimdir bu öğrenciler? Bu öğrenciler, ülkelerine, yaşadıkları toprağa, halka karşı kendini sorumlu kılan öğrencilerdir. Hepsi de yoksul Kürt ailelerinin çocuklarıdır. Üniversite sınavını ilk 50-100’e girerek kazanan, “Halk Sağlığı Komitesi nedir, HASAT nedir?” diye traji-komik soruların yöneltildiği, sağlık hakkına sahip çıkan öğrencilerdir.
Topluma dayalı tıp eğitimi anlayışı ile sağlık taraması yaparak halkı tanımaya çalışan sağlık öğrencileri… Düşünen, halkın sağlık sorunlarına sahip çıkan, toplumcu anlayışla sağlık hizmeti vermeye çalışan, sağlığı hak olarak gören sağlıkçıların yetişmesi istenmemektedir. Tıpkı diğer tutuklu öğrencilerde olduğu gibi toplumsal bakışa sahip, halkına sahip çıkan, kendi alanında hak mücadelesi vermek isteyen, dayatılan neoliberal anlayışları reddeden mücadeleci öğrenciler erkenden süreçten koparılmak istenmektedir. Geleceğin sağlıkçılarının eğitim haklarını ellerinden alan bu uygulamalar “ileri demokrasi” iddiasının bir göstergesi olmuştur.
İstiklal Mahkemeleri’nden, 12 Mart ve 12 Eylül’ün askeri mahkemelerine ve DGM’lere uzanan bir “olağanüstü hukuk” geleneği AKP döneminde de bozulmamıştır. Özel Yetkili Mahkemeler ile olağanüstü yargılama yöntemleri bir kez daha devreye sokulmuştur. Olağan koşullarda kabahat bile sayılmayacak eylemler suç kapsamında değerlendirilerek, geniş kapsamlı bir tutuklama furyası başlatılmıştır. 3. yargı paketi ile Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılacağı iddia edilse de paketten sadece olağanüstü yargılama rejimini daha da pekiştirecek yeni düzenlemeler çıkmıştır.
Daha önceki benzer “yargı reformu” örneklerinde olduğu gibi, son düzenlemeden yine katiller ve katliam sanıkları yararlandırılmıştır. Hukukun en temel ilkelerini katlederek tutuklanan milletvekilleri, seçilmiş belediye başkanları, gazeteciler, bilim insanları ve sendikacılar ise “kuvvetli suç şüphesi” gibi anlaşılmaz bir gerekçe gösterilerek hala tahliye edilmemiştir.
25 Haziran’da gözaltına alınıp tutuklanan arkadaşlarımızın tutukluluk hallerinin sona erdirilmesi için yaptığımız itirazı değerlendiren Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi sadece iki cümle ile itirazımızı reddetmiştir. 10.07.2012 tarihli mahkeme kararına, Cumhuriyet Savcısının yazılı mütalaasında belirttiği “Şüphelilerin üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumuna göre şüpheli vekillerinin taleplerinin reddine karar verilmesi” görüşü dayanak olarak gösterilmiştir. Oysa 3. yargı paketi olarak bilinen 6352 sayılı yasa ile tutuklama tedbirinin uygulanmasının şartları ağırlaştırılmış ve adli kontrol hükümlerinin uygulanması için süre şartı kaldırılmıştır. Buna göre; tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu amaçla bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin varlığı ile tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunun somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça yazılması gerektiği vurgulanmaktadır.
3. Yargı paketi ile getirilen düzenlemelerle tutuklamanın bir tedbir olarak başvurulacak son çare olması öngörülmekte ve adli kontrol hükümlerine başvurulabilmesinin önü açılmaktadır. Görüldüğü üzere düzenleme, yoruma yer bırakmayacak şekilde açıktır. Buna rağmen, eli kanlı katiller salıverilirken, KESK’lilerin ve tıp öğrencilerinin halen tutuklu olmalarını anlamak mümkün değildir.
Diğer taraftan aynı paket içerisinde yapılan düzenlemeyle arkadaşlarımızın suçlandıkları kanun maddelerinde ceza indirimleri öngörülmüş, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanabilirliği sağlanmıştır. Tüm bu sebeplerle KESK’lilerin ve tıp öğrencilerinin tutukluluk durumunun 6352 Sayılı Yasanın getirdiği düzenlemeler uyarınca tekrar gözden geçirilmesi gerektiği açıktır.
Arkadaşlarımıza isnat edilen suça karşılık gelen hapis cezaları için lehe düzenlemeler yapıldığı ve bu suçların bir kısmının erteleme kapsamına alınması göz önüne alınarak bütün KESK’li arkadaşlarımızın tahliyelerine karar verilmesi gerekmektedir.
Hukuk ve adalet kavramına olan güvenin son derece azaldığı bir dönemde KESK’li tutukluların ve tıp öğrencilerinin tahliye edilmesi, hukuk alanında yaşanan derin güven erozyonunu az da olsa azaltacaktır. Konfederasyonumuz ve sendikalarımız üzerindeki baskı ve yıldırma politikalarına son verilmeli, tek suçları sendikal faaliyet yürütmek olan KESK’liler ve sağlık hakkı mücadelesinin genç neferleri olan tıp ve sağlık öğrencileri derhal serbest bırakılmalıdır.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)
Türk Tabipleri Birliği (TTB)