Yıllardır uygulanan ekonomik politikalar, özellikle sağlıkta yaşanan katılım payı ve diğer uygulamalar, hak gaspları, paralı eğitim uygulamaları, ekonomik krizin giderek ağırlaşan yansımaları ve diğer sorunlar, kamu emekçilerinin öfkesini arttırmıştır.
2011 yılı sonu itibariyle temel tüketim maddelerine peş peşe yapılan zamlar ve vergilerdeki artışlar, yükselen döviz kuru ve benzeri nedenlerden dolayı kamu emekçilerinin reel ücretleri son yıllardaki en ciddi düşüşü yaşamış ve kaybımız şimdiden yüzde 20’leri aşmıştır. Türkiye’de kamu emekçilerinin, işçilerin ve emeklilerin her geçen gün ağırlaşan yaşam koşulları, hükümetin emek ve emekçi düşmanı politikaları ile giderek daha da zorlaşmaktadır.
2011 enflasyon rakamı, kesinlikle halkın enflasyonunu ifade etmemektedir. Benimsenen enflasyon sepeti nedeniyle 2011 enflasyonu yüzde 10, 45 çıkmıştır. Oysa halkın en çok tükettiği temel tüketim mallarındaki fiyat artışları açıklanan resmi rakamın en az iki katı kadardır. Bu nedenle 15 Ocak’ta maaşlarımıza yansıtılacağı ifade edilen 2,68’lik “enflasyon farkı” gerçekçi değildir.
Her yıl Ocak ayında yapılması gereken ücret zammı, toplusözleşme yasası henüz yasalaşmadığı için 2 milyonu aşkın kamu emekçisi ve aileleri mağdur edilmiştir. Hükümet grevsiz toplusözleşme yasasını çıkarmasını bilinçli olarak geciktirmekte ve yasada kendi çıkarları doğrultusunda değişiklikler yaparak kamu emekçilerini daha da mağdur etmek istemektedir.
1 Ocak 2012’de başlayan zorunlu GSS ile sağlık alanında yaşanan ticarileştirme uygulamalarının son halkası da tamamlanmak istenmektedir. Sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kaldırıldığı, sağlık hizmetlerinin sunumu ile finansmanının birbirinden ayrıldığı zorunlu Genel Sağlık Sigortası sistemi ile aylık 295 TL’den fazla geliri olanlardan çeşitli miktarlarda GSS primi tahsil edilecek olması, Ocak ayı sonuna kadar gelir testi yaptırmayanların her ay için 213 TL borlu sayılacak olması kabul edilemez.
5510 Sayılı Kanunun yasalaştığı 1 Ekim 2008 öncesinde göreve başlayan devlet memurlarının GSS primlerinin en fazla üç yıl boyunca devlet tarafından karşılanmaya devam edeceği, üç yıl içinde tüm kamu emekçilerinin maaşından yüzde 5 oranında GSS primi çalışan payı kesileceği belirtilmektedir. 1 Ekim 2008 tarihinden sonra memur olanların ise GSS priminin yüzde 7’sini devlet karşılarken, yüzde 5’i çalışanların maaşından kesilecektir.
Hükümet, kamu emekçilerini 1 Ekim öncesinde ve sonrasında işe başlayanlar olarak ayırarak, hem kamu emekçileri arasında kendince rekabet yaratmaya çalışmakta ve resmen ayrımcılık yapmaktadır. Zorunlu GSS halkın yararına olan bir düzenleme ise Meclis’te yeniden “kıyak zam” pazarlıkları yapan milletvekilleri neden GSS kapsamı dışında tutulmuştur. Halkın yaşamını zorlaştıran ve sağlığı bir hak olmaktan çıkaran bu tür düzenlemelerden derhal vazgeçilmeli ve herkese eşit, nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hakkı için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu tasarısında yapılan son değişiklikle, “hizmet kolu” toplu sözleşme sisteminin kamu emekçilerine uygulanmaması hükmü getirilmiştir. Tasarıda yapılan değişikliğe göre kamuda hükümetle “tek” ve “genel” toplu sözleşme imzalayacaktır. Dünyada örneği olmayan böylesi bir düzenleme ile özellikle belediyelerde yapılan sözleşmeler geçersiz hale getirilmek ve tamamen hükümet denetiminde bir sendikal rejim oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Hükümetin yapmak istediği ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın geçtiğimiz haftalarda “Toplusözleşmeyi referandumda Evet diyen Memur Sen ile yapacağız” açıklamasının bire bir örtüşmesi tesadüf değildir. Hükümet başından sonuna bütün süreci kendisinin belirlediği, “toplusözleşme” olduğu iddia edilen, ancak bize göre “toplugörüşme” düzenlemesinden bile geri olan bir düzeneği yine kendi gölgesinde büyüttüğü tek bir konfederasyon ile yapmak istemektedir. Bugüne kadar yürütülen tartışmalar ve bakanlar kurulunda taslak üzerinde yapıldığı iddia edilen değişikler KESK’i bir kez daha haklı çıkarmıştır.
KESK olarak AKP’nin pek çok konuda olduğu gibi, 4688 sayılı yasada yapacağı değişiklikler ile ilgili dayatmalarını kabul etmemiz mümkün değildir. Hükümeti son kez uyarıyor ve gerek Anayasanın 90. maddesinin son fıkrası, gerekse altında Türkiye’nin imzası bulunan 87 ve 98 sayılı İLO sözleşmelerine aykırı hiçbir düzenlemenin tarafımızda kabul edilmeyeceğini bir kez daha belirtmek istiyoruz.
AKP hükümeti, Türkiye’nin dünyanın en fazla büyüyen ikinci ülkesi olmakla övünmektedir. Büyüyen, kalkınan Türkiye söylemlerinin yaygınlaştığı bir dönemde biz kamu emekçilerinin büyümeden hak ettiğimiz payı talep etmemiz en doğal hakkımızdır. Resmi enflasyonun yüzde 10,45 halkın enflasyonunun yüzde 20’leri bulduğu bir ortamda kamu emekçilerinin ücretlerinde en az yüzde 20 artış yapılmalıdır.
Hükümet açıklamalarında en düşük devlet memuru maaşı 1630 TL’dir demektedir. İşte size gerçek ben. 15 yıllık devlet memuruyum ve maaşım 1385 TL’dir. İşte Maaş bodrom.