Manisa Öğretmen evinde ,KESK MYK Ali Berberoğlu ve BES MYK
Musa Sever’in katılımı ile  KESK (Eğitim-sen,SES,Bes,Tüm-bel
sen,Tarım orkam-sen)  üye, iş yeri temsilcileri ve aktivistleriyle toplantı
gerçekleştirilmiştir. Musa Sever’in  grev öncesi ve Türkiye deki siyasal
durumla  ilgili kısa bir özet konuşmasından sonra, Ali Berberoğlu nun grev
kararı ve KESK’in yürüttüğü çalışmalarla ilgili bilgi paylaşımı yapıldı. 21
Aralık grevi süreci, kararları iş yerlerinin nasıl aktifleştirilip, grevin
altının doldurulması ile ilgili konuşmalar yapıldı. Temsilciler ve sendika
yöneticilerinin sürece dair eleştirileri ve önerileri tartışılarak, deneyimler
paylaşıldı, basın açıklaması yapıldı.

BASINA
VE KAMUOYUNA!

 

AKP’nin “ileri
demokrasi” balonu ve yalanı orta yerde patladı. Bırakalım
“ileri”sini, en geri demokrasilerde bile olmayan uygulamalar günlük
yaşamımızın bir parçası haline geldi. AKP için demokrasinin kıstası AKP’li
olmak, AKP politikalarını kayıtsız şartsız desteklemektir. AKP’ye göre en
tehlikeli iş ise AKP karşıtlığıdır. En tehlikeli düşünce AKP’yi eleştirmektir.
Ve AKP için “bombadan bile tehlikeli” olan şey, politikalarını
eleştiren yazılar, kitaplardır. Bu yüzden AKP, muhalif olan herkesi hedef
alıyor, düşman görüyor.

 İlk kez Hitler
Almanya’sında duyduğumuz “eş zamanlı operasyonlar” büyük başarı
olarak sunuluyor. AKP yargısı adalet dağıtmıyor, korku salıyor. Özel yetkili
savcı ve yargıçlar “özel konumlar” elde etme adına hukuk ilkelerini
ayaklar altına alıyor. KESK Genel Başkanı, eski Genel Sekreteri, eski Kadın
Sekreteri, EĞİTİM SEN eski ve yeni Kadın Sekreterleri, üç Genel Meclis üyesinin
de aralarında bulunduğu 25 KESK’li Sendikal faaliyetleri nedeniyle 6’şar yıl
3’er ay ceza ile cezalandırıldılar. Halen 33 KESK’li çeşitli cezaevlerinde
tutukludur

Biz emekçiler,
bu ülkede çok iktidar, hükümet gördük ancak hiçbir zaman bizlerin refah ve
mutluluğunu, ülkenin esenliğini temel alan bir yönetime tanık olmadık. Her
zaman emek düşmanı politikaları uluslar arası sermayeyle güle oynaya işbirliği
içinde hayata koymaya çalışan iktidarlara tanık olduk. Şimdilerde ise çıraklık
dönemini hızla geçip ustalaşan birileri sahnede. Bu gün ise AKP iktidarı
tarafından “çoğulculuk” adı altında tekseslilik, “ileri demokrasi”
adı altında yeni bir diktatörlük biçimlendirilmektedir. Eski statükonun ruhuna
rahmet okutacak düzenlemelerle toplumsal yaşamın hemen her alanı en küçük
hücresine kadar AKP’lileştiriliyor. Buna karşı çıkan tüm kesimler ise
baskılarla, gözaltı ve tutuklamalarla sindirilmek isteniyor. 

Bizim
yıkım dediğimiz, AKP’nin ise şirin sözcüklere sığınıp adına ’reform’,
“dönüşümün” dediği çılgın projelerinin acısını en çok çekenlerin arasında ilk
sıralarda biz kamu emekçileri yer alıyoruz.  Adına “dönüşüm”, “reform”,
“yeniden yapılandırma” ne denirse densin bu sistemin cilaları artık iyice
dökülmüş, ilizyon son bulmuştur. Kamu alanında yapılanların tek amacı
özelleştirilerek, sermayedarlara peş geç çekilmesidir. Kamu hizmetlerinin
ticarileştirilmesini hızlandırmak suretiyle toptan tasfiye edilmesi nihai
hedeftir..Nede olsan ileri demokrasinin tanıdığı tek özgürlük paranın daha çok
para kazanma özgürlüğü yani serbest piyasa özgürlüdür..AKP iktidarının
ustalaştığı tek alan gerçekleri çarpıtma alanıdır.Bu alanda sahnelediği her
oyundan Nobel alacak kadar ustalaşmıştır. Ancak AKP’nin bu ustalığının tümünü
burada tek tek anlatmaya kalksak günlerimizi, haftalarımızı alır. Bunun için
burada belli başlılarını kısaca sıralamaya çalışacağız.

AKP
İktidarı Diyor ki; “Kamu Emekçileriyle Toplu Sözleşme Yapacağız” 

Gerçekte
ise,  AKP iktidarının aslında kamu emekçileri ile toplu sözleşme yapmak
değil sadece yapıyor gibi görünmek istediği yaklaşık bir aydır Bakanlar
Kurulunda bekletilen yasa taslağının içeriği ile net olarak ortaya çıkmıştır.
Yasa taslağının hazırlık sürecinde defalarca üçlü danışma kurulu toplantıları,
teknik komisyon toplantıları yapılmış ama sonuçta hükümet yine kendi bildiğini
okumuştur. 

Bu
taslakta, uygar dünya ülkelerinde 50 yıl önce tanınan grevli toplu sözleşme
hakkı bu ülkenin “ileri demokrasi”yi ağzından düşürmeyen iktidarı tarafından
bizlere çok görülmektedir. Kamu emekçilerinin yıllardır verdiği meşru mücadele,
uluslararası sözleşme ve anlaşmaların yanı sıra Anayasanın 90. maddesi yok
sayılarak Grevli Toplu Sözleşme hakkımız engellenmeye çalışılmaktadır. Kamu
emekçilerinin sayıca önemli bir bölümünün sendikaya üye olması yasağı
sürdürülerek örgütlenme özgürlüğü engellenmek istenmektedir.

Bu yasa
taslağında, özlük ve demokratik haklarımız toplu sözleşmenin kapsamına
alınmamaktadır.  2 milyon kamu emekçisinin iradesi, iktidarın gönüllü
kulluğunu kabul eden yandaş konfederasyona tanınan ayrıcalıklarla ipotek altına
alınmaya çalışılmaktadır. Toplu Sözleşme sürecinde kamu emekçilerinin haklarını
savunacak olan ve salt çoğunlukla karar alacak olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyetinin 7 üyesinin 4’ü yandaş konfederasyona verilmektedir. .

Kısaca bu
taslakta kamu emekçilerinin Grev Hakkı, Örgütlenme Özgürlüğü, Özlük ve
Demokratik Hakları YOK!

Yani bir sendika
yasasında olması gereken vazgeçilemez düzenlemeler YOK!

 Geçmişte mücadelemizi
engellemeye çalışan, bizi kapı kulu olarak görenler tarihin çöplüğündeki yerini
alalı çok oldu.
Ancak unuttukları bir şey var KESK kuruluşundan bu yana önüne
çıkarılan tüm engellemelere, baskılara ve yaratılan kuşatmaya inat dimdik
ayakta kaldığı gerçeğidir.

Arınç ‘Biz Memur Sen ile görüştük yasa bu haliyle geçecek’ diyor. Toplu sözleşme grevsiz bir şekilde
yasalaştırılmak isteniyor. Grevsiz Toplu Görüşme, KHK ve konfederasyonumuza
karşı yapılan gözaltı ve tutuklamalara karşı 21 Aralık tarihinde alanlara inip
hak nasıl alınır göstereceğiz.
 Bize
‘Siz kimsiniz oturun oturduğunuz yere’ diyen Arınç’a siz kimsiniz asıl siz
oturun oturduğunuz yere diyeceğiz”
 Tüm kamuoyu önünde bir kez daha söylüyoruz ki
devletin güdümlü sendikası olan ‘Memur-Sen’i açıkça  kollayarak suç
işleyip, kendisinden olmayana göz dağı veren  Bülent Arınç’a verilecek en
iyi cevap grev alanında KESK’ in o susturulamayan sesi olacaktır. Dün olduğu
gibi
bugün
de emeğinin hakkını almak isteyen, demokratik ve özgür ülke yaratmak için mücadele
edenlerin önünde engel olmak isteyenler var. KESK, “memurunda sendikası mı
olur” diyenlerin bugün iki milyon kamu emekçisinin iradesini teslim almasına,
iktidarlarının kulluğunu yapan yandaş konfederasyonun taleplerine göre yasa
çıkarmaya çalışanlara, toplu sözleşme oyunu ile kamu emekçilerini oyalamaya
çalışanlara asla boyun eğmeyecektir.

 Gün bizleri kapı
kulu olarak görenlere, baskılarla sindirmeye çalışanlara, grevli toplu sözleşme
hakkımızı engelleyerek bizleri güvencesiz çalışma koşullarına, açlık sınırına
yakın sefalet ücretlerine mahkûm etmek isteyenlere karşı mücadeleyi yükseltme
günüdür.

KESK, kamu emekçilerinin
geleceklerini çalmayı hedefleyen bu yasa taslağına karşı mücadelesini sürdürmek
için VAR!

Geçekleri
çarpıtmada ustalaşan AKP iktidarı “Kamuda Devrim, Reform, Yeniden Yapılanma
Gerçekleştiriyoruz” demektedir. Buradan soruyoruz:

Kamuda
esnek, güvencesiz ve performansa dayalı çalıştırmayı sürekli yaygınlaştırmak
kimin için devrim? Taşeronlaştırma ve özelleştirme uygulamalarıyla kamuyu talan
etmek kimin için reform?  Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi için
çıkarılan yasalar yetmezmiş gibi çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu
kimin için yeniden yapılandırılıyor? 

Devletin
yurttaşlarına karşı anayasal sorumlulukları olan yeni istihdam alanları,
eğitim, sağlık, sosyal güvenlik olanakları yaratma görevlerini yapmayanların,

Yurttaşı
müşteriye, kamu hizmeti vermesi gereken kurumları ticarethaneye, kamu
emekçilerini esnek, güvencesiz, performansa dayalı çalışan işletme
görevlilerine çevirmeye çalışanların,

Kimin veya
kimlerin çıkarları için devrim, reform ve yeniden yapılanma hedefledikleri
belli değil mi? Ancak her şeye sermayenin gözlüğü ile bakan AKP iktidarına
bunlar da yetmemektedir. Çalışma Bakanı, 657 sayılı kanunu kaldırarak iş
güvencemizi yok etmeyi hedefleyen demeçler verebilmektedir.

Ancak yine
unuttukları bir şey var: KESK, kamu emekçilerinin iş güvencesini kaldırmaya
yönelik her türden girişime karşı mücadelesini sürdürmek için VAR!

AKP
iktidarı bu gün %40’ları aşan kayıt dışılığı çözerek vergide adaleti sağlamak
yerine vergi yükünü de emekçilerin sırtına bindirmektedir. Emekçilerin
sırtından sağladıkları büyüme rakamları ile övünenler, vergi dilimleri ile
kaşıkla verdiğini kepçe ile geri almaktadır.

Yıllardır
orta ve büyük sermayeden vergi almaktan özellikle kaçınan, bunun için çok
sayıda yasal düzenleme yapan hükümet, ay sonunu zor getiren ücretli ve
maaşlıların, “gelir vergisi dilimi” konusundaki mağduriyetlerini giderici
adımlar atmaktan ısrarla kaçınmaktadır. Bunun yerine  “eşit işe eşit ücret
getiriyoruz” diye çıkardığı 666 sayılı KHK ile bürokratlarının maaşlarını
artırırk              en başta
öğretmenler olmak üzere 1,8 milyon kamu emekçisinin maaşlarında herhangi bir
iyileştirme yapmamaktadır. Kamuda başından beri var olan eşitsizliği ve
ayrımcılığı daha da derinleştirdikleri düzenlemeyi  “eşit işe eşit ücret verdik”
diyerek yutturmaya çalışmaktadır,

AKP
İktidarının “İleri Demokrasi” Söylemi de Kocaman Bir Yalandır!

Çünkü AKP,
tüm kurum ve kuruluşları denetimi altına alarak devleti AKP’lileştirmektedir.
 Özel Yetkili Mahkemeleri ve Terörle Mücadele Kanunu’nu kendisine kalkan
yapan AKP iktidarı önünde diz çökmeyi kabul etmeyenleri hukuksuz biçimde
gözaltına almakta, tutuklamaktadır. Bu ülkenin cezaevleri aylarca, hatta
yıllarca mahkemeye çıkarılmayı bekleyen insanlara doludur. 

İşte memleketin ahval
ve şeraiti budur. Bizler bu ülkede sendikal hak ve özgürlükler ve gerçek bir
demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin ağır olduğunu bilen bir
gelenekten geliyoruz. Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini tüm baskı ve
zorluklara rağmen, bedeller ödeyerek, 1980’li yılların ikinci yarısında tüm
toplumun üzerine ölü toprağı serpilmiş, insanların üzerine adeta deli gömleği
geçirmek istenirken, buna inat direnenler yeniden umudu yeşertiler yüreklerde
ve ülkede. Toplumun hafızası ve vicdanı olan KESK’ i  8 Aralık 1995 de
kurdular. “Hak Verilmez Mücadeleyle Alınır” ilkesini rehber
edinerek sürdürdüğü fiili meşru mücadelesiyle kamu emekçilerinin yüz akı olan
KESK’in 16. Yaşınıda arkada bıraktık. 

KESK tarihi elbette ki
16 yıldan ibaret değildir. Emekçilerin kul anlayışından örgütlü topluma
giden yolu açma ve geleceğe taşıma hedefiyle onlarca yıldır sürdürdüğü mücadele
tarihi aynı zamanda KESK’in de tarihidir.

Bu ülkenin emeği ile
geçinen tüm kesimlerinin önünde her zaman zorlu süreçler, çetin mücadeleler
olmuştur. Bu mücadelede baskılar, sürgünler de yaşadık.  Baskınlar,
görevden almalar da. Gözaltılar da yaşadık tutuklamalar da. Copla, gaz
bombalarıyla, tazyikli suyla direnişimizi kırmak isteyenler de oldu, bizlere
alanları yasaklamak isteyenler de. Hepsi bir birinden değerli, yüreği aydınlık,
anıları mücadelemizde yaşayan şehitler de verdik emek ve demokrasi kavgamızda.

Bu gelenek
birilerinin “memurun da sendikası mı olur” diyerek mücadele kaçkınlığı yaptığı
dönmede, sendika kapılarına vurulan mühürleri söken kamu emekçilerinin
yarattığı fiili meşru mücadele geleneğidir. Bu geleneğin ve yaşadıklarımızın
bize öğrettiği temel şey ise haklarımızı ancak mücadele ile alabileceğimiz
gerçeğidir. Kamu emekçilerinden aldığımız güç ve güvenle bu geleneği sürdürmeye
kararlılığımızı tekrar ifade ediyoruz. 

Ø            
Grev hakkımızın yasal teminat altına alındığı bir Toplu Sözleşme düzeni
için,

Ø            
Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için,

Ø            
“KHK Demokrasi ”sine son verilmesi için,

Ø            
Her türlü güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara kadrolu
iş güvencesi 

                sağlanması için,

Ø            
 Tüm çalışanlara insan
onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, 

                çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi
için,

Ø            
Emekçilere dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi
için,

Ø            
Temel ücretlerin artırılarak, eşit işe eşit ücretin gerçekten hayata
geçirilmesi için,

Ø            
Ek ödemelerin tüm emekçiler için eşitlenerek emekliliğe yansıtılması
için,

Ø            
Net asgari ücretin açlık sınırı olan 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret
ve maaşlarda bu tutarın         

               vergi kesintisi dışında bırakılması
için,

Ø            
Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara
son verilmesi,                 

                tutukluların serbest bırakılması için,
  

 Üyelerinin
hak ve çıkarlarını korumakla görevli her sendikanın, konfederasyonun yapması
gereken, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların yanı sıra Anayasanın bize
tanıdığı hakkımızı kullanarak 21 Aralık’ta, en uzun gecede, en kısa günde,
karanlığın en koyu,  ışığın en az olduğu günde aydınlığı arttırmak için
Grev yapacağız.

Son söz
olarak, sendikal hak ve özgürlüklerimiz korunması ve geliştirilmesi için
başından beri sürdürdüğümüz mücadelemizin bugün yok edilmek istenen tüm
değerlerinin egemenlerin bir lütuftu olmadığı bilinciyle, dişimizle
tırnağımızla verdiğimiz mücadelemizle kazandığımız haklarımızın yok edilmesine
seyirci kalmayacağımızı ifade ediyoruz. 

 Hiçbir
şekilde sorumlusu olmadığımız bu çarpık düzenin bedelini ödememek için, temel
haklarımız için, gelin hep birlikte mücadeleyi yükseltelim. 21 Aralık’ta
yapacağımız grevle haklarımıza yapılan saldırılara sesiz kalmayacağımızı hep
birlikte gösterelim. Hak ve özgürlüklerimize yönelik olarak sürdürülen
pervasız saldırılara karşı, hazırlandığımız 21 Aralık grevi ile mücadelenin
ateşini harladığımız gündür. Biz, er ya da geç bu ülkenin kamu emekçilerinin
hak ettikleri, özlemini yaşadıkları bir ülkeye ve dünyaya kavuşacaklarına olan
inancımızı koruduk. Bu gün de inanıyoruz.

Çünkü
bu ülkenin kamu emekçilerinin bir mücadele örgütü var,

Çünkü KESK VAR! .

Ülkemizin ihtiyacı olan devrimci dönüşüme KESK te tarihi
sorumluluğunu yerine getirerek,birleşik bir  emek mücadelesi örecektir. Bu
dönüşümü emekten, demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana olan güçler
 yani bizler gerçekleştireceğiz.

Yapacağız,
kararlıyız ve başaracağımızı biliyoruz. Çünkü KESK tarihi, haklılığın, onurun
ve kararlılığın tarihidir. .  Şimdi, bu mücadele dolu tarihe yeni
sayfalar eklemenin zamanıdır.

Şimdi, 21 Aralık’ ta
kamu emekçilerinin grev hakkını yok sayanlara işyerlerini boşaltarak cevap
vermenin zamanıdır.

Şimdi, bu ülkenin
emekçilerinin ve KESK’ in mücadele tarihine bir onuru daha ekleme zamanıdır.

Şimdi, bu ülkenin
egemenlerine hakları için mücadele edenleri asla teslim alamayacaklarını
göstermenin zamanıdır. 

YAŞASIN KESK! 
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ

YAŞASIN EMEK, DEMOKRASİ
VE BARIŞ MÜCADELEMİZ!

                                                                                                        
KESK MANİSA DÖNEM SÖZCÜSÜ                
 

                                                                                                              SES
Manisa Bşk.Serpil DENİZ

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]