17 Eylül 2011 tarihinde Ankara’da Sağlık Bakanlığı
önünde “Emeğimizin Değersizleştirilmesine, Hastanelerimizin
Özelle$Tirilmesine İzin Vermeyeceğiz!”
diyerek basın açıklaması yaptık.

Basın
açıklamasını Türk Tabipleri Birliği, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, Türk
Hemşireler Derneği ve Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği ile birlikte
gerçekleştirdik. Ayrıca KESK Merkez Yürütme kurulu üyelerinin yanı sıra
demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri de destek verdiler.  Basın açıklamasını Genel Başkanımız Çetin
ERDOLU okudu.

 

EMEĞİMİZİN
DEĞERSİZLEŞTİRİLMESİNE,

HASTANELERİMİZİN
ÖZELLE$TİRİLMESİNE

İZİN
VERMEYECEĞİZ!

AKP Hükümeti Meclis
kapanmadan önce aldığı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisini hukuku
ve parlamenter sistemi hiçe sayarak kullanıyor.

TBMM, örneğine ancak
totaliter diktatörlüklerde rastlanabilecek şekilde, adeta ıskata uğratılmış
durumda. Yargıyı zaten kendisine bağlamış olan siyasi iktidar, ülkenin siyasi
ortamındaki belirsizlik ve çalkantılardan da yararlanarak, yasamanın
yetkilerini de kendi elinde topladı. Artık kanunları Türkiye Büyük Millet
Meclisi (TBMM) değil Hükümet yapıyor.

“Tam Gün” Kanunu, ne ilgisi
varsa(!), tam da dokuz günlük bayram tatilinin hemen öncesinde yayınlanan
Adalet Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’nin içine gizlendi.
Üstelik Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın kararları hiçe sayılarak.

Hükümet şimdilerde de Sağlık
Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’yi çıkarmak için hazırlanıyor.

KHK Taslağı’nda kamu
hastanelerinin işletmelere dönüştürülmesinden “Kamu Özel Ortaklığı”na, ilaçtan
tıp ve uzmanlık eğitimine, sağlık çalışanlarının sözleşmeli statüye
geçirilmesinden meslek örgütlerinin Sağlık Bakanlığı’nın politikalarına uyma
zorunluluğuna kadar neredeyse sağlıkla ilgili bütün düzenlemeler yer alıyor.

AKP Hükümeti’nin Sağlık
“Reformu” konusunda Dünya Bankası’na verdiği takvimdeki gecikmeyi KHK yoluyla
gidermeye çalıştığı anlaşılıyor.

Uygulamada sekizinci yılını
dolduran Sağlıkta “Dönüşüm” Programı’nın amacının sağlık alanını piyasaya
açmak, sağlık hizmetlerini özelleştirmek; sağlık çalışanlarını iş ve ücret
güvencesiz, kölelik koşullarında, taşeron şirketlerde çalıştırmak olduğunu
biliyoruz.

Doğuştan kazanılan en temel
insan hakkı olarak sağlık hakkı nasıl olur da paraya endekslenir; sağlık
hizmeti nasıl olur da piyasaya yani paranın, kârın temel amaç olduğu bir
işleyişe devredilebilir? Süreklilik arz eden son derece zor bir kamusal hizmet
alanı olan sağlık hizmetlerinde çalışanlar nasıl olur da iş ve ücret
güvencelerinden mahrum edilir?

Bu politikaları hiçbir
biçimde kabul etmiyoruz.

İstenirse herkese eşit,
ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir yani kamusal bir sağlık sisteminin
kurulabileceğini biliyoruz. Bunun içindir ki “bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik
halimizi; sağlığımızı piyasaya teslim etmeyeceğiz” diyoruz.

Sağlık Hizmetleri Satılık
Değildir!

Sağlık ocaklarımızı yok
ettiler, şimdi sıra devlet hastanelerinde.

Uyguladıkları politikalarla
yarattıkları özel hastane zincirleri şimdi daha fazlasını, kamu hastanelerimizi
istiyor.

Bunun içindir ki yıllardır
Meclis’te bekleyen Kamu Hastane Birlikleri Kanun Tasarısı, Sağlık Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’nin içerisine sıkıştırılarak dayatılmaya
çalışılıyor.

Böylece devlet hastaneleri
“$irket Hastaneleri”ne dönüştürülecek ve sağlık çalışanları da iş güvencelerini
kaybetmiş sözleşmeli köleler haline getirilecek.

Ankara Etlik’te yapılan
ihalede olduğu gibi “Kamu Özel Ortaklığı” adı altında sağlıkta özel sektöre
kırk dokuz yıla kadar varan “kapitülasyon”lar dağıtılıyor.

Tıp fakültesi hastaneleri
adeta can çekişiyor. Akılla bilimle hiçbir biçimde bağdaşlaştırılamayacak bir
dizi düzenleme ile Sağlık Bakanlığı’na bağlanıyor, gelecekleri yok ediliyor.

Kamu kurumları arasında
taşeron işçi çalıştırma rekortmeni olan ve artık iyiden iyiye “Taşeron
Bakanlığı”na dönüşmüş bulunan Sağlık Bakanlığı’ndaki taşeron işçiler en ağır
koşullarda, en düşük ücretlerle ve her an işini kaybetme korkusuyla
çalışıyorlar.

Sağlıkta “Dönüşüm”
Programı’nın göz bebeği özel sağlık kurumlarında emek sömürüsü her geçen gün
katmerlenerek artıyor, çalışanlar ücretlerini dahi alamıyor.

Son günlerde yeniden ısıtılan
“ithal hekim”, “ithal sağlık çalışanı” arayışları ile hekimlerin, sağlık
çalışanlarının emekleri değersizleştirilmeye, ucuzlatılmaya çalışılıyor.

Hizmetler
taşeronlaştırılırken ilişkiler, kültür, düşünce ve davranış tarzları da buna
göre şekilleniyor. Ekip anlayışı yerini rekabete bırakıyor.

İş ve ücret güvencesine
yönelen tehditler tüm moral değerleri örseliyor, iş motivasyonunu azaltıyor.

Beyaz önlük korkusu, sağlıkçı
fobisi

AKP Hükümeti’nin sağlık
alanını KHK’lerle “halletme” telaşının bir diğer nedeninin de sağlık
çalışanlarının tepkilerinden duyduğu korku olduğu anlaşılıyor.

Sağlık çalışanlarıyla
karşılaşınca tedirginliğe, gerilime, yürek sıkıntısına ve tansiyon yükselmesine
yol açan bu “sağlıkçı fobisi”ne tıpta “Beyaz Önlük Korkusu” deniyor.

Ancak, korkunun IMF-World
Bank patentli “Reform”a faydası yok!

Nasıl daha bu yıl içinde, 13
Mart 2011’de Cumhuriyet tarihinin en büyük sağlıkçı mitingini yaptıysak, nasıl
19-20 Nisan’da bütün Türkiye’de GöREVe çıktıysak, bugün de emeğimize,
mesleğimize, iş ve ücret güvencemize yönelen saldırılar karşısında her
zamankinden daha güçlü mücadele vermeye hazırız.

Hekimi, hemşiresi, eczacısı,
diş hekimi, laborantı, ebesi, radyoloji teknisyeni, psikologu, sözleşmelisi,
taşeron işçisi, kısacası biz bütün sağlık çalışanları kamuoyuna bir kez daha
duyuruyoruz:

Emeğimizin
değersizleştirilmesine, hastanelerimizin özelleştirilmesine izin vermeyeceğiz!

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI
DEVRİMCİ SAĞLIK İŞÇİLERİ SENDİKASI
TÜRK HEMŞİRELER DERNEĞİ
TÜRK MEDİKAL RADYOTEKNOLOJİ DERNEĞİ





 




İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×