HERKESE SAĞLIK, GÜVENLİ GELECEK İÇİN MÜCADELEYE DEVAM!
12 Eylül darbesi; emekçileri ve ezilen halkları baskı altına alma ve sindirme projesidir. Darbe sonucunda yazılan Anayasa’nın üzerinden yıllar geçmesine rağmen, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller devam etmektedir. Alevilerin, Kürtlerin, inanç ve kimlik problemi yaşayanların ve cinsiyet özgürlüğü sorununun çözümsüzlüğünün en büyük etkeni darbe Anayasası’nın içindeki inkar siyasetidir. Bugün Türkiye’deki antidemokratik uygulamaların devam etmesi, ülkeyi tek tipleştirme çabalarının sebeplerinden biri de mevcut Anayasanın toplumsal uzlaşma özelliğini taşımamasıdır. Dolayısıyla emekçilerin sorunları, kadın sorunu,
gençliğin sorunları hala çözümsüzlüğü ile ortada durmaktadır.
12 Eylül 1980 Türkiye için bir askeri darbe olmanın yanı
sıra, yeni bir iktisadi modelin yürürlüğe konduğu tarihi de ifade eder. 24 Ocak
kararlarının uygulanması için gerekli siyasi istikrar ortamını oluşturmak hedefi
unutulmamalıdır. O dönemde 24 Ocak kararlarına karşı çıkacak olan muhalefet sindirilmiş
ve ülke bir korku imparatorluğu haline getirilmiştir.
Türkiye’de hal böyleyken dünyanın çeşitli ülkelerinde de
halk hareketlenmeleri yaşanmaktadır. Son dönemlerde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da
gelişen halk hareketleri ile otoriter, totaliter baskıcı rejimlere halkların
tahammülünün kalmadığı görülmüştür. Bu bölgelerde diktatörlüklere ve
saltanatlara karşı bilenmiş öfkeleriyle ayağa kalkan yoksul emekçi halklar kendi
içinde demokratik halkçı yönetimlerini ortaya çıkaramamışlardır. Bu durum;
mevcut diktatörlükler yıkılsa da halkçı demokratik yönetim şekillerinin
kurulmasından çok neoliberal devlet düzenlerini ortaya çıkarması ihtimalini
daha güçlü kılmaktadır.
Ülkemizde de 30 yılı aşkın süredir iş başına gelen
hükümetler siyasal, sosyal ve iktisadi anlamda baskıcı politikaları uygulaya
gelmişlerdir. 2002 yılından bu yana tek başına iktidarda olan AKP hükümeti de,
sorunları çözme yerine giderek daha karmaşık hale getirdiği bilinmektedir.
Çözülmeyen bu sorunlar ve uzun yıllar yaşanan çatışmalı ortam nedeniyle; büyük
illere göçler yaşanmış, yoksulluk derinleşmiş, metropoller adeta mega köylere
dönüştürülmüştür. Yine çatışma ortamından kaynaklı psikolojik travma hali
yaşanmıştır. Tüm bunlar beraberinde sağlık sorunlarını derinleştirmiş ve
bölgeler arası sağlıkta eşitsizlikleri arttırmıştır. Ancak aynı AKP,
kapitalizmin tüm politikalarını ülkemizde başarıyla uygulamaktadır. Bu nedenle
küresel sermaye Başbakan Erdoğan ve hükümetini siyasi ve iktisadi olarak
Ortadoğu toplumlarına model olarak göstermektedir.
AKP iktidar döneminde; sağlık hizmeti başta olmak üzere kamu
hizmetlerini tamamen piyasalaştırmayı temel politika olarak benimsemiştir.
Sağlık alanında reform çalışmalarının
hızlanmaya başlandığı bu dönemlerde, sağlıkta reform denildiğinde sağlık
hizmetinin üretimi, finansmanı ve organizasyonunu kapsayan, yani sağlık
alanındaki yapısal değişikliklere gidildiği bilinmektedir. Türkiye’de sağlık
reformları uygulanırken Dünya Bankası ve İMF politikaları esas alınmış,
sağlığın metalaştırılması politikaları uygulanmaya başlamıştır. Sağlık, artık
sermaye için emeğin yeniden üretimi için gerekli olmanın yanında aynı zamanda
sermaye birikimine de katkısı olacak şekilde politikaların uygulanmaya
başlanmasıyla yeniden düzenlenmeye başlanmıştır
Dünya Bankasının hazırladığı “Gelişmekte Olan Ülkelerde
Sağlığın Finansmanı: “Bir Reform Ajandası” başlıklı rapor Türkiye’deki sağlıkta
neoliberal “reform” uygulamalarına temel teşkil etmiş ve katkı payını da ilk
kez gündeme gelmiştir. 1990 yılında hazırlanan “Türkiye Sağlık Projesi” ile
sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve piyasalaştırılması için DB tarafından
gerekli kredi desteği sağlanmıştır. Daha sonra 1993 yılındaki “Dünya Gelişme
Raporu: Sağlıkta Yatırımlar” başlıklı raporda temel hizmet paketi uygulaması
gündeme getirilmiş ve bu uygulama yoksul kesimin sağlık hizmetlerinin devlet
tarafından finansmanına dayandırılarak meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
2002 yılı öncesi hükümetler İMF ve DB tarafından dayatılan
“yapısal uyum programlarını” çeşitli nedenlerden(emekçilerin mücadelesi, finansman
zorluğu, koalisyon hükümetlerin olması vb.) dolayı istedikleri düzeyde hayata
geçirememişlerdir. Ancak, 2002 yılında tek başına iktidara gelen AKP hükümeti
“sağlıkta dönüşüm”, bizce sağlıkta yıkım sürecini TBMM deki sandalye sayısı
üzerinden hareket ederek hızla hayata geçirmeye başlamıştır.
Sağlıkta Dönüşümün ilk saldırısı, birinci basamak sağlık
sisteminin tasfiye edilmesiyle, sağlık ocaklarını kapatan ve yerine Aile
Hekimliğini uygulamak olmuştur. Hükümet, birinci basamağı tasfiye etme
uygulamasıyla, aile hekimi ve aile sağlığı personelini gözden çıkararak kaderlerine
terk etmiştir. Oysa ki, sağlık sistemi tüm basamaklarıyla bir bütün olduğu
gerçekliğinden hareketle, koruyucu sağlık sisteminin geliştirilmesi ve aile
hekimliğinde çalışan sağlık çalışanlarının sorunlarını bütünlüklü ele alınması
önemlidir.
İşkolumuzda “sağlıkta
dönüşüm programı’’ ve SHÇEK’in
tasfiyesi hizmet sunan ve alıcısı olan halk açısından olumsuz, ama sermaye
açısından önemli mesafeler kaydedilmiştir. Özelleştirmeler, hizmet alımları,
performansa dayalı ücretlendirme gibi uygulamalarla çalışanların sorunları
ayrıştırılarak birbiriyle rekabete itilmiş ve büyük bölümü yoksulluk sınırı
altında, bir kısmını da açlık sınırı altında yaşamaya mahkum bırakılmıştır.
Buradaki ücret dengesindeki adaletsizlik giderek derinleşmiştir. Çalışanların birçok
temel hakkı gasp edilmiş, sağlık ve sosyal hizmet, hak olmaktan çıkartılmıştır.
Kadrolu istihdam yerine güvencesiz çalıştırma yaygınlaştırılmıştır.
“Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın son halkalarından biri de
Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasası ve Kamu-Özel Ortaklığıdır.
Hükümet, ABD ve İngiltere deneyimlerinden yola çıkarak Kamu
Özel Ortaklığını önümüze bir seçenek olarak koymuştur. Yönetişim çağında
“katılımı” öne çıkaran KÖO uygulaması ile; kamu hizmeti, kamu finansmanı ve
kamu işletme alanlarını kapsayacak talan girişimi, “devletin işlev ve yetkilerinin piyasa ile paylaşılması” anlayışını
yerleşik hale getirmeye çalışmaktadır.
80’li yıllarda
özelleştirme uygulamaları ile kamu hizmetinin mümkün olan en dar alana
çekilmesi gerektiğini öğütleyen neoliberal politikalar, 90’lı yıllardan bu yana
kamu isletmelerinin kamu mülkiyetinde kalmakla birlikte karar, finansman ve
uygulama boyutlarında özel sektör katılımına açılmalarını zorunlu görmeye
başlamıştır. KÖO üst başlığı altında sıralanan alternatif finansman ve hizmet
sunma modelleri, işte bu zihniyet göstergesi ve paylaşım mekanizmasının
biçimine ilişkin bir öneri olduğu için ayrı bir önem ve buna karşı mücadele
önceliği taşımaktadır.
Dolayısıyla kurulacak “Entegre Sağlık Kampus Hastaneleri”nin
kuruluş çalışmaları beraberinde mülkiyet devrini de başlatacaktır. Bu yasa ve
uygulamalarla hastanelerin özelleştirilmesi, taşeronlaştırılması, çalışanların
iş ve ücret güvencelerinin ortadan kaldırılması süreçleri tamamlanmak
istenmektedir. Böylece sağlık hizmeti kamu hizmeti olmaktan çıkarılmış
olacaktır. Bu süreç engellenemez ve hizmetlerin yeniden kamulaştırılması
mücadelesi verilmezse önümüzdeki dönem sağlıkta yıkım derinleşecek, toplumun ve
sağlık çalışanlarının mağduriyeti artacaktır.
Benzer özelleştirme ve tasfiye çalışmaları SHÇEK
kuruluşlarında da sürdürülmektedir. Son Kanun Hükmünde kararname ile SHÇEK İl
Özel idarelerine devredilerek Sosyal Hizmet hak olmaktan çıkarılarak, yardım ve
sadaka anlayışı hükümetin yerel kadrolarının inisiyatifine terk edilmektedir.
1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girecek GSS ile prim ödeme
zorunluluğu geleceğinden sağlıkta “promosyon” dönemini sona erecek, hizmete
erişimde güçlükler ve kapsam dışında kalma nedenleriyle toplumsal
hoşnutsuzluklar artacaktır.
Sağlık ve sosyal hizmet alanındaki bu olumsuzlukların
üzerine eklenen küresel kapitalist krizin yükü emekçilere yüklenmiş, sağlığın
finansmanı için ödenen vergiler yetmezmiş gibi toplumdan daha çok katkı ve
katılım payı, ilave ücret istenmeye başlanmıştır.
Ekonomik krizin sağlık alanına doğrudan etkisi, yaygınlaşan
işsizlik, ücretlerin düşürülmesi ile birlikte ortaya çıkan gelir azalması ve hayat
pahalılığıdır. Bu durum, doğrudan doğruya yoksulların sağlığını bozmaktadır.
Gelir düzeyindeki her türlü bozulma nedeniyle dengeli ve yeterli beslenemeyen,
sağlıklı konutta barınamayan ve uygun sanitasyon koşullarından mahrum
yoksulların sık hastalandıkları bilinen bir gerçektir. Bu durumun önüne geçmek
için mücadelemizi yükseltmek ve geniş toplum katmanlarıyla paylaşmak hayati
önem taşımaktadır. Bu kapsamda alanımızda örgütlü emek ve meslek örgütleri
başta olmak üzere, toplumun örgütlü kurumlarını mücadelede ortaklaştırmak ve
geniş toplumsal kesimlerle birlikte hareket etmek önümüzde duran en önemli
konudur.
2002 yılından itibaren “sağlıkta dönüşüm programını” hızlı
bir şekilde uygulamaya başlayan AKP iktidarının politikalarına karşı; Sendikamız başından beri mücadele etmiş, “HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK, SAĞLIKTA YIKIMI
DURDRALIM 2005-2008”
şiarı ile halkı ve emekçileri aydınlatma süreci başlatmış etkin bir eylemlilik süreci
geliştirmiştir. Bu mücadele, Sağlık ve Sosyal Hizmet alanındaki
piyasalaştırma-ticarileştirme sürecini geciktirmiş olmasına rağmen
durduramamıştır. “Sağlık Dönüşümün” açığa çıkardığı olumsuzlukları da gözeten
bir yerden “HERKESE SAĞLIK, GÜVENLİ
GELECEK İÇİN MÜCADELEYE 2008-2011”
şiarıyla mücadelemiz devam etmiştir. Bu dönem içinde de işkolumuzdaki örgütler
başta olmak üzere birçok kesimle mücadele ortaklaştırılmış ve çok önemli
eylemler gerçekleştirilmiştir. On bin kişinin katılımı ile 27 Şubat 2011
tarihinde gerçekleştirilen Diyarbakır Bölge Mitingi, tarihin en kitlesel sağlıkçı eylemi olan 13
Mart 2011 Ankara mitingi ve 19-20 Nisan 2011 grevi de bu mücadelenin sadece son
dönemde gerçekleştirilen önemli parçalarıdır.
Şimdi sırada, mülkiyet devrine de olanak tanıyan Kamu
Hastane Birlikleri Yasası ve Kamu-Özel ortaklığı uygulaması ile yapılmakta olan
Entegre Sağlık Kampusları var. Bu güne kadarki temel mücadele taleplerimizin
yanında önümüzdeki sürecin temel mücadele alanlarını alanı içerisinde bunlara
karşı mücadele önemli bir yer tutacaktır. Yine 7. Olağan Genel Kurulumuz ve 1.
MTK’mızında açığa çıkardığı gibi; bu dönem en önemli görevlerimizden biride
işkolumuzdaki tüm güvencesizleri sendikamız çatısı altında örgütlemek olacaktır.
Önümüzdeki dönemde de halkın sağlık, sosyal hizmet ve sosyal
güvenlik hakkı, emekçilerin ekonomik-özlük- demokratik hakları için mücadele
ile demokrasi mücadelesini sarmal bir hatta yürüteceğiz. Bunu da; işkolumuzdaki
örgütler başta olmak üzere geniş toplumsal kesimlerle birleşik bir mücadele
hattı oluşturarak gerçekleştireceğiz. Başarmamız için; geçmiş mücadele
deneyimlerimiz, örgütsel mücadele kültürümüz ve birikimimiz ile kadrolarımızın
kararlılığı yeterlidir.
Bu nedenle “HERKESE SAĞLIK, GÜVENLİK GELECEK
İÇİN MÜCADELEYE DEVAM” diyoruz.
Dönemsel Mücadele Programımızın Temel Amacı;
Emek ve demokrasi mücadelesinin bütünselliği içerisinde, kapitalist
sisteme karşı mücadele eden, piyasaya terk edilmesiyle tamamen özelleştirilmeye
giden sağlık ve sosyal hizmetlerin olumsuzluklarına ve talanına karşı kamusal
alanı toplum lehine genişletmeyi ve piyasadan arındırmayı amaçlayan, başta
sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olmak üzere bu olumsuzluklardan etkilenen
toplum kesimleriyle birlikte; herkese
eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, anadilinde nitelikli kamusal bir sağlık ve sosyal
hizmet sisteminin kurulması için mücadeledir. Sağlık ve sosyal hizmet
emekçilerinin kadrolu-güvenceli çalışma başta olmak üzere ekonomik ve özlük
hakları mücadelesinin yanı sıra, etkin bir dayanışmayı esas alan, toplu
sözleşmeyi uygulama ve grev hakkı için birleşik bir mücadele yürütmektir.
Dönemsel Mücadele Programımızın Hedefleri;
- Emek
alanının genel sorunlarına ilişkin mücadele ile birlikte Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçilerinin ekonomik, özlük, demokratik haklarını korumak ve
geliştirmek, - Piyasadan
arındırılmış kamusal hizmet talebini merkeze alan, dolayısıyla
kadrolu-güvenceli istihdamın yeniden hayata geçirilmesi, bu amaçla
güvencesizlerin örgütlenmesi, birleşik emek mücadelesi geliştirilmesi ve
bu yönde sendikal yapılanmanın yeniden planlanması, - Toplu
Sözleşme hakkının uygulamaya geçirilerek grev hakkının kazanılması, - Eşitlikçi,
Özgürlükçü, Demokratik Emek alanını yeniden düzenleyen, (örgütlenme
özgürlüğü, toplu sözleşme ve grev hakkı vb.) bir ANAYASA için diğer emek
ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadele yürütmesi. - Kürt
Sorununun: dil, kimlik ve kültürünü tanıyan; adil ve eşit yurttaşlığını
esas alan temelde çözümü için yürütülecek mücadelede diğer demokrasi
güçleriyle birlikte aktif olarak yer alınması, - Sendikal
mücadelemizde temel ilkelerimizden olan; gerek toplumsal, gerekse çalışma
yaşamında; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadınlara yönelik her
türlü ayrımcılığa karşı mücadele
ederek, kadın şube/temsilcilik başkanları, kadın sekreterleri ve kadın
çalışmalarını yürüten arkadaşların katılımı ile; yapılacak toplantılarda
alınan görüş ve önerilerle:
Kadınların genel ve çalışma yaşamında kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları sorunlar saptanarak,
önümüzdeki dönemin kısa, orta ve uzun vadeli mücadele programının açığa
çıkarılması, eylem etkinliklerin planlanması ve cinsiyet eşitliği
perspektifinin mücadelenin her aşamasının ayrılmaz bir parçası haline
getirilmesi sağlanacaktır. İl ve ilçelerden başlanarak olmayan yerlerde
kadın örgütlenmesinin sağlanması, olan yerlerde güçlendirilmesi, sendikal
politikaların saptanmasından, karar mekanizmaları ve bütün süreçlerde aktif yer alarak
mücadelenin örgütlendirilmesi. Mücadelenin ulusal ve uluslar arası
sendikalarla, kadın örgütleriyle
ortaklaştırıp güçlendirilmesi çabası içinde olunacaktır. - Sağlık
ve Sosyal Hizmet işkolundaki mesleklerle ilgili eğitim birimlerindeki
öğrenci gençliğin örgütlenmesi ve sendikal sürece katılması olarak
sıralanabilir.
Dönemsel Mücadele Programımızın Ana Stratejisi;
Güvencesizlere güvence olabilecek, işsizlik tehdidi başta
olmak üzere işverenin her türlü şantajına karşı etkin bir mücadelenin yanı
sıra, tüm olanakların seferber edileceği etkin bir dayanışmayı esas alan bir
mücadelenin örülmesi,
Toplu Sözleşme ve Grev hakkı için birleşik mücadelenin
genişletilmesi,
Kamusal alanı toplum lehine genişletmeyi ve piyasadan
arındırarak yeniden üretmeyi hedefleyen programatik, sendikal-politik ve
toplumsal bir mücadelenin oluşturulması,
Başta Kürt Sorununun çözümü olmak üzere, Kamu Çalışanlarına
siyaset yapma hakkı, örgütlenme hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi hakların
geliştirilmesi için yeni Anayasa sürecine katılma ve ülke demokrasisinin
geliştirilmesi mücadelesinin verilmesi,
Halkın Sağlık, Sosyal Hizmet ve Sosyal Güvenlik hakkı için
mücadele olarak ifade edilebilir.
GENEL KURULUMUZDA
ALINAN BAZI KARARLARA İLİŞKİN MYK TARAFINDAN YAPILAN PLANLAMALAR
A- SEMPOZYUM/ÇALIŞTAY/KURULTAY:
1- Sağlık Çalışanları 3. Ulusal sağlık Kongresi: Bu dönem kongre 18-20 Kasım 2011 tarihlerinde Türk Tabipleri Birliği, Devrimci Sağlık İş,
Petrol İş, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Ebeler Derneği, Türk Eczacılar
Birliği, Türk Hemşireler Derneği, Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği ve
Türkiye Diyetisyenler Derneği ile birlikte Ankara’da yapılacaktır.
Sağlık sektöründe Emek-Sermaye,
Ücret ve Kar temasıyla gerçekleştirilecek olan kongre; yaşadığımız sorunların
bilimsel verilerle görünür olmasında, bu sorunları temel belirleyicilerle ele
alınmasında ve çözüm önerileri geliştirilmesinde tartışma ve paylaşma olanağı
sağlayacaktır. Sağlık hizmetlerinin metalaşması, sağlık hizmetleri üretiminde;
tehlikeler, riskler, angarya, esnek ücretlendirme, esnek istihdam, toplam
kalite uygulamaları, fonksiyonel esneklik, yabancılaşma, çalışma ortamı, sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet, sağlık çalışanlarının sağlığı için hukuksal
mücadele, işçi sağlığı ve iş güvenliği birimleri, sağlık çalışanların meslek
hastalıkları ve iş kazaları konularına ele alınacağı çalışma öncelikle şube/temsilciliklerden
başlatılarak, bildiri, sunum, poster vb. hazırlıklarla üyelerimizin hazırlık
çalışmaların başlatması ve güçlü katılımı önemlidir.
2- Kadın Kurultayı: Genel kurul kararlarımız doğrultusunda Genel Merkez Kadın Sekreterimizin
sorumluluğunda, şube kadın başkanları, şube kadın sekreterleri ve kadın
komisyonları öncülüğünde yapılacak tartışmalar sonucunda açığa çıkan görüş ve
önerilerle planlanacak ve takvimi bildirilecektir. Bu kurultay sendika ilke ve
amaçları doğrultusunda programlanması ve sonuç alıcı bir mücadeleye katkı
sunması esas alınacaktır. KESK’in yapacağı kadın kurultayından öncesi bir
takvime denk getirilmesine özen gösterilecektir.
3- Sağlık Dili Ve Kavramları: Sağlıktaki dil ve kavramlara ilişkin yapılacak çalışmaların
planlanması ve yöntemi “Sağlık Politika Komisyonu/Grubu” tarafından
netleştirilecektir. Bu grubun yapacağı çalışmalar neticesinde ihtiyaç tanımı da
genel kurul kararı esas alınarak daha da netleştirilecektir.
B- KOMİSYONLAR:
1- Öğrenci Komisyonu: Sağlık ve sosyal hizmet alanına ilişkin eğitim veren okullarda okuyan
öğrencilerin sendikal hareketle tanışmaları, gelecekteki kadrolarımızın
oluşması perspektifiyle büyük şubelerimizden başlamak üzere
şube/temsilciliklerimiz 2011 yılı sonuna kadar öğrenci komisyonlarını kurmayı
hedeflemelidirler. Ayrıca şube/temsilciliklerde oluşan komisyonlarını koordine
edecek ortak çalışmaya sevk edecek merkezi öğrenci komisyonu genel örgütlenme
sekreterliğine bağlı olarak kurulacaktır. Bu komisyonun çalışma esaslarına
ilişkin yönetmelik 7 dönem 2. ya da 3. MTK da netleştirilecektir. Böylece
kurumsal bir işleyişe de kavuşturulacaktır.
2- SCS Komisyonu:
2-3 yıldır faaliyetini yürüten mevcut merkezi komisyon aynı üyelerle
çalışmalarına kadın sekreterimizin sorumluluğunda çalışmalarını sürdürecektir.
Bu dönemde komisyon genişleme ihtiyacı duyarsa ayrıca değerlendirilecektir.
Komisyonun bu yıl için en önemli çalışması SCS 3. ulusal sağlık kongresi
olacaktır.
3- Sağlık politikaları komisyonu/grubu: Bu grup SES’in sağlık alanındaki mutfağını oluşturmaya
çalışacaktır. Dünya sağlık sistemlerini inceleyerek Türkiye ile karşılaştıracak
mevcut sağlık sistemimizdeki yanlışlıkları açığa çıkaracak Türkiye gerçekliğine
uygun model oluşturma amaçlı çalışmalar yürütecektir. Bu komisyon aynı zamanda
ihtiyaç duyulan konularda (genel kurul kararı olan sağlık dili ve kavramlar
gibi) sempozyum/panel/çalıştay vb. hazırlıkların altyapısı için MYK ya yardımcı
olacaktır. Bu komisyonda yer alacak kişiler önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte
zamanlarını bu çalışmalara gönüllük temelinde ayıracaklardır.
4- Basın Yayın Komisyonu: Ağırlıklı olarak Ankara’dan oluşturulacaktır. Diğer illerden
bu alanda çalışmak isteyenler katkı sunabilirler. Mail üzerinden de çalışmalar
yürütülebilir. Bu komisyon düzenli bir yayının çıkarılması, değişik konulara
ilişkin afiş bildiri ve broşür çalışmalarında basın yayın sekreterine yardımcı
olacaklardır.
5- Sosyal Hizmet politikaları Komisyonu: Bu alandaki değişim ve dönüşümü takip edecek,
yanlışlıkları deşifre edecek, politikalarımız ve mücadelemize yön verecek
çalışmaları organize edecektir. Bu komisyonda sağlık politikaları komisyonu
gibi yoğun emek ve araştırmalarla çalışmalarını yürütecektir. Bu nedenle
gönüllülük ve uzun süreli olması hedef alınacaktır. Ağırlıklı olarak Ankara’dan
olmak üzere diğer illerden bu alanda çalışmaları olan gönüllülerden
oluşturulacaktır. Bu çalışmalar içinde yer almak isteyenler kısa sürede hukuk
sekreterliğimize isim bildirmeleri gerekmektedir.
6- Güvencesizler Komisyonu: Bu komisyon genel kurul kararlarımız ve 1. MTK da belirlenen
yönelim doğrultusunda faaliyet yürütecektir. En önemli faaliyet alanı taşeron
işçilerin örgütlendirilmesi olacaktır. Bu nedenle bu komisyon teorik ve pratik
çalışmaları birlikte sürdürecektir. Teorik olarak bu alana yoğunlaşacak ve pratik
faaliyetlere de katılım gösterebilecek uzun erimli bir çalışma yürütebilecek
arkadaşların bu çalışma içine girmesi gerekmektedir. Merkezi kurulacak bu
komisyondaki kişiler taşeron işçiliği ve güvencesizlik hakkında yapacağı teorik
çalışmalarını şube’lerde kurulan güvencesizler komisyonuna aktaracaktır. Bir
nevi eğitimci görevi de göreceklerdir. Aynı zamanda pilot seçilen yerlerdeki
şube/temsilciliklerimizin çalışmalarına yön verecek ve katkı sağlayacaklardır.
7- İnsan Hakları ve Cezaevleri Komisyonu: Geçen dönem oluşturduğumuz İnsan
Hakları ve Cezaevleri Komisyonumuz, bu alanda çalışma yürüten örgütlere çağrı
yapmış (Tabipler Odası Genel Merkezi, İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi,
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi
katılamamış alınan kararlara katılacağını bildirmiş.) 4 Mart 2010 tarihinde bir
araya gelinmiş, ortak çalışmanın gereği ve arzusu paylaşılmış, çalışma
programının çıkarılması kararlaştırılmıştır. 29 Temmuz 2010 tarihinde yeni
yapılan toplantıda; “Cezaevlerinde yaşanılan hak ihlalleri ve sağlık
sorunları” başlığında bir çalışma programı oluşturulmuştur.
Bu dönem de genel kurulumuz aldığı
kararla komisyonun güçlendirilerek çalışmalarına devam etmesine karar
vermiştir. Yeni dönemde de komisyon; 6. dönemde oluşturulan çalışma programının
pratikleştirilmesinin yanında tutuklu üyelerimizin sorunları başta olmak üzere
cezaevlerinde yaşanan sağlık sorunlarını da öne çıkaran bir faaliyeti diğer
örgütlerle birlikte genel kurul kararlarımıza uygun bir şekilde yürütecektir.
C- YÖNETMELİKLER:
Genel kurul da alınan kararların
mevcut yönetmeliklerde yazılması, ihtiyaç olarak tariflenen ŞTK ve MTK işleyiş
yönetmeliği ile yönetmeliklerde ihtiyaç olan değişiklikler aciliyet durumuna
göre düzenlenecektir. MTK’lar öncesi
taslaklar hazırlanarak illere gönderilecek ve MTK’ larda netleştirilecektir.
7. DÖNEM 1. MTK’DA ORTAKLAŞILAN
KARARLARA İLİŞKİN PLANLANLAMA
ÖRGÜTLENME:
— Şube/temsilcilikler
2011 yılı sonuna kadar öğrenci komisyonlarını kuracaklardır. Bu süreç
içerisinde değişik illerde kurulmuş bulunan SES öğrenci komisyonlarından
belirlenecek kişilerden oluşacak ve genel örgütlenme sekreterliğine bağlı merkezi
komisyon oluşturulacaktır. Bu komisyon diğer illerdeki örgütlenme çalışmalarını
da koordine edecektir. 7. dönem 2. MTK da öğrenci komisyonları yönetmeliği
netleştirilerek merkezi komisyon oluşumu ve çalışmaların ne şekilde
planlanacağı bu komisyona göre yapılacaktır.
— 2012
yetki sürecine kadar tüm şube/temsilcilikler genel merkezle eşgüdüm halinde üye
programının sadeleştirmesini gerçekleştirecektir. Örgütlenme sekreterliğimiz
tarafından bu güne kadar 4 ilde yapılan çalışma neticesinde kayıp sayılabilecek
100’ün üzerinde üyeye ulaşmış ve bulundukları illerde aidatlarını kestirmeyi
başarmıştır.
— Şube/temsilciliklerimiz
taşeron örgütlenmesi için diğer sendikaların örgütlü olmadığı birer iş yerini
pilot seçerek taşeronlarla ilişki geliştirmeye bugünden başlayacaklardır. Pilot
seçilen işyerlerine ilişkin bilgiler genel örgütlenme sekreterliği ve merkez
güvencesizler komisyonu ile paylaşılacaktır. Genel merkezden doğru bilgi amaçlı
materyal ve hukuksal bilgiler şube/temsilciliklere gönderilecektir. Merkezde
toplanacak bilgiler sonucunda en geç 2. MTK ya kadar üyelik çalışmaları için merkez
komisyon ve şube/temsilciliklerin belirleyeceği işyerlerinde ortak çalışma
başlatılacaktır.
—Şube/temsilciliklerimiz
işyerlerinde tüm statüde çalışanları içinde barındıracak işyeri meclislerini en
kısa sürede oluşturacaktır.
—Sonbahar
da eğitim çalışmaları ile birlikte merkezi örgütlenme seferberliği
başlatılması, seferberliğin afiş broşür ve bildiri gibi materyallerle
desteklenmesi, ihtiyaç duyulan illere MYK üyelerinin katılımı da sağlanacaktır.
KADIN ÇALIŞMALARI:
—Sendikal mücadelemizde temel
ilkelerimizden olan; gerek toplumsal, gerekse çalışma yaşamında; toplumsal
cinsiyet eşitsizliğine ve kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa karşı
mücadele edilecek, cinsiyet eşitliği perspektifinin mücadelenin her aşamasının
ayrılmaz bir parçası haline getirilmesine çalışılacaktır. Kadınların genel ve
çalışma yaşamında kadın olmaktan kaynaklı
yaşadıkları sorunlar saptanarak: eğitim, basın yayın politikalarından,
örgütlenme stratejileri ve hedeflerin belirlenmesine kadar; önümüzdeki dönemin
kısa, orta ve uzun vadeli mücadele programının açığa çıkarılması, eylem
etkinliklerin planlanması ve en küçük birimlerden başlanarak İl ve ilçelerin
tamamında kadın örgütlenmesinin sağlanması,
güçlendirilmesi, ortak dilin oluşturulması, sendikal politikaların
belirlenmesinden, karar mekanizmaları ve
bütün süreçlerde aktif yer alarak mücadelenin örgütlendirilmesi
sağlanacak,
—Genel kurul ve MTK da alınan
kararların planlanması ve mücadele hattı oluşturulması için kadın
şube/temsilcilik başkanlarının, şube kadın sekreterleri, il ve ilçe
temsilciliklerindeki kadın çalışmalarından sorumlu arkadaşların katılımıyla 16 Temmuz 2011 tarihinde Ankara’da
gerçekleşecek toplantıda açığa çıkan veriler ile genel kurul ve MTK
kararlarımız doğrultusunda çalışmalar yürütülecektir.
—Mücadelenin ulusal ve uluslar arası
sendikalarla, kadın örgütleriyle
ortaklaştırıp güçlendirilmesi çabası içinde olunacaktır.
EĞİTİM BASIN YAYIN:
– Şube/temsilcilik yöneticilerimize kurumsal işleyişe dair
yönetici eğitimlerinin 15 Eylül-15 Ekim
2011 içerisinde bitirilmesi, 2011
Kasım’dan den itibaren de temsilcilere yönelik 2 günlük yatılı eğitimler
yapılacaktır.
— İş yeri
temsilcileri için Eylül 2011’ e kadar temsilcilerin
görevleri ve hukuksal konulara ilişkin 2 adet el kitapçığı hazırlanması,
— Web
sitesinin formatının 2011 yılı
sonuna kadar düzeltilmesi MTK da ve bu güne kadar yapılan eleştirilerde
belirtilen eksikliklerin giderilmesi
— SHECEK’le
ilgili özel sayı ve bir broşürün 2011
Temmuz ayı içerisinde çıkarılması,
— Kamu özel ortaklığı ve KHB için
sonbaharda yapılacak etkinliklere hazırlık olması açısından broşür çıkarılması,
— Süreli ve düzenli yayın basın
yayın komisyonu ile ortak çıkarılması,
— Dönemsel ihtiyaçlar doğrultusunda
afişler broşürler, bildiriler çıkarılması,
— 1.
Basamak ve ASM, 112’lerin sorunları ve ihtiyaçları üzerinden materyal
hazırlanması,
TİS:
— 1 Ağustos 2011 tarihine kadar (SES’in aynı zamanda kuruluş
yıldönümü) TİS taslağımızın hazırlanması,
— 3 Ağustos 2011 tarihinde illerde sağlık müdürlükleri Ankara’da ise
Sağlık Bakanlığı önünde kitlesel basın açıklamaları ile TİS taslağımızın
tanıtılması ve taleplerimizin kamuoyu ile paylaşılması, TİS imzalamaya çağrı
yapılması,
— 4 Ağustos 2011 tarihinde üniversite hastanelerinde TİS’e çağrı
amaçlı eylemlerin tüm Türkiye’de eş zamanlı olarak yapılması. Temel taleplerimiz
kabul edilinceye kadar (performans uygulaması vb) eylem etkinliklerin organize
edilmesi,
— SHCEK genel müdürlüğü önünde 5 Ağustos 2011 taleplerimizi içeren
basın açıklaması illerde de il müdürlükleri önünde etkinliklerin yapılması,
— KESK TİS dönemi eylem hattını da
en iyi şekilde hayata geçirerek kendi taleplerimiz işyerlerinde işlenecektir.
KESK programına göre SES programında değişiklik yapılabilinecektir.
SAĞLIK VE SOSYAL
HİZMET ALANI:
SAĞLIK:
TİS
Sürecindeki taleplerimiz üzerinden başlatacağımız eylem takvimimizi TİS
süreciyle sınırlı bırakmayan tarzda eylem etkinlik hattı örülmesi, ve ekim
kasım aylarında 19-20 nisan grevinde ifade ettiğimiz taleplerimiz ve yaptığımız
uyarılar üzerinden yeni GREV’ lerin hayata geçirilmesi için çalışma yapılacaktır.
Bu çalışmalar işkolumuzdaki emek ve meslek örgütleri ile de ortaklaştırılmaya
çalışılacaktır. Ayrıca halkın sağlık üzerinden geniş halk kesimlerinin
desteğinin alınmasına çalışılacaktır. Tüm örgütümüz ekim sonu kasım başı GREV’e
şimdiden hazırlıklı olmalıdır. TİS sürecindeki eylemlerimizde ve
materyallerimizde de GREV i işaret eden dil kullanılacaktır. 19-20 nisan GREV’i
ve öncesindeki eylemlerimizde ifade ettiğimiz temel taleplerimiz olan
–
İş
güvencesi
–
Ücret
güvencesi
–
Sağlıklı
ve güvenlikli çalışma ortamı
–
Tedavide
katkı-katılım payları ve ilave ücretlerin kaldırılması
Taleplerine haftalık 40 saat çalışma 1 basamak ( ASM, TSM
vb) ve 112 acil servislerin talepleri de eklenerek eylem etkinlikler
yapılacaktır. Ayrıca tüm sağlık emekçilerini ilgilendiren konuların dışındaki
diğer taleplere ilişkinde özgün eylemlilikler gerçekleştirilecektir.
SOSYAL HİZMET:
TİS süreci
dışında da yeniden yapılanma ve bakanlıkların birleştirilmesi sürecinde
emekçilerin ve halkın hak kayıplarına ilişkin nelerin olacağı üzerinden dosya
hazırlanacak ve dosya çerçevesinde kamuoyu yaratılması için eylem etkinlikler
örgütlendirilecektir. Oluşturulan sosyal hizmet politikaları komisyonun
önerileri de dikkate alınarak eylem hattı oluşturulacaktır.
DEMOKRASİ MÜCADELESİ-
SENDİKAMIZA YÖNELİK BASKILAR, SÜRGÜN VE SORUŞTURMALAR:
Çeşitli illerdeki üyelerimiz kelepçeli ve jandarma
gözetiminde hasta tutukluları muayene etmediği için soruşturmalara maruz
kalmaktadır. Bu nedenle bu üyelerimizin durumuna dikkat çekmek, üçlü protokolün
kaldırılması ve İstanbul protokolüne uyulması talebi için 25 Temmuz 2011 günü Ankara’da Adalet Bakanlığı önünde illerde ise 25-26 Temmuz 2011 tarihlerinden birinde adli kurumların önünde kitlesel basın
açıklamaları yapılması. Bu etkinlik TTB ve diğer kurumlarla ortaklaştırılmaya
çalışılacaktır.
— Tutuklu üyelerimizle dayanışma amaçlı SES’in kuruluş
yıldönümü olan 1 Ağustos 2011 öncesi haftada yaygın bir şekilde
postaneler önünde kitlesel basın açıklamaları yapılarak kart gönderme etkinliği,
basın açıklaması merkezi olarak gönderilecektir.
— Üyelerimizin görülecek duruşmalarına kitlesel katılımların
sağlanması. Hangi ilde mahkeme yapılacaksa yakın illerin kitlesel katılımlar
gerçekleştirilmesi ve KESK şubeler platformları başta olmak üzere emek ve
demokrasi güçlerinin de katılım sağlamasına çalışılacaktır. Ayrıca ulusal ve
uluslararası imza kampanyaları vb. organize edilmeye çalışılacaktır.
— Baskı sürgün ve soruşturmaların durdurulması kadrolaşmanın
önüne geçilmesi için tüm şube/temsilciliklerimiz tarafından iş yerlerinde
yaşananların takip edilmesi, merkeze bilgi verilmesine bütünlüklü olarak
çalışılacaktır. 1-7 Eylül 2011 insan
hakları haftasında bu konuyu öne çıkaran tüm illerde yaygın şekilde işyerleri
önünde kitlesel basın açıklamaları yapılacaktır.
— 12–15 Eylül 2011
arası hem darbe anayasasına karşı yeni anayasa talebi hem de baskıların ve
soruşturulmaların durdurulmasını, özellikle de birçok üyemizin tutuklanmasına
sebep olan TMK’ nın kaldırılması için emek ve demokrasi güçleri ile eylemler
yapılması
— İnsan hakları
ve cezaevleri komisyonumuz diğer örgütlerle birlikte 2011 Ekim ayına kadar
toplayacağı verileri basın ve kamuoyu ile paylaşacaktır