ŞANLIURFA KESK “KADIN VE EŞİTLİK BAKANLIĞI”NIN KURULMASINI TALEP ETTİ

Facebook
Twitter
WhatsApp

Ülkemizde cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet
kabul edilemez boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Dünya Ekonomi Forumu’nun Küresel
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği 2010
raporunda Türkiye, 134 ülke arasında
126. sırada yer almaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sosyal, ekonomik,
siyasal alanlar başta olmak üzere yaşamın her alanında derinleşmiş bir şekilde
ülke gerçekliğini belirlemektedir.

Kamuoyuna yansıdığı biçimiyle, her gün en az beş
kadın en yakınındaki erkekler tarafından katledilmektedir. Şimdiye kadar
yapılan kısmi yasa değişiklikleri kadına yönelik şiddeti önlemeye yetmediği
gibi, hukuksal süreç failleri caydırmaya, etkili bir cezalandırma sağlamaya da
yeterli değildir.
Kadına
yönelik şiddetin fiziksel boyutunun yanı sıra, kadın hem devlet politikaları
hem de erkek bireyler aracılığıyla ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamdan
koparılmaya çalışılmaktadır. Çalışma hayatında kadın emeği ucuz iş gücü olarak
değerlendirilmekte, esnek ve güvencesiz istihdamla daha fazla sömürülmektedir.
Kadınlar, ailede
çocuk, yaşlı, hasta ve erkeklerin bakımından tamamıyla sorumlu tutularak
ev içine kapatılmaya, sosyal yaşamdan soyutlanmaya çalışılmaktadır.

Eşitsizliğin ve kadına yönelik şiddetin bu denli
yaygın ve derin olmasının, kamu erkinin bütün organlarının koordineli
çalışmasını ve yasal, kurumsal düzenlemeleri de gerektiren etkili ve sonuç
alıcı bir yaklaşımı zorunlu kıldığı açıktır. Kadın sorununun, ülkemizdeki kadar
yaygın olmadığı ülkelerde dahi, devletler, bu yükümlülüklerini yerine getirme
doğrultusunda yasal ve kurumsal düzenlemeler gerçekleştirmektedir.
Ülkemizde ise, cinsiyet eşitsizliği
derinleşirken ve kadına yönelik şiddet artarken, eşitlik ve şiddetle mücadele
konusunda daha sonuç alıcı ve etkili bir kurumlaşmaya gitmek yerine tam
tersine, var olanların da gerisine düşülmektedir.

AKP iktidarının yaşandığı son 8 yılda, toplumda kadın-erkek
eşitsizliğini derinleştiren çeşitli uygulamalar ve söylemlere hep birlikte
tanık olduk. Erkek egemen zihniyet, dinsel-muhafazakar örtüsüyle yıllardır,
özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi veren kadınların önünde statükocu bir
engel olarak durmaktadır. Kadına yönelik taciz ve tecavüz, “dekolte giyme” gibi
gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Başbakan “kadın-erkek eşit
olamaz” söylemiyle toplumsal cinsiyet algısının ve eşitsizliğin değişmesini
istemediğini açıkça ifade etmiştir. AKP iktidarı için kadın, evde oturup üç
çocuk doğuracak, kocasına ve aileye hizmet edecek, cinsiyet eşitsizliğini
içselleştirerek toplumsal dokuyu erkek egemen zihniyet lehine dokuyacak
kadındır. Siyasal, sosyal ve ekonomik yaşama tam katılım sağlayan,  karar mekanizmalarında yer alan, özgürlük
mücadelesi veren kadın bireylerin AKP iktidarı ve o’nun erkek egemen
görüngüleri açısından büyük tehdit oluşturduğu ortadadır. Bu bakımdan, kadın
aile içine hapsedilmeye, birey olarak kendisine ve topluma duyarsızlaşmış bir
pozisyona itilmeye çalışılmaktadır.

Bu bağlamda, Hükümet, 3 Mayıs 2011’de yürürlüğe giren Kanun
ile Kanun Hükmünde Kararname(KHK) çıkarma yetkisine dayanarak, 8 Devlet
Bakanlığını kapatıp, yerine 11 yeni Bakanlık kurmaya hazırlanıyor. Kadın ve
Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığının yerine, kadın, aile ve engelliler
hakkındaki konular ile sosyal yardımların tek çatı altında toplandığı “Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı”nın kurulması planlanıyor.

Kadın ve Aile’den Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kadın
politikaları üretmekteki yetersizliği ve isteksizliği bir yana, oluşturulmak
istenen bu yeni Bakanlık,   yürütülen
kadın mücadelesiyle elde edilmiş kazanımların gerisine düşmeyi ifade
etmektedir. Kadının adına bile tahammül edemeyen bir zihniyeti yansıtan bu uygulama,
AKP iktidarının, istediği kadın profilini yaratma noktasında attığı kurumsal
adımlardan birisidir. Bu uygulamayla, 
kadın sadece aile ile birlikte düşünülmekte, bağımsız bir birey olduğu
ve cinsiyet ayrımcı uygulamalara maruz kaldığı gerçeği inkâr edilmektedir.
Kurulması düşünülen yeni Bakanlıkla kadınlar, toplumun yaşlılar, engelliler ve
diğer dezavantajlı kesimlerinin içinde değerlendirilmektedir. Bu kapsamda,  Hükümetin toplumsal cinsiyet eşitliğini
sağlamaya dönük her hangi bir kadın politikasının olmadığı açıkça ortaya
çıkmaktadır.

Tarihsel olarak toplumda kök salmış erkek egemen zihniyetin
bir ürünü olan kadın-erkek eşitsizliği, 
basitçe diğer sosyal politikaların yanı sıra ele alınabilecek bir sorun
değildir. Bir birey olarak kadının toplum içinde yaşadığı her türlü eşitsizlik
ve ayrımcılığı giderek derinleştirecek olan bu yeni yapılanmanın, eşitlik ve
özgürlük mücadelesi yürüten kadın örgütleri ile emek, meslek ve demokratik
kitle örgütleri tarafından kabul edilemeyeceği açıktır. Kadın-erkek eşitliği
evrensel değerler ve hukuk normları çerçevesinde değerlendirilmeli ve resmi
mekanizmalar da bu anlayış doğrultusunda hayata geçirilmelidir. Bunun için
öncelikle, tüm kadın örgütleri ve bu konuda çalışma yürüten demokratik kitle
örgütlerinin desteğini alarak, eşitlik politikalarını yürütecek bir “Kadın ve
Eşitlik Bakanlığı” kurulmalıdır. Bu kurumun, cinsiyet eşitsizliğinin ortadan
kaldırılması için gerekli olan tüm yetkilerle donatılarak, diğer Bakanlıklarla
koordineli çalışması sağlanmalıdır. 

KESK olarak, cinsiyet eşitsizliği sorununa çözüm üretecek
yeni bir “Kadın ve Eşitlik Bakanlığı”nın kurulmasını talep ediyor, gelişmelerin
takipçisi olacağımızı ve toplumda tam bir eşitliği, özgürlüğü ve demokrasiyi
sağlayana kadar da mücadelemizi sürdüreceğimizi belirtiyoruz.07/06/2011

 

           

                                                                                        GIRİYE
TAŞAR ŞİRİN

                                                                       SES Ş. URFA ŞB
KADIN SEKRETERİ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×