Kapitalist
kar hırsı ve tekelci rekabet bütün geri kalmış ülkelerde olduğu gibi ülkemizi
de gittikçe yaşanmaz bir hale getirmektedir.
Her gün HES’ler için barajlar
yapılmakta, ormanlık alanlar yerleşime açılmakta, derelerimiz satılmakta, siyanürle altın arama faaliyetleri artmakta,
nükleer santral kurulmaya çalışılmakta, tarihi ve kültürel varlıklarımız yok
edilmektedir. Kısacası denizlerimiz, akarsuyumuz, havamız, toprağımız ve
ormanlarımız gittikçe yok edilmekte, doğamız tahrip edilmektedir.
Son
günlerde böylesi bir felaket Kütahya’da yaşanıyor. 07.05.2011 günü Kütahya’da
bulunan ETİ Gümüş A. Ş’nin maden işletmesi atık depolama baraj havuzlarında
yaşanan göçük, tehlikeyi bir kez daha gündeme getirdi. Bu olay ile bir kez daha
gördük ki felaket ve ölüm kapımızda kol geziyor.
Sağlıklı bir yaşam için
sağlıklı bir çevrede yaşamanın gerektiğinin farkında olan sendikamız; çevre
kirliliği, doğanın tahrip edilmesi, havanın kirletilmesi gibi halk sağlığı
sorunlarına yol açan tüm uygulamalara karşı mücadelesini yürütüyor. Bu olayı da
duyduktan sonra Kütahya Temsilciliğimiz yaşanan olayı araştırmıştır. Ayrıca
Genel Merkez yönetimimizde oluşturduğu bir heyetle 09.05.2011 Pazartesi günü Kütahya iline gidip; burada çalışma
yürüten, Çevre ve jeoloji Mühendisleri odasının yetkilileri, ildeki KESK’e
bağlı sendika yöneticilerimiz, Köprüören’de toplanan 5-6 köyün halkı ve köy
muhtarları ile görüşmeler gerçekleştirmiş ve araştırmalar yapmıştır.
Görüşmeler ve incelemeler neticesinde tespitlerimiz;
- Eneköy ve Yoncalı; Atık depolama barajına sınır köylerdir.
Köprüören, Kızılcakaya, Yoncalı, köyleri ve Aliköy beldesi ise atık
depolama barajına yaklaşık 6-7
km mesafededir. Köyler tesise göre ova’da
kalmaktadır. - Nüfus olarak Eneköy’de 600 kişi, Köprüören’de 400 kişi (Almanya’da
yaşayan köylüler yazın köye geldiği için yaz aylarında nüfus daha da
artıyor), Kızılcayakaya’da 300 kişi, Alibeyköy beldesinde 5000 kişi,
Yoncalı’da 10.000 kişi (turistik yer olduğu için yaz aylarında nüfus
20-25’e çıkıyor.). Atık barajı çevresinde yaşayan nüfus yaklaşık olarak
20.000 bin civarıdır. - Atık barajı çevresinde yaşayan halkın geçim kaynağı ağırlıklı
olarak tarım ve hayvancılıktır. Yine kaplıcalar bölgesinin olmasından
kaynaklı olarak özellikle Yoncalı halkı Turizmle de uğraşmaktadır. - Bu köyler içme sularını ağırlıklı olarak yeraltı su kaynaklarından sağlıyor.
Sular kurulan depolara dolduktan sonra oluşturulan şebeke sistemi ile
evlere ulaşıyor. - Atık barajının çok yakınında (yaklaşık 300 m) dinamit depolama
tesisi var. Son dönemlerde bu tesiste havai fişek üretiminin de yapıldığı
köylülerce ifade edilmiştir. - Atık baraj havuzlarına yaklaşık 1 Km mesafede Bazalt
üretiminin gerçekleştirileceği Taş Ocağı açma çabalarının olduğu yönünde de
köylülerden bilgi alınmıştır. - Yine Eneköyde su barajı bulunmakta, havuzlarda yaşanacak bir taşma
yada yıkım nedeniyle dereye akacak kimyasal atıklar su barajına çok kısa
bir sürede ulaşacaktır. Yine böyle bir olayın yaşanması halinde siyanürlü
atık su; Porsuk Çayı ile önce Eskişehir’de Sakarya Nehrine ve sonrada
Karadeniz’e ulaşma ihtimali vardır. - Edindiğimiz bilgilere göre bu tesis özelleştirildiğinden sonra
üretim kapasitesini 5-6 kat arttırarak faaliyetini devam ettirmiştir.
SİYANÜR: “hidrosiyanikasit” ya da “prussik asit” olarak biline ve son derece
toksik ve ölümcül bir maddedir. Gaz ve sıvı formu bulunmaktadır. Renksizdir.
Bununla birlikte sodyum ve potasyumun oluşturduğu siyanür tuzları beyaz renkli
katı maddelerdir ve siyanür içeren maddeler içerisinde en sık rastlananlardır.
Siyanür sıcak kuru havada son derece uçucu bir maddedir. Siyanür zehirlenmesi;
soluma, yutma veya temas(cilt, göz) ile gerçekleşir.
Bir çay kaşığı %2’lik
solüsyonun veya 50-200 mg siyanür tuzunun ağızdan alınması veya havaya karışmış
siyanürün 50-100 mg’nın solunması insanların ölümüne hemen neden olur. bu zehirin
sakıncaları sadece direk solunması, içilmesi yada temas ile gerçekleşmiyor.
Özellikle altın ve gümüş üretimi gibi madencilik işleri sırasında saklanılan
atıkların sızıntı yapması ile tarım alanları ve yeraltı sularının kirlenmesi
yaşanmaktadır. Miktar az olsa bile o bölgede üretilen tarımsal ürünlerin
yenmesi, bu ürünlerden beslenen hayvansal ürünlerin tüketilmesi ve içilen
kirlenmiş sular neticesinde zaman içerinde kanser başta olmak üzere insan
açısından çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
Bu türden madencilik işlemleri toplumların yaşam
kalitesini ve yaşam biçimlerini de olumsuz yönde etkiler. Fiziksel ve ruhsal
hastalıkların yanı sıra toplumda kökten bir davranış biçimi de
gerçekleşebilmektedir. Yaşadığı bölgenin toprağı, suyu ve gıda kaynakları
kirlendiğinde, toplum daha uzun bir süre önce başlayan sağlık risklerinin
farkına varmaya başlar. Algılanan bir sağlık tehlikesi bile bir toplumun iyilik
halini önmeli ölçüde etkiler. Madenlerin işlendiği bir bölgede yaşayanlar
tesisler kapatıldıktan yıllar sonra bile içtikleri suyun, yedikleri sebzelerin,
soludukları havanın zehirli olduğu şüphesi duymaya başlarlar. Birde işletmeler
üretime devam ediyorsa her an bir kaza yaşanacak korkusu ve büyük felaketleri
yaşabilecekleri korkusuyla yaşarlar. Bu kaygı ve korkular bile insanlarda
ruhsal ve psikolojik sorunların oluşmasına yetmektedir.
Tüm bu
bilgilerden sonra yetkililere şu soruları sormak gerektiğini düşünüyoruz.
İlk sorulması
gereken soru: Kar hırsı ile altın ve gümüş aramada siyanür kullanılırken; insan
hayatını bu şekilde tehlikeye atmaya, doğayı yaşanılmaz kılmaya değer mi?
- Yine yetkililerin yaptığı açıklamalara göre “her şey kontrol
altındaymış, endişelenecek bir yokmuş..” deniliyor. Bu gerçekten doğru mu? - Atık barajlarının olduğu bölgeye yakın yerlerde su ve toprak
analizleri alınmış mıdır? Bunların değerleri nelerdir? - Barajda çalışma yapan işçilerin iş sağlığı güvenliği açısından
tedbirleri alınmış mıdır? Çalışma yürütürken oluşabilecek risklerin
farkında mıdırlar? - Yaşanabilecek bir siyanür zehirlenmesinin tedavisi için yakın
bölgelerde gerekli sağlık altyapısı oluşturulmuş mudur? - Atık havuzlarında bulunan 25 milyon ton siyanürlü atık sıcak havada
(yaz aylarının gelmesi ile) buharlaştığı zaman hava kalitesini nasıl
etkileyecektir? - Tesise yakın olan dinamit depolama yerine ilişkin bir değerlenmeniz
var mıdır? - Tesise yakın bir yerde kurulması düşünülen ve dinamit kullanılmak
zorunda kalınacak taş ocağı tesisine ilişkin başvuru var mıdır? İzin
vermeyi düşünüyor musunuz? - Atık barajlarının olduğu bölgeye yakın köylerde yaşayan insanları
gerekli önlemler alınıncaya kadar tahliye etmeyi düşünüyor musunuz?
Biz sağlık ve
sosyal hizmet emekçileri sendikası olarak şu önerilerde bulunuyoruz.
- Atık havuzlarına yakın yerleşim bölgelerindeki halk gerekli
tedbirler alınıncaya kadar güvenli yerlere tahliye edilmelidir. - İlgili tesis derhal kapatılmalı ve bir daha üretim yapmamalıdır.
- Siyanürlü atık suyun yıkıma uğrayan havuzdan diğer havuza
aktarılması sırasında mutlaka kimyasal arıtımdan geçirilmesi gerekmektedir.
Çünkü üstü açık havuzda hava sıcaklığı ile birlikte buharlaşma yaşanıp
hava kalitesi bozulacaktır. - Edindiğimiz izlenimlerde halkın bu konuda devlete güvenmediği ve
şirketlerin tarafını tutuğu yöndedir. Bundan dolayı; bu tesisteki
atıkların nasıl zararsız hale getirileceğine ilişkin çalışmaların, su
toprak ve hava analizlerinin ilgili STK’lar meslek örgütleri, üniversite
ve kamu kurum uzmanlarından oluşacak bağımsız bir heyetin hazırlayacakları
raporlar çerçevesinde yürütülecek faaliyetle yapılması gerekmektedir.
Biz halkın sağlık hakkı
mücadelesini veren bir sendika olarak; yöre halkının yapacağı her türlü eylemde
yanlarında olacağımızı belirtmek istiyoruz. Yine havamızı, doğamızı, suyumuzu
kirleten ve sağlığımızı tehlikeye atan kapitalist tekelci kar anlayışına karşı;
çocuklarımıza daha yaşanılır bir ülke ve dünya bırakma mücadelesinden asla
vazgeçmeyeceğiz. 10.05.2011
SES GENEL
MERKEZİ