Kamu emekçileri; 1960lı yıllardaki
örgütlenmesinden sonraki büyük çıkışını 1990 lı yıllarda yaparak, geleceklerinde
söz ve karar sahibi olmanın, işine ve ekmeğine sahip çıkmanın yolunun
örgütlenmekten geçtiğinin bilinci ile sendikal örgütlenmeye başladılar.

Bu örgütlenme mücadelesinde Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçileri de yerlerini aldı, 1990 yılından itibaren arka arkaya Genel
Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen  sendikalarını kurdular. Süreç içinde haksızlığa
karşı  mücadelenin en güçlü aracının
birlikte örgütlenme olmasından hareketle ve emekçilerin birleşme konusundaki
ısrarlı tutumuyla adı geçen dört sendika birleşti

1
Ağustos 1996 yılında sendikamız SES kuruldu.

 

O yıldan bugüne  14
yıl geçti, öncesi ile birlikte 20 yıl. Bu süre içinde;

·        
Kuruluş
yıllarımızdan bugüne en önemli talebimiz olan “Grev ve TİS” içeren yasa çıkmadı
ama kamu emekçileri grev de yaptı, belediyelerde olduğu gibi TİS’ de imzaladı. “Memurun
sendikası olmaz” diyen iktidarları sahte sendika yasası çıkarmak zorunda
bıraktı.

·        
Anayasa’ya
90. maddeyi yazdırdı. Örgütlenmek, hak aramak ve almak için icazet beklenmemesi
gerektiği mücadelemizle bir kez daha kanıtlandı.

·        
”Hak
verilmez alınır” şiarı bir kez daha hayat buldu.

·        
“Memur,
kapıkulu” zihniyeti yıkılarak bilinçlere “EMEKÇİ” kavramı kazındı

·        
Kamu
emekçileri örgütlenmenin sadece kendi çıkarları için değil, toplumun çıkar ve
talepleri içinde bir güç olduğunu kamu hizmetlerinin ücretsiz sunulması için
verdikleri mücadele ile gösterdiler. Özellikle işkolumuzda sağlık, sosyal
güvenlik ve sosyal hizmet hakkına sahip çıkarak, özelleştirmelerin her
türlüsüne karşı duruşumuz bunun en açık örneği oldu.

·        
Savaşsız
ve sömürüsüz bir dünya için ülkemizde ve dünyada savaşa karşı barışı, faşizme
karşı demokrasiyi, emperyalizme karşı bağımsızlığı, baskıya karşı özgürlüğü, ırkçılığa
ve şovenizme karşı halkların eşitliğini, özgürlüğünü ve kardeşliğini savunarak
örgütlenmek temel düsturumuz oldu ve bu amaç etrafında 40 bin emekçiyi bir
araya getirdik.

·        
Artık
bir utanç kaynağı olan cins ayrımcılığına, engellilere yapılan haksızlığa karşı
mücadele ettik.

·        
İşkolumuzdaki
haksızlıklara, hukuksuzluklara, baskılara karşı fiili mücadelemizi sürdürürken,
hukuksal alanda da ciddi kazanımlar elde ettik.

·        
Sağlığın,
sosyal hizmetlerin piyasalaştırılmasına karşı örgütümüzün yürüttüğü mücadele,
siyasal iktidarların istedikleri hızda ve istedikleri biçimde hareket
etmelerini engellediğinden, sendikamız her dönem siyasal iktidarların hedefinde
oldu.

·        
Mücadele
sürecimizde öldürülen, sürgüne gönderilen, tutuklanan, çeşitli düzeylerde
baskılara uğrayan üyelerimiz, yöneticilerimiz oldu, ancak bunlar örgütlenmemizi
de, emekçilerin hak ve çıkarları için mücadelemizi de engelleyemedi.

 

BUGÜN
HAYATA MÜDAHALEYE, DÜNDEN DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR

Arkada bıraktığımız 14 (20) yıl içinde
siyasal iktidarlar da dünyadaki neoliberal politikaların ülkemizdeki
uygulayıcıları oldular. Bu konuda uluslararası sermayenin direktif ve
desteklerinin yanında, 12 Eylül darbesinin baskıcı yasalarından aldıkları güçte
etkili oldu. Kamu alanındaki özelleştirme, taşeronlaştırma, piyasalaştırma
politikalarını istedikleri hızda ve düzeyde olmasa da hayata geçirdiler ve halen
bu alandaki tasfiye çalışmaları devam ediyor. Bu süreçte işkolumuzdaki özelleştirme-
piyasalaştırmaya karşı kitlesel mücadeleler örgütleyen sendikamız oldu. Bugüne
geldiğimizde burjuvazi ve onun siyasi iktidarları, özellikle de son sekiz
yıldır AKP hükümeti pervasız saldırılarına arttırarak devam etmektedir.

 

Saldırılar sadece hakları, özgürlükleri
kısıtlama, çalışma düzenini çalışanlar için zorlaştırmaya yönelik yasal
düzenlemeler olarak kalmamakta siyasi kadrolaşma olarak da sürmektedir.
Kadrolaşma ise en çok sendikamızın üyelerine, aktivistlerine, yöneticilerine
yönelmektedir. Çünkü siyasi
iktidarlardan   bağımsız hareket etmeyi temel alan sendikal
anlayışımız
siyasi iktidarları rahatsız etmekte,  onlar da “yandaş
yapamadığını”
bertaraf etmeye çalışmaktadır ama boşuna…

 

Bugün sağlık ve sosyal hizmet alanında;

·        
Geliştirilmesi,
güçlendirilmesi gereken 1. basamak yok edilmiş, Aile hekimliği adı altında
binlerce hekime esnaf olması dayatılmış, en temel insan hakkı olan sağlık hakkı
artık bir pazar nesnesi haline getirilmiştir.

·        
Sağlık
ve sosyal güvenlik hakkı, SSGSS yasası ile Sosyal Güvenlik Kurumunun her gün
budadığı kuruyan ağaca dönüşmüştür. 1 Ekim 2010 tarihinde son ise dallarda
kesilecek, prim ödeme zorunluluğu hükmü işlemeye başlayacaktır.

·        
Döner
sermaye uygulaması ile sağlık kurumları işletme haline getirilirken,
çalışanlara performansa döner sermaye uygulaması ile emekliliğe yansıyan temel
ücretler sürekli düşük tutulmuştur.

·        
Taşeronlaştırma
ve güvencesiz çalıştırmanın geldiği boyutlar işkolumuz çalışanlarının 1/3 ünü
geçmiştir.

·        
Sosyal
Hizmetler adım adım tasfiye edilmeye çalışılmış, sosyal hizmet sadaka ve lütufa
dönüştürülmüştür. Bakıma muhtaç yaşlı, çocuk ve kadınlar her türden istismara
karşı devletin korumasından alınıp vakıf ve cemaatlerin kucağına atılmak
istenilmektedir.

·        
Düzenin
yarattığı mağduriyet, yoksulluk ve yoksunluk yandaşlığa, kulluğa dönüştürülmek
istenmekte, seçim malzemesi yapılmaktadır.

·        
TBMM
deki Kamu Hastane Birlikleri Yasa tasarısı ile tüm çalışanları TEKEL işçileri
gibi güvencesizlik ve geleceksizlik beklemektedir.

·        
657
sayılı yasada değişiklik yapılarak esnek çalışma, esnek ücretlendirme ve
güvencesizlik yasal hale getirilmek istenmektedir.

 

Bugün
dünden daha fazla birliğe ve birlikte mücadeleye ihtiyacımız var

Bugün iş kolumuzda onbeşten fazla sendika
var, meslek ve işyeri sendikacılığı yeniden hortlatılmaya çalışılıyor. Anayasa
değiştirilerek ‘örgütlenme özgürlüğü’ 
yalanıyla birden fazla sendikaya üyelik getirilerek, örgütlülük
zayıflatılmaya çalışılıyor. Her türden haklarımızı kullanmak için iktidarın
gösterdiği örgütlere gitmemiz isteniyor.

 

Yukarıda ifade ettiğimiz işkolumuzdaki
olumsuzluklara karşı durmanın, işkolumuzdaki piyasalaştırmanın ve
ticarileştirmenin son bulmasının, işyerimizdeki en küçük hakkımızdan, en büyük
talebimizin gerçekleşmesine kadar tümü için örgütlü ve birleşik mücadele bir
zorunluluk haline gelmiş durumdadır. Biz bunu yapmadığımızda, yapıyormuş gibi
görünenler ve bizleri oyalayanlar boş durmayacaktır. Israrla birliği
savunmalıyız, birliği beraberliği yozlaştıran, anlamsızlaştıran, bugünkü
birliğimizi bile dağıtmayı planlayan 
düzenlemelere karşı olmalıyız.

 

Bugün
dünden daha uyanık ve daha mücadeleci olmak zorundayız

Bugün her zamankinden daha dikkatli ve
mücadeleci olmalıyız. Çünkü burjuvazinin dünyada ve ülkemizde herkesi kazanmak
istediği liberalizm emekçilerin en çok dikkat etmesi gereken hastalıktır.
Liberalizm; eşine, dostuna, yoldaşına, arkadaşına, başka şehirliye, başka
mahalleliye, başka kimliğe, kadını erkeğe, evliyi bekara, İzmirliyi
Diyarbakırlıya, laciverdi kırmızıya, kiliseyi camiye düşmanlaştırmadır,
dövüştürmedir.

Biz hiçbir zaman emekçileri ve emekçi halkı
buluşturmaktan, emekçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini savunmaktan
vazgeçmemeliyiz.

 

Her türden farklılığın, bencilliğin ve
bireyselliğin kışkırtılarak temel değer yapılmaya çalışıldığı, insani
duyguların ırkçı bir saldırganlığa dönüştürüldüğü, en temel insan hakkının
pazara çıkarıldığı bir zamanda, sahibinin sesi medyaların beyin yıkama
çabalarına rağmen ; emekçiden ve halktan yana, herkesin kendini ifade ettiği, her düşüncenin çoğunluk olma
hakkının olduğu, devletten ve siyasal
partilerden bağımsız,
emekçilerin hak ve çıkarlarını esas alan, toplumsal yararı bireysel çıkardan önemli
sayan
BİR EMEK ÖRGÜTÜYÜZ.

 

Şube ve temsilciliklerimizden en ücra
köşedeki üyelerimize kadar büyük bir özveri ile çalışarak sendikal
sorumluluklarımızı yürütüyoruz. Sendikamızda 20 yılda kazandığı örgütlenme,
eğitim ve mücadele deneyimiyle emekten ve halktan yana kendine özgü bir kültür
oluşmuştur. Bu nedenle kurucularımızdan başlayarak, gelmiş geçmiş tüm şube ve
merkez yöneticilerimiz ve üyelerimiz haklı bir onurun sahibidirler.  1 Ağustos 1996 yılında dört sendikanın birleşmesiyle
kurduğumuz SES  bugün 40 bin üyesiyle
aritmetik toplamın çok ötesinde anlamlar ifade etmektedir. Bunca baskıya rağmen
küçültülemeyen, aksine sağlamlaşıp büyüyen bir örgüt olmak bunun sonucudur..

 

14. yılımızı kutlarken, bugüne kadar
edindiğimiz deneyimlerin ışığında; hak ve özgürlerimizi geliştirmek, bize
giydirilmek istenen deli gömleğini yırtıp atmak, işkolumuzdaki tüm hizmetlerin
ücretsiz ve nitelikli olması sağlamak, güvenceli iş hakkı için  daha fazla birlik daha fazla çalışma, daha
fazla örgütlenme, daha çok mücadele bizi beliyor. Hepimizin yolu açık olsun…

 

SES GENEL MERKEZİ

 

 

 

 

 

 

.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]