Aralarında Konfederasyonumuz MYK üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek, sendikamız SES MYK üyesi Meryem Özsöğüt’ün, Ankara BES 1 no’lu şube yöneticisi Ahmet Danacıoğlu’nun da olduğu bir grup arkadaşımızın gözaltına alınmasını kınamak ve salıverilmelerini talep etmek için dün akşam 18:30’da Yüksel Caddesi’nde oturma eylemindeydik.
Eylemde KESK Genel Sekreteri Emirali ŞİMŞEK bir basın açıklaması yaptı. Açıklama şöyle:Aralarında Konfederasyonumuz MYK üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek, sendikamız SES MYK üyesi Meryem Özsöğüt’ün, Ankara BES 1 no’lu şube yöneticisi Ahmet Danacıoğlu’nun da olduğu bir grup arkadaşımızın terörle mücadele ekipleri tarafından sudan gerekçelerle gözaltına alınmış, gözaltılara bugün Manisa ses üyemiz Dr. Özcan Salıncı da eklenmiştir. Gözaltılar karşısında sessiz kalmayacağız.
Hukuksal girişimlerimiz sonucu edindiğimiz bilgilere göre arkadaşlarımız Güler Zere ve Mahir Çayan’ın ölüm yıldönümü anmalarına katıldıkları için gözaltına alınmıştır. Bilindiği gibi Güler Zere yakalandığı amansız hastalıktan sadece geç salıverildiği için kurtarılamamış ve aynı durumda olan hasta tutuklular için öne çıkmış bir toplumsal kişiliktir. Zulme uğramıştır ve halkın vicdanında önemli bir yer edinmiştir.
Mahirler, Denizler, İbolar özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesinde Türkiye tarihine geçmiş; kayıpları halkın ve emekçilerin belleğinde silinemez bir yer edinmiş bir tarihsel kişiliklerdir. Toplumun bellek ve vicdanında yer edinmiş kişilerin ölüm yıldönümlerinde anmalar yapılması etkinlikler düzenlemesi ne zamandan beri bir suç olarak görülmektedir?
Yapılmak istenen suç teşkil etmeyen etkinliklerin gerekçe gösterilerek, toplumun örgütlü kesimlerinin yıldırılmasıdır. Arkadaşlarımız toplum içinde yerleri, meslekleri olan; adresleri belli insanlardır. Dolayısıyla herhangi bir soruşturma için yetkililer tarafından davet edilmeleri, ifadelerine başvurulmaları mümkündür. Hâl böyleyken darbe dönemlerine benzer bir biçimde sabaha karşı operasyonlarla gözaltına alınmalarının nedeni nedir?
Gözaltılar, sabaha karşı yapılan operasyonlarla ülkede korku ikliminin hakim kılınması ve bu operasyonlarla insanların teşhir edilerek topluma potansiyel suçlu gibi sunulması kabul edilemez. Siyasi iktidar bu tür uygulamalarla demokrasi konusundaki tutumunu ortaya koymakta ve hak arayanları, özgürlük, barış ve demokrasi talebini yükseltenleri hedef haline getirmektedir.
Ancak bu baskıcı ortamın sorumlusu olan Hükümet bilmelidir ki, KESK baskılara boyun eğen bir örgüt değildir. Tersine kendini baskı ve yıldırma politikalarına karşı bir mücadele örgütü olarak inşa etmiş bir konfederasyondur.
Siyasi iktidar bilmelidir ki, KESK demokrasi dışı bu uygulamalar karşısında mücadelesinden geri adım atmayacaktır.
Gözaltındaki arkadaşlarımız hemen salıverilmelidir.
Yaşasın özgürlük, barış ve demokrasi mücadelemiz!
18 haziran 2010