AKP iktidarının sağlık
alanında uyguladığı politikalar sonucunda 2008 yılının Temmuz ayında çalıştığı
hastane olan Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 3
gün içerisinde 70’in üzerinde bebeğin hastane enfeksiyonu nedeniyle ölmesini
sendika aracılığı ile kamuoyuna duyurduğu için, sendikacı kimliği ile sağlık ve
sosyal hizmet emekçilerinin taleplerini, halkın sağlık hakkını savunduğu için
Seher Tümer cezalandırılmıştır.
BASINA VE KAMUOYUNA
SES Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyesi, Hukuk-TİS ve Kadın Sekreteri Seher TÜMER,
Cumhuriyet Savcılığı’nın 2009/246 nolu dosyasında yürütülen soruşturmada
“yasadışı slogan atmak iddiası ile 17.04.2009 tarihinde sabah saat 08.20 de
çalıştığı iş yerinden “görevi başındayken” gözaltına alınmış ve üç gün
hiçbir işlem yapılmaksızın bekletildikten sonra 19.04.2009 pazar gece 22.20’de
Emniyet Müdürlüğü TEM şubede ifadesine başlanmış, bütün gece uyutulmaksızın
ertesi sabah 20.04.2009 pazartesi saat 04.15’e kadar ifadesi alınmış ve aynı
sabah savcılığa çıkarılmıştır.
Savcılık
tarafından tutuklanma istemi ile sevk edildiği 11 Ağır Ceza Mahkemesi’nin
2009/16 sorgu nolu dosyasında tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir.
Tutuklama
kararına karşı yapılan 24.04.2009 tarihli itirazımız yaklaşık bir hafta on gün
sonra mahkemece reddedilmiştir.
O tarihten bu yana Sincan
Kadın Cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Hakkında “yasadışı örgüt üyesi olmak ve
örgüt propagandası yapmak” iddiası ile Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava
açılmıştır.
Söz konusu suçlamalara dayanak olarak
ise;
Sendika üyesi ve yöneticisi sıfatı ile katıldığı eylemler, Newroz, 8 Mart,
29 Kasım mitingleri ve benzeri basın açıklamaları gösterilmiştir.
Ayrıca
evinde ve bilgisayarında bulunduğu iddia edilen gazete, dergi, internetten
indirilen yazılar ve önemli delil olarak da şube kadın sekreteri olarak
yürüttüğü çalışmalarda kullandığı toplantı notları gösterilmiştir. Hatta şube
kadın komisyonuna üyelik başvuru listesi bile “delil” olarak dosyaya girmiştir.
Gerek
emniyet, gerek savcılık, gerekse hakimlik sorgularında, sendikal faaliyetinin
gereği olarak bu eylemlere katıldığını açık bir şekilde ifade etmiştir. Evinde
bulunduğu iddia edilen ancak yasadışı bir şekilde el konulan ve hiçbir açıklık
taşımayan bir şekilde sadece polislerin gözetiminde bir incelemeye! tabi olarak
ortaya konan doküman ve belgelerin içinde pek çoğunu ilk kez ifade aşamasında
gördüğünü söylemiştir.
Daha
da ilginç olan bir başka nokta da Seher Tümer ile eş zamanlı gözaltına alınan
ve hakkında dava açılan diğer şahıslarla ilk defa savcılığa çıkarıldığı zaman
karşılaşmasıdır.
Pek
çok sendikalının da kafasında ki soru madem bunlar var neden dava açıldı neden tutuklandı?
Öncelikle
soruşturmanın süreci tümüyle hukuka aykırı bir şekilde gerçekleşmiştir. Ortada
bir delil yokken, önce bir suç varsayımı ile hareket edilmiş sonra bu suça
uygun delil yaratılmaya çalışılmıştır. Ülke gündemini meşgul eden pek çok
popüler davada yargılama sürecinin nasıl işlediğini hepimiz görmekteyiz.
Yasadışı
slogan atmak gibi afaki ve gerçek dışı bir iddia ile başlayıp bu derece ağır
ithamlara ulaşan bir sürecin nasıl ve neden örüldüğü ise asıl tartışılması
gereken sorudur.
Zira
yukarıda da özetlendiği gibi gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerin tamamının
“sendikal eylem ve etkinler” olduğu gerçeği karşısında; bu süreçte sendikadaki
kadın sekreterliği faaliyetleri çerçevesinde tutulan toplantı notları ve
ülkenin genel siyasal sürecine dair gazete, dergi ve internet çıktılarından
oluşan bir suç malzemesi ile hangi büyük suç işlenmiş olabilir.
Yürüttüğü
sendikal çalışmalar ve bu çalışmalar içerisinde özel olarak çaba harcadığı
kadın çalışmalarının gereğini yerine getirmekten başka hiçbir isnatla
karşılaşmamıştır. Tamda bu çalışmaları “terör faaliyeti “ olarak
tanımlanmaktadır. Yani sendikacı olmak, ülke gündemine dair okuyup tartışmak,
kadın çalışmasının unsurlarını daha etkin mücadele çizgisine çekmek için
çalışmalar yürütmek okumak, araştırmak, yazmak, arkadaşları ile tartışmak,
talep edilen haklara ulaşmak için verilecek örgütlü mücadeleyi yükseltmek.
Bu
durumun, bırakın yöneticileri Sendikal aktivistlerin dahi ortalama hedef,
çalışma tarzı, hatta yaşam tarzından hiçbir farkı olmadığı açık.
Bu
süreçte ivme kazanarak gözle görülür derecede öne çıkan kimi çalışmaların
sadece sendika ve çalışanlar cephesinden değil iktidar ve zor aygıtları
tarafından da gözlendiği bilinmektedir. Farklı saikler ile temelde ise doğrudan
toplumsal muhalefete dönük bir baskı ve yıldırma politikasının parçası olarak;
Seher Tümer özelinde başlayan süreç ardından KESK’e düzenlenen operasyon en
başta sorulan sorunun yanıtını açık biçimde ortaya koymaktadır.
Yapılan
saldırının kendi içinde bile tutarsız olduğu ve meşruiyet kaygısı taşıdığı
görülmektedir. Zira gerek Seher Tümer gerek KESK yöneticilerinin PKK üyesi
olmakla suçlanması Kürt düşmanlığı üzerinden ırkçı ve şoven bir dalga
yaratılarak, özellikle son dönemde en görünür hale gelen “kadın çalışmaları”na
vurarak KESK üzerine bir saldırı operasyonu yürütmenin asıl hedef olduğunu bu
gün artık herkes bilmektedir.
Ülkenin
konjonktür olarak siyasal eğilim ve yönelimlerinin hukuku doğrudan belirlediği
bir süreçte Seher Tümer’in yargılaması başladı ve Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesinde görüşülen 18.03.2010 tarihindeki karar duruşmasında sendikamızın
Hukuk, Tis ve Kadın Sekreteri Seher Tümer, örgüt üyeliği ve propaganda yapmak
suçlarından 7 yıl 1 ay (indirimler çıktıktan sonra) hapis cezasına
çarptırılmıştır.
Tutukluluk
halinin devamına ve cezanın infazından sonra da 1 yıl süre ile denetimli
serbestlik uygulamasına karar verilmiştir.
2008
yılının Temmuz ayında AKP iktidarının sağlık alanında uyguladığı politikalar
sonucunda çalıştığı hastane olan Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde 3 gün içerisinde 70’in üzerinde bebeğin hastane
enfeksiyonu nedeniyle ölmesini sendika aracılığı ile kamuoyuna duyurduğu için,
sendikacı olarak, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerini, halkın sağlık
hakkını savunduğu için Seher Tümer cezalandırılmıştır. Bu dava sadece Seher
Tümer’i değil halkın sağlık hakkı mücadelesini de F Tipi hücrelere sokmak
istemektedir.
Bu
sebeple mahkeme salonlarında değil örgütlü gücümüzün meşruiyetiyle; halkın
vicdanında suçsuzluğumuzun tescili için, Seher Tümer’e ait olduğu söylenen
eylem ve taleplerin, tüm sendikanın eylemleri ve tüm halkın talepleri olduğu
gerçeğini görünür kılacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.