KESK’in 20 Haziran 2009 tarihinde Ankara’da gerçekleştirdiği “TİS Talepleri Yürüyüşü” kitlesel bir katılımla gerçekleşti. Yürüyüşte aynı zamanda KESK’e yönelen baskılara ve tutuklamalara karşı KESK’e sahip çıkılacağı atılan sloganlarda sıkça yer aldı.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen kamu emekçileri Maltepe İçkale Oteli önünde toplanarak buradan GMK Bulvarı üzerinden Kızılay- Güvenpark otobüs duraklarına yürüdü.

Kamu emekçileri “Toplusözleşme hakkımız Grev silahımız”, “sadaka değil toplusözleşme”, “ Baskılar, sürgünler, tutuklamalar bizi yıldıramaz”, “ tutuklular serbest bırakılsın” “ toplusözleşme yoksa grev var”, “zafer direnen emekçinin olacak”, KESK’ e dokunma, KESK bizim onurumuzdur” vb. sloganlarla yürüdüler.

Mitinge DİSK, TMMOB, TTB, Halkevleri, ESP, BDSP, Partizan, DHF, Tüm-İGD, Kaldıraç, Mücadele Birliği, Sosyalist Parti, DTP, ÖDP, EMEP, SDP, TKP ve SDH de katılarak destek verdi. 
KESK Başkanı Sami EVREN’in konuşması ve ardından çekilen halaylarla eylem sona erdi.

Sami EVREN’in konuşma metni: 
Emeğin, özgürlüğün, kardeşliğin, demokrasinin güvencesi haline gelen örgütümüzü yaratan, yaşatan KESK’liler merhaba… 
Baskılara, soruşturmalara, sürgünlere, işten çıkarmalara, gözaltı ve tutuklamalara rağmen, emeğin hakkı için, özgürlük için, kardeşlik için KESK bayrağını yere düşürmeyen; Fiili ve meşru mücadele çizgisini temel ilke olarak benimseyen KESK’i Türkiye emekçilerinin yüz akı yapan KESK’liler merhaba, 
İşçiler, öğrenciler, emekliler, işsizler, kadınlar bugün burada bizimle birlikte olmak için, sesini sesimize, yüreğini yüreğimize katmak için gelen kardeşlerimiz hoş geldiniz. 
Bugün, alkışlarımızla, ıslıklarımızla, sloganlarımızla, pankartlarımızla, yüreğimizle buradayız, asalakların, talancıların, rantçıların iktidarına meydan okumak için buradayız.  
Bugün buraya, Toplu İş Sözleşmesi taleplerimizi haykırmak için, siyasi iktidarın yıllardır sürdürdüğü “toplu görüşme” komedisini tanımadığımızı bir kez daha ilan etmek için toplandık. Bugün buraya “TİS YOKSA GREV VAR!” diye haykırmak için toplandık. 
Bugün buraya, ülkeyi bir yangın yerine çeviren, insanı insanın kurdu yapan neo-liberal ekonomik politikaların yol açtığı krizin bedelini ödemeyeceğimizi seslendirmek için toplandık. 
Bugün buraya, sürgünlerle, soruşturmalarla, işten çıkarmalarla; operasyonlarla, gözaltı ve tutuklamalarla gözümüzü korkutamayacaklarını, bizleri fiili ve meşru mücadele çizgisinden caydıramayacaklarını dosta düşmana bir kez daha duyurmak için toplandık. 
 
Arkadaşlar, 
Siyasi iktidar, bizleri sefalete sürükleyen, soframızı yakan, ocağımıza incir ağacı diken krize karşı gelir dağılımındaki adaletsizliği arttıran, işsizliği patlatan politikaları sürdürmek dışında hiçbir şey yapmadı. Tersine bizzat krize yol açanlar için teşvik üzerine teşvik getirdi, vergi indirimi getirdi, prim afları getirdi. 
Hükümet, krize yol açtığı artık kapitalizmin merkezinde bile kabul edilen neo-liberal politikalarda inat ediyor. Ülkede 6 milyona ulaşan işsiz varken, emekçilerin kriz karşısında reel kaybı % 30’ları aşmışken, siyasi iktidar sırtını hala yandaş şirketler başta olmak üzere bir avuç yağmacıya, talancıya, rantçıya dayamaya çalışıyor. 
AKP iktidarı, iflas etmiş politikalarına karşı çıkanlara, krizin bedelini ödemeyeceğiz diyerek itiraz edenlere, halkın parasının sermaye kesimine peşkeş çekilmesini sineye çekmeyenlere, emeğinin hakkını almak için, özgürlük için, demokrasi için yakasına yapışanlara ise baskıyı, zulmü, faşizan uygulamaları hak görüyor. Benzerlerini faşist rejimlerde gördüğümüz, bütün kamu düzenini güvenlik alanı haline getirecek Güvenlik Müsteşarlığı yasasıyla polis devleti kurmak istiyor. 
 
Siyasi iktidar KESK’i hedef alıyor, çünkü AKP’nin emekçi düşmanı yüzünü açığa çıkaran  KESK’tir. 
Siyasi iktidar KESK’i hedef alıyor, çünkü “krizin bedelini emekçiler ödemeyecek” diye haykıran KESK’tir. 
Siyasi iktidar KESK’i hedef alıyor, çünkü özgürlükçü, eşitlikçi demokratik bir anayasa özlemini dile getiren KESK’tir. 
Siyasi iktidar KESK’i hedef alıyor, çünkü milliyetçi, ırkçı, gerici, şöven anlayışlara karşı halkların kardeşliğini savunan KESK’tir. 
Siyasi iktidar KESK’i hedef alıyor, çünkü “toplu görüşme” aldatmacasına kanmayan, grevli Toplu İş Sözleşmesi hakkı için direnen KESK’tir.

Buradan siyasi iktidara bir kez daha sesleniyoruz, 
Emekçi düşmanlığını bırakın, Kamu emekçilerinin uluslararası mahkemelerde defalarca tescil edilmiş Grevli Toplu İş Sözleşmesi hakkını gasp etmeyi bırakın. “toplu görüşme” komedisine son verin.  
Bunu yapmaz, önümüzdeki TİS sürecinde “Toplu Görüşme” aldatmacasında ısrar ederseniz, KESK’in size bir tek yanıtı olacaktır: TİS YOKSA GREV VAR! 
Çünkü bizler baskısız, sömürüsüz, emeğin hakkının ayaklar altına alınmadığı, insanlık onurunun çiğnenmediği bir ülkede yaşamak, çocuklarımızın demokratik bir ülkede onurlu yurttaşlar olarak yaşamasını istiyoruz. 
Çünkü bizler sendikalara yönelik baskıcı politikalar nedeniyle Dünya Çalışma Örgütü ILO’nun kara listesine alınmayan bir ülkede yaşamak istiyoruz. 
Bunun için başta Başbakan olmak üzere, bütün işkollarından sorumlu bakanları, Toplu Sözleşme masasına çağırıyoruz. 
Bu çağrıya kulak tıkar, bildiğinizi okursanız KESK’in size bir tek yanıtı olacaktır: TİS YOKSA GREV VAR! 
Çünkü bizler, en temel taleplerimizin göz ardı edildiği, hak arama özgürlüğümüzün kısıtlandığı, hükümetlerinin polis devleti özlemi içinde olmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. 
 
Bunun için, buradan TİS taleplerimizi bir kez daha haykırıyoruz: 
Temel ücret 1500 Lira olmalıdır. Kamu emekçilerine yılda iki kez net ücretleri kadar ikramiye verilmelidir. 
Herkese güvenceli iş, kadrolu istihdam ve insanca ücret sağlanmalıdır. 
4/B, 4/C, 4924 sayılı yasaya ve 657 sayılı yasanın 86. Maddesine tabi olarak çalıştırılanlar kadroya alınmalıdır. 
Kadına yönelik ayrımcılık kaldırılmalı, ebeveyn izni ve kreş hakkı hayata geçirilmelidir. 
Özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarına son verilmelidir. 
Vergide adalet sağlanmalı, çalışanlardan alınan gelir vergisi 10 puan düşürülmelidir. 
Eğitim ve sağlık hizmetleri herkes için, her düzeyde nitelikli, ulaşılabilir ve parasız olmalıdır. 
İşten çıkarmalar yasaklanmalı, işsizlerin doğalgaz, elektrik ve su giderleri devletçe karşılanmalıdır. 
Açlık sınırı altında yaşayanlara yurttaşlık ücreti ödenmelidir. 
Kamu emekçilerinin siyaset yapma hakkı güvenceye kavuşturulmalıdır. 
 
Siyaset, iktidarıyla, muhalefetiyle ülke meselelerine çözüm üretme işidir. Parlamento devletin değil halkın iradesini yansıtır. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar çözümün halkın iradesinde olduğunu bilmelidir. Başbakan kendi partisine yönelik komplo iddiaları söz konusu olduğunda demokrasi savunuculuğuna soyunuyor. “Tek başına kalsam da demokrasiyi savunacağım” diyor. Bu lafın neresine inanalım Sayın Başbakan, hak arayan emekçilere copla, gazla, panzerle saldıracaksın; cezaevlerini çocuklarla dolduracaksın; sabaha karşı sendika binalarını kuşatacak, sendika üye ve yöneticilerinin evlerine, okullarına baskınlar düzenleyecek, keyfi tutuklamalar sonucunda 32 KESK yönetici ve üyesini cezaevlerine kapatacaksın, sonra da demokrasiyi savunacaksın. Bu inandırıcı olmuyor Sayın Başbakan. İçi boş söylemlerinizden artık vazgeçin.  
Gerçek demokrasiyi savunan bizler diyoruz ki bu ülke demokratikleşsin. Bunun da yolu insanların özgürce örgütlenmesi, düşüncelerini özgürce ifade edebilmesidir. Sendikaların özgürce Toplu sözleşme yapabilmesidir; AİHM kararlarının uygulanmasıdır; yurttaşlar arasında ayrımcılık yapılmamasıdır; Kürt sorununun barışçı çözümüdür; siyasi partiler yasasının demokratikleştirilmesidir; seçim barajlarının kaldırılmasıdır. 
Bunun için de “Eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir barış anayasası” yapılmalıdır. Yeni anayasa, militarizme değil sivil siyasete, baskıya değil özgürlüklere, çoğunluk tahakkümüne değil çoğulculuğa, tek sesliliğe değil çeşitliliğe, rekabete değil dayanışmaya, cinsiyetçiliğe değil eşitliğe, kar hırsına değil sosyal adalete, piyasa güçlerine değil kamusal ihtiyaçlara,  Sünni-İslamcılığa değil özgürlükçü laikliğe, muhafazakârlığa değil çağdaşlaşmaya, milliyetçiliğe değil halkların kardeşliğine dayanmalıdır. 
KESK’e yönelik baskı, sürgün ve işten çıkarmalara son verilmeli; gözaltılar durdurulmalı, tutuklananlar serbest bırakılmalıdır. 
Bugün buradan bir kez daha siyasi iktidarı uyarıyoruz. Emekçilerin taleplerini bastırmayın, haklarını gasp etmeyi bırakın, krizin bedelini emekçilere ödetme hevesini terk edin, polis devleti özleminden vazgeçin. 
Bunun için önünüzde bir fırsat vardır. Emekçilere doğru bir adım atın, Toplu Sözleşme Masasına oturun. 

Yoksa son kez söylüyoruz: TİS YOKSA GREV VAR! 
Çünkü biz KESK olarak çok iyi biliyoruz: Hak verilmez alınır!

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×