KESK Genel Başkanı Sami EVREN’in Basın Açıklaması Metnidir
Konfederasyonumuz yönetici ve üyelerine yönelik 28 Mayıs 2009 tarihinde, sabah 04.00’ten itibaren başlayan gözaltı operasyonunda şu ana kadar 35 arkadaşımız gözaltına alınmıştır.Bu kapsamdaki operasyonların siyasal konjektör ve siyasal iradenin politikalarından bağımsız olmadığı açıktır. Kaldı ki, konfederasyonumuza yönelik sürgün, görevden alma, idari soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar son dönemlerde sistematik bir hal almıştır.
Son gözaltı operasyonunun bir ilçe jandarma karakolunun yazısı ve istemi ile birçok ilde başlatılmış olması ise olağanüstü hal uygulamalarını anımsatan özellikler taşımaktadır. jandarmanın görev alanı içerisinde olmamasına rağmen operasyonun jandarma istihbaratı tarafından yürütülmesi manidardır.
Bergama İlçe Jandarma Komutanlığı, 25.05.2009 gün ve İSTH:20004364–09 sayılı yazıları ile aralarında Konfederasyonumuz ve bağlı sendikaların üye ve yöneticilerinin olduğu 35 kişinin gözaltına alınması, ev ve işyerlerinin aranması, eşyalarına el konulması istemi ile CMK 250. Madde ile yetkili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuştur.
CMK 250. Madde ile yetkili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, bu istemi yerinde bulmuş, aynı istemle CMK 250. Madde ile yetkili İzmir Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesine başvurmuştur.
İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliği 26.05.2009 gün ve 2009/567 D.İş sayılı kararı ile aralarında Konfederasyonumuz ve bağlı sendikaların üye ve yöneticilerinin olduğu 35 kişinin “gözaltına alınması, ev ve işyerlerinin aranması, eşyalarına el konulması, bilgisayar, CD, disket, flash disk ve depolama cihazlarının incelenmesi, el konulması, belirlenecek bilgilerin kayıt altına alınması, metin haline dönüştürülmesi ve kopyasının çıkarılmasına, hazırlık soruşturmasının GİZLİ olarak yürütülmesine, şüphelilerin avukat ve müdafileri ile görüşmeleri, soruşturma belgelerinin örneklerinin alınması ve belgelerin incelenmesinin KISITLANMASINA” karar vermiştir.
İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliği’nin anılan kararı üzerine Konfederasyon yönetici ve üyelerimiz gözaltına alınmış, ev ve işyerleri aranmış, sorgulanmak üzere İzmir’e götürülmüşlerdir.
Konfederasyonumuz MYK üyesi Songül MORSÜMBÜL, 27.05.2009 günü İstanbul’da Konfederasyonumuz adına katıldığı bir toplantı sonrasında, 28.05.2009 günü İstanbul Atatürk Havalimanında gözaltına alınmış, daha sonra sorgulanmak üzere aynı gün İzmir’e götürülmüştür. Eş zamanlı olarak Jandarma ve polis, kaldığını düşündükleri Eğitim Sen Sosyal Tesislerinde arama yapmak istemişler ancak sabit ve sürekli kalmadığının anlaşılması üzerine, yalnızca tutanak tutulmakla yetinmişlerdir. Aynı saatlerde polis ve jandarma Genel Merkezimize baskın düzenlenmiş, yönetim kurulu üyemizin kullandığı oda aranmış, neredeyse tamamı Konfederasyonumuza ait çok sayıda belge ve dokümana el konulmuştur
Eğitim Sen MYK üyemiz Gülçin İSBERT, 27.05.2009 günü İstanbul’da Sendikamız adına katıldığı bir toplantı sonrasında genel merkeze dönerken, 28.05.2009 günü sabah saatlerinde, TEM Otoyolu Ankara gişelerinde jandarma ve polis tarafından gözaltına alınmış, Kazan Jandarma Komutanlığına götürülmüştür. Aynı saatlerde İstanbul’daki yerleşim adresi jandarma ve polis tarafından basılmış ve aranmıştır. Yönetim kurulu üyemiz günün ilerleyen saatlerinde sorgulanmak üzere İzmir’e götürülmüştür.
KESK eski Genel Sekreteri Abdurrahman Daşdemir’in evi, 28.05.2009 günü gece yarısından sonra, jandarma ve polis tarafından basılmış, aranmış ve gözaltına alınmıştır. Evinde ve üstünde yapılan arama ile yetinilmemiş olmalı ki (!) sabah saatlerinde hangi amaçla yapıldığı belli olmayan şekilde görev yaptığı okula götürülmüş ve burada da arama yapılmıştır. Diğer bazı yönetici ve üyelerimize de uygulanan bu yaklaşımın konfederasyonumuza dönük soru işaretleri yaratmayı, korku ve sindirmeyi, teşhir etmeyi amaçladığını düşünmekteyiz.
Eğitim Sen eski Kadın Sekreteri Elif Akgül Ateş’in evi, 28.05.2009 günü gece yarısından sonra, jandarma ve polis tarafından basılmış, aranmış ve gözaltına alınmıştır. Aynı şekilde evinde ve üstünde yapılan arama ile yetinilmemiş olmalı ki sabah saatlerinde hangi amaçla yapıldığı belli olmayan şekilde görev yaptığı okula götürülmüş ve burada da arama yapılmıştır.
250 bin üyesi olan bir demokratik kitle örgütü aranırken bir tek savcının bulunmaması kabul edilemez bir durumdur. Yapılan aramalarda Konfederasyonumuzun kadın çalışmalarına ilişkin belgelerine, örgüt içi yazışmalara, Başbakanlıkla, Çalışma Bakanlığıyla yaptığımız yazışmalara; üyesi olduğumuz uluslararası konfederasyonlarla yapılan ve çoğu Kadın haklarıyla, kreşle ilgili, doğum izniyle ilgili yazışmalara dahi el konulmuştur.
Songül MORSÜMBÜL arkadaşımızın bilgisayarı, CD’leri usulsüz bir biçimde alınmıştır. Arayanlar ne aradıklarını dahi bilmemektedir.
Yönetim kurulu üyelerimizin, aynı zamanda görev yaptıkları eğitim kurumlarında kabul edilemez bir biçimde arama yapılmış olmasının yaratacağı sonuçlar göz önünde bulunduğunda yönetim kurulu üyelerimiz ve sendikalarımızın hedef haline getirildiği açıktır. Evinde suç unsuruna rastlanmasının bile kuşkulu olduğu halde okullara götürülerek arama yapılması başka biçimde açıklanamaz.
Gözaltına alınan üyelerimizden aynı zamanda şube yöneticisi olanların ev ve işyerleri dışında sendika şube binalarında da aramalar yapılmıştır (örneğin Van ve İzmir). Üstelik Van’da gözaltına alınan arkadaşımız şube yöneticisi olmayıp sendikamız Eğitim Sen üyesidir. Bu da sendikalarımızın hedef haline getirilmesi ve kamuoyundaki saygınlıklarının zedelenmesi amacı taşındığının bir başka göstergesidir. AKP hükümeti ve çatışmalı ortamdan beslenen kesimler çalışma yaşamındaki anti demokratik uygulamalara, örgütlenme, TİS ve grev önündeki engellere ve militarist politikalara karşı yükselttiğimiz mücadelenin önünü kesmek, sindirmek ve toplum nezdinde konfederasyonumuzu tartışmalı hale getirmek istemektedir.
Edindiğimiz bilgilere göre; gözaltına alınan üye ve yöneticilerimizden kimisinin ailelerine taciz girişiminde bulunulmuştur. İzmir ilinde görev yapan bir sendika yöneticimizin kadın eşinin üzerindeki giysilerini çıkarması istenmiş, o şekilde arama yapacakları söylenmiştir. Bu bilgi doğru ise; bu bir skandaldır ve hukuk ve adalet bir yana, insan onurunun ayaklar altına alınmasıdır.
İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliği’nin anılan kararında hazırlık soruşturmasının GİZLİ olarak yürütülmesi, arkadaşlarımızın avukat ve müdafileri ile görüşmeleri, soruşturma belgelerinin örneklerinin alınması ve belgelerin incelenmesinin kısıtlanmasına karar verildiği halde sendika üye ve yöneticilerimiz yasadışı örgüt üyesi gibi yansıtılmıştır. Yazılı ve görsel basının bu biçimde haber yapabiliyor olmasının tek nedeni güvenlik görevlilerinin verdiği bilgidir. Haklarında soruşturma yürütülen ve adları kamuoyunca yakından bilinen üye ve yöneticilerimizin bu biçimde yansıtılması sendikalarımızın saygınlığına gölge düşürmeyi, konfederasyonumuzu tartıştırmayı, küçültmeyi, marjinalleştirmeyi ve böylelikle emek ve demokrasi mücadelesinde etkisizleştirmeyi amaçlamaktadır.
Gözaltına alınan; arkadaşlarımızdan sabah saatlerinde sorgusu tamamlanan Nergis Acar, Vahap Bingöl, Haciali Sipahi, Mehmet Emin Özcan, Faysal Ceylan ve Mustafa Güçlü serbest bırakılmıştır. Tüm arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar mücadelemiz devam edecektir.
Konfederasyonumuzu giderek tırmandırılan, adeta bir kampanyaya dönüştürülen bu uygulamalarla cendere altına almak mümkün değildir. Aksine mücadelemizin anti demokratik güç ve odakları ürküttüğünün açığa çıktığının bilinciyle, fiili ve meşru mücadelemizi yükselteceğimizin bilinmesini isteriz.