Adana Şubemiz ihraç üyelerimiz ve İl Sağlık Müdürlüğü ile birinci basamakta çalışan üyelerimizle dayanışma yemeğinde buluştu.

Yemekte üyelerimize hitap eden ve TİS süreci, fiili hizmet süresi zammı, 3600 ek gösterge, ücret zammı, vergi adaletsizliği, güvenceli çalışma, sağlıkta şiddet, şehir hastaneleri, ihraçlar ve promosyon ücretlerine değinen Adana Şube Eş Başkanımız Muzaffer Yüksel, şöyle konuştu: “Sağlıkta önemli olan yurttaşları hastalandırmamaktır. Geçmişte de örnekleri olduğu gibi bunun da ancak koruyucu hekimlikle sağlanabileceği açıktır. 224 sayılı Sosyalizasyon Yasası ile ülkemizde tüberküloz, sıtma, trahom, frengi gibi hastalıklar yok edilmiştir. Bugün de aynı coğrafi tabanlı koruyucu sağlık hizmetinin sağlanması mümkündür. 224 sayılı yasa geliştirilerek günümüz şartlarına uyarlanabilir. 2005 yılında Düzce ilinde pilot uygulama ile 2008 yılında da tüm Türkiye’de aile hekimliğine geçildi. Toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek ancak toplumsal yaşamı demokratikleştirerek, birey ve toplumu özgürleştirerek, her bireyin yeterli beslenebildiği, uygun koşullarda barınabildiği, temiz suya ulaşımın mümkün olduğu, havanın kirletilmediği çevre koşulları sağlanarak hijyenle mümkün olur. Sağlık hizmeti birinci basamaktan geçer, ülkemizde koruyucu sağlık anlayışının yerini tedavi edici yaklaşım aldı. Bütçeden koruyucu sağlığa ayrılan pay artırılmalıdır. Aile hekimi herkesin hekimi olacak denilerek 3500-4000 nüfuslu Aile Hekimi Merkezleri açıldı. Yanında bir sağlık çalışanı, hemşire, ebe veya sağlık memuru olarak iki kişilik ekipler halinde oluşturuldu. Hemşirenin, ebenin, sağlık memurunun adı sağlık elemanı oldu. Biz bu yeni tanımlamaları kabul etmiyor, tamamının sağlık emekçisi olduğunu ısrarla söylüyoruz. Halen 25.800 ASM, 4.350 aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı var. Herkesin bir aile hekimi olacaktı, 2. basamak hastanelere müracaatlar azalacaktı, sağlık göstergeleri iyileşecekti, hasta muayenesine 20 dakika ayrılacaktı. Sonuçta ne oldu? Ekonomik krizle ASM’lerde de her türlü araç-gereç temini, giderleri enflasyonla arttı. Bina kiralarına, elektrik, su, doğalgaz ve yazılıma zamlar geldi. Cari harcamalarına memur maaşı kadar artış oldu, bunu karşılamakta hekimler zorlandı. ASM binalarının kiraları hekimlere adaletsiz ödetiliyor. Devlet binaları %46 zamlansa da özel tutulan özel mülk binaları aşırı pahalı. Özel binalara göre daha az ücretli kamu binaları var, bir kısmı da ücretsiz. Bunlar sağlık hizmeti sunumuna uygun olmayan binalar olabiliyor. Bu harcamaları hekimler ödemekte zorlanıyor, cari ödemelerden ödemekte yeterli değil. Zamanında gelmemektedir. Aşırı yoğun iş yükü. Her gün yeni düzenlemelerle angarya işler, okul öğrencilerine raporlar, servis şoförlerine hazırlanan raporlar, ehliyet raporları, doğum bildirimi, aşı, gebe takibi, kanser tarama, CHECK-UP, florun diş tedavisi olmadan çürük dişlere de uygulanması gibi işler, prosedürler tamamlanmakta. Hizmet sunumu ücretli hale getirilmişti. SES’in açtığı dava sonucunda I. basamaktaki ücretlendirme iptal edildi. 2020 yılı 1 Ocak günü itibari ile GSS borçlarını ödeyemeyen 5 milyon insan hastanelerden sağlık hizmeti alamıyorlar. Bunlar da aile hekimlerine gelecektir. Artık GSS prim borçlarına taksit yapma, faiz silme çözüm değil, sağlık ücretsiz olmalıdır. Son yıllarda hasta-hekim diyalogu şiddete döndü. 2017’den bu güne şiddet %168 arttı. İktidarın sağlık emekçilerine karşı söylemleri, itibarsızlaştırılma, sağlık hizmetinin kışkırtılması. Bir hekim günde 100 hastaya bakmaya başladı, doktorun görevi reçete yazmakla sınırlı hale getirildi, geçmişte bir kişi yılda ortalama üç kez doktora gitmekte iken şu anda dokuz kez gitmektedir. İlaçta da durum aynıdır. Yılda ortalama 700 milyon kutu ilaç kullanılmakta iken, bu oran 2,3 milyar kutuya çıkmıştır. Sistem şiddet doğuruyor. Şiddete uğrayan kadınların, istismara uğrayan çocukların ilk müracaat yerleri birinci basamaklardır. 1. basamağı güçlendirmeliyiz. Yılda öyle veya böyle 16 binin üzerinde, günde 40’dan fazla sağlıkta şiddet gerçekleşiyor, intiharlar artıyor, can güvenliği ve mekan güvenliği sağlanmalıdır. Aile hekimleri 3500-4000 hastaya bakmakta, liste temelli hizmet sunumunda sığınmacılar, göçmenler, mevsimlik işçiler vs kayıt dışı kalmakta. İlimizde Suriye göçleri ile bu daha da artmakta, malzeme eksikliği oluyor, giderilmelidir. Ülkemizde aşı reddi artıyor. 2011 yılında 183 aile aşıyı reddederken, 2018 yılında bu sayı 23.000 aileye çıkmış. Aşı çocuklarda % 77’den %67’lere düşüyor. 2016’da ülkemizde 89 kızamık vakası görülürken 2018’de bu sayı 716 olmuş. Aşı olmayanlar aşı olanları da etkiler, hasta eder. Sağlık Bakanlığı gerekli tedbirleri almalıdır. Aile hekimlerinin binası dahil olmak üzere tüm giderlerini kamu yüklenmeli, coğrafi tabanlı bölgeli 2000-2500 nüfusa bir hekim, iki hemşire, ebe, sağlık memuru ve çevre sağlığı teknisyeninden oluşturulacak ekiple bu hizmet sunumu gerçekleştirilmelidir. Ücretler nüfus düşürüldü diye düşürülmemeli, dokuz yılda ücretler %50 eridi, insanca yaşayacak ücret ödenmeli, tüm ücretler emeklilikten sayılmalı, çalışanlar ve emekliler aynı ücreti almalı. ASM ve TSM çalışanlarına fiili hizmet tazminatı verilmeli, vergi dilimi %10’u geçmemelidir. Birinci basamakta toplu sözleşme olmalı. Ayrıca çalışma saatleri dünyanın diğer ülkelerindeki çalışma zamanlarıyla uyumlu hale getirilmelidir. Doğum izni ve senelik izin diğer sağlık emekçileri gibi olmalı ve izinleri süresince maaşlarını tam almalıdırlar. Denetimler eğitici olmalıdır, negatif performanstan vazgeçmelidir. Sevk sistemi uygulanmalı, esnek çalışma kaldırılmalı, kamu dışı emekçiler kadroya geçirilmeli. Aile hekimliği nöbetleri SES ve TTB’nin mücadelesi ile kaldırılmıştır. TSM ve ASM arasındaki ilişkiler düzenlenmeli, TSM emekçileri görevlerini bilmeli açık kapatmakla meşgul olmamalı. Durum bu iken, kimileri “aile hekiminin ücreti yükselsin, yanında çalışan sağlık emekçisi düşük ücretle çalışsın veya taşeron olsun” diyebilmektedir. Bu düşünceyi kabul etmiyoruz, tüm Aile Sağlığı Merkezleri çalışanları kadrolu, iş güvenceli olarak kamuda istihdam edilmeli ve üretilen hizmetin amacı da koruyucu sağlık hizmetlerini yükseltmek olmalıdır. Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan hekim, ebe, hemşire ve diğer çalışanlar kadrolu olmalıdır. Esnek, angarya güvencesiz, sözleşmeli ve taşeron olarak çalıştırılmayı kabul etmiyoruz ve Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan taşeron emekçilere de acilen kadro verilmesini talep ediyoruz. Tüm yurttaşlara ücretsiz, nitelikli, eşit sağlık hizmeti verilmelidir. Sağlıkta olmazsa olmazımız 1. basamak koruyucu sağlıktır.”

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]