17-18 Ekim 2019 tarihlerinde Ankara Akar Otel’de toplanan 9. Dönem 8. Merkez Temsilciler Kurulumuz savaşa karşı tutumunu açıkladı.

Merkez Temsilciler Kurulu adına ortak açıklamayı yapan Eş Genel Başkanımız İbrahim Kara, şöyle konuştu: “Emperyalistlerin kendi çıkarları için Ortadoğu’da bitirmekten imtina ettikleri savaş ve çatışmalı ortama ülkemizde AKP iktidarı eliyle yeniden sürüklenmek istenmektedir.

“Barış Pınarı Askeri Operasyonu” adı altında Suriye’ye yapılan askeri müdahalenin görüntüleri ve tarafların yaptıkları açıklamalar bizlere bir kez daha göstermiştir ki; savaş televizyonlarda izlenecek bir oyun değildir.

Savaş;

Sakatlıktır, ölümdür.

Savaş;

İnsanların yerlerinden yurtlarından göç etmesidir, mülteciliktir.

Savaş;

Ekolojik ve yerleşim yerlerinin yıkımıdır.

Savaş;

Açlıktır, yoksulluktur.

Savaş;

Toplum sağlığının yok edilmesidir.

Ülkemizde ve dünyada darbelerin, savaşların ve ekonomik krizlerin bedelini zenginler değil, ne yazık ki yoksul emekçi halklar ödemektedir.

AKP iktidarı ülke güvenliğini bahane ederek toplumu bir bütün olarak güvensiz bir ortama fiilen sürüklemekte olan OHAL ile tek adam rejimi inşa edilmek istenmektedir. Toplumun da bu faşizan uygulamalara biat etmesi istenmektedir.

Yine ülke güvenliği söylemleri ile başlatılan ve on gündür sürdürülen Kürt, Türk, Arap halklarının kardeşlik duygusunu zedeleyecek ve bir arada yaşamı olanaksız hale getirecek olan “Barış Pınarı Askeri Operasyonu”nu toplumun koşulsuz kabul etmesi için baskılar uygulanmaktadır.

Birçok ilde sosyal medya paylaşımı ve açıklamalar nedeni ile gözaltı ve tutuklamalar yaşanmakta; bu gündemle yapılacak tüm demokratik eylemler, toplantılar engellenmektedir. Urfa’da üyelerimizin de içinde olduğu kişilere yönelik gözaltı işlemi 10 gündür sürmektedir.

Ortadoğu halklarının savaş ve inkar politikalarına, emperyalist işgallere değil barış içerisinde ve kardeşçe bir arada yaşamaya, demokratik ve özgür bir geleceğin inşasına, demokratik ve bağımsız ortaklığa yani barışa ihtiyacı vardır.

O nedenle Ortadoğu halkları koşulsuz bir şekilde savaşın karşısında özgürlük ve barış mücadelesini yükseltmek zorundadır.

Aksi takdirde,

Sürekli dikkat çektiğimiz gibi bu savaşta da bebeklerin, gebelerin, kadınların, yaşlıların yaşam hakları başta olmak üzere insanda ve doğada ciddi tahribatlara neden olacaktır. Sağlığımız, toplumun sağlıklı yaşam hakkı elinden alınacaktır.

Savaşın başlamasının üzerinden 10 gün geçmişken birçok acı yaşanmışlığın tanığı olduk.

9 Ekim’de başlayan bu savaştan sadece Kuzey Suriye’de yaşayan halklar değil sınırda bulunan köy ve ilçelerde yaşayan halkımız da etkilenmiş ve başta yaşam hakkı olmak üzere savaşa bağlı artan göçle birlikte ciddi hak ihlallerinin yaşanmasına neden olmuştur.

Nusaybin, Kızıltepe, Ceylanpınar, Akçakale ve Suruç ilçe merkezileri ve sınır köyleri bu savaştan en çok etkilenen bölgelerdir.

THİV, İHD Genel Merkezi ile Diyarbakır ve Mardin SES Şubeleri ve Tabip Odaları ile 14 Ekim 2019 tarihinde müdahalenin etkilerini yerinde incelemek, özellikle sağlık boyutu ile ortaya çıkan sorunları tespit etmek ve sağlık emekçileri ile değerlendirmelerde bulunmak üzere Nusaybin’e bir ziyaret gerçekleştirdik.

Bu ziyaret esnasında Nusaybin Devlet Hastanesi ve Nusaybin Belediyesinde görüşmeler gerçekleştirdik, yaşamını yitirenlerin ailelerini, Nusaybin’de yaralanan ve Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesinde tedavi altında olan aile hekimini ziyaret ettik.

Nusaybin’de yaptığımız ziyaretler ve görüşmelerde kurumlar ve halktan görgü tanıklarının ifadelerine göre ziyareti yaptığımız tarihe kadar Nusaybin’e yaklaşık 50-60 civarı havan topu düştüğü, yaşanan ölüm ve yaralanmaların 2 havan topunun yerleşim alanlarına isabet etmesi sonucu gerçekleştiği ifade edilmiştir. 2 havan topunun sonucu böyle iken,  sürdürülen savaşın toplamda nasıl sonuçları olacağını kestirmek ne yazık ki güç değildir.

Ziyaretlerimizde tespit ettiğimiz, bizlere aktarılan önemli hususlardan biri de savaş kararının alınmasının ardından burada yaşayan halkın korunması, can güvenliğinin sağlanması için herhangi bir hazırlık yapılmamış, halk yaşanabilecek süreçlerle ilgili bilgilendirilmemiştir.

Söz konusu hazırlıksızlığın aynı zamanda sağlık planlaması ve hastaneleri için de geçerli olduğu ne yazık ki edindiğimiz bilgilerdendir. Hastanelerde hizmetin nasıl sürdürüleceğine ilişkin özel bir plan yapılmamıştır. Bu nedenle bu sürede yaşanan yoğun yaralanmalar sonucu hastanelerde bir yığılma olduğunda, yaşanan bu zorlu süreç sağlık emekçilerinin büyük bir özveri ile çalışması ve kendi içinde ki koordinasyonu sağlamasıyla mümkün olmuştur.

Sağlık hizmetlerinin planlanması kadar sağlık emekçilerinin güvenliği de önemli bir konudur. Ancak bu konuda gerekli önlemlerin alındığını söylemek mümkün değildir. Sonuç olarak bir doktor ve bir hemşire yaralılara müdahale ederken atılan havan topları nedeniyle yaralanmıştır.  Bu da, savaş ve çatışma süreçlerinde sağlık emekçilerinin karşı karşıya olduğu riskler ve sonuçları, bu sonuçların ne kadar ağır olabileceğini göstermektedir.

Öte yandan bu süreçte savaş ve belirsizlik durumu Nusaybin başta olmak üzere sınır bölgelerinde bahsi geçen ilçelerde ciddi bir göçe neden olmaktadır.

Gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerin dışında bu süreçte almış olduğumuz duyumlar ve iddialar insanları iyileştirmek için canı pahasına çaba sarf eden sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kaygılandırmıştır.

Serekaniye’den doktorlar tarafından yapılan acil çağrıda, Serekaniye’de mahsur kalan siviller olduğu ve yaralı oldukları, bombardımanın sürmesi nedeniyle tahliye edilemedikleri ifade edilmekte ve tahliyelerin yapılabilmesi için bir insani koridor açılması çağrısında bulunulmaktadır. Ayrıca, doktorların çağrısında Türkiye tarafından uluslararası yasak silahların kullanıldığı iddia edilmektedir.

Yine sosyal medyada yapılan paylaşımlara göre Serekaniye’de hastanelerin bombalandığı iddiaları paylaşılmaktadır.

Bu iddiaların iddiadan ibaret olduğunu umut ediyoruz.

Sonuç olarak;

Sürdürülen savaş süreci bir an önce sonlandırılmalı;

Hastanelerin ve sağlık emekçilerinin dokunulmazlığı ilkesinin yerine getirilmesi sağlanmalı; sivillerin güvenliğinin sağlanması ve sağlık hizmetlerine ulaşımları güvence altına alınmalıdır.

Yaralanmalar ve yaşanacak diğer tüm sağlık problemlerinin çözülebilmesi için gerekli durumlarda acil insani koridorların açılması güvenceye alınmalıdır.

Herhangi bir gerekçe ile iktidarın politika ve kararları ile aynı düşünmeyenlerin baskı altına alınması kabul edilemeyeceğinden, bu politikalara destek vermeyenlere yönelik her türlü uygulanan baskı sona erdirilmelidir.

İnsanım diyen herkesi yaşamdan yana tavır almaya savaşa karşı barış, emperyalizme karşı bağımsızlık için mücadele etmeye davet ediyoruz.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak her zaman ve her koşulda savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.”

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]