Kadınlar olarak şort giydiğimiz de, kahkaha attığımızda, yanımızda erkek olmadan dışarıya çıktığımızda, ya da herhangi bir gerekçe ile saldırıya uğruyoruz ve bu saldırılar neredeyse günlük hayatımızın rutini haline gelmektedir.

Bizlere bu kabusa alışmamız ve gündelik hayatımızı “onların” kurallarına göre düzenlememiz öğütlenmektedir.

İktidarca görevlendirilmiş veya dinci gerici politikaların yönlendirdiği kişilerce gerçekleşen sistematik şiddet, iktidarın “makul” görmediği tüm vatandaşlara yönelmektedir. Şiddete maruz kalanların itirazlarında ise cesaretlendirilmiş failler gerçek ve adil bir şekilde yargılanmamakta, ya henüz şikayet aşamasında kolluk güçleri tarafından himaye edilmekte ya da adliye koridorlarında “iyi halleri”ne karar verilmektedir.

Bu durum halkın vicdanında onulmaz yaralar açmakta, adalet arayışının sonuçsuz kalması toplumun zaman zaman linçe varan cezalandırmaları, zaman zamansa faillerin idam edilmesi talebinin yaygınlaştırılması teşvik etmektedir.

İktidarın istediği ise tam da budur!

İktidarın bugüne kadar uyguladığı politikalarla çatışmayı derinleştiren, ötekileştiren ve mezhepçi, milliyetçi, öteki gördüğü herkes ve kesimden nefret eden bir topluluk yaratma gayretleri sonuçsuz kalmaktadır.

Kadın örgütlerinin farklı illerde dahi olsa eylem ve etkinliklerle kadınlara yönelen şiddeti protesto ettiği, şiddete uğrayan kadınların birbirlerini tanımasalar bile birbirlerine destek olduğu, ırkçı ve gerici saldırıların karşısında dayanışmanın ve öfkenin birleşmesi iktidarın hayalini kursağında bırakmaya yetmiyor.

Kadınların, çocukların, engellilerin kendini güvende hissetmedikleri; erkek, dinci ve milliyetçi bir toplamın içinde eriyip gittikleri bir toplum hayal etmekte olanlar, bize göre kabus olan bu rüyadan uyanmak zorunda kaldıklarını fark etmektedir.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak çalışma alanımızdaki şiddet de malesef gün geçtikçe artmaktadır. Yine iktidar eliyle cesaretlendirilmiş olan sağlık ve sosyal hizmet çalışanına yönelik şiddete tek çözüm olarak polisiye tedbirlerin arttırılması gösterilmekte, emekçilerin her tarafı güvenlik kameralarıyla donatılmış ve karakola dönüştürülmüş sağlık ortamları talep etmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Oysa bizler yaşadığımız acı tecrübelerin sonucunda biliyoruz ki; her türlü hak arama mücadelemizde kare kare fotoğraflanmakta ve güvenlik-polis şiddetine maruz bırakılmaktayken, canımıza kasteden saldırganlar o kameralar tarafından görülememekte, beyaz kod çağrılarımız karşılık bulmamaktadır.

Tam da bu sebeple geçen hafta İstanbul’da Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi’nde tekbirli saldırganın şiddetine maruz kalan hemşire arkadaşımızın da, Diyarbakır ilinin Ergani ilçesindeki devlet hastanesinde hastane içinde ve dışında sistematik tecavüze maruz kalan engelli emekçinin de, Bursa’da sevgilisi tarafından silahla vurulan sağlık çalışanının da hakkını biz arayacağız. Sendikam varken asla yalnız değilim düşüncesinin mimarı olmaya devam edeceğiz.

Kadına, çocuğa, engelli bireylere, hak arama mücadelesindeki herkese ve sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına yönelen şiddetin son bulması için gerçek bir adalet arayışının parçası olmaya, faillerin en ağır şekilde cezalandırılmaları için her türlü şiddet olayının takipçisi olmaya yine SES olarak sağlıkta şiddet yasa tasarımızın yasallaşması için mücadeleye devam edeceğiz.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]