BAŞKANLIK SAĞLIĞA ZARARLIDIR
SES Antalya Şube Yönetim Kurulu bir basın açıklaması yaparak 8 Mart’ı kutladı ve “Başkanlık Sağlığa Zararlıdır” dedi.
Değerli Basın Emekçileri;
Basın açıklammaıza geçmeden tüm kadınların Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü Olan 8 Mart’ı kutlu olsun.
Kadınların kurtuluş mücadelesinin simgesi olan 8 mart , tarihsel bir olayın yıldönümünden öte, mücadele tarihinin çeşitli uğraklarının toplamının bir kazanımıdır. Tarihsel bir direnişin ve isyanın kazanımı olarak evrenselleşen 8mart, erkek egemen zihniyetin bize yasakladığı alanları kazanmayı, ördüğü duvarları yıkmayı , dayatmalarını reddetmeyi öğretmiştir. Bundan sonrada direnişi yükseltmeye ve daha fazla dayanışarak mücadeleyi büyütmeye her zamankinden daha çok kararlıyız.
Değerli Basın Emekçileri;
Umudun, neşenin, emeğin ve hak arama mücadelesinin önemli günlerinden olan 8 Mart öncesi üzücü bir haberle sarsıldık. Bursa’nın İnegöl ilçesi yakınlarında Ankara’daki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamasına giden Türk Metal Sendikası 1 Nolu şube işçilerini taşıyan otobüsün devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 7 emekçi kadın arkadaşımızı kaybetmiş bulunuyoruz. Ölenlerin yakınlarına sabır yaralılara acil şifalar diliyoruz.
BAŞKANLIK SAĞLIĞA ZARARLIDIR
SAĞLIĞIMIZ İÇİN TEK ADAM REJİMİNE HAYIR…
İktidara geldikleri günden itibaren başta sağlık hizmetleri olmak üzere kamu hizmetlerini paranın egemenliğine tabi kılan, emekçileri ise iş güvencesinden yoksun esnek ve kuralsız çalıştırmayı hedefleyen AKP iktidarı, artık toplum nezdinde meşruiyetini yitirirken, içeride ve dışarıda uyguladığı çatışmacı ve uluslararası arena da ülkeyi savaşa sürükleyen politikaları ile sağlıklı olma koşullarını tamamen ortadan kaldırmıştır.
Toplumun eşit, ulaşılabilir, parasız ve anadilinde sağlık hakkı talebinin yok sayan AKP iktidarı uyguladığı sağlığa zararlı politikalar ile sağlık hizmeti sunumunu içinden çıkılmaz sorunlar yumağına çevrilmiştir.
Öyle ki, sağlık üretim-tüketim sarmalı içerisinde piyasalaştırılmış, koruyucu sağlık hizmetleri yerine muayenecilik sistemi getirilmiş, sosyal hizmet adeta sadakaya dönüştürülmüş ve bağımlılık ilişkisi arttırılmış, çalışma hayatı antidemokratik ve baskısı bir hal almış, fazla çalışma/angarya temel kural haline getirilmiş, sağlık eğitiminin niteliği düşürülerek üniversiteler eğitim ve bilim yuvası olmaktan uzaklaştırılmış ve mesleklerimizin tanımsızlaştığı, itibarsızlaştırıldığı bir ortam sağlık ve sosyal hizmetleri kuşatmıştır.
Sadece sağlık ve sosyal hizmetler alanındaki kuşatmadan söz etmek olmaz, bütün kamusal alanlar kuşatılmışken ne yazık ki AKP iktidarı, toplumsal mutabakat kaygısından uzak kuvvetler ayrılığını tümden ortadan kaldırılarak, tüm yetkileri tek elde, tek partide, tek siyasal görüşte toplamak istemektedir. Dolayısı ile oluşturulan anayasa paketi, sivil toplum kurumlarının, demokratik kitle örgütlerinin, emek örgütlerinin, kadınların, gençlerin yani hiçbir toplum kesiminin katılamadığı bir anayasa düzenlemesi olması nedeniyle tüm toplumu temsil etmediği gibi meşru da değildir. Bu nedenle Yoksul emekçi halkın kabaran öfkesinin iktidarını yerle bir edeceğinin farkında olan AKP ve Saray İktidarı çareyi diktatörlüğe giden yolda bulmuş ve bunun için fiili bir şekilde işletilen tek adam iktidarını anayasal güvence altına almaya çalışmaktadır.
Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılmasının, muhalif tüm basın yayın kuruluşlarının ve derneklerin kapatılmasının nedeni budur,
Seçilmiş belediye başkanlarının ve milletvekillerinin tutuklanmasının, belediyelere kayyum atanmasının nedeni budur,
Kadın kurumları ve derneklerinin bir bir kapatılmasının nedeni budur,
Muhalif kamu emekçilerinin sorgusuz sualsiz bir şekilde ihraç edilmesinin nedeni budur,
Darbe girişimini fırsata çevirerek parlamentoyu bypass etmenin ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle ülkeyi yönetmenin ve referanduma OHAL altında gitmenin nedeni de budur,
7 Haziran sürecinde 400 vekil verin bu iş çözülsün diyenler bu gün “ya kaos, ya başkanlık” dayatması ile halkı referandumda evet demeye zorluyorlar.
Başkanlık diye bize dayatılan bu sistem tüm yetkilerin tek elde toplandığı; milletvekillerinin, bürokrasinin, yargının tek kişi tarafından belirlendiği, tek elden KHK’lar çıkarılabilen, yetkinin kötüye kullanılmasını engelleyecek hiçbir mekanizmanın olmadığı bir sistemdir. Böyle bir sistemden ise sadece diktatörlük ve suistimaller çıkar.
Başkanlık diye bize dayatılan bu sistem, halkın demokratik katılım süreçlerinden tasfiyesini ve ülkenin yönetimine demokratik müdahaleyi olanaksız hale getirilmesi demektir.
Başkanlık diye bize dayatılan bu sistem, kamusal haklarımızın hak olmaktan çıkarılması sermayeye peşkeş çekilmesi demektir.
Başkanlık diye bize dayatılan sistem, kamu sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması, katkı katılım paylarının ve ilaç ücretlerinin artması, halkın sağlık hizmetine ulaşımındaki engellerin daha da büyümesi demektir.
Başkanlık diye bize dayatılan bu sistem, halkın iradesinin bir kişiye teslim edilmesi ve onun ağzından çıkan her şeyin kanun yerine geçeceği demektir.
Başkanlık diye bize dayatılan sistem denetlenmeyen, kontrol edilmeyen yetkinin sağladığı gücün hak isteyen işçilere ve emekçilere; demokrasi, özgürlük isteyen halka karşı kullanılacağı bir sistemdir.
Başkanlık diye bize dayatılan sistem keyfi grev yasaklarının olağanlaşacağı, örgütlenme özgürlüğünün engelleneceği bir sistemdir.
Ve bütün bunlar,
Yani demokrasi ve insan haklarının ortadan kalkması, kamu hizmetlerinin yandaşlar ve cemaatler aracılığı ile sürdürülmesi ve halkın bu kurumlar aracılığı ile tebaalılaştırılması, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, emekçilerin yani kendinden olmayanların taleplerinin görmezden gelinmesi, savaşın derinleşmesi, patlayan bombalar, açlık, yoksul vb. koşulları yaşamamıza neden olacak bir başkanlık sistemi sağlığa zararlıdır.
Demokrasinin tüm ilke, birikim ve mirasına sahip çıkmak için Faşizme ve diktatörlüğe geçit vermemek için referandumda “hayır” diyoruz.
Sendikal hak ve özgürlüklerin tasfiyesine karşı durmak, örgütlü mücadelen yana tavır almak, güvenceli iş, insanca yaşam için referandumda “hayır” diyoruz.
Çalışma hayatındaki tüm parçalanmışlıkların ortadan kaldırılmasına karşı eşitlik ve adalet için referandumda “hayır” diyoruz.
Irkçılığa, şovenizme ve tekçi anlayışa karşı, halkların eşitliği ve bütün renkleriyle bir arada yaşaması için referandumda HAYIR diyoruz.
Cinsiyet ayrımcılığına, şiddete, tacize, tecavüze, kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarının meşrulaştırılması karşı, emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz ve çocuklarımızın geleceği için referandumda HAYIR diyoruz
Emek, barış, demokrasi ve insan hakları için referandumda HAYIR diyoruz.
Herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde sağlık ve sosyal hizmet hakkı için referandumda hayır diyoruz.
Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin SES’i sağlığımız ve halkın sağlığı için tek adam diktatörlüğüne referandumda HAYIR diyoruz.
Bağımsız, özgürlükçü, laik, eşit ve demokratik bir ülkede birlikte yaşam için referandumda HAYIR diyoruz.
İşyerlerimizde, yaşam alanlarımızda, kent meydanlarında sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hayır’ını örgütleyeceğiz.
Diktatörlük heveslileri, faşizm sevdalıları değil,
Biz kazanacağız…