Ülkemizde ağız ve diş sağlığı en önemli halk sağlığı
sorunları içinde yer almasına rağmen; bu alanda ciddi ve köklü çözümlere
gidilmemiş hatta nerdeyse görmezden gelinmiştir.

Bütün dünyada sorunun önüne geçmek için önemsenen koruyucu
diş hekimliği hizmetleri ülkemizde yok denecek kadar azdır. Bakanlığın
verilerine baktığımızda bugüne kadar yapılan ağız ve diş sağlığı taranmalarında
ortaya çıkan sonuç oldukça ürkütücüdür. Bu verilere göre ağız ve diş
sağlığımız  %85 oranında bozuk ve çürük,
diş eti hastalıkları ile yaygın bir sorun olmaya devam ediyor.  Şurası bir gerçektir ki çürük bir yoksulluk
hastalığıdır. 

Hiç kuşkusuz ki dünyada ki sorunların başında eşitsiz ve
adaletsiz gelir dağılımı gelmektedir. Avrupa ülkelerini göz önüne aldığımızda
kişi başına diş sağlığı harcamaları tutarı 150 dolarken iken bu oran ülkemizde
15 dolardır. Buda ülkemizin ağız diş sağlığı harcamalarına verdiği önemi
göstermektedir.  Ülkemizde bu hizmetler  %67 si özel de %20 si hem özel hem kamuda %13
de sadece özelde verilmektedir. Sağlık bakanlığına bağlı 2 diş hastanesi, 123
ağız ve diş sağlığı merkezi (ADSM),hastane veya sağlık merkezi bünyesinde var
olan son yıllarda sayıları düşürülen diş poliklinikleri bulunmaktadır. Bu
kurumlara giden vatandaşlar personel ve fiziki mekan yetersizliği, zamanında
muayene olamama, çok sıra bekleme, tedaviyi zamanında yaptıramama gibi sorunlar
sebebiyle biz sağlık çalışanlarıyla karşı karşıya getirilmektedir. Oysa vatandaşa
zamanında, yeterli ve nitelikli hizmet verilmemesinin sebebi biz sağlık
emekçileri değiliz. Bugün ADSM lerde çalışan sağlık emekçileri olarak isyan
noktasına gelmiş bulunuyoruz. Yıllardır birikmiş sorunlarımız, ADSM lerin
artmasıyla ticari bir mantığa büründürülmüştür. Şimdilerde ise Hükümet  ADSM leri özelleştirme  ve tüm biz çalışanlarını ise güvencesiz,
kölelik yasalarına göre çalıştırmak için KHK çıkartarak sorunlarımızı katmerleştirmişlerdir.

Devlet olma görev ve sorumluluklarında
tekleyen, Van-Erciş
depreminde afetlere hazırlıklı olma, depreme dirençli yapılaşma, barınma,
beslenme, tuvalet, yıkanma, sosyal yardımlar gibi tüm alanlarda hizmet sunma ve
koordinasyon konusunda sınıfta kalan hükümet
Kanun Hükmünde Kararname ile sağlık alanını
düzenleme kıvraklığını göstermiştir. AKP hükümeti seçimlerden önce aldığı KHK
yetkisiyle, kamunun tasfiyesi ve çalışma hayatını sermayenin istekleri
doğrultusunda düzenlemeye kaldığı yerden devam ediyor.Eğitim, sağlık, yerel
yönetim, sosyal güvenlik    tamamen paralı hale getirilirken,
Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında bu hizmeti üreten kamu emekçilerinin de
kazanılmış haklarının yok edilmesini hedefleyen yasalar çıkarılıyor.1999
Marmara depremi sırasında mezarda emekliliği getiren Sosyal Güvenlik Yasasını çıkaran
zihniyet; ülkenin deprem, çatışma ve savaş sarmalında olduğu bir dönemde;
Türkiye’de yaşayan herkesi
ilgilendiren sağlık hizmetinin sunumu ve sağlık hizmeti verecek personel ile
ilgili düzenlemede köklü değişiklikler içeren Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameyi gizlice hazırlayarak yürürlüğe koymuştur.

ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARIMIZ

 

 ADSM’lerdeki yoğun çalışma koşulları
hekimlerimizin ve tüm çalışanların hem fiziksel hem psikolojik açıdan fazlaca
yıpranmasına sebep olmaktadır. Son yıllarda fiziksel ve ruhsal yönden çöküntüye
uğrayanların sayısında artış olduğu bilinen bir gerçektir. Bu yoğunlukta
maalesef endikasyonlar ve tedaviler de olumsuz anlamda etkilenmektedir.

Performans uygulamalarının en büyük
sorunlarından bir tanesi de yoğunluktan dolayı sağlık çalışanlarının
birbirleriyle ilişkileri, mesleki dayanışma, çalışma dışı sosyal ilişkiler ve
hekim-hasta ilişkileri olumsuz etkilenmiştir.

Uygulanan farklı istihdam modelleri ile çalışanlar; 4-A ,4-B
ve 4924 sözleşmeli ve taşeron olarak farklılaştırılmıştır.Aynı işi yapanlar
arasında ciddi ücret farklılıkları vardır ve bu durum çalışanları olumsuz
etkilemekte ve çalışma barışını bozmaktadır.

Hekim başına düşen hasta sayısı 30 ile 80 arasında değişmekte
buda oldukça özen gerektiren tüm diş hekimliği hizmetlerinin sağlıklı ve
nitelikli verilmesini engellemektedir. Yoğun tempo hekim ve tüm personeli
aşırı  yıpratmakta, bu durumda çoğu zaman  ilaç tedavisinin  öne çıkmasına sebep olmakta emek ve zaman
kaybını doğurmaktadır.

 Dünyada
dişhekimliğinde acil nöbet uygulamasının olmadığı bilinmektedir. Kamuda çalışan
dişhekimlerinin acil nöbeti’nin kaldırılması gerekmektedir.. Dişhekimliğinde
acil travma ve kazalar dışında tüm şikayetler, ani gelişmez. Kaza ve travma
durumlarında ağız ve diş müdahaleleri hasta stabil hale geldikten sonra
yapılabilir. Acil nöbetlerinin nitelikli insangücü kullanımı çerçevesinde
değerlendirildiğinde verimli olmadığı da açıktır.

-Vardiya

Vardiya çalışma şekli, insanın yaşam kalitesini
bozan bir çalışma sistemidir. PDC lerin ADSM lerde standart sayılarının
aşıldığı durumunda her diş hekimine bir ünit çalışma olanağının olmadığı
durumlar için geliştirilmiş bir sistemdir. Yine performans ödemelerindeki
çarpanlardan biri olan her diş hekimine bir ünit konusunda dengelerin
bozulmaması adına atamaların PDC sayılarına göre yapılması mutlaka
gözetilmelidir.

-Mesai
Dışı Çalışma

Mesai dışı çalışma gönüllülük esasına göre
yapılması gereken bir çalışmadır. Bu çalışmalarda yeterli yardımcı personel ve
güvenlik elemanı bulundurulması konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Mesai dışı
çalışma konusunda her ilde ve ADSM’ de mesai dışı çalışma saatleri, hasta
sayıları, yapılan girişimler işlem türleri konusunda farklı uygulamalar olduğu
görülmektedir. Tüm birimlerde standart çalışma koşulları olmalıdır.

 
Kullanılan
malzemelerin kalitesi işletme zihniyeti güdüldüğünden çoğu zaman kalitesiz
olmaktadır. Bu durumda el aletlerinin ve dolgu malzemelerinin kullanımının ve
kalitesinin çok önemli olduğu düşünüldüğünde tedaviyi olumsuz etkilemektedir.
Çoğu zaman dolgular düşmekte ve aletler ağızda kırılabilmektedir.

Özel
laboratuarlardan alınan hizmetlerde kalite sorunu yaşanmasına rağmen, hekime
laboratuar seçme şansı verilmemektedir.

Sağlık
Bakanlığının Tedavi Hizmetleri Yönetmeliğinde ADSM ilgili bir yönetmelik
bulunmamakta 2. basamak sağlık hizmetleri sınıfında sayılmaktadır. Sonuçta bu
uygulama birçok sorun yaratmaktadır. Bu uygulama bahane edilerek nöbet, vardiya
konulabilmekte ve yemekler yataklı olmadığı gerekçesi ile paralı verilmektedir.

Diş
hekimliği muayenesi daha uzun olmasına rağmen performans puanı diğer
hekimlerden düşük tutularak ayrımcılık yapılmaktadır.

Yeterli
sayıda hemşire çalıştırılamadığından bir hemşire birden fazla hekime hizmet
vermek zorunda kalmaktadır. Hemşirelerinde iş tanımı yapılmamasından dolayı bu
durum mesleklerini yapamama sorununu doğmaktadır.

Fiziki
şartların olumsuzluğu, yoğun hasta baskısı sonucu nefes bile alınamadan hasta
bakımı yapılmaktadır. Diş hekimi, hemşire, temizlik personeli, veri elemanı
hasta ve hasta yakınıyla birlikte yetersiz olan bu ortamda çalışılmak zorunda
bırakılmaktadır.

Çalışanlar
temel ücretler düşük tutularak çalışanların emekliliğine yansımayan ek
ödemelere mahkûm edilmek zorunda bırakılmaktadırlar.

Sağlıkta
dönüşümün olumsuzluklarını kapatabilmek amacıyla hasta haklarına önem verildiği
söylenmekle birlikte pratikte bu sorunlar çözülmeyerek hasta ile çalışanlar
karşı karşıya getirilmektedir. Bu da gerçek sorunun gözden kaçmasına sebep
olmaktadır.

Diş protez
laboratuarında kimyasal malzemeler kullanılmakta ve bunların yaydığı yoğun toz
ve koku çalışanların sağlığını olumsuz yönden etkilemekte, çeşitli meslek
hastalıklarına yakalanmalarına neden olmaktadır.  Diş teknisyenlerinde 22 iş günü içinde asgari
33 parça protez ve 22 parça da tamir yapılması istenmektedir. Laboratuar
ortamında bu ağır iş yükü altında çalışanlar da yaratacağı stres işin
kalitesinin de direkt etkilemektedir. Oysa Avrupa Standartlarında bu sayı 25
parçadır. Bu ağır çalışma ortamı kronik uykusuzluk, aşırı yorgunluk, boyun-bel
fıtığı, ileri derece göğüs hastalıkları ve cilt problemlerine sebep olmaktadır.
Bu sorun diş protez laboratuarlarını riskli birimler kapsamında
değerlendirilerek aşılmalıdır.

Acil Taleplerimiz:

 

      Tüm çalışanlar tek statüde ve iş
güvenceli çalıştırılmalı, ücret ve döner sermaye adaletsizliğine son
verilmelidir.

      KHK çıkarılan ve iş güvencemizi
ortadan kaldırıp, hastanelerimizi ve merkezlerimizi özelleştiren tüm
uygulamalar  geri çekilmelidir.Kamu
hastane birlikleri biz emekçiler nezlinde yok hükmündedeir.

      İdari kadrolara atanmada liyakate
uygunluk aranmalıdır.

      Personel eksikliği kadrolu personel
alımıyla giderilmeli,  çalışma ortamları
iyileştirilmeli, hekim sayısına düşen hasta sayısı azaltılmalıdır.

      Bir hekime bir hemşire düşecek
şekilde planlama yapılmalı, hemşirelerin görev tanımları ve sınırları
belirlenmelidir.

      Temel ücretler yükseltilmeli, bu
yapılıncaya kadar da ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.

      ADSM ler özellikli birimler statüsüne
alınarak döner sermayede riskli birimler oranlarından yararlandırılmalıdır.

      Hizmet verilen tüm birimlerin fiziki
koşulları uygun hale getirilmelidir. 
Özellikle diş protez laboratuarındaki düzenlemeler acilen yapılmalıdır.

      Koruyucu diş hekimliği hizmetleri
için ayrı birimler oluşturulmalıdır.

      Kullanılan sarf malzemelerin alımında
tabip ve teknisyenlerin görüşü alınmalıdır. Ucuz değil kaliteli malzeme
alınması sağlanmalıdır.

      İş sağlığı ve iş güvenliğine özel
önem verilmeli, meslek hastalıkları tanımlanmalı, bu konu bakanlıkla koordineli
yürütülmelidir.

      Çalışma koşulları yoğun ve çalışma
süreleri göz önüne alınarak, yemekler kaliteli ve ücretsiz olmalıdır.

      Diş tabip muayene performans puanı,
pratisyen tabip muayene puanı olan 25 e yükseltilmelidir.

      ADSM lerle ilgili yönetmelikler hala
çıkarılmamakta yeri geldiğinde yataklı yönetmelikler yeri geldiğinde yataksız
olması bahane edilerek hak gasıpları yapılmaktadır.İlimizde de  hala ADSM lerde vardiya- nöbet sistemi
uygulanmakta ama yemek ücretlerine gelince paralı yapılmaktadır.

 

Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri sendikası olarak; eşit,
ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmetinin mümkün olduğunu biliyoruz.
Sağlık meselesi ülkede yaşayan tüm yurttaşları direk etkileyen bir olgudur. Bu
nedenle de bu alana ilişkin tartışmalar yapılırken toplumun örgütlü kesimlerini
mutlaka sürece dahil etmek gerekir. Yine politikalar belirlenirken ulusal ve
ulus ötesi sermaye şirketlerinin çıkarları yerine; toplumcu politikalar
benimsenmelidir. Toplumcu bir sağlık sisteminin oluşturulması için bu güne
kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadelemizi ve tüm birikimlerimizle
çalışmayı sürdüreceğiz. Emek cephesindeki tek dinamik yapı olan sendikamız SES,
emeğimizin,  iş güvencemizi ve sağlık hakkımız için birleşik bir mücadele
hattı yürütmesi tarihi bir zorunluluktur.. Bizler yandaş anlayışla suskun ve
çıkışsız bir toplum yaratma mühendisliğiyle istenen bu ablukayı dağıtmalıyız,
Eşit işe eşit ücret yalanıyla emekçilerin birbirine düşürülmeye çalışıldığı bu dönemde
Ülkemizin demokratikleşmesi için, dayatılan bu yasalara karşı olmak hayati önem
taşımaktadır. Tam da burada emekçilere mücadelesiyle kendini kanıtlamış gerçek
sendika olan SES’e güç katmalıyız. Bu mücadeleye işkolumuzda örgütlü kurumlar
başta olmak üzere, geniş halk kesimlerinin ve tüm emekçilerin destek vermesini
beklemekteyiz.

Tüm emekçilerin bu zor şartlarda ağız ve diş haftasını kutluyor,
örgütlü mücadelemizde yanımızda olmaya davet ediyoruz.

YAŞASIN SES!

YAŞASIN BİRLEŞİK
ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!

                                                                       SES
MANİSA ŞUBE ADINA ŞUBE Bşk.

                                                                                               
SERPİL DENİZ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]