Sağlık alanında örgütlü
buluna sendika ve meslek örgütleri Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısına
karşı “Olağanüstü Hal” çağrısında bulundular.

Meclis Plan Bütçe Komisyonundan geçerek TBMM’ne sevk edilen
Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile ilgili olarak 24 Mart 2010 tarihinde
TTB’de bir araya gelen Sağlık alanında görev yapan dernek, sendika ve meslek
birlikleri ortak basın toplantısı düzenlediler.

Basın toplantısında, TTB Genel
Sekreteri Eriş BİLALOĞLU yasa tasarının nelere yol açacağına dair bir sunum
yaptı. Ardından SES Genel Başkanı Bedriye YORGUN ortak basın açıklamasını
okudu. bir araya gelen örgütler tüm topluma “olağanüstü hal” çağrısı
yaptılar.

 

HALKI VE SAĞLIK
ÇALIŞANLARINI

HASTANELERİNE VE
HAKLARINA SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ
!


Türkiye’de sağlık hizmetleriyle ilgili beklenti, özellikle işsizliğin,
yoksulluğun ulaştığı boyut düşünüldüğünde çok açıktır: Hizmet sunumunun
düzeltilmesi, herkes için eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir hale
getirilmesidir. Bir başka deyişle devletin sosyal sorumluluklarından kaçması
değil bütünüyle sağlık, eğitim, sosyal güvenlik başta olmak üzere sosyal bir
devlet haline gelmesidir.

Ne yazık ki tam tersine, bugün Türkiye’de sağlık alanının
piyasalaştırılması süreci uluslararası ölçekte bir program olarak yürütülüyor. GSS,
aile hekimliği pilot uygulaması gibi programın ana bileşenlerinden olan
dönüşümlerden sonra sıra Kamu Hastane Birlikleri’ne (KHB) gelmiş bulunuyor.

 Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısının halk ve sağlık
çalışanları için anlamı nedir?

Hükümet tasarının
amacını nasıl sunarsa sunsun Türkiye’nin son 20 yıllık özelleştirme deneyimini
bilenler için artık gerçek çok açık ortadadır. Halkın malı olan hastaneler bir
kar alanı olarak görüldüğünden özelleştirilecektir. Tasarının 6. maddesinde
yazıldığı gibi Birliğin her türlü araç, gereç, malzeme, taşınırları ile tapuda
birlik adına kayıtlı..taşınmazları kiralanabilecek, gerektiğinde satılabilecek,
devir ve takas işlemleri yapılabilecek, çalışanlar sözleşmeli statüde istihdama
yöneltilecek, kısacası halkı üzerinde yük olarak gören bir anlayış tarafından
sağlıkta kar elde etmek için ne varsa yapılacaktır.
Özelleştirmenin halk ve çalışanlar açısından ne anlama geldiğini yaşayarak
karşı duran en yakın örnek TEKEL işçileri olmuştur. Bir gerçeğin altını çizmekte
sonsuz yarar vardır: Hastanelerin özelleştirilmesi TEKEL’e, şeker
fabrikalarına, bankalara, otoyollara, eğitime, PTT’ye,
havayollarına…benzemez. Kuşkusuz onların da özelleştirilmesi çok olumsuzdur.
Ancak insanların acıları, hastalıkları nedeniyle gitmek zorunda oldukları
hastanelerin özelleştirilmesi telafisi imkansız sonuçlar doğurur. Amerika
örneği parasız, kar getirmeyen yoksul hastaların taksilerle başka hastanelerin
önüne bırakıldığı insanlık dışı uygulamalara tanıktır. Parası olmadığı için
hastaneye gel(e)meyenler ise trajedinin diğer yüzüdür.

Tasarıyla, bugüne kadar ki özelleştirme tecrübeleri ışığında, çalışanlar için
mevcut statünün kaybı ve hakların yok edilerek herkesin “4-C’li” olacağı
gizlenememektedir. En fazla taşeron işçinin çalıştığı sağlık alanının bütün
çalışanlarının güvencesizleştirilmesi hedeflenmektedir. İstihdam modeli olarak
sözleşmeli çalışmaya geçilmesi, yerelleşme ve özerkleştirme ile hastanenin her
anlamda bir rant alanı haline getirilmesidir. Bu tasarı ile sağlık
çalışanlarına daha uzun süre çalışma dayatılacak, ama aynı zamanda vatandaş da
daha fazla katkı-katılım payı, fark ücreti ödeyecektir. İşin özü parasız
hizmete ulaşmak bütünüyle olanaksızlaşacak, devlet hastanesi olarak bilinen
hastanelerin artık tamamen özel hastanelerden bir farkı kalmayacaktır.

 Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısı ile amaçlanan nedir?

Sağlık alanını bir kar alanı olarak gören piyasacı anlayış ilaç ve teknoloji
üzerinden önemli bir kazanç elde etmektedir. Dünya ölçeğinde Türkiye son beş
yıl içerisinde ilaç pazarı olarak en çok büyüyen ilk beş ülke arasına girmiş ve
büyüklük olarak dünyadaki 13. pazar olmuştur. Teknoloji de ise dev tekeller
“en yeni teknolojilerin ilk lansmanını Türkiye’ye yaptıklarını” 
söylemektedirler. Ancak yetmemektedir. Artık büyük sermaye doğrudan hizmet
sunumuna da girmek istemektedir ve yıllardır yapılan hazırlıkların bir aşaması
olarak “tam gün” yasasından sonra KHB yasa tasarısı da TBMM Genel Kurul
gündemine gelmektedir.
Bilindiği gibi Türkiye’de 60 üniversite, 400 kadar da özel ve Sağlık
Bakanlığı’na da bağlı yaklaşık 800 hastane bulunuyor. Hastaneler tedavi edici
hizmetlerin -birinci basamak dışında- yürütüldüğü yerler olup üretilen tedavi
edici sağlık hizmetinin en büyük kısmı Sağlık Bakanlığı’na bağlı
hastanelerdedir. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin de piyasada rekabet koşullarında
hizmet sunabilmesi için “dönüştürülmesi” gerekmektedir. Bu dönüşüm
“yerelleşme, özerkleşme” olarak sunulmaktadır. Bunun bir yalan olduğu
bilinmektedir. Ayrıca yerelleşmenin de KHB’nin mevcut yapısıyla hastaneleri yandaşlar
için arpalık haline getireceği bellidir. KHB ile devletin üzerinden bir
“yük” daha atılmakta, yandaşlar içinse karlarını daha da yükseltme
olanakları yaratılmaktadır.

Biz sağlık çalışanlarının temsilcisi örgütler olarak KHB yasa tasarısının
doğuracağı olumsuzlukların çok ciddi olacağını düşünüyoruz.  Bu dönüşümün
sağlık emekçileri kadar hatta daha fazla olarak halkı ilgilendirdiğini ve
hizmet almasını olumsuz etkileyeceğini biliyoruz. Bu nedenle bütün topluma
“olağanüstü hal” çağrısında bulunuyoruz.

İlk olarak çağrımız sağlık alanındaki bütün örgütlü
yapılara: Uzun bir süredir sağlık alanındaki meslek örgütü, sendika ve
dernekler olarak bir arada yürüttüğümüz değerlendirme, paylaşma, ortak etkinlik
yapma vb. çalışmalarımızın bugüne kadar gelmemiş/gelememiş sağlık alanındaki
bütün örgütlere açık olduğunu bu vesileyle bir kez daha hatırlatıyor ve davet
ediyoruz.

Biliyoruz ki Türkiye’de haklarımıza yapılan saldırılar bütün
toplumu ilgilendirmektedir. Sağlık alanında yaşananlar ve yapılmak istenenler
ise tartışmasız olarak böyledir. O nedenle siyasi partilerden, sendika
konfederasyonlarına, tek tek sendikalara, hak mücadelesi yürüten bütün örgütlü
yapılara kadar KHB yasa tasarısı nedeniyle sağlık alanında yaşananlara dikkat
çekmek, birlikte karşı durmak ve halkın yararına düzeltmek için çaba harcamaya
çağırıyoruz.

Önümüzdeki günlerde bu çağrı çerçevesinde kamuoyunun bilgilenmesi ve tutum
alması için çabalarımızı ortaklaştırarak çalışacağımızı duyuruyoruz.

 -Siyasi parti, konfederasyon, emek-meslek örgütleri, hasta
hakları dernekleri vb. yapılar ziyaret edilecek.

 -Nisan ayı içerisinde belirlenen bölgeler de bilgi veren
toplantılar düzenlenecek, toplantı duyuruları kamuoyu ile paylaşılacak.

 -5-9  Nisan 2010
tarihlerinde KHB yasa tasarısı ile ilgili hastanelerde ve merkezi yerlerde
“referandum” sandıkları kurulacak..

 -Sonuçlar kamuoyu ile paylaşılacak.

 -Katılımcı örgütlerle tasarının geri çekilmesi için grev
tarihi değerlendirilecek ancak yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu’na belirlenen
tarihten önce geldiği takdirde grev dahil her türlü meşru etkinlik
yapılacaktır.

 -26 Mayıs 2010 tarihinde KESK, DİSK, TÜRK-İŞ ve Kamu SEN’in aldığı
bir günlük grev kararını sağlık alanının talepleri ile ilişkilendirmek için
çalışma yürütülecektir.

 

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ

TÜRK DİŞHEKİMLERİ
BİRLİĞİ

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET
EMEKÇİLERİ SENDİKASI

DEVRİMCİ SAĞLIK İŞ
SENDİKASI

TÜRK MEDİKAL
RADYOTEKNOLOJİ DERNEĞİ

TÜM RADYOLOJİ TEKNİSYENLERİ VE TEKNİKERLERİ DERNEĞİ

TÜRK HEMŞİRELER DERNEĞİ

ÇEVRE VE SAĞLIK DERNEĞİ

SÖZ-SEN

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]