RADİKAL 2 / 23/11/2008

Devletin de sendikaların da erkek olduğu ülkemizde, beş kadın sendika genel başkanından biri olan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Bedriye Yorgun’a da ‘memuriyetten men’ cezası verilerek ‘evinin yolu’ gösterildi. Yoksa beş çocuklu Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Başbakan’ın emrine uyarak iki çocuğu olan Yorgun’u, üçüncü çocuğunu yapması amacıyla mı evine göndermek istiyor?
40 bin üyesi bulunan bir sendikanın Genel Başkanı, tıp bilimi ve hukuk kuralları çaresiz bırakılarak, bir çırpıda kapının önüne konabiliyor. Kadın, solcu, muhalif ve Kürt’tür ne de olsa. Üstelik ‘doğru yerde’ de durmuyor. O halde her şeye müstahaktır.
Bedriye Yorgun iki çocuk annesi, 20 yıllık ebe, sendikacı; Kürt kadınının aydınlanmaya dönük çağdaş yüzü. Mesleki başarıları nedeniyle, Sağlık Bakanlığı tarafından ‘yılın ebesi’ seçilmiş, ödüllendirilmiş, olumlu sicil alarak terfi ettirilmiş bir kamu emekçisi. Yorgun, Urfa’da kamu emekçilerinin sendikal mücadelesinde yer alır. Hakkında onlarca adli/idari soruşturma açılır ancak aklanır. 1999 yılında Bilecik Yenipazar’a sürgün edilir, iki yıl sonra idari davayı kazanarak geri döner.
2005’te şube başkanı iken, bu kez Düzce Gümüşova’ya sürülür. Kaymakamın ideolojik tavırlarına ve baskılarına maruz kalır. Attığı her adım soruşturma konusu olur. Rahatsızlıklarından dolayı verilen sağlık kurulu raporları nedeniyle soruşturma başlatılır. Raporlar, hakem hastane olan Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gönderilir, ‘fenne ve usule’ uygun bulunur. Ancak Kaymakamın itirazı üzerine aynı hastane, bu kez “fenne ve usule aykırıdır” der. Hastalık iznine çevrilmiş raporlar, ‘işe gelmeme’ olarak değerlendirilip hakkında ‘memuriyetten men’ talebiyle işlem başlatılır. Bu arada, 2007’de davayı kazanarak tekrar Urfa’ya döner.

‘Bebeler ölmesin’ demenin bedeli
Yorgun, herkesin sağlık hizmetlerinden eşit, etkin ve ücretsiz yararlanması gerektiğini savunan SES’in Genel Başkanı seçilir. SES, sağlık hizmetlerinin ticarileştirileceği ve sağlık hakkının talan edileceği gerekçesiyle ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı durduğundan, iktidarın her fırsatta ‘ideolojik’ davranmakla suçladığı bir sendika. ‘Sağlıkta yıkım’, toplu ölümlerle hissettirir kendisini. Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Hastanesi’nde geçtiğimiz Temmuz ayında 49, Ağustos’un ilk beş gününde ise 24 bebek yaşamını yitirir. Ölümler gizlenir. SES, ölümlerin üstüne gider ve kamuoyu ile paylaşır. Sağlık Bakanlığı, başlangıçta ölümlerin ‘normal’ olduğunu iddia etse de, oluşturduğu heyet bunu yalanlar. SES ise personel yetersizliği, siyasi kadrolaşma, performansa dayalı ücretlendirme, taşeronlaştırma, özelleştirme, koruyucu sağlık hizmetlerinin tasfiyesi gibi uygulamaların, bu ölümlerden doğrudan sorumlu olduğunu belirterek sistemi suçlar.
Sağlık Bakanlığı suçüstü yakalanmanın öfkesiyle, aylardır beklettiği soruşturma dosyasını tozlu raflardan indirir, jet hızıyla sonuçlandırır. Yorgun’a “memuriyetten men” cezası verilir, bebelerin intikamı alınır. Böylece suçlu bulunmuş, sorun çözülmüştür. Şimdi söz yargıda, bu cezanın ne kadar ‘hukuka uygun’ olduğuna idare mahkemesi karar verecek.

Sendikacılara baskı sürüyor
Sağlık Bakanlığı Başmüfettişi ve Devlet Denetim Elemanları Derneği (DENETDE) Genel Başkanı Atılay Ergüven de benzer bir gerekçeyle görevinden alınarak Polatlı’ya ‘ayniyat saymanı’ olarak sürüldü. Ergüven hakkında, yolsuzlukları eleştirdiği için sudan bahanelerle soruşturmalar açılır önce. Bundan sonuç alınamayınca, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin iki kez ‘fenne ve usule’ uygun bulduğu sağlık raporu, İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ‘aykırı’ buldurularak süreç başlatılır. Sağlık Bakanlığı’nda 100 civarında müfettiş hakkında soruşturma açıldığı belirtiliyor.
SES Merkez Yönetim Kurulu üyesi Meryem Özsöğüt, yaşam hakkını savunan bir basın açıklamasına katıldığı için gözaltına alındı ve tutuklandı. Hakkında ‘silahlı örgüte üye olmak’ suçlaması ile dava açıldı. Sekiz aylık tutukluluktan sonra, uluslararası kamuoyunun baskısı sonucunda serbest kalabildi. Halen sendikanın Kadın ve Hukuk Sekreteri olan Özsöğüt’ün davası Yargıtay’da devam ettiği halde, hakkında ‘memuriyetten men’ cezası istemiyle soruşturma başlatıldı.
Son olarak, KESK’e bağlı Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikası (DİVES) Genel Başkanı Lokman Özdemir, AKP’yi eleştirdiği için ‘siyasetle ilgilendiği’ gerekçesiyle 10 Kasım 2008 günü memuriyetten çıkartıldı. ‘Dini bütün’ iktidar, bu kez bir din görevlisini (cami imamı) cezalandırdı. Yoksa Özdemir’in Kürt ve muhalif olması, cezalandırılmasını ‘caiz’ mi kılyor?
AKP iktidarı, muhalif sendikacıları ‘memuriyet’ kimlikleri üzerinden cezalandırmaya çalışırken, yandaş sendikacıları ise önemli makamlara atayarak ihya ediyor. ‘Adalet’i sadece kendine isteyen iktidar, ‘kalkınma’dan ise çevresindekileri kalkındırmayı anlamaya devam ediyor.

Ayak takımı, ayağa kalkmalıdır!
Sağlıkta dönüşüm ‘sosyal devlet’in cenaze namazını kılarak, hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye, sağlık emekçilerini sözleşmeli/vekil köleye, bebekleri ölüye dönüştürerek;
Başmüfettişten ‘ayniyat saymanı’, sendika yöneticisinden ‘silahlı örgüt üyesi’, genel başkandan ‘işsiz ev hanımı’ yaratarak sürüyor.
Bu dönüşümden, Bakan ve ihaleleri kapan yandaşlarının çok mutlu olduğu kesin. Doğmamış bebeleri ölen, sağlığı Allah’a havale edilen ‘ayaktakımı’nın ise mutlulukla ne işi olabilir ki zaten…
Bir sendikanın genel başkanı ve yöneticileri susturularak, tüm üyelere gözdağı verilmek isteniyor. Emekçilerin tüm bu olupbitenlere karşı sağlık hakkına, iş güvencesine, insanca ve onurlu bir yaşama, özgür ve demokratik bir Türkiye’ye dair söyleyecek sözleri olacaktır.
Feministlerin/kadın aktivistlerin de, tam da ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ arifesinde, eril iktidarın ekonomik şiddetine maruz kalmış hemcinslerine yönelik bir diyecekleri vardır elbette…  

KADRİ GÖNÜLLÜ: SES kurucu üyesi

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]