SES Adana Şubemiz Adana’da üç ay önce başlatılan aile hekimliği ile ilgili bir rapor hazırlamıştır.
 
Hepimizin bildiği gibi Aile Hekimliği Adana’da 20 Mayıs 2008 tarihinde başladı. Biz SES Adana Şubesi olarak Haziran başında Sağlık Müdürü Sayın Çağlar Çatak ile görüştük ve ilk 15–20 günde yaşanan sorunları ilettik. Bizim gözlemlediğimiz ve Sayın Çağlar Çatak ile görüştüğümüz konuların ana başlıkları:

 1-Aile Hekimliğini kabul etmeyen hekim dışı sağlık çalışanlarının geçici görevlendirmede puanlarının göz önüne alınması

2-Geçici görevlendirmelerin bağlı bulunduğu TSM dışına yapılmaması

3-Puanlamanın yanlış yapıldığı ve bu nedenle çok ciddi haksızlıklara neden olunabileceği

4-Heyet raporu ile sağlık sorununu belgelemiş kişilerin geçici görevlendirmelerine dikkat edilmesi

5-Aile Hekimlerine vaat edilen ve noter huzurunda imzalanan nüfusun çok fazla sayıda Aile Hekimi için erişilmesi imkansız bir sayı olması.

6-Hekimlerin Aile Hekimliği’ne ilgisi nedeniyle boşalan Acil Polikliniklerin sorununun çözülmesini içermekteydi.

Henüz çok az sayıda Aile Sağlığı Merkezi’ne yaptığımız ziyaretlerden ve sendikamıza başvuran kişilerden aldığımız notlar bunlardı. Sayın Çağlar Çatak ile yapılan görüşmeden bazı sözler alarak çıktık. Bu sözlerin ana teması; “Bir geçiş döneminin yaşandığı ve bu anlamda da her geçiş döneminde yaşanan sıkıntıların çözümü için belli bir süre geçmesi gerektiği, önümüzdeki bir ay içerisinde her şeyin çok daha güzel olacağı, personel eksikliğinin giderileceği, Adana’ya açılan kontenjanla gelecek 90 hekimin acil polikliniklere yerleştirileceği, geçici görevlendirme konusunda yaşanan sıkıntıların üstüne gidileceği, Aile Sağlığı Elemanı sıfatını kabul etmeyen hekim dışı sağlık personeline kesinlikle herhangi bir yaptırım uygulanmayacağı, sıtmayı, trahomu, çocuk felcini ülkemizden yok eden ebelerin, hemşirelerin Aile Sağlığı Elamanı olmayı reddetmeye hakları olduğu, Aile Hekimlerinin nüfus problemlerinin yapılacak ETF ve ortak toplantılarla çözüleceği” şeklindeydi.

Bugün 30 Ağustos. Bunun bizim için iki anlamı var. Bir yandan 28 Ağustos 1922 günü, Afyon’dan harekete geçen kurtuluş kuvvetlerinin işgalci güçleri bozguna uğratarak İzmir’e doğru yürüyüşe geçtiği Zafer Günü’nün sembolü, diğer yandan da Sağlık Müdürü ile görüşmemizin üzerinden 3 ay geçmiş olması.

3 aylık süre içerisinde neler oldu? 30 ASM gezisi yapıldı ve birebir tüm doktor, ebe ve diğer yardımcı sağlık elemanları ile görüşüldü.

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Aile Hekimleri direniyor. Hem de inatla! Direnmelerinde iki önemli mihenk taşı var. Bunlardan birincisi vaat edilen 6.000 YTL maaş. İkincisi de daha önce çökertilen sağlık sistemi nedeniyle çalıştıkları çok daha kötü ortamdan kısmen çok doktorlu bir ortama geçtikleri için kavuştukları rahat ortam.

Örnek vermek gerekirse Acil polikliniklerden gelen hekimler oralarda yaşadıkları sorunlar nedeniyle çok daha cazip bir ortamda olduklarını belirtiyorlar. Kötü yönetim nedeniyle 20 yıldır Adana’nın güneyinin ücra köşelerinden şehrin merkezine gelemeyen hekimler puanları nedeniyle Adana’nın kuzeyine gelebildikleri için mutlular.

Ama Aile Hekimliği ile ilgili yazabileceğimiz olumlu şeyler ne yazık ki bu kadar. Olumsuzluklara gelince saymakla bitmeyecek düzeyde.

Hekim dışı Sağlık Çalışanlarının Sorunları;

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Aile Hekimleri ile Aile Sağlığı Elemanlarını birbirinden ayırmakta yarar görüyoruz. Zira Aile Hekimleri için yukarıda saydığımız iki olumlu sayılabilecek kriter Aile Sağlığı Elemanlarında yok ve onların bu sistemi tercih etmeleri için idareye düşen tek seçenek var o da zorlamak. Peki, bu zorlama yapılmış mıdır? Ne yazık ki evet. Sayın Çatak ile yaptığımız görüşmede biz bunu dillendirmeye çalışmıştık buna rağmen geçtiğimiz 3 aylık süre içerisinde de bu zorlama devam etmiş ve Aile Sağlığı Elemanlığını kabul etmeyen Ebe ve Hemşireler çok haksız bir şekilde bulundukları TSM’den çok daha uzak yerlere geçici olarak gönderilmişlerdir. Sağlık Müdürlüğü’nün bu cezalandırması yetmiyormuş gibi sistem ikinci kez cezalandırmakta ve bu durum Ebe ve Hemşirelerin eline geçen parada azalmaya neden olmaktadır. (Sözleşmeyi kabul eden AS Elemanlarının maaşları nüfusun %4’ünden hesaplanırken, geçici görevlendirilen Ebe ve Hemşirelerin maaşları %2 üzerinden hesaplanmakta ve yaklaşık 300 YTL’lik bir hak kaybına uğramaktadırlar). Sayın Çatak’ın Ebe ve Hemşirelerin zorla görevlendirildiklerinden haberi var mıdır bilemiyoruz ama Haziran ortalarında yapılan gezilerde 27 bin puanlı ebe Televi ASM’den (Güney Seyhan TSM) Berker Gülaçtı ASM’ye (Yeşilevler TSM), aynı puanlı diğer Ebe Belediye Evleri ASM’den (Çukurova TSM) Berker Gülaçtı ASM’ye (Yeşilevler TSM) ve her şeyden ilginci Emekliliği gelmiş 30.000’e yakın puanı olan bir Ebe Belediye Evleri ASM’den (Çukurova TSM) Televi ASM’ye (Güney Seyhan TSM) gönülsüz olarak görevlendirilmişlerdir. Bunun sonucunda neler oldu? Ev, çocuk, okul ve iş durumunu çalıştıkları 25–30 yıllık süre içerisinde zorla ayarlayabilen ebelerimiz çok gönülsüz de olsa Aile Sağlığı Elemanı oldular.

                Sistemi benimsemekte hiç tereddüt etmeyen 598 Hekime karşılık ilk görevlendirmede kabul eden 250 ebenin yanı sıra kabul etmeyen 340 ebe olmasına karşın çok kısa bir süre içerisinde bu tehdit ve zorlama ile kabul eden ebe sayısı 500’ü buldu. Peki, sonuç ne oldu; tam bir fiyasko. Zira 30 Ağustos itibari ile sözleşmeyi kabul eden 500 Aile Sağlığı Elemanı’ndan 110’u istifa etmiş ve sözleşmelerinin feshini, eski görev yerlerine dönmeyi bekliyorlar. “…Sözleşmeyi kabul etmezseniz, sizi süründürürüz, TSM’nizden çok uzak ASM’lerde çalışmak zorunda kalırsınız…” şeklinde tehditler savuran Sağlık Müdür Yardımcısı ve Grup Başkanları’na inat bugün istifa eden 110 AS elemanı mevcuttur. Şimdi onlar birer Sağlık Çalışanı.

Peki, neden tüm tehdit ve zorlamalara karşın Ebeler istifa ediyor? Kendileri ile yüz yüze görüştüğümüz 100’ü aşkın ebe çalışma ortamlarından çok rahatsız; 4-5 kişilik işin kendilerine yaptırılmasından rahatsız, eskiden varolan ekip çalışmasının kaybolmasından, iş tanımlarının yapılmamasından, 4-5 yıldır yapılmayan ETF’lerin çok kısa bir süre içerisinde kendilerine yaptırılmak istenmesinden, belirlenen nüfusların ASM’lere çok uzak yerlerde olmasından,  verilen sözlerin tutulmamasından, sözleşmeli olarak çalıştırılmalarından, özlük(terfi, emeklilik hakları) ve özellikle de ekonomik haklarının gasp edilmesinden rahatsızlar.

40 yıldır yıpratılmaya, yok edilmeye çalışılan Sağlık Ocaklarını özlemişler. Gözleri yaşlı bir şekilde, köle gibi çalıştırıldıklarını, kendilerine insan muamelesi yapılmadığını, Sağlık Bakanlığı, Hekim ve Hasta arasında kaldıklarını ve herkesin kendine göre bir AS Elemanı tanımı yaptığını, bu nedenle de ne yapacaklarını şaşırdıklarını, huzursuz olduklarını anlattılar bize bu 3 aylık süre içerisinde.

Kısaca işin başında SES olarak ne söylediysek aynı şeyleri 3 ay içerisinde onlar bizlere anlattılar. Geri dönen 110 Ebe dışında kalanların gönüllü çalıştığı hiç düşünülmesin. Onların Aile Sağlığı Elemanı olarak kalmalarında belirleyici bir kaç faktör var; Bunlardan en önemlisi sağlık sisteminin çöküyor olması ve bu anlamda kendilerine alternatif yaratılamaması (Hastanelerin özelleştirileceği ve Hastane Birlikleri Yasasının gündeme geleceği, TSM’lerde sürekli geçici görevler verileceği endişesi), ikinci belirleyici faktör ise idare ile ters düşme korkusu; Bugün geçici görevlendirme dayatılarak kabul ettirilen AS Elemanlığı için idarecilerin yarın neler yapabileceğinin belli olmaması.

Aile Hekimlerinin sorunları;

Vaat edilen 6 Bin YTL maaş ve az hastaya bakma mutluluğunu geçici de olsa yaşayan Aile Hekimlerinin bu mutluluklarının pürüzsüz olduğu düşünülmesin. Zira çok önemli sorunları var ama bu sorunların çözüleceği umuduyla yaşıyorlar, sorunlarını Sağlık Müdürlüğü’ne bildirdiklerinde “artık sorunları siz çözeceksiniz, her şeyi devletten beklemeyin…” yanıtı onları biraz şaşırtmış görünüyor.

Hepimizin bildiği gibi 19–20 Nisan 2008 tarihlerinde yapılan sendikamız yetkililerinin gözlemci olarak salona alınmadıkları yerleştirmelerde her hekime 3.000 ile 3.500 arası nüfus verileceği noter huzurunda vaat edilmişti. Ancak yüz yüze görüşmelerimizde yerleştirme öncesinde yapılan ETF’lerin çok sağlıksız olduğu, aynı nüfusun birkaç doktora birden yazıldığı, vaat edilen nüfus ile bilgisayara girmiş olan nüfusun birbirinden çok farklı olduğu, bazı hekimlerin binin altında nüfusa sahip oldukları, ASM’ye çok uzak mahallelerin kendilerine bağlandığı ancak yakın bazı yerlerin de başka ASM’lere bağlandığı, ilk 6 aylık dönem bittikten sonra nüfus açısından çok ciddi karışıklıkların çıkacağı, bunun emarelerinin şimdiden göründüğü, tüm engellemelere rağmen hekimlerin nüfus kapma yarışına girdikleri, aynı ASM içerisinde birbiriyle konuşmayan Aile Hekimleri’nin oluştuğu, hekimler arasında ekip ruhundan artık söz edilemeyeceği, eksik nüfus nedeniyle GSS başlayınca maaşlarında ciddi kayıplar olacağı şeklinde ifadelere sıkça rastlamak mümkün.

Nüfus dışında hekimlerin en önemli problemleri ise; İlk 6 ay için ellerine net 6.000 YTL geçeceği vaat edilmesine karşın daha ilk aydan elektrik, su, telefon, internet faturalarının kesildiği ve bu nedenle 5.000 YTL ortalama maaş aldıkları, sürecin ikinci ayından itibaren Sağlık Müdürlüğü elemanlarının demirbaşları gelip ASM’lerden toplamaya başladığı ve masa, sandalye, dolap, bilgisayar, paravan ve muayene masası gibi ihtiyaçlar için Müdürlüğün hekimlerden kira talep ettiği, aksi taktirde onları da alıp götürdüğü, tahlil isterken sınırlama getirildiği (ayda 1.250 YTL’lik tahlil) ancak bunu halka anlatamadıkları için ciddi sıkıntı çekecekleri, nöbet konusunda ciddi sorunların yaşandığı, Çukurova TSM’ye bağlı hekimlerin Çukurova Devlet Hastanesi’nin şoför odası olarak düzenlenmiş daracık bir odasında nöbet tuttukları, Cumhuriyet TSM’ye bağlı az sayıda ASM’nin Doğankent’te nöbet tuttuğu, hekim sayısı az olduğu için bazen ayda 3 nöbet tuttukları, ayrıca bazı TSM’lerde AS elemanı olanların nöbet tutmadığı ancak bazılarında tuttuğu ve bu anlamda da nöbet olayının bir standardının olmadığı, bazı TSM’lerin Aşı, enjeksiyon ve AP ebesinin olmaması nedeniyle iş karmaşasının yaşandığı şeklinde özetlenebilir.

Biz gittiğimiz her ASM’de özellikle şunu belirtiyoruz. Şu anki sorunlar buzdağının görünen yüzü ve çoğu çözümlenebilir ancak 1 Ekim 2008 itibari ile GSS yürürlüğe girdikten sonra oluşacak sorunları çözmek çok mümkün olmayacaktır.

 Yıllardır acil polikliniklerde çok güç şartlarda çalışan hekimlerin buralardan kurtulmak için Aile Hekimliği’ni kabul etmeleri sonucu yarı yarıya boşalan acil poliklinik doktor kadrosu sadece Aile Hekimliği’ni kabul etmeyen ve acil nosyonu olmayan az sayıda hekim ile doldurulmaya çalışılmış ve tüm aciller 20 Mayıs 2008’den önce zaten eksik olan kadrolarının 2/3’ü ile çalışmaya başlamışlardır. Acillerdeki doktor yetersizliği nedeniyle Yoğun Bakımlarda çalışan pratisyen hekimler acil polikliniklerde nöbet tutmaya başlamışlardır. Bir yandan yoğun bakımlardaki hizmet kalitesi düşerken diğer yandan da bu durum daha çok uzman hekimlerin iş yükünü arttırmış ve bu nedenle de uzman hekimler Devlet Hastaneleri’nden Özel Polikliniklere geçiş süreci başlatmışlardır. Son aylarda kaç tane uzman ve pratisyen hekimin devlet görevinden istifa ettiğinin saptanması bu iddialarımızın en güzel yanıtı olacaktır. Hekimlerin özel sektöre yönelmelerindeki önemli faktörlerden birisi de Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır düzeltmemekte kararlı olduğu ekonomik problemlerin özel sektör tarafından görülerek hekimlere cazip ekonomik teklifler yapılmasıdır.

Sağlık Müdürümüz tarafından Haziran ayı içerisinde geleceği belirtilen 90 hekimden ise şu ana kadar en ufak bir ses çıkmamıştır ve bu da aslında Sağlık Bakanlığımızın, sağlık hizmetlerinin en önemli yerlerinden biri olan Acil Poliklinik hizmetlerine nasıl baktığının önemli göstergelerinden biridir.

 

ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ;

1-GSS uygulanmaya başlandıktan sonra çok daha net ortaya çıkacak olan bu olumsuzlukların tamamen giderilmesi mümkün değildir ve bu nedenle Aile Hekimliği uygulaması bir an önce kaldırılmalıdır.

2–224 sayılı Sosyalizasyon Yasasında varolan nüfus ve coğrafi tabanlı hekim, ve hekim dışı sağlık çalışanı yerleştirmeleri Sağlık Ocakları baz alınarak yapılmalıdır. (2.500–3.000 kişiye bir hekim, 1.000 kişiye bir ebe-hemşire, 3.000 kişiye bir Sağlık Memuru ve Çevre Sağlık Teknisyeni, her Sağlık Ocağı’na yeterli sayıda Tıbbi sekreter ve Hizmetli kadrosu)

3-Sağlık Hizmetinin bir ekip hizmeti olduğu bilinci ile tüm sağlık çalışanlarının asla sözleşmeli değil, kadrolu, iş güvenceli ve insanca yaşanacak bir ücret karşılığı çalıştırılmaları.

4-Aile Hekimliği’nin tedavi edici sağlık hizmeti mantığı yerine, koruyucu sağlık hizmetlerinin yerleştirilmeye çalışıldığı bir sağlık hizmeti bilincinin oluşturulması.

5-Herkese eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve ücretsiz bir sağlık hizmeti anlayışının yerleştirilmesi.

 

                                                               SES ADANA ŞUBESİ

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]