Sendikamız herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmeti için toplumsal bir YÜRÜYÜŞ başlatacaktır.

Değerli basın mensupları;

Sendikamız yıllardır sağlık alanında uygulanan politikaların neden ve sonuçlarını sizlerle ve sizin aracılığınızla kamuoyuyla paylaşıyor.
Sağlık alanı geldiğimiz aşamada çok kritik bir evreye girmiş bulunuyor. Yıllardır ağır adımlarla yürütülen ve AKP hükümeti ile hızlanan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” tam anlamıyla “Sağlıkta Yıkım Programı”na dönüşmüş durumda. Zaten IMF, DB dayatması bir programın sağlık alanındaki sonuçlarının bundan farklı olması da beklenemezdi. Bu durum en başta sağlık örgütleri olmak üzere “sağlıkta yıkım” ı gören ve yaşayan, örgütlü, örgütsüz tüm toplum kesimlerinin geç kalmaksızın harekete geçmesini zorunlu kılmaktadır.

I- Sağlıkta Yıkımın Toplumsal Boyutları:

• AKP hükümeti sağlık alanına bütçeden yeterli pay ayırmamıştır.

Sağlık hizmetlerini özelleştirmenin en sinsi ve en etkili yolu yeterli bütçe payı ayırmamak, dolayısıyla sağlığa yatırım yapmamak, personel açığını gidermemek olarak seçmiştir. Sonuçta oluşan hizmet açığını ve toplumsal hoşnutsuzluğu özel sektörü cazibe merkezi haline getirerek özele yönlendirmek olarak belirlemiştir.

• Personel eksiği giderilmemiştir.

Kamusal sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için yeterli kadrolu personel istihdamı sağlanmamıştır. Türkiye genelinde 6066 Sağlık Ocağının %22,3'ünde hekim, %66'sında ebe bulunmamaktadır. 8836 sağlık evinin %75'inde ebe yoktur.

• SSK sağlık kuruluşları başta olmak üzere sağlık kuruluşlarının çoğu; ‘Sağlığı tek elde toplama, kuyrukları azaltma kaliteli sağlık hizmeti sunma' propagandası ile Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.

Bu devir ile özellikle SSK hastanelerinde daha önce ücretsiz karşılanan ilaç, tıbbi malzeme, protez, ortez gibi iyileştirme araç- gereçleri hastalar tarafından dışardan parayla satın alınmaya başlamıştır. Devirle birlikte ilaçların serbest eczanelerden karşılanması yoluna gidilmiş, ödemeler eczanelere geç yapıldığı ve ithal edilen ilaçlarda katkı payı alındığı için özellikle kronik hastalık ilaçlarının temin edilmesi zorlaşmıştır. Örneğin: bu nedenle birçok myasteni gravis hastasının kullandığı İVİg (intravenöz immunglobulinler) eşdeğer ilaç uygulamasından da kaynaklı olarak Mart-Haziran aylarında piyasada bulunamamış, bulabilenler de ancak kutu başı 94 YTL cepten ödeme yaparak ilaca ulaşabilmişlerdir. Yine devirle birlikte sağlıkta eşitsizliklerin yaşandığı il olan Diyarbakır SSK hastanesi başta olmak üzere birçok hastane kapatılmıştır.

Hükümet SSK devrinin maliyetini 1,7 milyar YTL olacağını öngörmüş, maliyet ise tahmin edilenin en az 3 katı olmuştur. Halkın vergi ve primlerinden karşılanan kaynak özel sağlık kuruluşları ve ilaç tekellerine aktarılmış, bunun karşılığında sağlık hizmetine erişim zorlaşmıştır.

• Sağlık kurumlarına bütçeden yeterli kaynak aktarılmamış, yerine performansa dayalı döner sermaye ikame edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde yatırıma ayrılan pay sıfıra yaklaşmış, bakanlık ayrılan kaynakla sadece personel ücretlerini ödeyen bir bakanlığa dönüşmüştür. Yatırıma ayrılan bu kısıtlı kaynağın ise ancak binde 8'i koruyucu sağlık hizmetlerine aktarılmış, hastaneler ve sağlık ocakları ihtiyaçlarını döner sermaye gelirleriyle karşılamak zorunda bırakılmıştır. Son dönemde Sağlık bakanlığı gelirleri arasında döner sermaye geliri %50'leri aşmıştır. Performansa dayalı döner sermaye uygulamasıyla gereksiz ve şişirilmiş işlem sayısı giderek artmış, böylelikle Sosyal Güvenlik kuruluşlarının çökertilmesi hızlandırılmış ve hastanın cebinden çıkan paraya yönelim artmıştır. Bu yolla kısmen ticarethaneye dönüştürülen kamu hastanelerinde ameliyat sayıları yükselmiş (%30'lar civarında), gereksiz yapılan yatışlar- işlemler ve hizmetlerin taşeron aracılığı ile yürütülmesi sonucu hastane enfeksiyonları yaygınlaşmıştır. Bütün bunların sonucu en somut olarak yoğun bakım ünitelerindeki bebek ölümleriyle karşımıza çıkmıştır. (Edirne, Manisa , Kayseri, Bursa….)

• Hizmet alımı yaygınlaşmış, taşeron uygulamalarla hizmet parçalanmıştır.

Temizlik, güvenlik hizmetleri ile başlayan hizmet alımı zamanla yaygınlaşmış, laboratuar, röntgen başta olmak üzere kamu hizmetleri özelden satın alınmaya başlamıştır. Bu durum hizmeti parçalamanın çalışanları farklı statülerde parçalamanın yanı sıra kaynakların özel sektöre peşkeş çekilmesini beraberinde getirmiştir.

• Kamu kaynaklarının israfı 2006 bütçe görüşmelerinde sosyal güvenlik kurumlarının kamu hastanelerine borcu olan 3.5 katrilyonun silinmesine yol açmıştır.

Genel bütçeden sağlığa düşük oranlarda kaynak ayıran ve sağlık kuruluşlarını döner sermaye gelirlerine, dolayısıyla Sosyal Güvenlik kuruluşlarından gelecek kaynağa mahkûm edip, sonra “bunu siliyorum” demek; halkın yararlandığı kamu hastanelerinin çökertilmesinden başka bir şey değildir.

• IMF'nin “Sağlık Harcamalarınızı Azaltın” talimatı ile “Paket Fiyat” uygulaması başlatılmış, sağlık hizmetleri sunulamaz hale gelmiştir.

Sağlık tarihinde yerini kara bir gün olarak alacak olan 1 Temmuz tarihli Maliye Bakanlığı Tebliği ile; Bütçe payları kısılan Devlet ve Üniversite hastanelerinin döner sermaye gelirleri gün geçtikçe azalmakta olup hastaneler kendilerini döndürememektedir. Bu sorunun çözümü ise giderlerin kısılması olarak görülmüştür. Gider kısma işlemine sözleşmeli personellerin işten atılması, kullanılan sarf malzemelerin kalitesinin düşürülmesi ve pakette yer alan tahlil-analizlerin gerekli olabileceği halde yapılmaması ile başlanmıştır. Az personel, düşük kaliteli malzeme ve yapılmayan tetkiklerle hizmet sunumunun halka yansıması ise var olan sağlık hizmetlerinin kalitesinin düşmesi, kuyrukların uzaması ve yaşamsal risklerin artması sonuçlarını doğurması kaçınılmazdır. Bu yolla kamu hastanelerinin çökertilmesi hızlandırılarak sağlık bakanlığının ortaya attığı hastanelerin özerkleştirilmesidir. (özelleştirme)

• Yine IMF'nin “Sağlık Harcamalarınızı Azaltın” talimatı ile ilaç sınırlamasına gidilmiştir.

Çıkarılan tebliğ ile en geniş toplum kesimlerinin yaygın kullandığı ilaçlar ödeme kapsamı dışına çıkarılmış, yaklaşan kış aylarıyla birlikte artacak olan alt-üst solunum yolu enfeksiyonlarında, soğuk algınlığında yaygın kullanılan ekspekteron şuruplar, soğuk algınlığı ve grip ilaçları, kemik erimesi ve beslenme bozukluğunda kullanılan kalsiyum ve çinko preperatları ödeme kapsamında olmayacaktır. Yoksul halk kesimlerinin çocuk-genç ve gebelerin daha çok kullandığı bu ilaçların kapsam dışına çıkarılması ile önlenebilir hastalıkların kronikleşmesine neden olunacaktır. 120 ilaçla başlayan kapsam dışına çıkarma işlemi ileriki dönemde daha fazla ilacın kapsam dışına çıkarılmasının yolunu da açmaktadır.

• Salgın hastalıklar hortladı.

Koruyucu sağlık hizmetlerine yatırım yapmamak, personel açığını gidermemek, bunun yerine hizmeti özelleştirmeye çalışmanın faturası ağırdır. Ankara'da kolera salgını, Malatya'da, Ağrı'da ve ülkenin dört bir yanında salgın hastalıklar hortladı. “Geliyorum” diyen Kuş gribindeki acizlik ve ölen 4 çocuğumuz, Kırım- Kongo Kanamalı Ateşinden 20' ye yakın ölüm yıkımın örnekleridir.

II- Sağlık Emekçileri Açısından Yıkımın Boyutları:

• Performansa dayalı döner sermaye uygulaması ile iş yükü artmış, çalışanlar arası rekabet yaygınlaşarak iş barışı bozulmuştur. İş yükünün artmasıyla birlikte dikkat dağınıklığı gelişmiş bu durum çalışanlarda meslek hastalıklarına yakalanma riskini arttırmıştır. Bunun en somut örneği ise 3 ay önce Çorum kadın doğum hastanesinde Kırım-Kongolu hastanın iğnesinin ele batması sonucu 30 yaşında yaşamını kaybeden Nazlı hemşiredir.

• Kadrolu personel istihdamı yerine, hizmet satın alma yoluyla taşeronlaştırma ve sözleşmeli personel istihdamı getirilmiştir. Bu durumdaki personelin ise paket fiyat uygulaması gibi uygulamalarda kolaylıkla işine son verilebilmekte, ücretleri düşük tutulmakta, tayin ve sosyal hakları ise sınırlı tutulmaktadır.

• SSK devri başta olmak üzere sağlık alanında yapılan geri düzenlemelerle çalışanların ekonomik ve sosyal hakları ellerinden alınmıştır.

• Kamusal sağlık hizmetlerini tasfiye etmenin bir yolu olarak personel dağılımına gidilmekte, personel açığına rağmen Temmuz ayında çıkarılan personel dağılım cetvelleri ile sağlık emekçileri toplu sürgünlere maruz bırakılmak istenmektedir.

• Eğitim hastanelerinde sınavsız şef ve şef muavini atamalarıyla kadrolaşmaya gidilmekte, bilimsel ortam zedelenmektedir.

• Sağlıkta yıkımın hastalar üzerinde ortaya çıkardığı öfkenin sağlık emekçilerine yönelmesiyle şiddete maruz kalan sağlık emekçileri için hiçbir güvenlik tedbiri alınmamakta, Prof. Dr. Göksel Kalaycıoğlu gibi yaşamını kaybedebilmektedir.

• Aile Hekimliği pilot uygulamasıyla çalışanlar zoraki sözleşmeli statüye geçirilmekte, sağlığın ekip hizmeti anlayışı terk edilerek, hekim merkezli ticarethaneye dönüştürülen muayenehanelerde sosyallikten uzaklaştırılmaktadır.

III- Sağlık Bakanlığı Gerçekleri Çarpıtıyor!

Sağlık Bakanlığı kamu hastanelerine ve sağlık ocaklarına “3 yıl önce böyle değildi, 3 yıl sonra daha da iyi olacak” sloganlarıyla afişler asarak, gerçekleri çarpıtmaktadır. Oysa, 3 yıl önce;

• İthal edilmeyen ilaçlar yüzünden Kaan bebekler ölmemişti,

• Fatma Özcan hüzünle gözlerimizin içine bakarak yaşama veda etmemişti,

• Edirne'de, Manisa'da, Bursa'da toplu halde bebeklerimiz yaşama “merhaba” demeden “elveda” demiyordu,

• Belçikalı turistleri memleketlerine koleralı göndermiyorduk,

• Kırım-Kongo gibi hastalıklardan korunmak için “çorap giyin” diyerek onlarca insanımızı kaybetmiyorduk,

• Sağlık Emekçileri yoğun çalışmaktan, meslek hastalığından, şiddetten bu kadar çok ölmüyordu.

• İshal, kuduz, tüberküloz bu kadar yayılmamıştı, senatoryum hastaneleri kapatılmıyordu.

• Parasızlıktan hastanelere kabul edilmeyen sedyede bekletilen vatandaş sayısı bu kadar çok değildi.

EVET Sayın Bakan, 3 yıl önce böyle değildi. 3 yıl önce sağlıkta yıkımın boyutları insan hayatına mal olmuyordu. 3 yılı yıkımla geçirdik, şayet durdurmazsak felaket kapıda!

IV- Sağlıkta Yıkım “Felaket”e Dönüşmeden:

TBMM'nde yasalaşan, ancak Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmüş olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası 1 Ocak'tan itibaren yürürlülüğe girerse sağlıkta yıkımın boyutları Ukrayna- Rusya'yı geçebilecektir. Çünkü bu yasayla;

• Sağlık hizmetinden yararlanmak için herkes kazancının %12.5'ini prim ve primle birlikte yapılan muayene, tahlil, tıbbi malzeme için katkı payı ödeyecek. Parası olan cebindeki parası kadar sağlık hizmetinden yararlanacaktır. “Paket fiyat” uygulamasıyla pakete sıkıştırılmaya çalışılan sağlık hizmetleri Genel Sağlık Sigortası ile minyatür paketlere havale edilecek. Hastaneler ticarethaneye, hastalar ise müşteriye dönüşecektir.

Aile Hekimliği, GSS ile birlikte ülke geneline yayılacak, sistem paralı olacaktır.

• Pilot uygulamayla bilboardlara “ücretsiz sağlık” diye tanıtımı yapılan Aile Hekimliği uygulaması ile aşılama, gebe bebek takipleri yapılamayacak, piyasa mekanizmasında yeri olmayan çevre sağlığı hizmetleri yeterince sunulamayacağı için bulaşıcı hastalıklar artabilecek, sağlıkta yıkımın boyutları savaşlarda ölen insan sayısını aşabilecektir. Piyasanın kar amaçlı kollarına bırakılacak olan sağlık hizmetleri ile sağlıklı yaşam, her şeyin başı para sloganıyla mümkün olabilecektir.

V- Sağlıkta Yıkımı Durduralım! Mücadele Programımız:

Sendikamız geçmişten bugüne yürüttüğü mücadeleyi önümüzdeki 4 aylık dönemde yoğunlaştırarak programlı bir tarzda devam ettirecektir. Başta sağlık örgütleri olmak üzere; sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerle bu süreci paylaşarak, yıkımın boyutlarını ve buna karşı yapılacak eylem ve etkinlikleri ortaklaştırma çabası içerisinde olacaktır.

Eylül ayında bölge mitingleri, örgütlü örgütsüz toplum kesimleriyle paylaşım Ekim ayında yaygın bildiri dağıtımı, standlar kurma, afişleme ve programa destek veren kurumların açıklamaları, Kasım ayında mitingler, kol yürüyüşleri, şayet yıkım programı durdurulmazsa 1 günlük uyarı ve devamında birkaç günlük iş bırakma eylemleri yapılacaktır.

Bilindiği üzere Sağlık Bakanlığı 4 – 10 Eylül 2006 tarihlerini Halk Sağlığı Haftası ve bu yıla özgü ana tema olarak; Hareketli Yaşam ve Sağlık Etkinlikleri, “Sağlığa Yürüyüş” olarak belirlemiştir.

Sendikamız ise sağlıkta yıkım programına karşı “Sağlıkta Yıkımı Durduralım” temasıyla yoğun bir HAREKET;

Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmeti için toplumsal bir YÜRÜYÜŞ başlatacaktır.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]