27 Ağustos 2017 tarihinde Cizre İlçesi Cudi Mahallesinde ikamet eden 8 aylık hamile Peyruze Pulat’ın sancılarının artması üzerine ambulans ile Cizre Devlet Hastanesi’ne götürüldüğünü, daha önce 3 kez sezaryan olmuş olan hastanın hastanede ameliyatını gerçekleştirecek kadın doğum uzmanı bulunmaması nedeniyle yoğun bakımda takibe alındığı, takip sırasında kalbi duran hastaya acilde nöbetçi olan hekimler tarafından müdahale edilmesine rağmen hayata döndürülemediği, bunun üzerine bebeğin hayatını kurtarmak için genel cerrahi uzmanı ve acil uzmanı tarafından sezaryan ameliyatı yapıldığı ancak tüm çabalara rağmen bebeğin de hayatını kaybettiği bilgisini edinmiş bulunmaktayız.
Ailesinin acısını paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz.
Yaşanan bu acı kaybın sorumlularının peşini bırakmayacağımızı bilmelerini istiyoruz.
Bu çağda kabul edilemez olan bu ihmaller zinciri konusunda Cizre Hastanesi yetkilileri; hastanede son bir ay içerisinde görevli 6 kadın doğum uzmanından 4’ünün istifa ettiğini, kalan 2 doktordan birinin eş durumundan tayininin çıktığını, diğer kadın doğum doktorunun ise bayram iznine ayrıldığını açıkladı. Şu anda Şırnak merkezde bir, Silopi İlçesi’nde bir kadın doğum uzmanının görev yaptığını belirten yetkililer, Cizre’deki hamile hastaların Silopi’ye yönlendirildiğini anlattı. Bir ay önce Sağlık Bakanlığı’na durumun bildirilip kadın doğum uzmanı talep edildiği, Bakanlığın da talep üzerine Cizre’ye 1 kadın doğum uzmanı görevlendirdiği, ancak söz konusu doktorun henüz gelip göreve başlamadığını söylemişlerdir.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri ise, “Müessif hadise Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından takibe alınmış ve her yönüyle incelenmek üzere müfettiş görevlendirmesi yapılmıştır. Ön bilgilenme ve inceleme bulgularına göre icapçı kadın doğum uzmanı bulundurulmamasında idari ihmal olabileceği değerlendirilmektedir. Teftiş neticesinde varsa olayın sorumluları ortaya çıkartılacak ve gereken şekilde cezalandırılacaktır” şeklinde bir açıklama yapmıştır.
Yetkililerin ihmallerini kabul etmediğini, üstelik yeni acılar yaşanmaması için yapılması gereken düzenlemeler konusunda da bir çaba içerisinde olmadıklarını üzülerek görmekteyiz.
Toki ile anlaşmalarla dışı süslü ama içi boş devlet hastaneleri yapıp mecburi hizmet baskısıyla sağlık emekçilerini buralara göndermek maalesef sorunları çözmemektedir.
Çünkü;
1-Bu acı olayda da görüldüğü üzere can güvenliği başta olmak üzere barınmak, yaşamak ve hizmet vermek için yeter şartların sağlanmadığı yerlerde sağlık emekçileri durmak istemiyor, gerekirse usulsüz şekilde istifa edip bölgeden ayrılıyorlar. Kendilerini güvende hissetmiyorlar çünkü sokağa çıkma yasaklarından bu yana hem merkezi yönetim hem de yereldeki yöneticiler (valiler, kaymakamlar, polisler, askeri yetkililer, sosyal medya trolleri vb) ve çatışmalı ortam sürekli olarak sağlık çalışanlarını hedef haline getiriyor. Zaman zaman sağlık kurumlarının askeri üs haline getirilip sağlık emekçilerinin tehdit edildiğini biliyoruz. Bu tehdit ölüme kadar varmıştır. Aynı zamanda sendikamız üyesi üç sağlık emekçisi Eyyüp Ergen, Şehmus Dursun ve Abdulaziz Yural hedef gösterilerek öldürülmüştür.Savaş ortamının hem sağlık emekçileri hem de bölge halkı için yıpratıcı etkileri çok yoğun yaşanmaktadır.
2-Can güvenliğinin olmayışı yetmezmiş gibi her şeyi göze alarak bu bölgelerde sağlık hizmeti vermeye çalışan sağlık emekçilerinin büyük bir kesimi de OHAL/KHK’larla ihraç edilmiştir. Toplumun bir bütün olarak ötekileştirilmesi, yönetim kademelerinde bulunanların iktidara bağlılığının her şeyin önüne geçmesi, sağlık hizmetleri yönetiminde daha çok nasıl iktidara yaranırım anlayışı yönetim krizine neden olmuştur. Şu anda kamu kurumlarında bulunan yöneticiler, yerini korumak adına daha çok çalışanını ihbar eden ve listeler hazırlayan bir durumdadır.
3-Sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte sağlık hizmetlerinin içi boşaltılmış, hastaneler karlılık/verimlilik gibi kriterlerle değerlendirilip sağlık eğitimi bile olmayan işletmecilerin insafına terk edilmiştir. Sağlık hizmetlerine bakışı insan/toplum odaklı değil maddi kar-zarar odaklı olan yönetimlerin başarısızlığı ortadadır.
Ölümlerden bu ortamı hazırlayan, çatışmacı politikalarda ısrar eden, toplumu ötekileştiren, OHAL rejimini devam ettiren ve kendilerinin ikballerini toplumun önüne koyan AKP iktidarı birinci derece sorumludur.
Sağlıkta her gün yeni bir KHK ile yola devam eden Sağlık Bakanlığı’nın uzun bir dönemdir yürüttüğü KHK yönetim anlayışı artık dikiş tutmamaktadır. Memlekette yönetememe sorunu devam ettiği gibi Sağlık Bakanlığı da sağlık hizmetlerini yönetememektedir. Kendisinin yönetemediği bir bakanlığın kadrolaşmak amacıyla atadığı taşra yöneticileri de yereldeki hizmetleri yönetememekte, üstelik yönetecek kabiliyetleri de bulunmamaktadır.
Cizre Hastanesi yetkilisi kadın doğum uzmanının bulunmadığını, var olan bir kişinin de izine ayrıldığı söylüyor. Doğum oranın yüksek olduğu bir bölgede buna göre planlama yapamayan bir yönetici neyi yönetmektedir? Sağlık Bakanlığı soruşturma başlattık diyerek bu işten kendini sıyıramamalıdır, yaşanan durumdan birinci derecede bakanlık sorumludur. İhraç listeleri konusunda diğer kurumlarla yarışma hevesi, Şırnak/Cizre’de sağlıkçılara yönelik yaşananlara ses çıkarmamak bu günkü sonucu doğurmuştur.
Sorun OHAL’dir!
Sorun KHK’lardır!
Sorun Sağlıkta Dönüşümdür! 29.08.2017

MERKEZ YÖNETİM KURULU

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]