7 Haziran 2015 seçiminden bu yana darbe üstüne darbeler ile karşı karşıya kaldık. “Ya biz ya kaos” sopası sürekli başımızda sallandırıldı. Temel hak ve özgürlükler rafa kaldırıldı, cezaevleri Cumhuriyet tarihinin doluluk oranlarını kat be kat aşacak sayıda muhaliflerle dolduruldu. Yandaş/havuz medyası dışında kalan tüm basın yayın organları kapatıldı, onlarca basın emekçisi, aydın tutuklandı. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanımı terör propagandası kapsamına alınarak binlerce dava açıldı. On binlerce çalışanın sorgusuz sualsiz işine son verilerek açlıkla, sefaletle karşı karşıya bırakıldı. Üniversiteler 12 Eylül’de bile karşılaşılmayan bir saldırıya uğradı, binlerce akademisyenin görevine son verildi.Tüm bu yönelimlerin ana nedeninin referanduma götürülecek anayasa değişikliğinin hayata geçirilmesi olduğu bugün tartışma götürmez şekilde netleşmiştir. Adım adım bugünlerin alt yapısı örülmüştür.

Anayasalar, toplumsal değişim taleplerine cevap verdikleri, ülkenin birikmiş ve yakıcı sorunlarına cevap ürettikleri, mümkün olan en geniş rıza ve mutabakata dayandırıldıkları ölçüde “Toplumsal Sözleşme” karakteri taşıyabilirler. Mevcut değişikliklerin bu nitelikte bir değişiklikle zerrece ilgisi bulunmamaktadır. Aksine Cumhuriyet tarihinde ilk kez usul ve esastan bir anayasasızlaşma sürecine girilmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız.

Toplumsal sözleşme kaygısı baştan beri güdülmediği gibi, kuvvetler ayrılığı tümden ortadan kaldırılmakta, tüm yetkiler tek elde, tek partide, tek siyasal görüşte toplanmaktadır. Emekçilerin, demokrasi güçlerinin yüzyıllarca süren mücadelesi ile elde edilen ve hiçbir gerekçe ile ortadan kaldırılmaması gereken temel hak ve özgürlüklerin KHK’larla askıya alınmasının, ortadan kaldırılmasının önü açılmaktadır. Denetlenemeyen, eleştirilemeyen, anayasa üstü olan bir kişinin her şeyi belirlediği sistemin adı en basit ifade ile kula kulluktur, sulta sistemidir.

Neresinden bakılırsa bakılsın Türkiye’de anayasa yapım ortamı ve koşulları asgari düzeyde bile yoktur. Demokratik bir tartışma ortamının bulunmadığı, her türlü muhalefetin ağır bir baskı altına alındığı, ifade ve toplantı özgürlüğünün yok edildiği, sendikal hakların, örgütlenme özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı ve “yandaş” olmayan medyanın büyük ölçüde susturulduğu bir iklimde anayasa yapım koşullarından söz edilemez.

Referandumun demokratik ortamda gerçekleşmesi sağlanabilirdi. Oysa tam tersi oluyor. OHAL altında, son derece eşitsiz şartlarda adeta “sopalı” bir halk oylamasına sürükleniyoruz. Halkın serbest ve özgür bir tartışma ortamında kanaat oluşturma ve tercihte bulunma hakkı gasp edilmektedir.Teklif, iç tüzük ihlal edilerek, gizli oylama kuralı alenen çiğnenerek, üyelerinin bir bölümü tutuklu iken ve onlara oy kullandırılmadan parlamentodan geçirilmiştir. Parlamentodan geçme şekli onu bir kat daha gayrı meşru kılmıştır.

Anayasa Değişikliği Teklifi Bir Dayatmadır!

Usulden Ve Esastan Reddediyor, Referandumda Hayır Diyoruz!

Türkiye’nin ve sendikal hareketin gerçek ihtiyacı köklü ve derinlemesine bir demokratikleşme, toplumsal barış, laik, demokratik bir cumhuriyet ve bunu bağıtlayacak bir anayasadır. Mevcut teklif bu ihtiyaçla taban tabana zıttır.

Ülkeye bir “deli gömleği” giydirme, mevcut OHAL-KHK’lar rejimini süreklileştirme hamlesidir.Süreklileşmiş ve daha koyu bir OHAL rejimi anlamına geldiği için mevcut teklifi reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Görünüşte on sekiz maddeden ibaret olsa da, aslında anayasanın tamamını, rejimi, ve yönetsel modeli esastan değiştiren, mevcut değişiklik paketi, gücü ve iktidarı alabildiğine merkezileştirmekte ve “TEK’EL”leştirmektedir. Kuvvetler ayrılığının yerine, katıksız bir kuvvetler birliğini geçirmekte, Türkiye’nin yüzyılı aşkın demokratik birikimine ağır ve öldürücü bir darbe vurmayı hedeflemektedir.

Demokrasinin tüm ilkelerine, birikimine ve mirasına sahip çıkıyor ve mevcut teklifi reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Teklif tek bir kişiye mutlak bir iktidar bahşetmekte, onu totaliter, otoriter, keyfi ve yekpare bir rejimin kişiselleşmiş ifadesi kılmaktadır. Bunun literatürdeki adı faşizmdir. Faşizmin kurumsallaştırılması Türkiye’nin “beka”sı diye sunulamaz.Faşizme ve diktatörlüğe geçit vermemek için mevcut teklifi reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

AKP iktidarının 14 yıllık yönetim şekline, politikalarına baktığımızda örgütlü muhalif emek hareketini yok etme ve ezmenin temel yönelimlerinden bir tanesi olduğu net görülmektedir. Bunun sayısız örneğine tanık olduk.

Bağımsız emek hareketinin varlığını, varoluş koşullarını ve örgütlülüğünü savunmak amacıyla, mevcut paketi reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Süreklileştirilecek bir OHAL rejimi, eğitimde dinselleştirme hamlelerine ve kamusal alanın piyasalaştırılmasına hız verilmesi demektir. Tıpkı anayasa değişiklik paketinde olduğu gibi hiç bir toplumsal mutabakat aranmaksızın yapılan müfredat değişiklikleriyle, kendi iktidarına ve sermayeye biat eden, hak arayamayan, örgütsüz bir işgücünü baskıyla, tehditle yoğurmamızın sağlanması demektir.

Geleceğimiz için demokratik, laik, bilimsel, anadilinde eğitim talebimizde ısrar ediyor, değişikliği reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Süreklileştirilecek bir OHAL rejimi, emek hareketinin, sendikaların her tür savunma hakkının elinden alınması, grevlerin, sendikal eylem ve etkinliklerin yasaklanması, hak aramanın suç sayılması, sosyal güvenlik hakkının ortadan kaldırılması, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) dayatması, Kıdem tazminatının kaldırılması, çalışma saatlerinin uzatılması, ücretlerin düşürülmesi, işsizlik, her tür keyfilik, normsuzluk, hukuksuzluk yolsuzluk, kayırmacılık, rant demektir. Mutlak güvencesizleştirme, taşeronlaştırma, işçi cinayetleri, kölelik büroları, açlık, yoksulluk ve sefalet demektir.

Grev ve toplu sözleşme hakkımız, insanca yaşam, insanca çalışma hakkı, insanca yaşanabilir ücret ve güvenli bir gelecek için değişikliği reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Süreklileştirilecek bir OHAL rejimi, daha fazla kutuplaştırma, halkların, inançların, mezheplerin, cinslerin birbirine düşman edilmesi ve çatıştırılması, birbirine boğazlatılması demektir. Ülkemiz bu cendereye sıkıştırılamaz.

Emek, demokrasi, barış ve özgürlüklerimizi, ekmeğimizi, iş güvencemizi korumak ve ortak geleceğimizi savunmak için değişikliği reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Süreklileştirilecek bir OHAL rejimi, cinsiyet ayrımcılığının daha da derinleştirilmesi, şiddet, taciz tecavüz, kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarının meşrulaştırılması demektir.

Emeğimize, bedenimize, kimliğimize ve çocuklarımıza sahip çıkmak için değişikliği reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

OHAL rejimi, konfederasyonumuz KESK’i ve kamu emekçilerini seçilmiş ve özel bir hedef haline getirmiştir. İhraçlar, açığa almalar, gözaltı ve tutuklamalar, sürgünler, baskının bin bir türü alıp başını yürümüştür. En yaygın mağduriyet ve tasfiyeler kamu emekçileri alanında vuku bulmuştur. Varlığımız ve örgütlülüğümüz, devletin totaliter biçimde yeniden yapılanmasının ve biatçı bir kadrolaşmanın önündeki belli başlı engellerden biri olarak görülmektedir.

Bu keyfiliği, zulmü ve zorbalığı reddediyor, REFERANDUMDA HAYIR DİYORUZ!

Referandum son yüz yıllık tarihimizde yapılan sayısız anayasal değişikliklerin çok ötesinde, ülkemizi ve geleceğimizi çağdışına itecek bir rejim değişikliğinin onaylanıp onaylanmaması olarak gerçekleşecektir.

Referandum yolu ile tüm vatandaşlarımıza, emekçilere dayatılan “Biat et Rahat Et”tir.

Biat etmeyeceğiz, direnmeye devam edeceğiz.

Sadece üyelerimizi değil tüm emekçileri, kula kulluk etmeyi kabul etmeyenleri, farklılıklarımızla birlikte eşit, özgür, demokratik ve barışçıl bir ortamda birlikte yaşamı savunan herkesi, her bir bireyi referandumda mevcut DEĞİŞİKLİĞİ REDDETMEYE VE TERCİHİNİ HAYIR’DAN YANA KULLANMAYA ÇAĞIRIYORUZ.  30.03.2017

 

KARANLIĞI YIRTACAK ŞAFAĞI HAYIR’LA KARŞILAYALIM!

 

ŞANLIURFA KESK ŞUBELER PLATFORMU DÖNEM SÖZCÜSÜ

Mehmet Cevher ÖZTÜRK

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]