SENDİKAL HAREKETİN SORUNLARI ve ÖRGÜTLENME

Facebook
Twitter
WhatsApp

Emek mücadelesi; çalışma yaşamında yaşanan değişim-parçalılık-otoriterleşme-esneklik ve emek hareketine dayatılan parçalılık ve bu parçalılığın yaratığı muğlaklıktan kaynaklı olarak ciddi bir

Ara Genel Kurul’da Belirlenen Mücadele Programı
krizi yaşıyor. Bu durumu en çok da sağlık alanı yaşamaktadır. Sağlık hizmetlerin karmaşıklaşması-genişlemesi-mekansal olarak faklılaşması-mesleklerin çeşitlenmesi-çalışma biçimlerinin değişmesi bu sorunları büyütmektedir. Ayrıca toplum için temel bir hizmet olmasından kaynaklı olarak toplumda yaşanan sağlık algısındaki çarpıklık ve sağlık çalışanlarında bu konuda ortak bir tutum oluşturmayarak bu çarpıtmaya alet edilmesi sorunları büyütmektedir. Sendikal hareketteki durağanlık, yeni arayışları gerçekleştirememesi emek mücadelesi açısında bir olumsuzluk olarak yansımaktadır. Bu sürecin aşılması için basta SES’ten başlayarak KESK ve diğer emek örgütlerine kadar götürülecek bir çalışma yürütülmelidir. Bu çalışmanın ana başlıkları;

  • Öncelikle sendikal mücadele önünde engel oluşturulan yasalarla mücadele edilmelidir. Sendikanın iç işleyişini belirleyen yasa yerine Anayasada “çalışanlar sendikalar kurar, iç işleyişini tüzüklerinde düzenler” ibaresinin yer alınması dışındaki düzenlemelere karşı çıkılmalıdır.
  • Geçmişten bu yana çalışanların ortak yasası-ortak örgütlenme ve ortak sendika konusundaki tutumumuz için pratik çalışmaların içerisine girilmelidir. Sağlık ve sosyal hizmet alanında tüm emekçilerin sağlık ve sosyal hizmet emekçisi olarak değerlendirilerek sendikamızda örgütlenmelerine devam edilmesi konusunda çalışmalar yürütülmelidir. Ancak işyerlerinde ortak mücadeleyi örgütlemeyen hiçbir örgütlenmenin sınıf mücadelesine bir yararı olmadığı bilinciyle hareket edilmelidir. Başta taşeron sisteminin kaldırılması hedeflenmelidir. Ancak taşeron sisteminde yaşanan reel gerçeklik ve taşerona bağlı emekçilerin yasal olarak işçi sayılmalarından kaynaklı ve toplu iş sözleşmesinin işçi sendikaları ile yapılması nedeniyle işyerlerinde sendikamızın ilke ve amaçlarına yakın bir şekilde mücadele eden işçi sendikalarına sendikamıza üyeliğin yanında e-devlet sistemi üzerinden taşeron işçilerin üyeliğinin yapılması sağlanmalıdır. Bu konuda hızla adım atılmaması halinde Hak-İş gibi hükümet/devlet sendikalarına idareciler eliyle yapılanların önü alınamayacaktır. Tüm çalışanların aynı sendikaya (işkolu sendikacılığı) üye olabilmesi için mücadeleyi yükseltmeliyiz.
  • Sağlık ve sosyal hizmet alanında mücadelenin ortaklaştırılması, çalışanlar arasında ayrım yerine birlikte örgütlenmeye katkı sunmak için iş kolumuzda örgütlü sendika, oda ve derneklerle birlikte federatif bir örgütleme dahil çalışmalar merkezi olarak yürütülmelidir.
  • İş kolumuzda emek ve ücret sömürüsünün en yaygın alanlarının başında sağlık öğrencilerinin ve asistan hekimlere staj/eğitim adı altında dayatılan angarya çalışma gelmektedir. Genel Merkezimiz bünyesinde kurulmuş olan sağlık öğrencileri komisyonunun aktifleştirilerek yerellerde de ayaklarının oluşturulması, asistan hekimlerin sorunlarının tespit edileceği, tartışılacağı ve karar organlarımıza önerilerde bulunacak merkezi asistan hekim komisyonu kurulmalıdır.
  • Piyasalaştırma sürecinin bir parçası olarak yeni kurulan Türkiye Sağlık Enstitüsü Başkanlığının (TÜSEB) çalışmalarını izlemek, raporlaştırmak ve karar organlarımızı bilgilendirmek amaçlı akademik, bilimsel bir çalışma grubu oluşturulmalıdır.

ÖZLÜK, EKONOMİK, SOSYAL VE DEMOKRATİK HAKLAR

Bugün özellikle iş kolumuz olmak üzere çalışma hayatının bütününde ciddi alt üst oluşlar yaşanmaktadır. AKP’nin “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile sağlık özel sağlık kuruluşları ve ilaç tekellerinin insafına bırakılmış, hastayı müşteri olarak gören piyasacı sağlık modeli benimsenmiştir.  Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ise iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalıştırmaya tabi kılınmıştır. Bugün sağlık ve sosyal hizmet emekçileri en az iki, üç kişilik çalışmak zorunda bırakılırken performansa göre ücretlendire ile de emeğinin karşılığını alamamaktadır.

Sağlık ortamında yaşanan iş kazalarının yanı sıra şiddet, diğer çalışma alanlarına göre 16 kat daha fazladır. Hemen her gün bir hekim, hemşire, sağlık ve sosyal hizmet emekçisi tehdit edilmekte, fiziki saldırıya uğramaktadır. Demokratik olmayan çalışma yaşamının yanı sıra liyakat yerine yandaşlık ilişkileri ile atamaların yapılması, atananlar tarafından performansı artırmak için meslek tanımı dışında keyfi görevlendirmeler ve karşı çıkanlara karşı da uygulanan baskı ve mobbingi de bunlara eklemek gerekir.

  • Temel ücret; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yüzdelik zamlarla her geçen gün ücreti eritilmekte, verilen ek ödemeler ise emekliliğe yansıtılmadığı için ücretlerinde güvencesizlik oluşturmaktadır. Performans sisteminin kaldırılarak, sabit ödemelerin arttırılarak maaşa ve emekliliğe yansıtılması için mücadele etmelidir.
  • Fazla çalışma/Angarya; sağlık ve sosyal hizmetin kesintisiz verilen bir hizmet olması ve 24 saat esasına yönelik çalışma yapılması nedeni ile 40 saate indirilen mesai uygulamada 45 saat olarak devam ettirilmektedir. Bunun yanı sıra, tüm kamu sağlık kurumlarında (1, 2, ve 3. Basamak) sağlık personeli eksikliği nedeni ile angarya çalışma artmaktadır. Bu da sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin fiziksel ve ruhsal olarak yıpratılması süreci yaşattığı gibi iş kazalarına ve mesleki hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Buna karşı mücadele edilerek mesai saatlerinin 35 saate indirilmesi ve fazla çalışma/angaryanın ortadan kalkması için mücadele edilecektir.
  • İş ve işyeri güvencesi; Kamu Hastaneleri Birliklerine geçilmesi ile birlikte işyeri güvencesi de ortadan kaldırılmış bulunmaktadır. Bunun sonucunda sık sık görevlendirme adı altında sürgünler yapılmaktadır. Bu uygulamalara karşı fiili ve meşru mücadele hattına uygun olarak hukuksal mücadelenin yanı sıra eylem ve etkinlikler yapılacaktır.
  • Fiili Hizmet Zammı; Genel olarak bütün sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sürekli hasta ve hastalıklarla ilgileniyor olmasının yanı sıra çalışma ortamından kaynaklanan radyasyon, ısı, kazalar gibi fiziksel faktörler, anestezik gazlar, antiseptikler gibi kimyasal faktörler, bakteriler, virüsler gibi biyolojik faktörler, ergonomik faktörler,hastalar ve hasta yakınları tarafından yapılan saldırılar gibi doğrudan etki sonucunda gelişen organik sağlık sorunları bulunmaktadır. Nöbet, vardiya, aşırı iş yüklemesi, çalışma süresinin fazlalığı  gibi  sorunları da eklediğimizde yıpranan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için “fiili hizmet süresi zammı” talebi için mücadele yürütülecektir.
  • İşçi Sağlığı ve iş güvenliği; sağlık ve sosyal hizmetler ağır işler kapsamı içinde değerlendirildiğinden ve iş yükünün de her geçen gün artışından kaynaklı olarak çalışma koşulları her geçen gün kötüleşmektedir. Bu durum sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sağlığını bozmaktadır. Bundan dolayı emekçilerin sağlığını tehdit eden koşulların görünür kılınması için sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sağlığı komisyonumuzun genişletilip aktifleştirilmesi ve yerel ayaklarının oluşturulmasının yanı sıra işçi sağlığı ve güvenliği konusunda çalışmaları yürütülecektir. Soma katliamının yıldönümü olan 13 Mayıs’ın bir anma günü olarak örgütlenmesi için çalışmalar yapılacaktır.
  • Çalışma Yaşamının Demokratikleştirilmesi; sağlık ve sosyal hizmet sunumu tümüyle bakanlıklar eliyle planlanmaktadır. Sağlık ve sosyal hizmet sistemine dair bu alanda örgütlü emek ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmamaktadır. Yine kamu sağlık ve sosyal kurumlarında yönetici atamaları liyakat yerine yandaşlık ilişkilerine dayanmaktadır. Hatta hangi sendikanın yetkili olacağına dair merkezi hükümet karar vermektedir. En küçük bir sağlık biriminde dahi hizmetin verilmesi ve planlanmasında hizmeti verenlerin fikri alınmamaktadır. Sendikamız dönem açısından çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için başta idarecilerin liyakat esası üzerinden çalışanların oyları ile belirlenmesi dahil çalışma yaşamındaki antidemokratik uygulamaların kaldırılması için mücadele edecektir
  • Hukuk alanında ise; sağlık ve sosyal hizmet alanına ilişkin yapılan tüm düzenlemelerde çalışanların ve hizmeti alanların taleplerinin dikkate alınması için mücadele edeceğiz. Egemenlerin hukukuna sıkışarak mücadeleyi sadece hukuk alanına çekmek yerine fiili, meşru ve militan mücadeleyi yürütürken hukuk mücadelesini de mücadelenin hukukunu oluşturmak için çalışılacaktır.

KADIN MÜCADELESİ

Yaşamın her alanı eril zihniyet ve onun tahakkümüyle kuşatılmış, militarizm daha da kurumsallaşarak tüm boşluklara sızmış durumdadır. Bu zihniyet toplumsal dokusunu kadın eksenli toplumdan erkek karakterli topluma geçişle başlatırken diğer yandan  ilk ve temel çelişki  de ortaya çıkmış oldu.  Süreklilik arz eden ise kadının sömürüsüdür. Yaşamdan kopartılarak her parçasının alınır satılır hale getirilerek metaya dönüştürülmesi, köleleştirilmesi, iradesizleştirilmesi, güvencesizleştirilmesi  özcesi top yekün işgal ve talan alanına dönüştürülmesi süreci olarak ele almak mümkün. AKP hükümeti iktidarı süresince  toplumun tamamını kendi ideolojik perspektifine ve kapitalist modernitenin argümanlarına göre yönetme rejimi olarak tekçiliği dayatırken kadını eve ve aileye hapseden anlayışıyla  tüm farklılıklara, renklere dillere düşmanlığıyla sınırsız  şiddeti kendisine hak görmektedir. Toplumun yarısını, yaşamın yarısını oluşturan kadın kimliğini görmeyen  toplumsal cinsiyetçiliği pekiştiren uygulamalara dair sözümüzü politik olarak ifade etmek, yaşamımızı en  anlamlı düzlemde  örgütlemek için öncelikli olarak  kadın özgürlüğü perspektifimizi, özgürlük ilkelerimizi ve amaçlarımızı belirlerken; mevcut eşitsizliği gidermek açısından en önemli gerekçeler oluşmuş durumdadır bu temelde;

  • Özgün kadın örgütlenmesi çalışmalarını güçlendirmek, kadın meclislerini tüm çalışma alanlarımızda oluşturmak bu meclislere güvencesizlerin katılımını sağlamak için çalışmalar yürütülecektir.
  • Kadın eğitimciler eğitimi 2015 yılı içerisinde planlanacaktır.
  • Sağlık örgütleriyle birlikte ortak çalışmayı önemseyerek 2016 yılı içerisinde “Kadın ve Sağlık Çalıştay”ı yapılacaktır.
  • Yereldeki kadın örgütleriyle ortak platformlar kurmak ve ortak eylemlilikler gerçekleştirmek için çalışma yapılacaktır.
  • WEB sayfasında güncel kadın yazıları ve ilgili makaleler yayınlanacaktır. ( farklı dillerdeki yazıların çevirisi yapılarak)
  • 25 Kasım kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla eylem ve etkinlikler planlanacak, sağlık alanındaki “kadına yönelik şiddet” özel olarak gündem yapılacaktır.
  • 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü için etkinlikler yapılacaktır.
  • AKP’nin kadını aileye hapseden ve ucuz işgücü olarak gören kadın istihdam politikalarına karşı diğer örgütlerle ortak mücadele edilmesi konusunda çalışmalar başlatılacak ve KESK’e öneri götürülecektir.
  • Kreş talebi önümüzdeki dönem mücadele programımızın temel başlıklarından birisi olacaktır.
  • Örgütlenme materyallerinde kadın emekçilere seslenen, çağrı yapan özel sayfa oluşturulacaktır.
  • Sağlık alanında gerçekleşen mobbingi anlatan ve buna karşı nasıl mücadele edileceğini gösteren el kitapçığı yada broşür 2015 yılı içerisinde çıkarılacaktır

SAĞLIKLI YAŞAM HAKKI MÜCADELESİ

Sağlık aynı zamanda temel haklar mücadelesinin de önemli bir parçasıdır. Sağlık hakkı mücadelesi sadece sağlıkçıların yürüteceği bir mücadele ile sınırlandırmak, bu mücadeleyi zayıflatacağı gibi olumsuz sonuçlar da doğurmasına neden olabilmektedir. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri emeğinin karşılığını almak için yaptığı mücadele ile sağlık hakkı mücadelesi bazen karşı karşıya gelme riskini taşır. Bu durum doğru politik bir zeminde yürütülmediği taktirde karşıtlık daha da büyüyebilir. Sağlıkta “dönüşüm” adı altında yürütülen politikalarla sağlık üretim-tüketim ilişkisi içerisinde meta haline getirilmiştir. Yine yetkililer ve kurumlar tarafından yapılan propagandalarla sağlık algısında ciddi dejenerasyon yaratılarak sadece hizmet sunumuna indirgenmiştir. Sağlık hizmetlerine yönelik talep her gün çeşitli şekillerde kışkırtılarak arttırılmıştır. Sağlığı etkileyen çevresel etmenler (barınma, yeterli dengeli beslenme, sağlıklı içme suyu, temiz hava, stres yaratmayacak kent, savaş, travma, göç vb) göz ardı edilmekte, insanların hasta olmasını engellemek yerine tedavi edici sağlık hizmetlerine daraltılmış bir sağlık algısı yaratılmaktadır. Yaratılan bu algı ve sağlıklı olmayan yaşam koşulları nedeniyle her gün farklılaşarak artan hastalıklar ve hizmete erişim için artan taleple birlikte hizmet sunumunda çok sayıda kalemden alınan ilave ücretlendirmelerle halkın cebinden daha fazla para çıkan bir dönemi yaşamaktayız.

Kısaca ifade edilen böyle bir sistem içinde; Sağlıklı yaşam hakkı mücadelesinde sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin içerden doğru itirazları önemlidir. Ancak bu itirazlar toplumcu bir sistem oluşturulması için yeterli olmamaktadır. Toplumcu ve bütüncül bir sağlık sisteminin oluşturulması için mücadelenin de toplumsallaşması gerekmektedir.  Bunun için:

  • Sağlıklı yaşam hakkı mücadelesi veren emek ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadelenin ortaklaştırılması, bunun için yerellerden başlayarak merkeze kadar “sağlıklı yaşam hakkı meclislerinin” kurulması veya var olan meclislerde yer alınması,
  • Doğa düşmanı yağma politikalarına karşı Yaşam alanlarımızı savunmak için yerel/merkezi platform vb. mücadele araçları içerisinde yer alınması ve bilimsel araştırmaların yapılması,
  • Sağlık ve sosyal hizmetlerin piyasalaştırılması süreci dünya örnekleriyle karşılaştırılarak incelenmesi ve gelecekte halkı bekleyen tehlikeler konusunda bilgilendirme faaliyetlerinin yürütülmesi ve sağlık sisteminden kaynaklanan sorunların açığa çıkarılması için Sağlık Politika Komisyonu çalışma yürütmeli ve gerektiğinde aylık, yıllık raporlar yayınlamalıdır. Önümüzdeki dönem içerisinde Sosyal hizmetler alanında çalıştay ve sağlık kurultayı yapılmalıdır.

İNSAN HAKLARI, DEMOKRASİ VE BARIŞ MÜCADELESİ

Emek mücadelesi demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkemizde ve Ortadoğu da yürüyen savaş ve çatışmalı ortam emek mücadelesinin de gündeminin önemli bir bölümünü barış olarak belirlemektedir. Egemen güçler arasındaki iktidar kavgasının halklara dayattığı savaş sınıf mücadelesini ve birliğini olumsuz etkilemektedir. SES kuruluşundan bu yana savaşa karşı barışı, faşizme karşı halkların kardeşliğini savuna geldi. Savaş bu gün itibari ile Ortadoğu’nun her tarafını sarmış durumdadır. Türkiye’de yaşanan çatışmalı ortam ile birleşince, demokrasi ve özgürlükler alanı sürekli olarak sınırlandırılmaya çalışılmaktadır. Çıkarılan yasalar, mevcut olan yasaların daha da geriye götürülmesi, yasaların yetmediği yerlerde fiili uygulamalarla Türkiye de baskı ve şiddet artmıştır. Failli meçhullerin yerini sokak infazları almıştır. Tüm bu gerekçelerle sendikamız önümüzdeki dönemde;

  • Kürt sorununda demokratik-barışçı çözüm için çalışmalara devam etmeli ve bunun için;
  • Bu konuda oluşmuş veya oluşturulacak platform veya birlikteliklerde yer alınmalıdır.

2-  Çok dilliliği yayınlarında kullanarak bu konuda ortak bir kültürün oluşmasına katkı sunmalıdır.

  • Ulusal ve uluslararası sözleşmelerde bir hak olan anadilinde sağlık ve sosyal hizmetin sunumu için mücadele yürütülmelidir.
  • Kürt sorununun da demokratik ve barışçıl çözüme ilişkin gelişen süreçlerle ilgili bildiri veya özel sayılar çıkarmalıdır.
  • Ortadoğu’da yürütülen savaşa karşı etkin tutum almalı ve bunun için;

1-Savaş karşıtı platform veya birlikteliklerde yer almalı/kurulması için çaba göstermelidir.

2- Savaştan kaynaklı yaşanan sağlık sorunlarının tespitinde ve giderilmesinde görev alınması ve saha çalışması yapılmalıdır.

3- Savaş, doğal afet vb. olağanüstü durumlarda sağlık ve sosyal hizmet sunumuna, katkı sağlanması için gönüllülerden oluşacak ekipler oluşturulmalı, eğitilmeli ve gerektiğinde sendika şube/temsilciliklerimiz başvuru merkezleri gibi çalışmalıdır.

4- Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan sığınmacı ve mültecilerin ayrımcılığa uğramadan sağlık hizmetlerinden yararlanması konusunda girişimlerde bulunmalı, gerektiğinde bu konuda bilimsel ve eğitsel çalışmalar yapmalıdır.

  • İfade ve örgütlenme özgürlüğü önünde engel olan yasal düzenlemeler başta olmak üzere Terörle Mücadele Kanunu dahil antidemokratik yasaların kaldırılması için mücadele yürütülmesi, bu çalışmaların daha kitlesel ve görünür olması için var olan platformlarda yer almalı ve ihtiyaç duyulan platformların kurulmasına öncülük etmelidir.
  • Sağlık ve sosyal hizmet alanında LGBTİ bireylere yönelik yaşanan ayrımcılıklar başta olmak üzere antidemokratik (etnik, inanç vb.) uygulamalara karşı mücadele etmelidir.
  • Türkiye’de cezaevlerinde ciddi sağlık sorunları yaşanmaktadır. Cezaevlerindeki yaşanan insan hakları sorunlarına ve sağlık uygulamaları konusunda faaliyet yürütecek merkezi bir Cezaevi Komisyonu kurulması ve cezaevi kampüsleri olan ilerde oluşturulacak yerel komisyonlarla birlikte faaliyet yürütülmeli, aynı zamanda da 2015 yılı 19 Aralık cezaevi katliamının yıl dönümüne gelecek dönemde Cezaevleri ve Sağlık Kurultayı yapılması, yapılacak çalışmaya cezaevleri alanında faaliyet yürüten diğer kurumları da dahil etmek için sarf edilmelidir.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]