Değerli Basın Emekçileri

 

Bugün Dünyada insan eliyle yaratılmış en büyük felaketlerden biri olan Çernobil Felaketi’nin üzerinden 29 yıl geçti. Buradaki pek çok kişi o günlerde yaşananların tanığıdır. Kaza olduğunda o zamanın Sovyetler Birliği yetkilileri felaketi Dünyadan saklamışlardı. Tam dört gün sonra İsveçliler kendi ülkelerinde artan radyasyonu fark edip kaynağını öğrendiğinde her şey açığa çıktı. Radyoaktif iyotla, sezyumla, stronsuyumla yüklü bulutlar çoktan kuzey Avrupa’ya varmıştı. Kazadan yaklaşık bir hafta sonra da Karadeniz’e geldi. Tam çayların toplanma zamanıydı. Yağmurlarla gökyüzünden inen radyoaktif maddeler çayları çoktan kirletmişti. Bazı bilim insanları yaptığı ölçümlerde yüksek radyasyonu farkettiğinde hemen yetkilileri uyardı. Çaylar imha edilmeli, halka iyot tabletleri dağıtılmalı dediler. Ama nafile. Televizyonlarda bakanlar çıkıp “çayları için için bir şey olmaz bakın biz de içiyoruz” dediler. Yalnızca çok kirlinmiş çayları, sızdırmaz kaplar içinde değil de çuvallar içinde gömdüler. Onlar da bir süre sonra Rize’de yapılan inşaatların temel kazıları sırasında ortaya saçıldı. Zaten radyoaktif maddeler çoktan yeraltı sularına karışarak canlıların bedenlerinde yerini almışlardı. İşin daha da kötü bir yanı vardı. Kirli çayların hepsini gömmeye kıyamadılar bir yıl sonra yeni çıkan ürünle harmanlayarak daha fazla miktarda çayı kirlettiler ve daha çok insana yaydılar. Radyasyonla kirlenmiş fındıkları okullarda çocuklara dağıttılar.

O günden bu yana ne kadar insanın sadece bu nedenle hastalandığını, öldüğünü ve daha kaç nesil hastalanacağını bilmemize olanak yok. Riskleri zaman içinde azalacağına tersine artan, insanlık ve bilim tarihi bakımından çok yeni bir durum ile karşı karşıyayız. Ayrıca yapılan antlaşmalarla, konuyla ilgili yapılan bilimsel çalışmaların sonuçlarını açıklamak bile engellenmiş durumda. Zaten tek bir kişinin bile salt bu nedenle ölümcül bir hastalığa yakalanması, sakatlanması, ölümü ile bir milyon kişinin arasında fark var mıdır? Eğer hastalanan veya ölen, insanın kendi çocuğu ise” ne olacak canım tüp de patlar, uçak da düşer, kalkınmak için bazı riskler göze alınmalıdır “ denebilir mi?

Bildiğimiz Belarus’ta sadece 7 milyon insanın kazadan etkilendiği, halen bir milyondan fazla sayıda çocuk radyasyonla kirlenmiş alanda yaşadığı. Kazanın Ukrayna’ya maliyeti 2000 yılı itibariyle 148 milyar dolardı. Belarus, 2016’da Çernobil’in ekonomisine etkisinin 235 milyar dolar olacağını tahmin ediyor. Özetle Ukrayna ve Belarus yıllık bütçelerinin yüzde 5-9’luk kısmını hala Çernobil ile mücadeleye ayırıyor.

Görüldüğü gibi nükleer santrallar hiç de ekonomik değil. Bir kaza olursa ki- kazalar son derece sık olmakta- ülkelerin ekonomilerini de alt üst ediyor. İnsanların yaşamlarını karabasana çeviriyor. Biz de ülkemizin tertemiz topraklarında, ilk nükleer santralıyapımının planlandığı ilin insanları olarak bu kaderi yaşamak istemiyoruz. 40 yıldır sürdürdüğümüz mücadeleyi önümüzdeki günlerde artarak sürdüreceğiz ve biz bu santralı yaptırmayacağız.

                                                                     

                                                             Mersin Nükleer Platformu Adına Dönem Sözcüsü

                                                                                 Dr. Ful Uğurhan

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]