KESK Yürütme Kurulu: Mücadelemize Kararlılıkla Devam Edeceğiz!

Facebook
Twitter
WhatsApp

 

Çrş, 16 Temmuz 2014

alt8. Olağan Genel Kurulumuz soncunda göreve başlayan Yürütme Kurulumuz, Genel Kurul sürecimize ve ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşmak üzere bugün (16 Temmuz 2014)  konfederasyon binamızda bir basın toplantısı yapmıştır. Basın açıklaması metni aşağıdadır.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun yeni seçilen Yürütme Kurulu olarak düzenlemiş olduğumuz ilk basın toplantısına hepiniz hoş geldiniz.

 Konfederasyonumuzun 8. Olağan Genel Kurulu 3-4-5-6 Temmuz 2014 tarihlerinde büyük bir coşku ve katılımla gerçekleştirildi. Genel Kurulumuzda,  emek ve demokrasi mücadelemizi geliştirerek, güçlendirme hedefimizin bir aracı olarak tüzüğümüzde kimi değişiklikler yaptık, yeni kararlar aldık. Öncelikle tüzüğümüzde yaptığımız kısmi değişikliklerin ve aldığımız yeni kararların ihtiyaç duyduğumuz yönetsel işleyişe ulaşmamıza, daha güçlü, daha dinamik bir KESK yaratmaya dönük olduğunun altını çizmek isteriz. 

Bilindiği üzere konfederasyonumuzda kadınlar dünden bugüne mücadelenin öznesi olmuşlardır. Hem kadın kurtuluş mücadelesinin sözcüsü olmuş hem de doğalında emek mücadelesinin yürütücüsü olmuşlardır. Bu mücadeleyi yürütürken birçok bedel ödemiş, bu bedeller karşılığında farklılıklar yaratmışlardır. Sancılı süreçlerin sonunda Kadın Sekreterliklerini, Kadın Meclislerini oluşturmuşlardır.

Bugün de toplumsal bir proje olan yaşamın her alanında tam eşitlik mücadelesini bir üst adıma taşıyarak son Genel Kurulumuzda kadına duyarlı bütçe oluşturma, Kadın Meclislerinin karar organı haline gelmesi ve yetkili organlarımızın almış olduğu kararların yürütülmesinde aynı yetki ve sorumluluklara sahip Eş Başkanlık sistemine geçiş yapılmıştır. Kadınlar kendi sözlerini kurma, aldıkları kararları hayata geçirme hedefiyle konfederasyonumuz içinde ve yaşamın her alanında kadın özgürlükçü bir toplumsallığı inşa etmek için örgütlü mücadelelerine kararlılıkla devam edeceklerdir.

Ülkemiz, uluslararası emperyalist merkezlerce iktidara getirilen AKP eliyle Taşeron Cumhuriyetine dönüştürülmüştür.  

Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile kamuda istihdam parçalı hale getirilmiş, sözleşmeli, esnek ve kuralsız çalışma yaygınlaştırılmıştır. İstihdamda kuralsızlığı, taşeronlaşmayı, güvencesizliği temel alan dönüşümün bedeli artan iş cinayetleri ile emekçilere ödetilmektedir. Angarya çalışma artırılmış, çalışma süreleri uzatılmıştır. Sendikal ve demokratik haklarını kullanan emekçilere yönelik baskı, ceza ve sürgünler hız kazanmış özellikle konfederasyonumuza bağlı sendikaların üyelerini hedef alan çok yönlü saldırılar artmıştır.

            Öncesi bir yana, AKP ve yandaş konfederasyon arasında 2014-2015 yıllarını kapsayan mutabakat kamu emekçilerine karşı ihanette son nokta olmuştur.

Hatırlanacağı üzere söz konusu mutabakatla kamu emekçilerinin yıllardır birikerek gelen onlarca sorunu hakkında hiçbir çözüm üretilmediği gibi 2014 yılı maaşlarında brüt 175 TL’nin karşılığı olarak sadece net 123 TL artış yapılmıştı. En önemlisi yandaş konfederasyon yönetimi kamu emekçilerine 2014 yılı için hem enflasyon farkı verilmemesi hem de maaş katsayısına bağlı ödemelerde hiçbir artış yapılmaması düzenlemesinin altına imza atmakta tereddüt etmemişti.

Bugün geldiğimiz noktada AKP ve Memur Sen’in kamu emekçilerine karşı vardıkları mutabakatın, ‘Satış Sözleşmesi’nin sonuçları daha net olarak görülmektedir. Resmi rakamlara göre Haziran ayı itibari ile yıllık enflasyon %9,16 iken 2014 yılının ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon oranı %5,68 dir. Bu rakamlar daha yılın ortasındayken kamu emekçilerinin maaşlarındaki 123 TL lik net artışın şimdiden buharlaştığını göstermektedir. Sadece son altı ay içinde temel tüketim maddelerine yapılan fahiş zamlar kamu emekçilerinin cebinde zaten bir şey bırakmamıştır. Kamu emekçilerine ve emeklilerine önümüzdeki altı ayı geleceklerini ipotek altına alan kredilerle borçlanarak tamamlamaları dayatılmaktadır.

Bilindiği üzere AKP iktidarı 301 madencinin yaşamına mal olan Soma Katliamı sonrasında oluşan kamuoyu tepkisini hafifletmek hedefiyle “taşeronu kaldırmak için gerekli hazırlıkları yapıyoruz“ açıklamaları yapmak zorunda kalmıştır. Ancak Soma katliamından yaklaşık 20 gün sonra TBMM başkanlığına sunulan torba yasa tasarısı AKP’nin taşeronu kaldırmak bir yana daha da genişletmenin peşinde olduğunu gözler önüne sermiştir.

Söz konusu torba yasa tasarısında, sermaye çevrelerinin beklentileri doğrultusunda vergi, sigorta prim aflarından, kasa mevcudu affı, sermaye artırımı yoluyla vergi kaçırma ve kara para aklamanın önünün açılmasına, siyasi iktidara seçim öncesi partizanca kullanacağı çok sayıda üst düzey memur kadrosu ihdas edilmesinden öğretmenlerin rotasyona tabi tutulmasının önünün açılmasına, idari yargılamadan özelleştirmeye, gümrükten, SGK’ ya kadar birbiriyle ilgisi olmayan sayısız düzenleme bulunmaktadır. Buna rağmen taşeronlaşmanın daha yaygınlaştırması ile başta sınırlı iş güvencemiz olmak üzere kazanılmış tüm haklarımızı dahi ortadan kaldırmayı hedefleyen torba yasa tasarısı “Tarihin En Büyük Affı”  olarak nitelendirilmekte,  kamuoyuna “müjde” olarak sunulmaktadır. 

Bir süredir ülkenin en önemli gündemlerinden biri de 10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Konuya ilişkin yaklaşımımızı bugüne kadar konfederasyonumuzu ziyaret eden CHP ve HDP heyetleri ve Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu ile paylaşmış bulunuyoruz. 

       KESK olarak, söz konusu ziyaretlerde bu ülkenin geleceğini ortak yaşamını başta bütün ötekilerle, ezilenlerle, toplumun bütün kesimleriyle beraber evrensel ölçüde ve ulusal ölçekte hukuk çerçevesinde önemseyen ve bunun çabası içinde olan bir tutumun bu ülkenin ortak geleceğini belirleme konusunda bir iradeye sahip olabileceğini ve sürecin bu çerçevede işletilmesini, adayların bu kriterler gözetilerek belirlenmesi gerektiğini ifade ettik. 

Öte yandan yıllardır mücadelesini yürüttüğümüz değerlerimiz aslında bizim Cumhurbaşkanlığı makamından beklentilerimizin de bir bakıma özetidir. KESK bir emek örgütü olarak her şeyden önce emekten yana tutum alabilen bir Cumhurbaşkanından yanadır. 

Bu temelde KESK; yoksulluğa, eşitsizliğe karşı insanca yaşam temelinde barıştan, demokrasiden ve emekten yana ödün vermeyen, özgürce yaşam, eşit özgür ve demokratik bir Türkiye’yi hedefine alan bir Cumhurbaşkanlığından yanadır.

KESK;  toplumun başta ötekileri olmak üzere, bütün kesimlerine yönelik, farklı inançları, kimlikleri, dilleri kabul eden ve empatiyle yaklaşabilen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ilişkin etkin politikaları hayata geçirebilecek anlayışa sahip bir Cumhurbaşkanından yanadır.

KESK;  savaşa karşı barışı, emperyalizme karşı bağımsızlığı, baskılara karşı özgürlüğü, ırkçılığa ve şovenizme karşı halkların kardeşliğini,  cinsiyet ayrımcılığına karşı eşitliği temel alan bir Cumhurbaşkanından yanadır.

Emperyalist güçler,  Ortadoğu halklarının kokuşmuş iktidarlara karşı 2010 sonbaharında başlattıkları isyanı BOP kapsamındaki politikalarının aracı haline getirmeye çalışmıştır.

Bu bağlamda Suriye, Irak ve son olarak Filistin’de süreç yeni bir düzleme girmiştir. Emperyalist güçlerin taşeron olarak kullandıkları örgütlerden IŞİD Irak’taki fiili bölünmüşlüğün daha da kurumsallaşması, de facto olarak çizilen sınırların daha da genişletilmesi için aktif rol oynamaktadır. Son olarak Rojava’da işbirlikçi yerel çetelerin de yardımıyla katliamlarına hız vermiştir. Bu saldırılarla eşit, özgür ve kardeşçe bir geleceği inşa etme çabasının ürünü Rojava devriminin IŞİD çeteleri eliyle boğulması hedeflenmektedir. Bunun sonucu olarak günlerdir bütün dünyanın gözleri önünde, Filistin ve Rojava’da büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Filistin’e yönelik İsrail saldırıları ile IŞİD çetelerinin Rojava’ya yönelik saldırıları aralıksız sürmektedir. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları karşısında ABD başta olmak üzere emperyalist güçlerin ve BM’nin “Şiddetin sona ermesi” çağrısı yapmakla yetinmesi, “kara harekâtı istemiyoruz” diyerek adeta hava harekâtının devamını onaylamaları katliamın suç ortakları olduklarını göstermektedir. Rojava’ya yönelik IŞİD saldırıları ise BM ve bölgeye müdahale eden emperyalistler ve bölge gericiliklerinin gündeminde İsrail’in Filistin’e saldırısı kadar bile yer tutmamaktadır. Bölge halkları birbirlerini boğazlarken emperyalistler bölgedeki güçlerini tahkim etmekte, varlıklarını kalıcılaştırmaktadırlar.

AKP iktidarı ise hem Filistin’de hem de Rojava’da yaşanan katliam karşısında ikiyüzlü bir politika izlemektedir. Geçmişte Filistin halkının mücadelesini istismar ederek; ‘One minute’ şovu, Mavi Marmara provokasyonu ile iç politika malzemesi haline getiren, Filistin davasını emperyalist ülkelerin çıkarlarına peşkeş çeken AKP, İsrail’le askeri ve ekonomik ilişkilerini bozmamak için ‘denge politikası’ adına Gazze’de yaşanan katliamı görmezden gelmekte, IŞİD çetelerinin Rojava devrimini boğmasını arzulamaktadır. Öyle ki Gezi Direnişinde verdiği emirle gençleri katleden polisleri “destan yazan kahraman” ilan ederken hayatını kaybeden gençleri  “terörist” olarak suçlamaktan geri durmayan, 15 yaşında polis terörüne kurban verilen Berkin Elvan’ın annesini mitinglerinde yuhalatan Başbakan eli kanlı IŞİD çetelerini  “IŞİD unsurları” olarak tanımlayabilmektedir.

AKP iktidarının yaşanan katliama rağmen İsrail’i incitmeyecek ‘diplomatik’ açıklamaların ötesine geçmemesi şaşırtıcı değildir. Çünkü AKP’ye göre IŞİD’in Irak’taki son saldırılarının da etkisiyle Musul ve Kerkük petrol boru hatlarından Türkiye üzerinden İsrail’e satılan petrollerden elde edilen ve Halk Bankası’na yatırılan dolar akışının devam etmesi bu “diplomasiye” bağlıdır.   Artık başbakan’ın hamasi nutukları bile AKP iktidarının Filistin halkının değil,  petrol ve silah anlaşmaları yaptığı, pilotlarını Türkiye’de eğittiği İsrail’in çıkarlarına uygun bir dış politika izlediğini gizlemeye yetmemektedir.

Bizler, Kamu emekçileri sendikal mücadelesinin yapı taşı, fiili meşru mücadelenin açık adresi olan KESK’in görevi yeni teslim almış olan Yürütme Kurulu üyeleri olarak,  mücadele bayrağını teslim adlığımız arkadaşlarımız gibi, taşıdığımız sorumluluğun bilincindeyiz. Özelde kamu emekçilerinin genelde alın teri ile yaşam mücadelesi veren tüm emekçi sınıfların içine itilmek istendiği karanlık tablonun sorumluluklarımızı daha da artırdığının farkındayız.

      Sizlerle özet olarak paylaştığımız tablonun iç karartıcı oluğunu biliyoruz. Ancak emeğin, emekçilerin mücadelesinin sürdüğü koşullarda her zaman umut olduğunu da biliyoruz. Bunun için 8. Dönem KESK Yürütme Kurulu olarak emekçilerin beklentilerine cevap olacak, dönemin yakıcı ihtiyacı olan emek ve demokrasi mücadelesini örgütlemeye çalışacağız. AKP iktidarının emekçilere bir kaşık bal karşılığında zehiri yutturma çabasının ürünü çuval yasa tasarına karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Hem emekçi sınıfların kazanılmış haklarına göz diken siyasal iktidara hem de siyasal iktidara göbekten bağlı “merhamet sendikacılığına”,çağdaş demokrasilere yakışan yere yerleştirdiğimiz çıtaya tutunarak sendikal hak ve özgürlüklerimizi aşağı çekmeye çalışan genetiği değiştirilmiş sendikamsı yapıların yönetimlerine karşı da mücadeleyi yükselteceğiz.

Öte yandan KESK, AKP’nin neoliberal, antidemokratik ve savaş yanlısı politikalarına karşı her zaman demokrasiyi, barışı ve halkların özgürlük temelinde eşitliğini savunmuştur.  Emeğin birliği, halkların kardeşliğini şiar edinen konfederasyonumuzun,  emperyalizmin ve gericiliğin beslendiği başta Suriye ve Irak olmak üzere Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren savaşa karşı barış mücadelesinin yükseltilmesinde,  Filistin ve Rojava’da yaşanan katliamların son bulması için ortak mücadeleyi örme konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. KESK bundan sonra da halkın kendi inisiyatifiyle büyüttüğü ve her geçen gün güçlendirdiği söz ve eylemlerini her yerde sahiplenerek direnişin içinde yer almaya devam edecektir

Emeğin haklarına ve değerlerine sahip çıkmanın demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkmaktan geçtiğine inan kamu emekçilerinin mücadele örgütü olarak karanlığın, baskıların, yoksulluğun, sefaletin dünyasına karşı, demokrasi, barış ve özgürlüğün hakim olduğu emeğin dünyasına yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Bunun için bir taraftan sürecin ihtiyaçlarını gözeterek kendi içinde demokratik katılıma açık, kolektif bir çalışma yürütürken, öte yandan diğer konfederasyonlarla, emek ve meslek örgütleriyle, demokratik kitle örgütleriyle dayanışma içinde birleşik mücadelenin örgütlenmesi için var gücümüzle çalışacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Yürütme Kurulu

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]