SOMA MADEN FELAKETİ İLE İLGİLİ 1. AY SAĞLIK DURUMU GÖZLEM RAPORU

Facebook
Twitter
WhatsApp

Soma maden felaketi ülkemizde yaşanan işçi cehenneminin gün yüzüne çıkmasından başka bir şey değildir. Yaşananlardan anladığımız, yıllarca kamu tarafından işletilen madenin, rödovans denen bir sistemle, iktidara yakın bir şirkete verilmesi; çıkarılan tüm kömüre alım garantisi verilerek adeta kaza ve ölümlere davetiye çıkartılmasıdır

Yaşanan felaket sadece Manisa Soma’da değil tüm yurtta infial uyandırmış ve yaşanan bu kıyımın sorumlularına dönük bir öfke gelişmiştir. Yer altında bu vahşi üretim şekli ve kar hırsı nedeniyle en az 350 insanımız feci şekilde yaşamlarını yitirmişlerdir.

Bizler bu yaşananları kesinlikle bir kaza olarak algılamıyoruz. Çünkü kaza öngörülemeyen durumlar için kullanılan bir terimdir. Oysa burada; kar, daha fazla kar ve daha fazla kardan başka bir şey yoktur. Adeta biz para kazanalım da ne olursa olsun denmiştir.

Felaketin hemen sonrasında hükümetin “Bu bir kazadır ve bu tür kazalar madenciliğin fıtratında vardır. “ açıklaması hükümetin yaşanan felakette açık bir ortaklığı olduğunu göstermiştir. Yine felaket sonrası ilçede estirilen olağanüstü hal bu görüşü güçlendirmiştir.

Felaketin hemen sonrasında idarecilerin olayı ört pas etme, ölüm sayısını açıklamak noktasında mümkün olduğunca geciktirici tutum takınmaları ve gerek sendikamızın gerek Tabip odasının kurulacak kriz merkezinde görev alma taleplerinin reddedilmesi yine yukarda ileri sürdüğümüz tezimizi destekler bulgular olarak ifade edilebilir.

Olayın olduğu gece ilçeye ulaşan (3-4 saat sonra) heyetimiz ilk olarak kriz merkezi oluşacağı düşüncesiyle kaymakamlığa uğramış, ancak burada Akhisar ve Kırkağaç kaymakamlarının gelen telefonlara cevap vermekten öte bir işlem yapmadıkları görülmüştür. Heyetimiz (sendikamız ve Tabip Odası) bir kriz merkezi kurulması gerektiği talebimizi ilettikten sonra buradan ayrılmış ve hastaneleri gezmeye başlamıştır.

Hastaneye ulaştığımızda ise burada hastane bahçesinde kontrolü güç bir madenci yakının (4-5 bin kişi) beklediği görüldü. Burada bekleyen kitleye sağlıklı bilgi verilmemesinden kaynaklı bir gerginlik ilk dikkat çeken unsurdu diyebiliriz. Bu derece gergin bir ortamda sağlık emekçilerinin hastane içerisinde de tedirgin bekleyişleri tespitlerimiz arasındadır. Oysa bu tür durumlarda sağlıklı bilgi akışı ve koordinasyon oldukça önemli ve hayatidir.

Hükümetin sağlık politikaları üzerinden olayın vahametini örtme girişimi yine dikkat çeken durumlardan biridir bizim açımızdan. Şöyle ki, madende yaşanan felaketten çok fazla yaralı çıkmayacağının bilinmesine rağmen ihtiyaçtan fazla sağlık ekibi bölgeye gönderilerek adeta bir algı yönetimi sağlanmaya çalışılmıştır.

Felakette görev alan sağlık emekçisi arkadaşlarımızda bu tespitlerimizi doğrulayan ifadelerde bulunmuşlardır. Sağlık emekçilerinin görevlendirmelerinde yaşlı, kronik hastalığı olan ve bebeği olan sağlık emekçilerinin durumu dikkate alınmamış ve orada görev yapan sağlık emekçiklerinin her an saldırıya uğrama riski göz ardı edilmiştir.

 16-17 saat süren görevlendirmeler, görev süresi dolmak üzere iken telefonla devam edin talimatlarının gelmesi… SMS le görev yerlerinin bildirilmesi… Maden sahasına bırakılan bir sağlık ekibinin oradaki karbon monoksitten kaynaklı rahatsızlıları sonrası,  araç bulamayıp, altı kişi bir araca sıkışmak ve otostopla ilçeye ulaşmak zorunda kalmaları… Yine bir sağlık çalışanının görev yerinde unutulması vb. Bu örnekler sağlık emekçilerine verilen değerin göstergeleri olarak sayılabilir.

Yine bu süreçte kimi medya kuruluşlarının sendikamız SES’i ve Eğitim Sen’i, dolayısıyla da  KESK’i hedef alan, yalan yanlış haberleri dikkat çekici olmuştur. İlk olarak facia öncesi Mersin Silifke SES temsilciliğimizin yaptığı (09.05.2014) hemşirelik haftası etkinliği sanki facia sonrası yapılmış gibi gösterilmesi. SES Manisa Şube ve Eğitim Sen Manisa Şube Yönetim kurulunda görevli iki kadın yöneticimizin fotoğrafları, Soma’ya ilişkin mülakat veren iki madenci eşine benzetilerek sunulması ve arkadaşlarımızın provokatör diye adlandırılması. Olaydan sonra gerek savcılık kanalıyla gerek direk büroları aranarak bu haberin yalan haber olduğunu iletmemize rağmen, bu kanalların haberleri yayından kaldırmaması konusu oldukça dikkat çekici saldırılar olarak görülmüştür. Gerek sendikamız gerek konfederasyonumuz ve de gerekse KESK’e bağlı Eğitim sen sendikamız bu güne kadar bu tür oyunları boşa çıkarmasını bilmiş, bu provokasyonla da baş edecektir.  

Bizler gerek bu güne kadar bölgede görev alan sağlık emekçileri; madenciler ve madenci yakınları ile yaptığımız görüşmelerde ve elimize ulaşan bilgi/belgelerden;

– Madende en az 350 işçinin yaşamını yitirdiği, bu sayının sahada yapılacak ayrıntılı bir çalışmayla ispatlanabileceği,

– En az dokuz işçinin sigortasız şekilde çalıştırıldığı ve bu işçilerin birinin işe başladığı günlerde henüz 18 yaşını doldurmadığı, bu durumun mevcut iş kanununda suç olduğu bilinmesine rağmen işverence önemsenmediği, durum tespiti açısından gerekli denetimlerin layıkıyla yapılmadığı,

-İşçilerden en az 31 inin Çok Tehlikeli İşlerde Çalışanların Yetiştirme Mesleki Eğitimi (İşe İlk Giriş) almadıkları ve bu işçilerin işe giriş sınav tarihlerinin 14.05.2014 olmasına rağmen madende çalıştıkları ve 13.05.2014 günü yaşanan felakette bu 31 işçiden en az 14 ünün yaşamlarını yitirdikleri,

-Madende taşeron sitemi yok denmesine karşın enaz 6 taşeron şirketinin varlığının tarafımızca tespit edildiğini, taşeron siteminin yanında dayıbaşı diye adlandırılan ilkel çalışma sistemlerinin de uygulandığı,

-Bölgeye ulaştırılan sağlık ekiplerinin güvenliği neredeyse hiç dikkate alınmadığı,  görevlendirmelerin oldukça özensiz ve güvenliği olmayan ortamlara yapıldığı,.

-İlçede esnafa dönük dışarıdan gelen kişi ve kurumlara ilişkin kışkırtıcı propaganda yapıldığı ve bu propagandanın yoğunluklu olarak iktidar partisi mensuplarınca organize edildiği… Hastane bahçesinde kendilerini AKP gençlik kollarından diye tanıtan 50-60 kişilik bir grubun, dışarıdan gelenlere ilişkin provakatif ve saldırgan tavrına şahit olunduğu,.

-Facianın 3. ve 4. gününde ilçe sokaklarında polis tarafından yoğun şekilde kimlik kontrolü ve GBT yapıldığı, ilçeye ulaşmaya çalışan kişilere karşı “Neden bu ilçeye geliyorsunuz? Niyetiniz ne?” vb. sorularla engellendikleri,

-İlçede görev yapan ÇHD’li avukatlar dahil, birçok kişiye hukuksuz müdahalelerde bulunulduğu,

-Soma’da valilik tarafında bütün eylemlerin yine hukuksuz bir şekilde yasaklandığı,

-Aradan geçen bir ayda sorunların çözümü için hiçbir adım atılmadığı halde, işçilerin madene inmesi için birçok baskının devam ettiği görülmüştür. 

Önerilerimiz:

– Çalışma yaşamına ilişkin mevzuatın uygulanıp uygulanmadığına dönük tespitlerin yapılması için bağımsız bir heyetin oluşturulması ve çalışmaların şeffaf bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.

-Mevcut mevzuatın iyileştirilmesi konusunda açık bir çalışma acilen yapılmalıdır.

-İşçi ailelerinin ve maden felaketini yaşayan bölgenin rehabilitasyonu için ciddi sağaltım programlarının planlanması yapılmalıdır.

-Gerek arama kurtarma çalışmasında görev alan madencilerin; UMKE, 112 ekibinde görev alanların ve tüm bu felaket boyunca görev yapan sağlık emekçilerinin travma açısından takip edilmesi, “Bakım verenlerin bakımı” ihtiyacından hareketle bilimsel olarak ele alınması, ihtiyaç duyan sağlık emekçilerine tıbbi yardım yapılması gerekmektedir.

-Bu tür durumlarda görevlendirilecek kişilerin “gönüllü-görevlendirilmeli” ilkesi ile bölgeye gönderilmesine dikkat edilmesi. Yine önümüzdeki süreçte gerek sağlık gerek sosyal hizmetler açısından uzun süre bölgede görev yapılacağı dikkate alınarak, gönüllü havuzunun şimdiden oluşturulması ve gerekli eğitimlerin ivedilikle başlatılması gerekmektedir.

Duyarlı kamuoyuna saygıyla duyurulur.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]