KESK-AR Mart Ayı Raporu: Onlar Çalıyor, Emekçiler Yoksullaşıyor

Facebook
Twitter
WhatsApp

Per, 06 Mart 2014

alt2014-2015 yılları Toplu Sözleşme (TİS) süreci üzerinden sadece 6 ay geçti. Geçen süre zarfında ortaya çıkan sonuç, bugün kamu emekçilerinin büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırı altında olduğu gerçeğidir.  

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Birimi KESK-AR tarafından yapılan 4 kişilik bir aile için 2014 yılı Şubat ayına ait açlık ve yoksulluk sınırını hesaplamasına göre;

4 Kişilik ailenin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum aylık gıda harcaması olan açlık sınırı 1,179 lira, açlık sınırının tüketim harcamasına dağıtılması ile elde edilen yoksulluk sınırı ise 3,727 lira olarak hesaplandı.

Şubat ayı enflasyon rakamlarının açıklanması ile 2013 yılının aynı dönemine ait açlık ve yoksulluk oranı yüzde 10 yükseldi. Kamu emekçileri, talepleri ve gereksinimlerinin görmezden gelindiği 2014-2015 yılları Toplu Sözleşme (TİS) sürecinde ücretlerine ortalama  %5.2’lik bir zam almıştı. Böylece kamu emekçilerinin ücretleri, Şubat ayında açıklanan 7,89 enflasyon oranı ile karşılaştırıldığında,  yoksulluk sınırındaki artışın yüzde 50 altında kaldı.

alt

Harcama kamelerindeki detaylar incelendiğinde;

*Bugünkü şartlarda en düşük memur maaşı ile geçinen 4 kişilik bir aile, yoksulluk sınırının yarı yarıya altında yaşamını sürdürmektedir.
Kira, elektrik, yakacak gibi zorunlu konut harcamalarına gelirinin yüzde 60’ını ayırdığı takdirde barınma, ısınma ve aydınlanma ihtiyacını karşılayabiliyor. Konut masraflarını tam olarak karşıladığı ve başka hiçbir harcama yapmadığı varsayıldığı takdirde, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için yapması gereken gıda harcamasının ancak yarısını gerçekleştirebiliyor.  Bugünkü şartlarda en düşük memur maaşı ile geçinen 4 kişilik bir aile, yoksulluk sınırının yarı yarıya altında yaşamını sürdürmektedir.

*Sağlık ve eğitim hizmetlerinin paralı hale gelmesi, reel ücretleri erimeye terk edilmiş emekçileri nitelikli bir yaşamdan uzaklaştırmaktadır. 

2004 yılından bu yana eğitim ve sağlık hizmetlerinin ücretinde yaşanan artış yüzde 150’ye yaklaşmaktadır. 2014 yılı sonuna kadarki hedefi özel öğretim kurumlarının eğitim sistemi içindeki payının özel okul sayısına göre yüzde 9`a, öğrenci sayısına göre yüzde 5’e çıkarmak olan AKP hükümetinin kamusal eğitimi daraltmak adına hayata geçirdiği yasalar birçok gencin eğitim hayatından uzaklaşmasına neden olurken, emekçilere yüklü bir maliyeti dayatmaktadır.

Ticarileşen sağlık hizmetinde ise hükümet bütçesinde kamu sağlık harcamalarının payı düştükçe halkın kendi bütçesinden sağlığa ayırdığı pay artmaktadır. Son iki senede bütçede kamu sağlık harcamalarının payı yüzde 5 azalırken, bu daralma halka çok daha geniş bir boyutta yansımış, halkın kendi bütçesinden sağlık hizmeti alabilmek için yaptığı harcamalar yüzde 17 artmıştır.

Hırsızların Çaldığı Emekçilerin Alın Teridir
Çalınan İnsanca Yaşam Hakkımızdır!

Eğitimden sağlığa, adalet sisteminden sosyal haklara değin tüm alanların 11 yıldır yaşadığı ‘reform’ adı altındaki yapısal dönüşümler bu hırsızlık çarkının işlemesini uygun hale getirirken, emekçiler gün geçtikçe daha da yoksullaşıyor.

Hayatın her alanı ticarileştirilirken ve çarpık ekonomi politikaları daha dışa bağımlı hale gelirken, bu yoksullaşmaya neden olan AKP iktidarının kendisi, ekonomi politikalarındaki tercihleridir.

Bu tercihler ışığında TİS sürecinde kamu emekçilerine layık görülen sefalet artışları da bu politikaların bir sonucudur.

17 Aralık’tan itibaren iktidar bloğu arasında derinleşen çatışmada, bugüne kadar iktidarın egemen sınıflarla birlikte el ele kurduğu düzenin tüm pisliği ortaya dökülürken, 11 yıldır yoksulluğa itilen emekçilerin tüm birikimlerinin bu düzende nasıl çalındığı ve kimlerin cebinden çıktığı da görülüyor.

Yıllardır toplu sözleşme döneminde emeklerinin karşılığını talep eden, insanca bir yaşam için mücadele veren kamu emekçilerine hükümetin “kaynak yok” gerekçesini öne sürerek kulağını tıkamasının da nedeni belli oluyor. Bir anda “yok olan” kaynaklar bugün banka müdürlerinin ayakkabı kutularından, Bakan hatta Başbakan çocuklarının evlerinden çıkıyor.

Örneğin son operasyonda Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın tüm çabalarına rağmen sıfırlayamadığı iddia edilen “elde kalan” 30 milyon avro, bugün 38 bin kamu emekçisinin maaşına denk gelirken,  75 bin memur emeklisinin 1 ayda aldığı maaşı karşılamaktadır.

Ülkemizde giderek yükselen açlık ve yoksulluk sınırı, bir sorun değil, 11 yıldır sürdürülen rant, sömürü ve yağma üzerine kurulu ekonomi politikalarının bir sonucudur. Ortaya çıkan bu sonuç, ancak nedenleriyle birlikte ortadan kaldırılabilir. Adil bir bölüşüm sistemi ve adil bir ücret politikası ancak, bu sonuçları üreten düzenin sıfırlanmasıyla mümkündür.

AÇIKLAMA

KESK-AR tarafından yapılan Açlık ve Yoksulluk hesaplaması, her ay TÜİK tarafından açıklanan Tüketici Fiyatları Endeksi tarafından açıklanan veriler kullanılarak hazırlanmaktadır.

Kişilerin yaşamının sürdürmesinde ihtiyacı olan asgari tüketim harcamalarının hesaplanmasında Sağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyabetik bölümünün hazırladığı  “Türkiye’ye özgü beslenme kalıbı” dikkate alınmaktadır.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]