2 yılı aşkın bir süreden beri Suriye’de devam eden iç savaşta yüz binden fazla insan yaşamını yitirmiş, birkaç milyon insan zorunlu olarak Suriye’yi terk etmiştir. Bu kapsamda Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan yaklaşık beşyüzbin civarındaki insanın ikiyüzbini sığınmacı kamplarında geri kalanı ise kendi imkanları ile geçici ikamet belgesi alarak kiraladıkları evlerde yada barakalarda yaşamak zorunda kalmıştır. Suriye’deki iç savaşta, Suriye’yi terk etmeyip bulundukları kentlerde yaşama tutunmaya çalışan Kürtler ile diğer bazı etnik gruplar kendi özyönetimlerini oluşturmaya çabalamaktadırlar. Bu durum Suriye’deki muhalefetin bir kısmını ve özellikle radikal dinci örgütleri rahatsız etmiş ve bu bölgelere silahlı saldırı yapılmaya başlanmıştır. Hükümet en uzun sınırımızda olup biten bu gelişmeler karşısında doğru bir politika izleyememiş, çetelerin saldırı politikalarını destekleyen bir duruma düşmüştür. Sendikamız Hükümetin Suriye politikasını eleştirmekte ve bir an önce değiştirilmesini talep etmektedir.

            Son günlerde, Türkiye-Suriye sınır boyunda Suriye muhalifleri içinde yer alan çetelerin saldırısı sonunda Ş.Urfa Ceylanpınar’da iki yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu çeteler büyük ölçüde sınır köylerindeki Kürt’leri hedef alan saldırılar düzenlemekte ve sınırdaki köy ve kasabaların güvenliğini tehdit etmektedir. Maalesef ülkemizde cumhuriyetle yaşıt olan Kürt sorunundaki inkar ve çözümsüzlük yaklaşımı Suriye Kürtlerine yönelik olarak ta; sınır kapılarının kapatılması, ambargo ve Suriye Kürtlerinin kazanımlarının kabul edilmemesi olarak devam etmektedir.

            Başladığından beri savaştan dolayı meydana gelen sağlık sorunlarının çözümüne yönelik ilaç, tıbbi malzeme ve insani yardım için çaba harcayan sendikamız, bölgedeki koruyucu sağlık hizmeti, aşılama, salgınlar ve yaralanmalara müdahale açısından duyarlılık göstermektedir. Bu amaçla, hem sözü edilen illerdeki sağlık kuruluşları ve çalışanları; hem de Suriye’deki sınır yerleşim bölgelerinde incelemeler yapmış, inceleme sonuçlarını raporlaştırmıştır. Bu raporlar hem yerel yöneticiler, hem de merkezi yetkililerle paylaşılmıştır.

            Günümüzde, özellikle Ceylanpınar ve Akçakale sınır bölgesinde yaşayan Kürt’lere yoğun saldırı mevcut olup, orada yaşayan halkın can güvenliği tehdit altındadır. Hükümet, bu konuda çözüm olmak yerine, saldırıyı düzenleyenlerin Türkiye’de tedavi olmasını sağlamakta, sınır ötesindeki yaralılar ise sınır kapılarının kapalı olması nedeniyle çaresizliğe terk edilmektedir. Suriye Merkezi Hükümeti’nin de buraya Koruyucu Sağlık Hizmeti ve Aşılama gibi hizmetleri getirememesi nedeniyle salgınlar, salgınlardan ölümler kapıdadır, bu da Türkiye’de, sınır boylarında yaşayan yurttaşlarımızın sağlığını da tehdit etmektedir.

            Bütün bu nedenlerden dolayı;

  • Öncelikle Hükümeti bu savaşta taraf olmaktan vazgeçmeye, barıştan yana tutum almaya,
  • Suriye ile sınır oluşturan iller, Hatay, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa ve Mardin illerindeki Sağlık Kuruluşlarında gerekli önlemleri almaya ve sağlık çalışanlarının bu ağır yük altında çalıştırmaya son vermeye, bölgeye geçici sağlık çalışanı görevlendirmek yerine, eksik kadroları tamamlamaya,
  • Bölge Halkının sağlık hizmetine ulaşmasına engel olan koşulları kaldırmaya, “savaş yaralılarına hizmet” için ayrı bir düzenleme yapmaya,
  • Suriye topraklarında kalan ve son günlerde büyük bir saldırı ile karşı karşıya olan çoğunluğu Kürt olan Suriye halkına ekteki raporumuz doğrultusunda öncelikle ilaç, tıbbi malzeme ve insani yardım malzemesi; daha sonra da Koruyucu Sağlık Hizmeti bağlamında aşı, serum vb. sevki için sınır kapılarını (Gaziantep-İslahiye, Mardin-Nusaybin ve Şanlıurfarfa-AkçakaleSuruç) açmaya ÇAĞIRIYORUZ.

            Sendikamız SES, savaş koşullarında da olsa, hangi etnik yapı, inanç ve mezhepten olursa olsun; herkese ayırımsız sağlık hizmeti verilmesinin tarafı ve izleyicisidir. 27.07.2013

 

MERKEZ YÖNETİM KURULU

 

EK: Suriye Kürt Bölgesi Sağlık Raporu


 

SURİYE KÜRT BÖLGESİNİN SAĞLIK SORUNLARI İLE İLGİLİ RAPORUMUZ:

           

 

            SES Genel Merkezinin içinde yer aldığı bir heyet, sağlık alanında gözlem ve incelemeler yapmak üzere 26-29 Mayıs 2013 tarihlerinde Suriye’de Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Özerk Bölgeye gidilmiş ve incelemeler yapılmıştır. Buna göre;

            AFRİN BÖLGESİ:

            Savaştan önce köyler dâhil olmak üzere Afrin ilçesinin nüfusu 700 bin iken, şu an 2 milyon nüfusa ulaşmış durumdadır.

            Sağlık sistemindeki finansının nasıl olduğu hakkında tam bir bilgiye ulaşılamamıştır. Devlet memurları dışında sigorta primine dayalı sağlık hizmeti alınması konusunda herhangi bir bilgi alınamamıştır. Sadece geçmişte devlet memurları olan çalışanların sigortalı oldukları bunun dışındaki halkın tüm kesimleri cepten para ödeme yaparak sağlık hizmeti aldıkları tespiti yapılmıştır.

            Birinci Basamak Sağlık Hizmeti

            Savaş öncesi 1. Basamak sağlık sistemi, sağlık merkezi ve aile hekimliği sistemi üzerinden yürümekte iken, savaştan sonra 1. Basamak sağlık sistemi hiçbir şekilde çalışmamaktadır. Toplamda kasaba, köy ve merkezde 24 tane sağlık merkezi bulunmakta iken, şu anda Afrin merkezinde sadece 2 tane sağlık merkezi pasif hizmet vermektedir. Aşılar savaş öncesinde düzenli olarak yapıldığından, bulaşıcı hastalıklar en asgari düzeyde iken, şu anda aşı yapılamayarak bulaşıcı hastalıklar artmaya başlamıştır. Bunların başında şark çıbanı, tifo, brucella, kolera, kızamık ve hepatit gelmektedir.

            Savaştan sonra oluşturulan sağlık meclisi, koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için mahalle ve köyler de başta hijyen kuralları olmak üzere sağlık hizmetleri eğitimi verilmiş ve belli bazı çalışmalar yürütülmeye çalışılmıştır. Ancak son dönemlerde artan çatışmalar nedeniyle sağlık meclisleri çalışmalarını askıya almak zorunda kalmışlardır.

            İkinci Basamak Sağlık Hizmeti

            Afrin’in nüfusu 700 bin olduğu halde devlet tam teşekküllü hastaneyi Afrin’e yapmak yerine, Afrin’e 35 km uzaklıktaki Azaz ilçesine kurmuştur. Ancak şu anda hastane, Suriye muhalifleri tarafından siper olarak kullanıldığı için tam teşekküllü hastane hizmet vermeyecek durumdadır. Savaş öncesi 3 özel hastane bulunmakta iken şu an ek olarak, 30 yataklı ve içinde eczanesi olan bir halk hastanesi açılarak, zor koşullar altında 4 hastane hizmet vermeye devam etmektedir. Mevcut 4 hastanede de araç-gereç ve sağlık personeli başta olmak üzere kısıtlı koşullarda hizmet vermektedir. Savaştan önce Afrin’de 50 si hekim olmak üzere 300 sağlık çalışanı birinci basamakta hizmet verirken şu an da çalışanlar merkezi hükümetin maaşlarını kesme tehditti nedeniyle çalışmamaktalar. Bunun dışında halk hastanesinde çalışanların bir kısmı ise Halep şehrinden gelerek hizmet vermeye devam etmektedirler.

            Üçüncü Basamak Sağlık Hizmeti

            Afrin’e en yakın üniversite hastanesi Halep’te bulunmaktadır. Ancak şu anda Halep’teki üniversite hastanesi üçte bir oranında hizmet vermektedir. Halep’te artan çatışmalar nedeniyle sağlık çalışanlarının büyük bir kısmı şehri terk etmiş durumdadır.

            Çevre Sağlığı

            Afrin Belediyesi şu anda yüzde 10 oranında hizmet vermektedir. Çöp toplama, suların klorlanması işlemleri halk tarafından yapılmaktadır. Ancak klorlama sadece şehir şebekesine yapılabilmektedir. Oysa Apartmanlara ait çok sayıda kuyu bulunmaktadır. Fakat bu kuyulara klorlama yapılamamaktadır. Şehrin kanalizasyonu şehrin içinden geçmekte olan Afrin çayına atık sularda caddelere akmaktadır. Dolayısıyla bulaşıcı hastalıklar kaynağı olarak görülmektedir. Çöpler çoğu zaman toplanamamakla beraber zaman zaman kısıtlı araç ve gereçlerle toplanılarak şehir dışına çıkarılıp yakma yöntemiyle yok edilmeye çalışılmaktadır. Şehirde sık sık elektrik kesintisi olması nedeniyle çok sayıda jeneratör çalıştırılmaktadır. Bu durum da kullanılan mazotun ağırlıklı ham madde olması nedeniyle karbon monoksit yaymaktadır. Dolayısıyla insan sağlığı üzerinde ciddi bir risk teşkil etmektedir. Yine koruyucu sağlık hizmetlerinin alması gereken önlemlerde haşerelerle mücadele (ilaçlama) araç-gereç ve ilaç eksikliği nedeniyle yapılamamaktadır.

            KAMIŞLI İLİ(CİZRE BÖLGESİ)

            Suriye’de yaşanan savaş sürecinden sonra Nusaybin sınır kapısından Suriye’ye geçiş yapma işlemleri ayni yardım dışında kapatılmıştır. Ancak heyetimiz Türkiye-Suriye (Kamışlı) tampon bölgesinde Kamışlı’daki sağlık çalışanları temsilcileriyle bir görüşme yapmıştır.

Kamışlı’nın nüfusu savaştan önce 500 bin iken şuan 1 milyonu aşmış durumdadır.

            Birinci Basamak Sağlık Hizmeti

            Eksiklikleriyle birlikte 1. Basamak sağlık hizmeti devam etmektedir. Hala birinci basamak merkezi hükümet politikaları tarafından yürütülmektedir. Bazı yerlerde önceden çalışan sağlık çalışanlarının artık çalışmadığı tespit edilmiştir. Yapılan tespitlerde koruyucu sağlık hizmetlerinin aksadığı gözlemlenmiştir. Bunun sonucunda; şark çıbanı, hepatit b, şeker hastalığı, sıtma, ishal, suçiçeği, polio (çocuk felci), kuduz, kızamık ve Akdeniz anemisi vakalarında artış olduğu görülmüştür.

1963-1965 yıllarından buyana sıtma ve şark çıbanı hastalıkları hiç görülmezken, savaşla birlikte bu vakalarda hızlı bir artış olduğu tarafımıza aktarılmıştır. Bunların dışında 130 diyaliz hastası, 145 lösemi hastası ve kronik bir çok hastalığın olduğu tarafımıza aktarılmıştır.

            İkinci Basamak Sağlık Hizmeti

            İkisi devlet 4’ü özel olmak üzere toplamda 6 tane hastane mevcuttur. Elektriklerin sık sık kesilmesi nedeniyle hastanelerde ameliyatlar, görüntüleme merkezleri, laboratuvar kitleri vb. hizmetler aksamaktadır. İkinci basamakta yaşanan sıkıntılar Afrin bölgesinde yaşanan sıkıntıların benzeridir.

            Çevre Sağlığı

            Kamışlı ve bağlı yerel beldelerde toplamda 6 belediye mevcuttur. Belediyelerin bir kısmı merkezi hükümete bağlı, bir kısmı da halk tarafından yönetilmektedir. Köy ve beldelerden tedavi amaçlı merkeze gelebilecek hastaların yollardaki güvenlik sorunu nedeni ile gelemedikleri tespit edilmiştir. Birinci basamak sağlık hizmetinde bahsedildiği çerçevede çok sayıda hastalıklar mevcut olup, hızla artmaktadır. Yıllarca kapalı olan petrol kuyularının açılması sonucunda kalitesi düşük mazot üretimi yapılmaktadır. Bu da aşırı karbon monoksit yayılmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla insan sağlığı üzerinde olumsuz yönde ciddi bir etki oluşturduğu tespit edilmiştir. Çöp toplama araçlarının oldukça yetersiz olduğu, belediye çalışanlarının savaştan dolayı başka yerlere göç ettiği veya çalışmadığından dolayı çöplerin toplanması ve imha edilmesi çalışmaları eksik yapılmaktadır. Bu durum Kamışlı halkının sağlığını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Savaştan sonra belli yerlerde halk komiteleri tarafından yürütülen çalışmalarda başta koruyucu sağlık hizmetleri olmak üzere birçok alanda benzer eğitim çalışmaları yapılmaktadır.

            Kamışlı’ya bağlı Kobani ilçesi, sağlık alanında Halep iline bağlı olarak ihtiyaçların karşılandığı heyetimize aktarılmıştır. Savaş süresi içerisinde gerek Kamışlı ile Kobani, Kobani ile Halep ve Kobani ile Serekani arasında sağlık hizmetleri kanalları kesilmiştir. Kobani’de birinci basamak sağlık hizmetleri ve ikinci basamak sağlık hizmetlerinin ihtiyacı Kamışlı üzerinden yürütülmektedir. Serekani-Haseki bölgesinde Suriye muhalifleri tarafından sağlık binasını mevzi olarak kullandığı tespit edilmiştir. Bu durumun aynı zamanda savaş hukukuna da aykırı olduğu, sağlık hizmetinin alınmasında ciddi anlamda sorunlar yaşattığı gözlemlenmiştir. Serekani’de bir özel hastane mevcuttur ve halk sağlık hizmetini bu özel hastane üzerinden gidermeye çalışmaktadır.

            Çevre Sağlığı

            Belediyenin eksik ve yetersiz çalışması sonucunda sularda klorlamanın eksik yapıldığı, çöplerin uygun toplanmadığı ve imha edilmediği anlaşılmıştır. Dışarıdan yapılan aşı, ilaç vb. yardımların yetersiz olmasından dolayı sağlık hizmetinin sunumunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Savaş sürecinden önce merkezi hükümet tarafından gönderilen ilaç ve aşılar savaş süresi içerisinde gönderilmediği ve ilaç fabrikalarının büyük bir kısmının kapatılmasından dolayı ciddi sorunlar yaşandığı tespit edilmiştir.

            İlaç ve Tıbbi Malzeme durumu

            Savaştan önce devlete ait 2, şahıslara ait 6 olmak üzere 8 tane ilaç fabrikası varken, şu anda özel şirketler tarafından kısıtlı ilaç temini gerçekleşmektedir.

            Akrep, yılan ısırmalarına karşı panzehir bulunmamakla beraber bütün bölgede ilaç ve tıbbi malzeme eksikliği hat safhada olduğu belirtilmiştir. Her türlü ilaç, laboratuvar, ilk yardım malzemesi, mayiler ve kan transfüzyon setleri, hemodiyaliz cihazları, tomografi başta olmak üzere görüntüleme cihazları, ortopedi malzemeleri, yeni doğan ünitelerine ve akla gelebilecek her türlü malzemeye acil ihtiyaç bulunmaktadır.

            Heyva Sor Kurd

            Heyva Sor Kurd, Sağlık Çalışmaları, Çocuklar ve Gençlere Yönelik Çalışmalar, Yaralıların Bakım ve Takiplerinin Yapılması konusunda çalışmalar tapmaktadır.

            Kritik hastaların ameliyatlarının başka bir şehirde veya ülkede yapılması için gerekli girişimlerde bulunmakta ve kısıtlı imkânlarla parasal yardım yapmaktadır. Tedavi masraflarını karşılamayacak durumda olan hastaların tedavi giderlerinin yarısını karşılamaktadır. Şehirde yaşayanların kan gruplarının tespiti yapılarak, kan verilmesi için hastanelere yönlendirme yapılmaktadır. Şu anda kan torbalarının ve saklama yerlerinin olmamasından dolayı kan stoku yapılamamaktadır.

            Sonuç olarak, 2 milyon nüfuslu Afrin ilçesinin Halep, Azaz, Kobani, Kilis ve İslâhiye ile iletişimleri kesilmiş adeta halk tecrit edilerek, ambargo altında tutulmaktadır. Yaptığımız çalışma sonucunda tespitimiz; halkın ağırlıklı olarak bundan 20 yıl önce açık olan İslâhiye sınır kapısının açılmasının aciliyet arz ettiği yönündedir.    

            Afrin, Kamışlı, Kobani, Serékani, Tıltemer ve Heseki yerleşim yerlerinde hastaneler sağlık hizmetlerini yürütebilecek sayıda olduğu halde sağlık çalışanı, ilaç, malzeme ve araç gereç konusunda eksikliklerin olmasından dolayı sağlık hizmetinin sunumunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Türkiye tarafından sınırlı açılan Nusaybin kapısının tamamen açılması gerekmektedir. Aksi halde bölgede başlayan bulaşıcı hastalıkların hızla yayılacağı, insanların yaşamını tehdit edeceği ve Türkiye’ye de yayılabilecek sürece gidebileceği vurgulanmıştır. Kapanan ilaç depoları ve fabrikalar nedeniyle ilaç yetersizliğinin giderilmesi için Türkiye tarafından ilaç yardımı yapması gerekmektedir. Aşı ve serumun yetersiz olması nedeniyle tedavilerin ve koruyucu sağlık hizmetinin yapılmadığı tespit edilmiştir. Başta bölge belediyeleri olmak üzere Türkiye genelinde savaş süreçlerinde yapılan yardımların (ilaç, gıda, giyecek) bir an önce özerk bölgeye yapılması ve sorunların aşılması için de siyasi anlamda bazı kararların alınması ile kapalı olan sınır kapılarının (Gaziantep-İslahiye, Mardin-Nusaybin ve Şanlı Urfa-AkçakaleSuruç) açılması gerektiği kanaatindeyiz.

 

 

 

                                                                                                                                             SES GENEL MERKEZİ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]