7. Olağan Kongremizde yapmış
olduğumuz tüzük değişikliği ile birlikte Genel Merkez ve Şubelerde kadın sekreterlikleri
oluşturulmuştur. Şube kadın sekreterlerimiz ve temsilciliklerden
görevlendirilen kadın arkadaşlarımızın katılımı ile 16 Temmuz 2011 tarihinde
Ankara’da
ilk toplantımız gerçekleştirilmiştir. Toplantıya ilişkin
değerlendirme ve sonuç bildirgesi ektedir.

 

1.       KADIN SEKRETERLERİ TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

 16 Temmuz 2011 tarihinde Eğitim Sen
Genel Merkezi’nde Genel Kadın Sekreterimiz, Şube/Temsilcilik kadın sekreterleri
ve Şube/Temsilciliklerimiz tarafından görevlendirilen kadın arkadaşlarımızla
yapılan toplantıya  Adana, Afyon, Ankara,
Aydın, Bolu, Denizli, Diyarbakır, Hatay, İst/Şişli, İskenderun, Karabük,
Kayseri, Kocaeli, Malatya, Mersin, Muğla, Muş, Samsun, Ş.urfa, Şırnak, Trabzon,
Van ilerimiz katılmış, Siirt, Düzce, Amasya, Balıkesir, Eskişehir, Tokat
Şube/Temsilciliklerimiz mazeret bildirerek katılmamışlardır.

Yoğun bir emeğin ve ihtiyacın ürünü olarak oluşturduğumuz
bağımsız kadın sekreterliğinin ilk toplantısını heyecanla gerçekleştirdik.

Yaşamın bütün alanında erkek egemen sistemin
kurumsallaştığı, eril zihniyetin kendini yeniden ürettiği, kadınları birey
olarak görmeyen, aile merkezli; Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın,
kaldırılarak yerine kadın ve erkeklerin toplumsal rollerini dahada pekiştiren
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ikame edildiği. Her üç kadından birinin
aile üyelerinin şiddetine maruz kaldığı, her gün 3 kadının öldürüldüğü, cinsiyetçi
bir eğitim sisteminin olduğu, özel ve kamu sektöründe
kreşlerin kapatıldığı, s
endika üyesi oldukları için  işten atıldığı, Irkçı ve ayrımcı davranılan
göçmen ev işçisi kadınlar, 12 Şubat 2011 tarihinde Meclisten
geçen emekçilerin ve başta kadınların torbalanarak nefessiz bıraktığı yasa, özelleştirmeler,
taşeronlaştırmalar, kuralsız güvencesiz, esnek çalışma, SSGSS yasası ve Ana
rahmindeki bebeğin hayatını çalan, Sosyal ve bulaşıcı hastalıkların patlaması,
Koruyucu hizmetlerin tükenişi, ilaç tekellerinin yükselişi, yoksulun, emekçinin
ipinin çekilmesi, topyekün yıkım ve ölüm  olan  “Sağlıkta Dönüşüm”

Bütün bunların temel kaynağı: Erkek
egemen zihniyet ve kapitalist sistem.
Tarihsel süreçler ataerkil zihniyetin
kendini ekonomik, sosyal, siyasal vb açılardan kurumlaştırdığı süreçler
olmuştur. Kadın sistemin tabanına yerleştirilerek toplumsal yapılanma inşa
edilmiş, aile içerisinde kadınla başlayan köleleştirme süreci bir toplumsal
sisteme dönüşmüştür. Bu kapsamlı inşa karşısında kadın, durumu kabullenmemiş,
doğal toplumun özgür yaşam geleneğine bağlılığını, her toplumsal isyanın önemli
bir parçası olarak göstermiştir. Bundan dolayıdır ki, kadını köleleştirerek
kendi sistemini örmeyi hedefleyen egemenlikli sistem, tek tanrılı dinlere kadar
kadını bütünen kuşatmayı başaramamıştır. Yaşamı tüketen  kapitalist toplum ataerkil sistemin zirvesi
olmuştur. Hiç bir uygarlıksal toplum, kapitalizm kadar kendi yaşam kültürünü
toplumun her kesimine yedirmeyi başaramamış ve toplumun her kesimini gönüllü
bir dişlisi haline getirememiş, kadın cinselliği bir obje olarak ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel,
sportif bütün alanlarda
kapitalizmde 
olduğu kadar etkili kullanılmamıştır.

Kadın bedeni reklam
sektöründe,
Sanat dünyasında, Kadın ve uyuşturucu ticaretinde kullanılmakta, günümüzde fuhuş,
devletler düzeyinde iş sektörü olarak yasallaştırılmaya çalışılmaktadır Savaş
ve baskı sarmalında yoksullukla beraber; kadın ve çocuklara yönelik şiddet her
geçen gün daha fazla sıradanlaşmakta, İnkar ve imha anlayışına dayalı, tek
tipçi sistem içinde tecavüz, savaşın ve şiddetin bir sonucu olarak yaşamın her
alanında görülmektedir. Bu anlamda tecavüz sadece kadın bedeni üzerinden
gelişmemektedir. Doğanın yakılıp yıkılması, Munzur, Allianoi ve Hasankeyf’i
sular altında bırakacak baraj projelerinin yapılması, çocuk ve gençlerin
öldürülmesi, çocuklara yaşlarından kat kat fazla hapis cezalarının verilmesi,
gazetecilere 166 yıl gibi cezaların öngörülmesi, sendikaların, partilerin
kapatılması, emek, özgürlük ve barış adına söz söyleyen sendikacı, siyasetçi,
belediye başkanlarının tutuklulukları tecavüz kültürünün bir parçası olup;
cinsiyetçi, erkek egemen ve sınıfsal sömürü üçlüsü üzerine kurulmuş olan mevcut
sistemin sonucudur.

Kadına iş imkanı özgürlüğün en somut örneği gibi sunulmakta,
evdeki işçiliği ve emeği hiçe sayılmaktadır. Dışarıdaki iş sahasında ise bir
erkeğe göre daha dezavantajlıdır ve emeğinin karşılığını asla alamamaktadır.
Kapitalist sistem erkeği bu yönüyle bir kez sömürüyorsa kadını iki kez
sömürmektedir. Kadının görünmeyen emeği kriz dönemlerinde emniyet sübabı;
ideolojik olarak da toplumsal denetim işlevi görmektedir.

Geçmişte
siyasi arenaya sokulmayan kadın şimdi devlet politikalarını en iyi uygulayan
bir kesim olarak sembolik pozisyonlarda siyasette aktifleştirilmeye
çalışılmaktadır. Kadın özgürlüğü ve özgün kimliği temelinde bir katılım yok
denecek kadar azdır. Kadın rengi, anlayışıyla siyaset yapmak, demokratik
siyaset anlayışının gelişimini sağlamak yerine, göreceli özgürlük yaklaşımına
kanarak, egemen siyasetin kendini kurumlaştırmasında rol oynamaktadır.

Sorun
kadınla başlasa da artık toplumun yediden yetmişe her kesimini etkisine alan
bir durum mevcuttur. Kadından başlayarak toplumun her bireyi farklı yol ve
yöntemlerle kapitalist sisteme ve onun egemenlik mekanizmalarına mahkum
kılınmış ve esir alınmıştır. Geçmişin tarihsel, toplumsal bilinci ve geleceğe
ilişkin hedef ve umutlar yerine anı yaşama yegane yaşam felsefesi olarak
özümsettirilmiştir. Birey özgürlüğü adına toplumsal değer yargıları ve ahlakı
ayaklar altına alınmış, sistem bir kesimi açlıkla terbiye ederek ucuz iş gücü
olarak kendisine bağlarken, bir kesimi ise sınırsız maddi çeşitliliklere
boğarak manevi bir tükenişi yaratmaktadır.

Dünyada ve Türkiye’de emek piyasası sektörler itibariyle
analiz edildiğinde kadınların emek piyasasında karşılaştıkları her türlü
ayrımcılığın, emek yoğun ve kadınların erkeklere göre daha fazla istihdam
edildiği alanlar olduğu; sağlık alanının bunlardan biri olması nedeniyle
örgütlenme ve mücadele açısından önemine vurgu yapılmıştır.

Sağlık hizmetleri içinde temel sağlık hizmetleri kapsamında
olan koruyucu sağlık (ki artık sistem piyasalaşma süreciyle koruyucu hizmetleri
önemsememektedir.) ve tedavi hizmetinin yoğunlukta olduğu hastane hizmetlerinde
kadınlar ezici çoğunluktadır. Bu alan aynı zamanda mesleki cinsiyet ayrımcılığı
ve ayrışma açısından da tipik örnekler içermektedir Böylece evin içinde ve
dışındaki kadın emeğine atfedilen özelliklere göre işlerin kadın işi ve erkek
işi olarak ayrışması, bu ayrışmanın tarihsel olarak ve günlük pratiklerle
yeniden üretilmiş ve yapılandırılmış olmasının kadınların eğitim düzeyi
yükselse, nitelikli olsa ve sayısal olarak artsa da, işe alımlarda, meslek
seçmede ve yükselmelerde ayrımcılık düzeyinin değişmeden kaldığı, çalışanların
yarısından fazlasının kadın olduğu sağlık  özelinde irdelenmeye muhtaçtır.

Genel makro ekonomik olguların emek piyasasında yarattığı
koşullar, güvencesizlik, düşük gelir ve örgütsüzlük  bağlamında kadın-erkek tüm çalışanları
olumsuz etkilemiştir. Ancak, özellikle kadın emeğinin işgücü piyasasındaki
konumu, özellikleri ve kullanım biçimi ucuz işgücü arayışında olan sermaye için
önemli bir potansiyel olmuştur.

Tarihsel olarak kadınların yoğunlukta olduğu ve giderek
feminize  bir alan olan sağlık,
neoliberal politikaların paralelinde özelleştirme sürecini yaşamaktadır. 2003
yılından itibaren uygulamaya giren sağlıkta dönüşüm programının özelleştirmeyi
hızlandırdığı özel sağlık sektöründe çalışan sayısının kamuya nazaran daha
hızlı arttığı görülmektedir. Dönüşümün tamamlanmasıyla çoğunluğu kadın olan
onbinlerce kamu sağlık emekçisinin devlet memuru statüsünden çıkması ve “sağlık
piyasası”nda istihdam edilmesi anlamına gelmektedir.

Günümüzde sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının alt üst
olduğu, güvencesizleştiği, esnek çalışmanın yaygınlaştığı, taşeron işçisi
olduğu, emeğinin değersizleştiği çalışma arkadaşlarıyla rekabete zorlandığı bir
ortam oluşmuş, diğer yandan kadın emeğinin evde olduğu gibi çalışma yaşamında
da görünmez olduğu, hafife alındığı, harcanan duygusal emeğin ise hiç
görülmediği bir ortamda; kadın işleri daha da değersizleşmekte, ücretler
düşmekte, sigortasız çalışma yaygınlaşmaktadır..

Sendikamız SES sadece dar anlamda ücret sendikacılığı
yapmamakta, emekçilerin hak ve eşitlik mücadelesini, daha geniş bir haklar ve
özgürlükler yaklaşımı içinde ele almaktadır. Sendikal geleneğimiz, eşitsizlik
ve egemenlik ilişkilerinin birbirinden beslendiği gerçeğini göz önünde
bulundurarak, toplumsal eşitsizliklerin tümüne karşı olma üzerinde şekillenmiştir.
Cinsiyet eşitsizliğine ve kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa karşı olmak
da, sendikal mücadelemize yön veren temel ilkelerdendir. Bu ilkenin kağıt
üzerinde kalmaması için cinsiyet eşitliği perspektifinin sendikal mücadelenin
her alanına dahil edilmesi gerekir.

Sendikamızda artık bağımsız kadın sekreterliği
bulunmaktadır. Cinsiyet eşitsizliği sorunu ile kadın sekreterliğinin
ilgileneceği ve bunun yeterli olduğu düşünülebilir. Ancak, cinsiyete dayalı
ayrımcılık, sadece kadınların değil tüm toplumun sorunudur ve bu eşitsizlikten
bütün emekçiler olumsuz etkilenmektedir. Başta sınıfa dayalı eşitsizlikler
olmak üzere diğer bütün toplumsal eşitsizlikler cinsiyete dayalı eşitsizlikten
beslenmektedir ve cinsiyet eşitsizliği hesaba katılmadan tam olarak
çözümlenmeleri mümkün değildir. Öte yandan kadınların maruz kaldıkları
eşitsizlik ve ayrımcılık da, diğer eşitsizlikler göz ardı edildiğinde tam
olarak anlaşılamaz. Dolayısıyla cinsiyet eşitsizliği sorunu sadece kadın
sekreterliğinin alanına hapsedilemez; cinsiyet eşitliği perspektifi sendikal
mücadelenin, sorunların saptanmasından, örgütlenme stratejilerinden hedeflerin
belirlenmesi ve eylem etkinliklerin oluşturulmasına değin her aşamasının
ayrılmaz bir unsuru haline getirilmelidir. Güçlü ve sonuç alıcı bir sendikal
mücadelenin en önemli koşullarından birisi toplumsal cinsiyet eşitliği
perspektifine sahip olmaktır.

SES, Tüzüksel düzeyde olmamakla birlikte kuruluşundan
itibaren toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda duyarlılık taşımış ancak kadın
üye oranının yüksekliğine rağmen, sendika yönetimlerinde halen üyelikleri
oranında temsil edilememektedirler.

Kamu Emekçilerinin
Örgütlü Olduğu Sendika Konfederasyonlarında Kadın Yönetici Dağılımına
baktığımızda,
KESK,
TÜRK KAMU SEN VE MEMUR SEN Konfederasyonlarının
toplam 24 olan Yönetim Kurulunda bulunan tek kadının konfederasyonumuz KESK’te
olduğu ve kadın sekreterliğini yürüttüğü,

Konfederasyonlara   bağlı 
sendika yönetiminde kadın yönetici dağılımına baktığımızda
; KESK’e bağlı sendika yönetimlerinde
toplam 80 yöneticinin 12’si yani %15’ i kadın,  Türk Kamu Sen’ e bağlı sendika yönetimlerinde
toplam 70 yönetim kurulu üyesinin 3’ü yani %4.2’ si kadın, Memur Sen’ e bağlı
sendika yönetimlerinde toplam 80 yönetim kurulu üyesinin ise sadece 2’si yani %
2,5. kadın.

Sendikamız 2011 yılı mayıs ayı yetki sürecindeki Kadın Üye
sayımız 24.148, Erkek Üye sayımız ise 17.066.

Genel Merkez de 7 yöneticinin 3’ü kadın.

Sendikamız 46 Şube, 27 Temsilciliğinde bulunan 440  yöneticinin, 149 tanesi kadın

Sendikamızda: 46 şubemiz, temsilciliklerimiz ve ile bağlı temsilciliklerimizde
toplam 480 yönetici vardır. Bunlardan 326’sı erkek, 154’ü kadındır.

Kadın  yönetici  dağılımı ise (Çorum, G.Antep, Hatay,
İst/Anadolu, İzmir, Kayseri, Mardin, Mersin, Ordu ve Uşak Şube/Temsilciliklerimiz
tüzük değişikliğinden sonra görev dağılımını yenilememişlerdir.)  şöyle;

Ş/ BAŞKANI                          12
       ÖRGÜTLENME
SEK                                            18

Ş/T SEKRETER                  26         EĞ. BASIN YAYIN SOSYAL İLİŞKİLER             23           

MALİ SEKRETER                14         HUKUK VE TİS                                                       8

KADIN SEK                        33

Şube/Temsilciliklerimizin 4’ünde (Adıyaman, Afyon ve Erzurum,
Bitlis ) kadın yöneticimiz yok. Şubelerimizden 4’ünde kadın sekreteri erkek (Bitlis(
kadın yönetici yok.) Antalya, Manisa ve Sivas şubelerinde kadın yönetici
olmasına rağmen kadın sekreteri erkek)

7. olağan genel kurulumuzla sendikamızın başta kadın
sekreterliği ve kota olmak üzere, son tüzük değişikliği ve karar önergelerine
bakıldığında belli ölçüde toplumsal cinsiyet eşitliği politikası uygulama
iradesinde olduğunu söyleyebiliriz. Alınan kararların hayata geçirilmesi kadın
sekreterliklerince sınırlı kalmaması, sendikanın bütün organlarınca
üstlenilmesi, önümüzdeki dönem değerlendirme yapma açısından önemli veriler
sunacaktır.

Sonuç olarak; Dünün
acımasız sömürü koşullarına karşı 129 dokuma işçisi kadın direnirken, fabrikada
çıkartılan yangında can verdi. Bugün bir asır sonra, kazanılmış hakların
kapitalizmin vahşiliğinde birer birer gasp edildiği süreci yaşamaktayız.

Önemsememiz
ve görmemiz gereken; en bağımsız olduğunu söyleyen toplumsal sorunlarla
mücadele eden kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin, sistemin sınırlarını
aşamamasıdır. Emek, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütenler açısından
önemle sorgulanması gereken iktidarcı sistemi ne kadar aşıyor olduğudur. Dolayısı ile sistem dışı bakış açısı
sağlanmadığı, kavramlara doğru anlamlar yüklenmediği sürece doğru ve etkili
mücadelelerin gelişmesini beklemek gerçekçi olmamaktadır.

Mücadelemizi yürütürken; Çabamız  her kesimden daha fazla, daha cesur ve hassas
olmak durumundadır. Ancak hassasiyet adına toplumsal tabuların üzerine
gitmemek, bu alanları kapitalizmin hizmetine açık hale getirmek anlamına
gelir.

Doğru,  planlı ve
sistematik bir mücadele ile özgürlük iddiası olan bizlerin bu ideolojinin
ortamımızda yaşamsallaşması önceliği ile mücadelede yer alan bireyler olarak
içinden geldiğimiz kapitalist toplumun kişilik ve yaşam tarzımıza yansıyan
yanlarını iyi çözümleyerek ve bunlarla mücadele ederek özgür kadın kimliğine
ulaşmak önem taşımaktadır. Süreci tersine çevirmek için kadınların örgütlenmesi
ve etkili bir muhalefet haline gelmeleri için sendikamız yaşamsal önemdedir.

Bu yüzden; öncelikle
kadın sekreterliklerinin rolünün ve misyonunun cinsiyet ayrımcılığının her
alanındaki yansımalarının açığa çıkarılması,

Cinsiyet
eşitsizliğinden kaynaklanan sorunların bütün emekçileri ilgilendirdiği bilinci
ile kadın sekreterliklerinin ve komisyonların bu eşitsizlikler karşısındaki
rolünü nasıl oynayabilecekleri, sorunlar karşısında gücümüzü nasıl seferber
edebileceğimiz saptanmalıdır.

Örgütlenme ve sendikal haklarımıza yapılan saldırıları
durdurmak, herkese eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz ve anadilinde sağlık
hakkı, emekçileri kapitalizmin krizinden ve şerrinden korumak, sendikalarımızda
toplumsal cinsiyet eşitliğini hakim kılmak için örgütlü ve kararlı mücadeleye
devam.

Bu bağlamda genel merkezimiz gerçekleştirmiş olduğu ilk
kadın sekreterliği toplantısında alınan kararlarımız;

KURUMSALLAŞMA ve
ÖRGÜTLENMEYE İLİŞKİN;

 

*Gecikmişte olsa kurulan, bağımsız kadın sekreterliklerinin
şubelerde biran önce tamamlanması;

* İl ve ilçe temsilciliklerinde; temsilcilik sekreterliği
koordinesinde kadın komisyonlarının kurulması.

* Genel kurul’ un oy birliği ile kabul edilen 24 Nolu  karar önergesi doğrultusunda; yılda iki kez
kadın sekreterleri toplantısını planlaması ve katılımın önündeki engelleri
kaldıracak tedbirlerin alınması,

*Planlanan bu toplantılara; kurumsallaşmaya vesile olması,
çalışmalara işlerlik kazandırılabilmesi, güçlü, etkin kararlaşmaların
yaşanabilmesi ve hayata geçirilebilmesi için; iş yerlerinden başlayarak görüş
ve önerilerin alınarak katılım sağlanması.

* Dönemsel olarak gerçekleştirilen faaliyetlerin raporlaştırılarak
toplantılar öncesinde Genel Merkez’ e ulaştırılması.

* Yapılan tartışma, alınan görüş ve öneriler sonucunda
hazırlanacak sonuç bildirgesinin örgütle ve ihtiyaç duyulması halinde kamuoyu
ile paylaşılması.

* Genel merkez, genel kadın sekreterliği bünyesinde ihtiyaca
göre belirlenecek sayıda bir kadın meclisi oluşturulması.

* Sendikamızın tüzüğünde bulunan ilke ve amaçlar
çerçevesinde yerellerde bulunan kadın platformlarına katılım sağlanması.
Olmayan yerlerde oluşturulması için çaba harcanması.

   Yapılacak her türlü çalışmanın başta kadın
örgütlenmesi olmak üzere örgütün büyümesini ve nitel dönüşümünü esas alması
gündemleşmiştir.

       EĞİTİME İLİŞKİN;

* Genel merkez düzeyinde kadın eğitimci kadrosunun
oluşturulması için eğitim programı planlanması ve uygulanması.

* Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermek ve kadın
örgütlülüğüne katkı sağlayacak bölgesel düzeyde “kadın örgüt okulları” nın
planlanması.

* Genel ve yerel düzeyde gerçekleştirilecek bütün eğitim
programlarında “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği” konusuna yer verilmesi. Ayrıca
iletişim, kadın mücadele tarihi, kadının evrensel hukuk normlarından doğan
haklarına ve çalışma yaşamındaki mevzuatlara,  
ilişkin konulara yer verilmesi. Eğitimlere kadınların yanı sıra
erkeklerinde  katılması.

BASIN YAYINA İLİŞKİN;

    Sendika Dergisinde
kadın sayfasının oluşturulması.

* Süreli bir SES Kadın yayın organının çıkarılmasının
hedeflenmesi. Bu yayın organında çok dilliliğin esas alınması.

·         
Dönemsel
ihtiyaçları karşılayacak yayınların çıkarılması.

GENEL KONULARA İLİŞKİN;

* Kadının mücadele tarihinde imzasını taşıyan 25 Kasım ve 8
Mart gibi tarihlerin 

günlerle sınırlandırılmadan tarihsel değerlerine ve
ideolojik karakterine denk kutlanması.

 * 24/365 gün ücretsiz
kreş hakkı, emzirme odası 24 ay ücretli doğum izni

* Mobbing, cinsel taciz ve şiddet konusunda araştırmalar
yapılarak, açığa çıkan sonuçlar üzerinden eylem ve etkinlik programı
geliştirilmesi.

* Kamu bakım ve rehabilitasyon merkezlerinin arttırılması
konusunda kamuoyu oluşturmak.

* Sağlık çalışanlarının sağlığına ilişkin riskler konusunda
farkındalık yaratmak, radyasyonlu, riskli birimlerde ve gece nöbetlerinde
gebelerin muaf tutulması için çalışma yürütmek.

* Gece çalışma saatlerine ilişkin ücret talebinde bulunmak.

* S on 7 yılda % 1400 oranında artan Kadın cinayetleri başta
olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddete karşı duyarlılık geliştirilmesi.

* Kadınların meslek hastalıklarının tespit edilerek yıpranma
payı talebinde bulunulması.

* Kadın toplantılarının farklı illerde yapılması,

* Kadın ve Eşitlik Bakanlığının kurulması için mücadele
yürütülmesi.

* Yapılacak çalışmalar için uzman desteğinin alınması.

* 2009 Mart ayında TTB ve SES olarak birlikte düzenlediğimiz
“Anadil ve Sağlık” konulu sempozyumun açığa çıkardığı sonuçlar; Sağlık
hizmetlerine erişimin önündeki engellerden biri olan; öncelikli olarak anne ve
çocuk sağlığını tehdit eden, sağlık iş kolunda hizmet veren sağlık
emekçilerinin dil boyutuyla yaşadıkları sorunlar ve bunların çözüm önerileri,
evrensel değerler, hukuk normları, akademik çalışmalar ve ülke deneyimleri
ışığında, vazgeçilmez insan haklarından olan anadilde sağlık hizmetlerinin
verilmesine ilişkin çalışma yürütülmesi.

* Genelde KESK’li özelde SES’li; başta kadın olmak üzere
tutuklulara ilişkin sistematik ve bütünlüklü bir mücadele programının
dışımızdaki ulusal ve uluslararası örgütlerle birlikte yürütülmesi.

* Başta üyelerimiz olmak üzere mevcut uygulamalardan
kaynaklı, toplumsal bir sorun haline dönüşmüş, tutukluların sağlık hakkına
yönelik duyarlılık geliştirilmesi.

* Urfa Şubemizin Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürürken
tutuklanan halen 3 yaşındaki oğlu ile birlikte Urfa Cezaevi’nde bulunan Aynur
Özak Şahin’ in 22 Eylül Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek
davasına yakın illerdeki KESK ve SES üyelerinin, uzak illerdeki kadın
sekreterlerinin, kadın çalışmalarından sorumlu arkadaşların ve dost örgütlerin
katılımını sağlamak,

* Mahkeme öncesinde; genel merkezden ve uluslar arası
örgütlerden Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanına mektup gönderilmesi, bir
imza kampanyasının örgütlenmesi.

 


İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]