SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUN TASARISINA YÖNELİK SES HUKUK BÜROSU ÖN RAPORU

A-SOSYAL SİGORTALAR ( EMEKLİLİK):

1-Yasa tasarısının genel gerekçesi:

Genel gerekçede, Türkiye’de sistemin kurgusundan kaynaklanan hatalar nedeni ile sosyal güvenlik reformu yapılması gerektiği belirtilerek, aslında AKP Hükümeti ile Türkiye’de tüm kurum ve kurallarıyla uygulamaya konulan liberal devlet anlayışına göre sosyal devlet anlayışı mahkum edilmek istenmektedir.

Genel gerekçede, sosyal güvenlikte gelir azaltıcı faktörler sayılmıştır. Buna göre, erken emeklilik, prime esas kazancın düşük gösterilmesi, kayıt dışı istihdamın yüksekliği, prim tahsilat oranının düşüklüğü, af ve ödeme kolaylığı gibi uygulamalarla prim ödeme eğiliminin azalması, prime esas kazanç sınırlarının düşüklüğü ve fon gelirlerinin yetersizliği ana unsurlar olarak sayılmıştır. Buradan da anlaşılacağı gibi kayıt dışı istihdamın yüksekliği ve af uygulamaları nedeniyle başarılı bir reformun yapılabilmesi mümkün değildir. AKP Hükümetinin İMF ile sürdüğü ekonomik istikrar paketi ve önümüzdeki üç yıllık stand-by anlaşması kayıt dışı ekonomiye bir çözüm getirmeyecektir. AKP Hükümeti genel gerekçede belirttiği sorunları aşmak için yasa tasarısında sadece emekçilerin fedakarlık yapacağı ve onlardan yapılacak kesintiler ve alınacak prim-katkı payları ile sorunu çözme arayışına giderek, gerçek niyetinin reform olmadığını, sosyal güvenlik sistemini kapitalizmin hizmetine sunmak olduğunu göstermiştir.

Genel gerekçede, son üç yıldır İMF ile yapılan ekonomik istikrar paketi savunulmakta, mali disiplinin sağlanması için sosyal güvenlikte reform yapılmasının gerekliliği ifade edilmektedir. Kamu açıklarının önemli bir bölümü olarak gösterilen sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının bütçeden karşılanmasında zorluklar anlatılarak, bunların kontrol altına alınması gerektiği ifade edilmiştir. AKP Hükümeti burada da gerçek niyetini açıkça belirterek, bu yasa ile devletin katkısını sınırlandıracağını ifade etmektedir. Sosyal devletin asli görevlerinden olan vatandaşların eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarını sağlama ödevi sınırlandırılarak, buraya verilmesi gereken kaynakların tefeci İMF gibi örgütlere aktarılması amaçlanmaktadır. ATO’nun ( Ankara Ticaret Odasının) son araştırmasında, Türkiye’nin son 10 yılda iç ve dış borç anapara ve faizine 970.8 milyar dolar ödediği, 1999-2004 yılları arasında büyümenin fazla yaşanmasına rağmen, işsizliğin %7.3’den, %10’a yükseldiği, büyümenin istihdam ve yatırıma yansımadığı görülmüştür. AKP Hükümeti zamanında ise büyüme olmasına rağmen, borçların katlanarak artığı, işsizliğin büyüdüğü görülmüştür. Yaşanan bunca deneye rağmen, AKP’nin İMF ile yola devamının tek tutarlı gerekçesi ideolojiktir.

Genel gerekçede, genel sağlık sigortası övülürken, bir tek ülke örneği bile verilememiştir. Gelişmiş ülkeler, yürümeyen bu sistem yerine genel bütçe gelirlerinden karşılanan sistemleri geçmektedirler. AKP Hükümeti GSS’de halkı aldatmakta, GSS aracılığı ile satın alınacak olan sağlık hizmetleri nedeniyle sağlıkta özel sektörü fonlamak ve kamu sağlık hizmetlerini özelleştirmek istemektedir.
2-Tasarının bazı maddeleri:
5434 sayılı Emekli Sandığı kanununa göre halen yürürlükte olan emekli yaşları ve hizmet süreleri aşağıda maddeler halinde gösterilmiştir:
5434 sayılı kanun;
“Geçici Madde 205 – (Ek: 25/8/1999 – 4447/26 md.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;
Kadın iştirakçilerden 20, erkek iştirakçilerden 25 fiili hizmet yılını dolduranların istekleri üzerine emekli aylığı bağlanır.
a) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 2 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 38, erkek ise 43 yaşını,
(Ek ibare: 23/5/2002-4759/5 md.) 23.5.2002 tarihinde;

b) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini dolduranlar ile doldurmaya; 2 tam yıl veya daha az kalan iştirakçilerden kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını,

c) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 2 tam yıldan fazla, 3 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 41, 2 tam yıldan fazla, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 45 yaşını,

d) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 42, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 46 yaşını,

e) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 43, 5 yıldan fazla, 6 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 47 yaşını,

f) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 44, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 48 yaşını,

g) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 6 tam yıldan fazla, 7 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 45, 8 yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 49 yaşını,

h) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 46, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 50 yaşını,

i) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 47, 11 yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 51 yaşını,

j) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 48, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 52 yaşını,

k) (Yeniden düzenleme: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 49, 14 yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 53 yaşını,

l) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 50, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 54 yaşını,

m) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 12 tam yıldan fazla, 13 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 51, 17 yıldan fazla, 18 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 55 yaşını,

n) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 52, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 56 yaşını,

o) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 14 tam yıldan fazla, 15 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 53, 20 yıldan fazla, 21 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 57 yaşını,

p) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 54, 21 yıl 6 aydan fazla, 22 tam yıl kalan erkek iştirakçiler 58 yaşını,

r) (Ek: 23/5/2002-4759/5 md.) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 16 tam yıldan fazla, 17 tam yıl kalan kadın iştirakçiler 55 yaşını,
Doldurmaları ve kadın iştirakçinin 20, erkek iştirakçinin 25 fiilî hizmet süresini tamamlamaları halinde istekleri üzerine emekli aylığı bağlanır.

(Değişik: 23/5/2002-4759/5 md.) 39 uncu maddenin (e) ve (f) fıkraları kapsamına girenlere 25 fiilî hizmet yılını ve yukarıdaki yaşları doldurmaları halinde emekli aylığı bağlanır.

(Değişik: 23/5/2002-4759/5 md.) 32 inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır.

Geçici Madde 206 – (Değişik : 25/5/2002 – 4759/6 md.) 8.9.1999 tarihinde Sandık iştirakçisi olanlardan 50 ve daha yukarı yaşlarda bulunanlar, yaş haddi nedeniyle istekleri üzerine veya re’sen emekliye ayrıldıklarında fiilî hizmet sürelerinin 10 yılını doldurmuş olmak şartıyla emekli aylığına hak kazanırlar.”

Yasa tasarısının 38. maddesinde emekli yaşları oldukça yükseltilmekte, mezarda emeklilik getirilmektedir. Halen çalışanlar ise yukarıda belirtilen yaşlara tabi olarak çalışacaklardır. Ayrıca yaş artışı yetmiyormuş gibi emekli olabilmek için 9000 gün prim ödenmesinin getirilmesi ile, esnek çalışmanın kural haline getirildiği, başta İş Kanunu olmak üzere Kamu Personel Kanun Tasarısı gibi düzenlemelerle emeklilik mezarda bile mümkün olmayacaktır.

Yasa tasarısının 38. maddesinde belirtilen yaş ve prim gün sayısı ise şöyledir:

a-“Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 9000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm (emeklilik) sigortaları primi ödemiş olmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.
b-Yaşlılık aylığından faydalanmak için a- bendinde belirtilen yaş şartı,
1-01.01.2036 – 31.12.2037 tarihleri arasında kadın ise 59, erkek ise 61
2-01.01.2038 – 31.12.2039 tarihleri arasında kadın ise 60, erkek ise 62,
3-01.01.2040 – 31.12.2041 tarihleri arasında kadın ise 61, erkek ise 63,
4-01.01.2042 – 31.12.2043 tarihleri arasında kadın ise 62, erkek ise 64,
5-01.01.2044 – 31.12.2045 tarihleri arasında kadın ise 63, erkek ise 65,
6-01.01.2046 – 31.12.2047 tarihleri arasında kadın ise 64, erkek ise 65,
7-01.01.2048 – 31.12.2056 tarihleri arasında kadın ve erkek 65,
8-01.01.2057 – 31.12.2065 tarihleri arasında kadın ve erkek 66,
9-01.01.2066 – 31.12.2074 tarihleri arasında kadın ve erkek 67
10-01.01.2075 tarihinden itibaren ise kadın ve erkek 68, yaşını doldurmuş olmak şeklinde uygulanır. “

Yasa tasarısının 39. maddesi ile emekli aylığının hesaplanması tamamen değiştirilerek yeni bir sistem getirilmektedir. Bu sistemin en önemli özelliği Tüketici Fiyat Endeksinin kullanılacak olmasıdır. Bilindiği gibi Türkiye’de enflasyon oranlarını Devlet kuruluşu olan DİE yapmaktadır. Sosyal güvenlikte en temel unsurların DİE rakamlarına göre saptanması sakıncalıdır. Nitekim İMF ile işbirliği yapıldığından beri halkın enflasyonu ile DİE’nin enflasyonu birbirinden oldukça farklı çıkmaktadır. Enflasyonist ortamda bu yöntemle emekliler mağdur edilecektir.

Yasa tasarısının 54. maddesinde, fiili hizmet zammı süreleri düzenlenmiştir. Mevcut yasal düzenlemelerden farklı bir uygulamaya gidilmemiş, çok büyük bir kesimin fiili hizmetten yararlanması engellenmiştir. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarından sadece röntgende çalışanlara bu hakkın tanınmış, bunlar dışında yoğun, yıpratıcı, acil ve bulaşıcı hastalıklarla çalışanlara karşı haksızlık yapılmıştır. Nasıl ki, polis ve askerlerin tümüne fiili hizmet veriliyorsa, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına da en az bir ay ile dört ay arasında değişen sürelerde fiili hizmet verilmelidir.

Yasa tasarısının 55. maddesinde fiili hizmet zammından yararlananların emeklilik sürelerinden en çok beş yıllarının indirileceği ifade edilerek, fiili hizmet zammı sınırlandırılmıştır.

Yasa tasarısının 78. maddesinde, emeklilik aylıklarının DİE’nin tüfe oranları kadar artırılacağı belirtilerek, emeklilerin resmi enflasyon oranına göre aylıklarının artırılacağı ve bunlara hiçbir zaman büyümeden pay verilmeyeceği ifade edilmektedir. Büyüme rakamları ile övünen AKP Hükümetinin bu büyümeden emeklilere pay vermeyecek olması, büyümenin balonunu da göstermektedir.

Yasa tasarısının 87. maddesinde belirtilen düzenlemenin ne anlama geldiğini öğrenmek için tasarının madde gerekçelerine bakmak gerekmektedir. Tasarının 87. madde gerekçesinde, temel teminat paketinin dışındaki sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için ayrıca ödeme yapılması veya özel sağlık sigortalarından bu hizmetlerin karşılanması gerektiği ifade edilmektedir. AKP Hükümeti bu düzenleme ile milyonlarca kişinin kronik hastalıklarının tedavisini cepten ödemelere bırakarak, “Paran kadar sağlık” anlayışına mahkum etmektedir.

Yasa tasarısının 110. maddesinde, prime esas kazançlar düzenlenmiştir. Buna göre, şimdi uygulandığı gibi maaştan değil, maaş dahil her türlü ek ödenekler ile ikramiyeler ve diğer ödemelerden de kesinti yapılacağı ifade edilmektedir. Bu durum özellikle ek ödenekleri maaşlarını geçen kamu çalışanları açısından oldukça fazla prim ödemek anlamına gelmektedir.

Yasa tasarısının 111. maddesinde prim oranları düzenlenmiştir. Buna göre, malüllük, yaşlılık ve ölüm diye tabir ettiğimiz emeklilik prim oranı, prime esas kazancın %20’sidir. Bunun %9’u sigortalı, %11’i işverene aittir. Devlet ayrıca %5 katkı sunacaktır. Prime esas kazancın her türlü ödemenin brüt tutarı üzerinden belirlenecek olması özellikle kamu emekçilerinin fazla prim ödemesi anlamına gelmektedir. Bu madde de GSS prim oranının da %12.5 olması ve bunun %5’ini sigortalının ödemesi çalışanların prim yükünü artıracaktır. Halen kamu çalışanları maaşlarının ele geçen tutarlarının yaklaşık %16’sı kadar emeklilik primi vermektedirler. Sağlık primi ise vermemektedirler. Örneğin 1 milyar maaş alan bir sağlıkçı halen 160 milyon prim tutarı öderken, ek ödenek veya ikramiye ile eline geçen 1 milyar 500 milyon üzerinden 165 milyon emeklilik ve 75 milyon da sağlık prim tutarı ödeyecektir. Prim oranları oransal olarak küçülüyor gibi gözükse de prim tutarları oldukça artmaktadır.

Yasa tasarısının 112. maddesinde, prim ve verilecek ödeneklerin hesabında günlük kazancın alt sınırının asgari ücretin 30’da biri, üst sınırının ise bunun 6.5 katı olması düzenlenmiştir. Böylelikle prim toplamada üst gelir grupları kollanmış, bunların gelirlerine göre yüksek prim ödemelerinin önüne geçilmiştir.

Tasarının 119. maddesinde ödenen primlerin vergiden düşülmesi öngörülmüştür. Ödenen primlerin gider olarak kabul edilip, gelir vergisi matrahından düşürülmesi şu anlama gelmektedir. Devlet bir eliyle aldığını, bir eliyle geri vermektedir. O halde genel bütçe vergi gelirlerinden herhangi bir indirime gidilmeden sağlık hizmetleri karşılanabilir. Ayrıca bu uygulama ile kendi hesabına çalışanlara ve işverenlere vergi indirimi sağlanıp, ücretlilere sağlanmaması tam bir ayrımcılık ve kayırmacılıktır.

Yasa tasarısının 144. maddesi ile 657 sayılı kanunun hastalık izni başlıklı 105. maddesi, raporları verecek hekim ve sağlık kurulları hakkında yönetmelik başlıklı 107. maddesi, hastalık ve analık sigortası başlıklı 188. maddesi, doğum yardım ödeneği başlıklı 207. maddesi, tedavi yardımı başlıklı 209. maddesi ve yasama organı üyeleri ile bakanların tedavi yardımını düzenleyen ek 22. maddeleri kaldırılmıştır. Böylece kamu çalışanları için devlet tarafından karşılanan sağlık güvencesi prime dayalı olarak sürdürülecektir. Bu durum kamu görevlileri için sosyal haklardan geriye gidişi göstermektedir.

Yasa tasarısının geçici 1. maddesinde halen bağlanmış emeklilik ile ilgili aylıkların ödenmesine devam edileceği, ancak artışların tüfeye göre olacağı ifade edilmektedir.

Yasa tasarısının geçici 2. maddesinde yeni aylık bağlanacakların aylık bağlanması ile ilgili yeni bir sistem öngörülmektedir. Bu sistemde de enflasyon oranları esas alınacağı ifade edilmektedir.

Yasa tasarısının geçici 6. maddesinde kamu görevlilerinin emekli ikramiyelerinin ödenmeye devam edileceği ifade edilmektedir.

Yasa tasarısının geçici 22. maddesinde, kamu çalışanlarından daha fazla prim kesileceği açıkça ifade edilerek, bunun ilk bir yıllık farkının devlet tarafından karşılanacağı belirtilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, bir yıldan sonraki dönemde kamu çalışanlarının eline geçen ücretlerinde azalma olacaktır.

Yasa tasarısının geçici 25. maddesinde emeklilik sigortası için devlet katkısının ( %5) ilgili sigorta dalı açık verdiği sürece azaltılarak süreceği ifade edilmektedir. Bu durum halkı özel emeklilik sigortalarına teşvik etme amaçlıdır. Devlet katkısının azalacağı sigortadan güven duymayanlar özel emeklilik fonlarına kayacaktır.

B- GENEL SAĞLIK SİGORTASI

AKP hükümeti tarafından TBMM’ye gönderilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) kanun tasarısı ile sağlık hizmetlerinin tamamının piyasa koşullarında verilmesi ve pirime ve katkıya dayalı olarak paralı hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

GSS, gelirin %12.5’u (TBMM’ye sevk edilen tasarıda bu oran Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecektir) oranında prim ödeme esasına dayanmaktadır. GSS yasa taslağında prim ödemeyenlerin sağlık hizmetinden yararlanamayacağı belirtilmektedir. Resmi Gazetenin 31 Ekim 2004 mükerrer sayısında yayınlanan Başbakanlık 2005 yılı Programına göre, 2003 yılı itibarı ile Türkiye nüfusu 70.847.000 kişi olup, bunun %85.4’ü sağlık bakımından sosyal güvenlik kuruluşları kapsamındadır. Geriye kalan %14.6’lık kesimin hiçbir sağlık güvencesi yoktur. Bu durumda işsiz ve yoksullar prim ödeyemeyecektir. Prime tabi gelir üst sınırı sigorta tutarı ile sınırlandırılıyor. Yani yaklaşık 3 Milyarın üzerinde geliri olan da %12.5’i oranında prim ödeyecektir. GSS’de primde eşitlik de bulunmamaktadır.

GSS’de; herkesin yararlanabileceği hizmetin yer aldığı “Temel Teminat Paketi” olacak, bu kapsamın dışındaki hizmetler için cepten daha fazla para ödenecek yada özel sağlık sigortası yaptırılmak zorunda kalınacak. Almanya’da bile sorunlara neden olan GSS’nin, gelir dağılımı daha bozuk ve sağlık harcaması daha düşük olan ülkemizde uygulanma şansı yoktur. Daha iyi hizmet alacağı söylenen SSK’lılar en geç 1-2 yıl içerisinde bugün yararlandıkları sağlık hizmeti için bile ceplerinden daha fazla para ödemek zorunda kalacaklardır.

Sağlık Bakanlığı, tüm dünyada benzer uygulamaların olduğunu, ifade ederek buna (GSS) karşı çıkanları dinozorlukla suçlamaktadır. Oysa başta Yunanistan, Portekiz, İtalya olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri GSS’den vazgeçip, sağlık giderlerini genel bütçeden karşılama yoluna gitmektedirler. Türkiye gibi kayıt dışı ekonominin kayıt içindeki ekonomiden büyük olduğu ülkelerde GSS’yi yaşatma şansı bulunmamaktadır. Çünkü primler ödenmeyecektir. Örneğin Bağ – Kur’luların ve tarım sigortalıların primlerini ödeyemedikleri gibi. Daha sonra sık sık yaşanan prim aflarında görüldüğü gibi af beklentisi yaygınlaştırılacaktır. Sosyal güvenlik kuruluşları sağlık hizmetinin çoğunu kamuya bağlı olsa bile özerk hastaneler ile (bu hastaneler fiyatlarını kendileri belirleyebileceklerdir.) özel sağlık kurumlarından alacaklarından çok ciddi bir kaynak transferi ile karşılaşacaklardır. Bu durum sosyal güvenlik kuruluşlarının açık vermesini sağlayacak, sonuçta bu açıklar genel bütçeden karşılanacaktır. Hükümetin bütçe açıklarını kapatmak için reform olarak sunduğu GSS sonuç itibarı ile bütçe açıklarını daha da büyütebilecek sonuçlar doğuracaktır. Gelişmiş Avrupa ülkeleri örnekleri ortadadır.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasa tasarısının genel mantığı incelendiğinde, sağlığın hak olmaktan çıkarıldığı, devletin anayasada belirtilen sosyal devlet olma rolünü terk ederek bireylerin sağlık sorunlarından kendilerinin asli olarak sorumlu olduğu, sağlığı koruma, geliştirme ve esenlendirme görevinden devletin elini çekip, kişilere bıraktığı görülmektedir.

Kanun tasarısının amaç maddesinde de belirtildiği üzere; sağlık yardımı tanımı ile sağlık temel bir insan hakkı olmaktan çıkarılarak, yardım olarak tariflenmiş, kişilerin sağlık riskleri ile sağlık harcamaları bakımından güvence yaratılmak amacıyla GSS kurulmuştur. Oysa Anayasada ve 224 sayılı kanunda belirtilen sağlığın tanımı ile GSS tasarısının 1. maddesindeki amaç birbiriyle açık olarak çelişmektedir.

Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler arasında tariflenen, öğrenim görmeyen çocuklar için (Tasarının 85. maddesi) 18 yaşını doldurduğu günden itibaren sigortalılığın sona ermesi, işsizliğin yüksek olduğu ülke koşullarında bu kişilerin “sağlık yardımı”ndan yararlanamayacağı anlamına gelmektedir. Özellikle kadınların istihdamının problemli olduğu ülkemizde 18 yaş sonrası bireyler sağlıksız yaşam koşullarına terk edilmektedir.

Tasarının 3. maddesinin (ı) bendinde kişisel koruyucu sağlık hizmetleri tariflenmiş, koruyucu sağlık hizmetleri toplumsallıktan ve yaşanan çevreyle bağından kopartılarak ele alınmıştır. Koruyucu sağlık hizmetleri çevre koşullarının sağlığı bozan etmenleri ile birlikte ele alınmak durumundadır. Kanalizasyon, su, hava kirliliği vb. toplum sağlığını etkileyen faktörlerdir. Kişiyi yaşadığı ortamdan ve toplumdan soyutlayarak ele alarak, koruyucu sağlık hizmeti sunumu mümkün değildir.

Tasarısının 87. maddesinde belirtilen düzenlemenin ne anlama geldiğini öğrenmek için tasarının madde gerekçelerine bakmak gerekmektedir. Tasarının 87. madde gerekçesinde, temel teminat paketinin dışındaki sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için ayrıca ödeme yapılması veya özel sağlık sigortalarından bu hizmetlerin karşılanması gerektiği ifade edilmektedir. AKP Hükümeti bu düzenleme ile milyonlarca kişinin kronik hastalıklarının tedavisini cepten ödemelere bırakarak, “Paran kadar sağlık” anlayışına mahkum etmektedir.

Ayrıca tasarının 87. maddesinin d bendine göre; ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin büyük kısmından yararlanma esası için 15 yaş şartı getirilmiştir. 15 yaşından sonraki ağız diş sağlığı hizmetleri bazı şartlara dayandırılarak, sigorta kapsamına dahil edilmiştir. Bu madde Genel Sağlık Sigortasının uygulandığı bazı ülkelerde olduğu gibi ilerde ağız – diş sağlığı hizmetleri dahil bir çok sağlık hizmetinin “sağlık yardımı” kapsamı dışına çıkarılabileceğinin işaretidir.

Tasarının 88. maddesine göre; yardımcı üreme teknikleri ve alternatif tıp uygulamaları “sağlık yardımı” kapsamı dışında bırakılarak, yurttaşların kazanılmış hakları gasp edilmiştir. Yine bu madde gereği kullanılacak yetkilerin uygulama yöntem ve kriterleri yönetmeliğe bırakılmıştır.

Tasarının 92. maddesine göre; Sağlık yardımlarından yararlanma şartı için 90 gün işveren tarafından prim ödeme şartı getirilmiş olup, şu anda mevcut 657’ye tabi olarak çalışanlar için bu açıkça hak gaspıdır. 657’lilerin sağlık hizmetlerinden yararlanması için halen işe başladıkları gün yeterlidir.

Tasarının 93. maddesinde katılım payı düzenlenmiş, ayaktan tedavideki muayenelerde 2 YTL, ayaktan tedavide verilen ilaçlar ile sağlanan ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelleri dahil %10 ila %20, ayaktan diğer sağlık hizmetleri için %3 ila %6 katılım payı alınacağı öngörülmüştür. Katılım payının getirilmesinin gerekçesi ise gereksiz kullanımı caydırma olarak gösterilmiştir. Sağlık hizmetlerinden yararlanmak için prim ödemenin yeterli görülmeyip, her aşamada katılım payına tabi tutulması ile gereksiz kullanımı caydırma bir yana, gerekli kullanımı engelleyecek ve katılım payı ödeyemeyen sağlık hizmetinden yararlanamayacaktır. Ayrıca katılım payları gelir veya aylık alan kişilerin ücret veya aylıklarından mahsup edilmek suretiyle alınacaktır. Tıpkı vergide olduğu gibi GSS’yi de ücretlilerin kaynağından kesme yoluyla ayakta tutma hesapları yapılmaktadır.

Tasarının 95. maddesinde sevk zinciri düzenlenmiş, sevk zinciri kapsamında ilk başvurulacak yerin aile hekimi olduğu ifade edilmiştir. İş kazası ile meslek hastalığı ve acil haller dışında sevk zincirine uyulmadan yapılan sağlık hizmeti giderlerinin kurumca ödenmeyeceği ifade edilmiştir.

Tasarının 99. maddesinde GSS kurumunun yurt içinde ve yurt dışındaki özel veya kamu sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme yaparak hizmet satın alacağı düz enlenmiştir. Bu madde ile sağlık hizmetlerinin tamamının özel sektörden karşılanmasına gidileceği açıkça amaçlanmaktadır. Sağlık hizmetinin finansmanının prim ve katkı payı ile sağlanması, sağlık hizmeti sunumunun piyasadan hizmet satın alınarak karşılanması yoluyla sağlıkta özelleştirme tamamlanmış olacaktır.

Tasarının ilk halinde, GSS kurumunun yapacağı sözleşmeler ile satın alma işlemlerinin 4834 sayılı Kamu İhale Kanunu ile 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümlerine tabi tutulmaması düzenlenmiş iken, TBMM’ye sunulan şeklinde bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Şayet tasarının ilk hali kalsa idi, bu kurumun özel sağlık kurumları ile her türlü ilişkiyi rahatça kurmalarına hizmet edecektir.

Tasarının 99. maddesinde sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının sigortalı ve sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişilerden ve kurumdan otelcilik hizmetleri dışında herhangi bir fark talep edemeyeceği düzenlenmiştir. Bu maddede otelcilik hizmetlerinden açıkça bahsedilmesi, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu olacak olan büyük özel sektör hastanelerinin aynı zamanda otelcilik hizmeti sunarak ciddi anlamda kar elde edecekleri izlenimi yaratmaktadır.

657’ye tabi çalışanlar bugün sağlık hizmetlerinden yararlanmak için herhangi bir ödeme yapmamasına karşın, bu yasa ile %5 prim ödenmesi öngörülmektedir. Ancak bu primin devlet tarafından sadece önümüzdeki bir yıl süresince karşılanacağı ifade edilmektedir.

Tasarıda, yararlanılacak sağlık hizmetlerinin kapsamı başta olmak üzere bir çok konunun yönetmeliklere bırakılmış olması, GSS kurumunun çok geniş yetkilerle donatılması anlamına gelmektedir. Bu durum önceden bilinemeyecek gelişmelere neden olabilir. Örneğin kişiler prim ödedikleri halde ileride diş tedavilerinden yararlanmayabilirler. Yada yeni bazı formaliteler karşılarına çıkarılabilir.

SES HUKUK BÜROSU

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]